2006-10-17 - 17:00
DIŞİŞLERİ BAKANI GÜL: ''FRANSIZ ULUSAL MECLİSİNDE KABUL EDİLEN KARARIN TÜRK-FRANSIZ İLİŞKİLERİNE ZARAR VERMESİ KAÇINILMAZDIR"
TBMM Genel Kurulu'na Fransa Ulusal Meclisi'nde kabul edilen teklifle ilgili bilgi veren Gül, ''Fransız Ulusal Meclisinde kabul edilen kararın, Türk-Fransız ilişkilerine zarar vermesi kaçınılmazdır, ilişkilerde derin yaralar açılmıştır. Bu yaralar, siyasi ilişkilerimizde, güvenlik alanında, ekonomik ilişkilerde tabii ki ortaya çıkacaktır'' dedi.
Fransa Ulusal Meclisi'nde kabul edilen kararın Türk - Fransız ilişkilerine zarar
vereceğini kaydeden Dışişleri Bakanı ve Başkaban Yardımcısı Abdullah Gül,
bu yaraların siyasi ilişkilerimizde, güvenlik alanında ve ekonomik ilişkilerimizde
ortaya çıkacağını belirtti.

TBMM Genel Kurulu'na Fransa Ulusal Meclisi'nde kabul edilen teklifle ilgili bilgi
veren Gül, Fransız Ulusal Meclisinde kabul edilen teklife göre, sözde Ermeni
soykırımını inkar edenlere 1 yıla kadar hapis ve 45 bin avroya kadar para cezası
verilmesinin öngörüldüğünü vurguladı. Gül, bu kararın her ne kadar Fransa Senatosu
tarafından kabul edilmesi ve Cumhurbaşkanı tarafından onaylanması gerekse bile
yasalaşması halinde, Fransa sınırları içinde Ermeni iddialarına karşı çıkılmasının
suç sayılacağını bildirdi.

Sözde Ermeni soykırımının 90. yılı gerekçesiyle Türkiye aleyhine yürütülen
faaliyetlerde artış gözlendiğini kaydeden Gül, çeşitli parlamentolara sunulan
tasarıların yanı sıra sözde soykırım anıtı yaptırılması, konuyla ilgili açılan
davalar, Türk asıllı milletvekillerinin listeden çıkarılması olarak faaliyetlerin
devam ettiğini söyledi.
''Soykırım'' denilerek, 1920'lerde, 1970 ve 1980'lerdeki terör eylemlerine
meşruiyet kazandırılmak istendiğini belirten Gül, şunları söyledi:
''Türk tarihine kendi perspektifinden bakanlar, Türkiye'deki güncel siyasi
olayları anlamaktan uzaktadırlar. Bazı milletlerin tarihinde yoğun yaşanan
ırkçılık, kendinden olmayanlara tahammülsüzlük olgusu, Türk toplumunda hiçbir
zaman yaşanmamıştır. Milli kültürümüzün temelini hoşgörü oluşturmaktadır.
İnsan hakları ve hoşgörü açısında kuşkusuz bazı ülkelerin Türkiye'ye
öğreteceği değil, bizden öğreneceği hususlar vardır. 400-500 yıl hakimiyetimiz
altında kalan topraklarda bile asimilasyon uygulanmamış, farklı din ve etnik
grupların hayatlarını bugüne kadar devam ettirmeleri sağlanmıştır. Atalarımız
tarafından eğer asimilasyon uygulanmış olsaydı, bugün çağdaş gezen, medeni
geçinen ve bize ders vermek isteyen bazı ülkelerin daha çok yakın tarihlerde
yaptıklarını yapmış olsaydılar, birçok dil, kültür bugüne gelmiş olmayacaktı.''

''KIŞKIRTMALARIN KURBANI OLMUŞLARDIR''

Türklerle Ermenilerin, Anadolu topraklarında yaklaşık bin yıl dostluk ve
barış içinde yaşadıklarını ifade eden Gül, bazı Ermenilerin Osmanlı Devleti'nde
bakanlık, başkonsolosluk dahil en üst makamlarda hizmet verdiğini belirtti.

Bugünkü karşı karşıya kalınılan durumu ''diasporanın kendi kimliğini
muhafaza etmek ve kendi aralarında kenetlenmek için kullandıkları araç'' olarak
nitelendiren Gül, ''İdeolojik akımlardan etkilenen bazı Ermeni grupların bağımsız
Ermenistan kurma hayaliyle silahlı ayaklanma ve terörist eylemlere girişmeleri,
sıkıntıları başlatmıştır. Yüz yıllarca beraber yaşayan insanlar, ne yazık ki
kışkırtmaların kurbanı olmuşlardır'' diye konuştu.

FRANSA'NIN ''BAĞIMSIZ ERMENİSTAN'' VAADİ...

Ermeni sorununun ortaya çıkmasında Fransa'nın önemli etkisi olduğunu
kaydeden Gül, Fransa'nın özellikle 16. yüzyıldan itibaren Ermenileri kendilerine
müttefik yapmak istediğini söyledi. Gül, bu amaçla Fransa'nın, Kurtuluş Savaşı
boyunca Ermenileri ''Güneydoğu Anadolu'nun bir bölümünde bağımsız Ermenistan
kurulacağı'' vaadiyle kandırdığını ifade etti.

Fransa'nın kışkırtmaları sonucu Ermeni birliklerinin 1921 yılına kadar
bölgede katliamlar yaptığını kaydeden Gül, ''Bugün Fransa'nın, katliamlardan
dolayı Türkiye'den özür dilemek yerine, Türk milletini soykırım yapmakla
suçlaması kabul edilebilir değildir'' dedi.

''İLİŞKİLERDE DERİN YARALAR AÇMIŞTIR''

''Burada Türkiye'nin bir hatası varsa o da kendi halklarının katledilmesini
dünya kamuoyuna yeterince anlatmamış olmasıdır'' diyen Gül, ''Burada bir iyi
niyeti görmemiz lazım. Cumhuriyetimizi kuranlar, yeni devletimizi kin ve nefret
üzerine kurmak istememişlerdir. Yeni nesillere düşmanlık tohumu atmak
istemedikleri için yaşanan katliamları aktarmak istememişlerdir. Ne yazık ki o
günün bu iyi niyetli düşüncelerin bugün karşımıza bir zafiyet olarak karşımıza
çıkmaktadır'' diye konuştu.

Geçmişte yaşanmış kritik olayların gündeme getirilmesinin, ne Türk-Fransız
ilişkilerine ne de Türk-Ermeni ilişkilerinin normalleştirilmesi çalışmalarına
katkı sağlayacağına dikkati çeken Gül, ''Fransız Ulusal Meclisinde kabul edilen
kararın, Türk-Fransız ilişkilerine zarar vermesi kaçınılmazdır. Bütün Fransız
ilişkilerinde derin yaralar açılmıştır. Bu yaralar, siyasi ilişkilerimiz,
güvenlik alanında, ekonomik ilişkilerde tabii ki ortaya çıkacaktır'' dedi.

''EN AĞIR SUÇ''

Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, soykırımın, insanlık tarihinde işlenebilecek
en ağır suç olduğunu ifade etti. Bu suçlamanın tarihi gerçeklerle dayanak bulması
gerektiğini vurgulayan Gül, şöyle devam etti:
''Bir ulusun soykırım işlediğini öne sürmek, ciddi bir ithamdır ve ispat
edilme yükümlülüğünü beraberinde getirmektedir. Hukuki ve tarihi olarak somut
delillere dayanmayan soykırım, subjektiftir. Uluslararası hukuka göre, sadece
yetkili mahkeme soykırım suçunun işlenmiş olabileceğine karar verebilir. Bu
mahkeme, sokaklarında soykırım yapıldığı iddia edilen devletin mahkemesi veya
anlaşma taraflarının kabul ettiği uluslararası bir mahkemedir. Bu tür yetkili bir
mahkemenin kararı olmaması halinde, soykırım suçunun olduğu kabul edilemez ve
soykırım ileri sürülemez. Hakkında böyle bir uluslararası karar bulunmayan Ermeni
soykırımı, asılsız bir iddiadan ibarettir; tamamen propagandadır. Ermenistan
dışındaki diasporanın kendi kimliğini muhafaza etmek istemesinden başka bir şey
değildir.''

''AB DEĞERLERİNİ TÜMÜYLE ZEDELEMEKTEDİR''

Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Gül, bu kapsamda 1915 olaylarının
Türkiye'de serbestçe tartışıldığını belirtti.
''Biz geçmişinden emin olan bir milletiz' diyen Gül, Türkiye'nin gizli ve
askeri arşivlerde dahil olmak üzere tüm arşivlerini yerli-yabancı herkese
açtığını hatırlattı. Geçen yıl Türk ve Ermeni tarihçilerden oluşacak ve 1915
olaylarını etraflı olarak sadece iki ülke arşivinde değil, 3. ülke arşivinde de
araştıracak bir ortak tarih komisyonu kurulmasının önerildiğini ve bunun TBMM'de
kabul gördüğünü kaydeden Gül, Türkiye Cumhuriyeti'nin tarihinde utanılacak hiçbir
husus olmadığını yineledi. ''Alnımız aktır'' diyen Gül, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Fransa'nın sözde Ermeni soykırımıyla ilgili Türkiye'deki özgürlük ortamını
görmeyerek ve gerçeklerin ortaya çıkarılması yönündeki çabalarını gözardı ederek,
bir taraftan ifade özgürlüğünün kısıtlandığı gerekçesiyle ülkemizi eleştirmekte,
diğer tarafta uzman tarihçilerin bile üzerinde mutabık olmadığı sözde Ermeni
soykırımını inkar edenlere cezai yaptırımlar getiren yasayı Meclisinde kabul
etmektedir. Bu durum anlaşılabilir değildir. Türkiye'de bireysel hak ve
özgürlüklerin en geniş şekilde yerleşmesi için çaba harcadığımız ve ifade
özgürlüğü alanında bazı eksikliklerimizden dolayı haklı veya haksız eleştirilere
maruz kaldığımız bir sırada, AB kurucusu olan bir ülkenin bu ilkeyi açıkça ihlal
etmekte olması, AB değerlerini tümüyle zedelemektedir. Fransız Parlamentosunda
ileri sürüldüğünün tam tersine, Türkiye'de 1. Dünya Savaşı sırasında Anadolu'da
vuku bulmuş trajik olaylar hakkında her türlü görüş, özgürce ifade
edilebilmektedir ve bunlar kanunca da serbesttir.''

''FRANSA TARİHİ BİR KAVŞAKTA...''

Abdullah Gül, dünya siyasi tarihinde çok önemli yeri olan Fransız Devrimi ve
onun temel prensibi olan özgürlük, eşitlik ve kardeşlik fikrinin çıktığı bir
ülkede, düşünce ve ifade özgürlüğünün savunulmasının beklendiğini kaydetti.

Bütün dünyaya özgürlük fikrini yayan bir ulusun, aydınlanmanın beşiği olan
bir ülkenin bugün temel insan hak ve hürriyetlerinin başında gelen düşünce ve
ifade özgürlüğünü kısıtlaması, zihinlerin cezai yaptırımlarla tutsak edilmesine
neden olacak bir yasa çıkarmaya çalışmasının ibret verici olduğunu anlatan Gül,
''Bugün Fransa tarihi bir kavşakta bulunmaktadır. Ya Voltaire'lerin ya da
Montesquieu'ların Fransası olacak ya da dünyanın değişik yerlerinde sözde
medenileştirme gerekçesiyle hüküm süren bir sömürgeci düşüncenin devamını
sergileyecektir'' dedi.

''FRANSA AYRICALIKLI YERİNİ KAYBETTİ''

Türkiye'de geçmişten beri var olan Fransız sempatisinin, yapılan saldırılar
nedeniyle gün geçtikçe azaldığını ifade eden Gül, düşünce ve fikir özgürlüğünü
rehin alan yasa teklifinin Türk milletini ve Ermeni asıllı vatandaşları derinden
zedelediğini kaydetti. 70 milyonluk Türk halkının asılsız iddialara dayanarak
düşünce ve ifade özgürlüğünün sınırlandırılmasını reddettiğini belirten Gül,
Fransa'nın Türk ulusu nezdinde yüzlerce yıllık ilişkilerin sonucu oluşan
ayrıcalıklı yerini kaybettiğini, bunun sorumlusunun da Fransız siyasetçiler
olduğunu söyledi.

Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Gül, ''Ümit ediyoruz ki bu yasa
yarıda kalacaktır. Ümit ediyoruz ki Fransızlar, kendilerine gelecektir. Ümit
ediyoruz ki Fransa, sadece Türkiye'den değil, bütün dünyadan ve AB'den gelen
tepkileri ve eleştirileri dikkate alacaktır'' diye konuştu.

''FRANSA İÇİN BÜYÜK BİR AYIP OLACAK''

Fransa'nın özgürlüklerin öncüsü, demokrasinin beşiği, dünyaya eşitliği yayan
ülke olduğuna dikkati çeken Gül, bu ülkenin aynı zamanda Avrupa değerlerinin
beşiği olduğunu vurguladı. ''Fransa böyle bir ülke olmaktan uzağa gitmemelidir''
diyen Gül, Fransa'nın düşüncelerini, tarihi belgeleri, fikirlerini açıklayanların
hapse atıldığı bir ülke olmaması gerektiğini kaydetti. Yasa girişiminin yarı
yolda kalacağını ümit ettiğini vurgulayan Gül, konuşmasını şöyle sürdürdü:
''Ama bütün bu uyarı ve eleştiriler, dikkat çekmelere rağmen eğer bu kanun
gerçekleştirilirse muhakkak ki Fransa için çok büyük bir ayıp olacaktır. Ama bu,
Fransa için sadece büyük bir ayıp olarak kalmayacaktır. 2001 yılında Fransa
Ulusal Meclisi soykırımı kabul etti. Ondan sonra ilişkilerimizde çok büyük
problem çıktı. Ama bu kez bu gerçekleşirse, onun gibi olmayacaktır. Açılan
yaralar kesinlikle onarılamayacak. Açıkça Türk, Fransız ve dünya kamuoyuna
sesleniyorum; Şüphesiz ki ilişkilerimiz siyasi, güvenlik, ekonomik alanda
onarılamaz yaralar alacaktır. Bu açıdan hem Fransa kendi çıkarları için bu işi
durdurması gerekir hem de attığı yanlış adımdan dönmesi gerekir.
Biz hükümet olarak bu yasayı engellemek için her türlü çalışmayı yapıyoruz.
Bunun yanında Türk kamuoyu, siyasi partilerimiz, aydınlarımız, herkes elinden
geleni yapıyor. Ama başka bir yol daha var ki Hükümetimiz o yolu da denemekten
kaçınmayacaktır. Uluslararası hukukun sağladığı tüm imkanları, yargı yoluna
başvurmak da dahil olmak üzere bütün bunları devreye sokacaktır. Bunlarla ilgili
titiz çalışmalar yapılmaktadır. Ama bunların zamanlaması şüphesiz ayrı bir
husustur. Bundan hepiniz emin olmalısınız ki, gerek bakanlığım gerek hükümetimiz
gerek Adalet Bakanlığımız bu konuyla ilgili uzun süreden beri ciddi bir çalışma
yapmaktadır. Konuyla ilgili tecrübeli diplomatlarımız, hukukçularımız, Türkiye
içinde ve dışındaki uzmanlardan yararlanmaktayız.''
Gül, Fransa'nın kendi kendisine bu darbeyi vurmamasını ümit ettiğini
belirterek, ''Bu gelişmeden Türkiye'nin kaybı olmaz. Kaybeden Fransa olacaktır.
Prestiji yerle bir olan Fransa olur. Fransa bundan sonra AB, Kopenhag
kriterlerini değiştiren ülke olarak tarihe geçer, öyle anılır. o bakımdan bu
yanlıştan döneceklerini ümit ediyorum'' dedi.