2008-05-20 - 19:00
GENSORU'NUN GÜNDEME ALINIP ALINMAMASIYLA İLGİLİ GÖRÜŞMELER
CHP'nin, ATV-Sabah'ın Çalık Grubuna satışı ile ilgili Başbakan Recep Tayyip Erdoğan hakkında verdiği gensoru önergesinin gündeme alınıp alınmamasıyla ilgili olarak CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, DTP Siirt Milletvekili Osman Özçelik, MHP Giresun Milletvekili Murat Özkan, TBMM Genel Kurulu'nda söz aldı
CHP'nin, ATV-Sabah'ın Çalık Grubuna satışı ile ilgili Başbakan Recep Tayyip Erdoğan hakkında verdiği gensoru önergesinin gündeme alınıp alınmamasıyla ilgili görüşmelerde CHP Genel Başkanı Deniz Baykal bir konuşma yaptı.

Baykal, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a, ''Sabah-ATV satışının önyeterlilik süresinin
bitiminden önce, 14 Kasım 2007'de bu işe talip, büyük harcama yapmış
iddialı işadamıyla başbaşa görüştünüz mü?'' diye sordu.
Baykal, TBMM Genel Kurulunda, CHP'nin, ATV-Sabah'ın Çalık Grubuna satışı
ile ilgili Başbakan Recep Tayyip Erdoğan hakkında verdiği gensoru
önergesinin gündeme alınıp alınmamasıyla ilgili görüşmelerde, partisi
adına söz aldı.
Gensoru görüşmelerinin, alışılmış, sıradan gensoru görüşmelerin ötesinde
önem taşıdığını belirten Baykal, bu konunun, uzun bir süre, Türk siyasi
hayatının temel ilgi konusu olacağını söyledi. Baykal, ''Bu konu, sadece
içeriğiyle ilgili olarak değil, Türkiye'deki siyasal yaşamın, bir
anlamda röntgeninin çekilmesine fırsat verişiyle de çok büyük önem
taşıyacaktır'' dedi.
Baykal, Erdoğan'ın, gensoru önergesinin görüşmelerinde Genel Kurulda
olmasını çok istediğini ancak rahatsızlığını üzüntüyle öğrendiğini
söyledi. Erdoğan'a geçmiş olsun dileklerini ileten Baykal, ''Keşke,
burada olsaydı. Doğrudan soruları sormak isterdim. Bunu sağlamak için,
Sayın Başkan ve AKP yönetimine, 'Gerekirse, Sayın Başbakan'ın katılacağı
tarihe kadar, görüşmeleri erteleyebiliriz' dedik. Ama bir değişiklik
yapmak mümkün olmadı. Başbakan'ın, tutanaklardan konuyu izleyeceğine,
üzerine düşen açıklamaları, zaman içinde yapacağına inanıyorum'' diye
konuştu.

-''TİCARİ BİR OLAY DEĞİL''-

Deniz Baykal, Sabah-ATV satışının, sadece ticari bir olay olarak değil,
büyük bir konu olarak, toplum tarafından ilgiliyle izlendiğini belirtti.
TMSF'nin, belirlediği takvim çerçevesinde satışın gerçekleştiğini
anımsatan Baykal, TMSF'ye yönelik olarak dünya ve Türkiye çapında, bu
alanda iddialı, kapkaç olmayan pek çok firmanın, yakından ilgi
gösterdiğini belirtti.
Baykal, dünya çapındaki basın kuruluşlarının Sabah-ATV'ye sahip çıkmak
istediğini, Türkiye'de güvenilir, saygın pek çok işadamının ilgi
gösterdiğini, hazırlık ve harcama yaptığını anlattı.
CHP Genel Başkanı Baykal, 5'ten fazlası yabancı olmak üzere, 10 kadar
ciddi firmanın, bu konuyla ilgili harcama yaptığını ifade etti.
Önyeterlilik alma süresinin, yoğun talep olduğu gerekçesiyle
uzatılmasından sonra, önyeterlilik almak için başvuran firma sayısının
3'e indiğini anımsatan Baykal, bu 3 firmanın 2'sinin de daha sonra
vazgeçtiğini kaydetti.

-BAŞBAKAN'A SORULAR-

Sürecin, açıklanması gerektiğini dile getiren Baykal, Erdoğan'ın, konuya
ilgi gösteren önemli kişiler, işadamları, yabancı yatırımcılarla birebir
temas kurduğunu ileri sürdü.
Başbakan Erdoğan'a, ''Konuştuğunuz işadamlarına, 'Bu işten vazgeçin'
dediniz mi? Herhangi bir işadamına, Sabah-ATV alımı konusunda, ilgi
duymaktan vazgeçme telkini yaptınız mı yapmadınız mı?'' sorusunu
yönelten Baykal, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Bir devlet ihalesinde, bir Başbakan'ın, ihaleye ilgi gösteren
işadamlarıyla birebir görüşmeler yapması, bazılarına, 'Sen katılma'
demesi, sadece siyasi, ahlaki değil, hukuki olarak da önem taşır.
Önyeterlilik başvurusu 19 Kasım'da sona erdi. Sayın Başbakan, 14 Kasım
2007'de saat 22.55'de Prag'a hareket etmeden önce, Esenboğa Havaalanı
VIP Salonu'nda, bu işe talip bir işadamıyla baş başa görüştünüz mü
görüşmediniz mi? Bu konuda talip olduğu bilinen, bunun için büyük
harcama yapmış, geniş imkanları olan, iddialı işadamıyla görüşme
yaptınız mı yapmadınız mı? Bunun cevabını Başbakan'dan duymak isterdim.
Bu kadar somut soruya, Başbakan'ın doğru cevap vereceğini umut ediyorum.
Müdahaleler sonucu, ilgilenen firmalar ilgisini kaybetti.''
Baykal, Erdoğan'ın damadının yöneticisi olduğu Çalık Grubu'nun 1,1
milyar dolarla Sabah-ATV'yi satın almasından sonra, ''Para hazır''
denildiğini ancak kredi ihtiyacının doğduğunu ifade etti.
CHP Lideri Baykal, ''Çalık Grubu, bu parayı bulmak için yabancı
firmalarla temas kurdu mu, kredi olanağı bulabildi mi, yerli özel
bankalarla bu konuda temas kuruldu mu? Yıllardır faaliyet gösteren
televizyon ve gazetenin devralınması, nasıl bir proje kredisi olabilir''
diye sordu.
Halkbank ve Vakıfbank'tan, Çalık Grubuna verilen kredinin koşullarıyla
ilgili eleştirilerde de bulunan Deniz Baykal, Koç, Sabancı, Eczacıbaşı
dahil, Türkiye'de daha önce bu koşullarla 750 milyon dolar kredi almış
kuruluş olmadığını söyledi. Baykal, krediye ATV ve Sabah'ın teminat
olarak gösterilmesini de eleştirdi.
ATV-Sabah satışına ilişkin işlemin mali teamüllere uygun olmadığının
Fitch'in aldığı not indirme kararıyla ortaya çıktığını, Fitch'in,
Çalık'ın notunu kırdığını anlatan Baykal, aslında kamu bankalarına bu
işlemi yaptıranların notunun kırılması gerektiğini söyledi. ''Burada çok
tipik çıkar çatışması durumu var'' diyen Baykal, kamu bankaların genel
müdürlerinin, Başbakan'ın emrinde olduğunu, bankanın kredi vereceği
şirketin genel müdürünün de Başbakanın damadı olduğunu belirtti.

-TÜRK SİYASİ HAYATINDA ÇOK KONUŞULDU-

CHP Genel Başkanı Baykal, bu konuların Türk siyasi hayatında çok
konuşulduğunu, geçmiş olaylarla herhangi bir örnekleme yapmak
istemediğini belirterek, ''Çünkü bu, geçmiş olayların hiç birine
benzemiyor. Bu kadar kaba, bu kadar açık, bu kadar sorumsuzca, bu kadar
kurallara karşı bir uygulamayı, Türk siyasi hayatında hiç görmedim''
görüşünü savundu.
Başbakan Erdoğan'ın ''Halk, hortumlayanların ellerindeki medya
organlarını emme basma tulumba gibi kullanmalarına fırsat
vermeyecektir'' dediğini anlatan Baykal, bu sözlere ''Güzel'' diye tepki
verdikten sonra, Erdoğan'ın ''Eskiden sırada hortumcular vardı. Şimdi
artık yok. Hortumlar kesildi. Hiç duyuyor musunuz? Filanca, falanca
bankadan şu kadar götürdü. Şimdi ne konuşuluyor? Götürenlerden, millete
geri alma dönemi başladı. Bu konuşuluyor'' dediğini de söyledi. Baykal,
''İnşallah bunların da geri alma dönemi, bir gün Türkiye'de
konuşulacaktır'' dedi.

-''DEVLETİN MALI, DEVLETİN PARASIYLA SATILIYOR''-

Kamu bankalarına müdahale edilmesinin yaratacağı olumsuz sonuçlara
işaret eden Baykal, ekonomide en büyük umutsuzluk ve en tehlikeli
gelişmelerin kamu bankalarına müdahale edildiği zamanlarda kendisini
göstereceğini ileri sürdü. Baykal, şöyle konuştu:
''Maalesef böyle bir dönem başlamıştır. Çok açıktır ki bu ihale, gerek
ihaleye katılan şirketlerin yavaş yavaş ekarte edilmesi; açıkça, net bir
şekilde, çevresinin, eşinin, dostunun, yakınlarının, herkesin bildiği
bir şekilde, 'Falan gün falan yerde Başbakan'la konuştum, bana şunu
söyledi' diye açıkça ifade edilen yönlendirmelerle, baskılarla ekarte
edilmesi sonucunda tek talibe konu indirgenmiştir. Ve tek talibi de kamu
bankasıyla karşılığı, teminatı alınmadan, olağanüstü uygun koşullarda,
proje kredisiyle hiçbir ilgisi olmadığı halde, proje kredisi diye Türk
mali tarihinin en büyük kredisi en kolay şekilde açılmıştır. O kredileri
veren banka müdürleri, eğer verdiği o kredi kendi malı olsaydı, bir tek
kuruşunu verir miydi? Kesinlikle vermezdi. Kimin parasını kime
veriyorsunuz? Devletin parasını, bir avuç insana veriyorsunuz. Yapılan
iş nedir? Devletin malı satılıyor. Neyle satılıyor? Devletin parasıyla
satılıyor. Kime satılıyor? Damada satılıyor. Türkiye, bunu kabul etmez.
Bu, demokrasiye sığmaz. Bu, hukuka sığmaz. Bu, ahlaka sığmaz. Bu, ceza
yasalarına sığmaz.''

DTP'Lİ ÖZÇELİK

DTP Siirt Milletvekili Osman Özçelik, ''Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın
bir çok grubun desteğiyle yetinmeyerek medyayı tümüyle kontrol altına
alma hevesine kapıldığını, damadının üst düzey yöneticilik yaptığı
Çalık Grubu ile doğrudan medya alanına girme ihtiyacı hissetiğini'' öne sürdü.
TBMM Genel Kurulunda, CHP'nin ATV-Sabah'ın satışıyla ilgili verdiği
gensoru önergesi üzerinde konuşan Özçelik, ihalenin yapılış şekli ve
katılan gruplar ve sonrasında yaşananlar nedeniyle muvazaalı olduğunu
söyledi.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın bir çok grubun desteğiyle yetinmeyerek
''medyayı tümüyle kontrol altına alma hevesine kapıldığını'', damadının
üst düzey yöneticilik yaptığı Çalık Grubu ile doğrudan medya alanına
girme ihtiyacı hissettiğini savunan Özçelik, ''Başbakanın girişimcilik
ruhunu takdir etmemek mümkün değil. Yoksul bir ailenin çocuğu iken bu
noktalara gelmesi tesadüflerle açıklanamaz'' dedi.
Özçelik, ''ihaleyi ucuza kapatmak için yüksek ikna gücünün kullanılarak
rakiplerin elendiğini'' belirterek, ''Boşuna mı Başbakan olunmuştu.
Sonra sıra finansman sağlamaya geldi. Kamu bankaları ne güne duruyor?
Halkın kamu veya özel bankalardan 3-5 bin YTL'lik kredi almak için alnı
çatlarken, damadın şirketi için düşük faizli 750 milyon dolarcık
esirgenebilir miydi? Bu durum, kamu olanaklarını kullanarak kendi
yandaşlarını zengin etmenin devamından başka bir şey değil'' diye
konuştu.
''Türkiye'de yayınlanan her iki gazeteden birinin Hükümet yanlısı,
televizyonların çoğunun AK Parti yandaşlarının eline geçmiş durumda
olduğunu'' ileri süren Özçelik, Kanaltürk'ün alınmasıyla bu zincire yeni
bir halka daha eklendiğini, yenilerinin de sırada olduğunu ifade etti.
Özçelik, Türkiye'de yayın yapan kitle iletişim araçlarının yüzde 65'inin
iki büyük holdingin denetimi altında olması nedeniyle toplumun çok sesli
ve çok renkli doğasının medyada tek renkli ve tek sesli olarak
yansıtıldığını söyledi.
Basın özgürlüğünden dem vurulmasına karşılık bunun iktidar ve sistem
sözcülüğünden ibaret olduğunu ifade eden Özçelik, AİHM'in onlarca
kararıyla basın özgürlüğü ihlal edildiği gerekçesiyle Türkiye'yi
cezalandırdığını savundu. Özçelik, Kürtçe'nin basın yayın araçlarından
uzak tutulduğunu, muhalif basının susturulduğunu ileri sürdü.
Basını ele geçirme gücü ve isteğinin sadece iktidar partisi için söz
konusu olmadığını belirten Özçelik, ''Hazine'den aldığı payı parti
propagandası yapsın diye yasal kılıfını hazırlayarak Kanaltürk'e aktaran
CHP'nin tutumu da bundan farklı değil'' dedi.
Gensoru önergesindeki konularının tamamının doğru olduğuna inandıklarını
belirten Özçelik, ''AK Parti'nin karanlık ekonomik ve siyasi ilişkiler
içinde olduğu artık gizlenemez düzeye gelmiştir. DTP olarak, siyasi
partilerin darbeler yoluyla, kapatma davalarıyla veya gensoru
önergeleriyle düşürülmesi yerine, halkın gücüyle, demokratik yöntemlerle
iktidarından uzaklaştırılmasından yanayız. AK Parti'nin iktidardan
düşürülmesi konusunda, bunu gerçekleştirme gücü olan tek parti DTP'dir''
dedi.
Özçelik, gensoru önergesinde oy kullanmayacaklarını söyledi.

MHP'Lİ MURAT ÖZKAN

MHP Giresun Milletvekili Murat Özkan,
''Vakıflar Bankası ve Halkbankası 370'er milyon doları nasıl oldu da bir
çırpıda verdi. Hangi teminatla, hangi şartlarda, ne hakla ve hangi
mantıkla'' dedi.
TBMM Genel Kurulunda, CHP'nin, ATV-Sabah'ın satışı ile ilgili verdiği
gensoru önergesi üzerinde partisi adına söz alan Özkan, ihalenin
Başbakan Erdoğan'ı zan altında bıraktığını, sorulara açık cevap
verilmediğini savundu.
Yapılan açıklamalardan kimsenin tatmin olmadığını belirten Özkan,
''Vakıflar Bankası ve Halkbankası 370'er milyon doları nasıl oldu da bir
çırpıda verdi. Hangi teminatla, hangi şartlarda, ne hakla ve hangi
mantıkla'' diye konuştu.
''Cumhurbaşkanı, Başbakan ve 8 bakanın neden Katar'a gittiğini'' soran
Murat Özkan, Katar'lı ortağın verdiği 150 milyon dolarla normalde yüzde
13'lü bir hakka sahip olması gerekirken yüzde 25 bir ortaklığa sahip
olduğunu ve işin başında 1 verip 2 aldığını iddia etti.

-''VATANDAŞ GASP EDİLDİĞİNİN FARKINDA DEĞİL''-

MHP'li Özkan, ''750 milyon dolar ne demek biliyor musunuz?'' diye
sorarak, şöyle devam etti:
''Bu zorbalıkla herkesten en az 10 dolar alındı ve götürüldü demektir.
Allah aşkına insafa gelip biraz vicdanlı olun. Bu ülkede cebinde 10
dolar olmayan insanlar var. Yani sen cebinde parası olmayan adamı durduk
yere borca soktun hem de karşılığında bir şey vermedin. Buna gasp
derler. İşte anlatmak istediğimiz de budur. Gerçek demokrasilerde devlet
gasp yapanı yakalar. Söylemeye utanıyorum 21. yüzyılda demokrasi ile
yönetildiğini iddia eden bir ülke, vatandaşının parasını gasp etmiştir.
İşin ilginç tarafı vatandaşların bir kısmı gasp edildiğinin farkında
bile değildir.''
Konuşmasında Çalık Grubunun ATV ve Sabah'la yetinmeyip Halkbank'ı da
almak istediğini ileri süren Özkan, Halkbank'ın İMKB'de yüzde 24'lük bir
kısmının işlem gördüğünü, bankanın bugünkü değerinin ise yaklaşık 7
milyar dolar olduğunu belirtti. Özkan, ''Diyelim ki yabancı bir ortakla
girdin, o ortak kendi hissesini ödedi sen nasıl ödeyeceksin. Hiç bir
yerli ve yabancı banka sana kredi vermiyor. Yine milletin parasıyla
banka sahibi mi olacaksın? Eğer böyle bir niyetiniz varsa demek ki bir
yerlere güveniyorsunuz. Güvendikleri yer de herhalde ihaleyi kotaran yer
olmalı'' dedi.

-''ALLAH NASİP ETMESİN''-

Başbakan'ın, bir iş adamının evinde davet ettiği gazetecilerle yemek
yediğini anımsatan MHP'li Özkan, kendisinin ''Sabah ve ATV satışına
müdahale ettiğimi söylüyorlar etmedim. Zaten şirket pahalıya satıldı''
şeklinde açıklamasının bulunduğunu söyledi.
Özkan, olayın gerçek yüzünü bilmediklerini, kendilerinin öyle bir
ortamda bulunmadığını, Allah'ın da kendilerine öyle bir muhabbeti nasip
etmemesini istedi.
Bu arada, AK Parti grubundan, ''Bilip bilmeden konuşuyorsun'' şeklinde
laf atıldı. Bunun üzerine de Özkan, ''Sayın milletvekili gelirsin buraya
bunun dedikodu olup olmadığını görüşürsün. Bunları tekzip etmediniz''
dedi.
Kendilerinin dostunun millet olduğunu vurgulayan Murat Özkan,
Başbakan'ın ramazan ayında fakir sofralarına misafir olduğunu, Ramazan
bitince de lüks sofralarda oturup entel sohbetleriyle vakit geçirdiğini
savundu. Özkan, ''Ramazan ayı geçince fakire uğramıyorsunuz. Uğramış
olsanız fakirin parasıyla yandaşlarınıza televizyon almazsınız'' diye
konuştu.