2008-09-11 - 13:00
CHP Grup Başkanvekili Kemal Kılıçdaroğlu,TBMM'de düzenlediği basın toplantısında AK Parti'nin, Deniz Feneri davasında maskesinin düştüğünü, gerçek yüzünün ortaya çıktığını savunarak, ''Yoksullara yardım adı altında toplanan paraların yasa dışı yollardan birilerinin çıkarına kullanılması nasıl oluyor da AKP'yi harekete geçirmiyor? Sayın Başbakan hortumcularla hatıra fotoğrafı çektireceğine, fakir fukara, garip gurebanın hakkını korusun. Din simsarlarına teslim olmasın'' dedi.
CHP Grup Başkanvekili Kemal Kılıçdaroğlu, TBMM'de düzenlediği basın toplantısında, Almanya'da süren
Deniz Feneri Derneği davasıyla ilgili açıklamalarda bulundu.
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Dengir Mir Mehmet Fırat'ın, ''Merkezi
Almanya'da bulunan bir yardımlaşma derneğiyle ilgili yargılama sürecinin, AK
Parti ile ilişkilendirilmesine yönelik yayınların, hukuk tanımaz boyutlara
ulaştığını'' yönündeki açıklamalarına işaret eden Kılıçdaroğlu, bu davayla ilgili
iddiaları AK Parti ile Türk medyasının değil, Alman savcılığının ve hazırladığı
iddianamenin ilişkilendirdiğini söyledi.
Kılıçdaroğlu, mahkemede bilirkişilik yapan polis müdürünün, defalarca
''AK Parti'' deyimini kullandığını dile getirerek, ''Şayet siz bunu
kulaklarınızla dinlemek isteseydiniz, bizimle birlikte Almanya'ya gelir
duruşmaları izlerdiniz'' dedi.
İddianameden bazı bölümler okuyan Kılıçdaroğlu, iddianamede ''EURO 7'nin
kuruluşunun nedeni, sanık Ermiş'in görüşüne göre, Almanya'da yaşayan Türklere
Milli Görüş'ün ve daha sonraları AKP'nin siyasetini aşılamak'', ''Şirket
sahipleri, Türkiye'deki iktidarla iç içedirler, Milli Görüş ve AKP'ye sıkı sıkıya
bağlılar'' ifadelerinin yer aldığını belirtti.
-''BELGELER, TOKAT GİBİ ORTAYA KONACAK''-
''Sayın Fırat, Türkleri suçlayacağına niçin Alman savcıları suçlamıyor?''
diye soran Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Suçlarsa alacağı yanıtı aslında kendisi de çok iyi biliyor. Alman
savcılarca belgeler, tokat gibi ortaya konacak da ondan.
Sayın Başbakan, kendisini o kadar kaybetmiş ki, artık Alman savcıların
iddianamesini Türkiye'de haber yapan gazetelere saldırmaktan kendisini alamıyor.
Oysa kızmak bir yana, Sayın Başbakan'ın yurt dışındaki dindar vatandaşlarımızın
temiz duygularını sömürenlere karşı savaş açması gerekmez mi? 'Bunu yapanlar
hukuk karşısında hesap verecektir', ''Alın teri ile kazanılan paraların, yoksul
yurttaşlara gideceğini söyleyip, insanları kandıran Deniz Feneri Derneği
yöneticilerinden hesap sorulacağını' söylemesi gerekmez mi? Sayın Başbakan
bunları söyleyemez. Çünkü dini siyasette kullananlar, dini ticarette kullananlara
hesap soramazlar.''
-''ÖNCE ELLERİNİ TEMİZLE''-
Kılıçdaroğlu, AK Parti'nin, yolsuzluklar zincirinde neden sesini
çıkarmadığını, duruşmaları izlemediğini sorarak, ''5 yıldızlı otellerde iftar
açacaksın, yandaşların, partidaşların tüyü bitmemiş yetimin hakkım yiyince sessiz
kalacaksın, sonra da millete dönüp ben yolsuzluklara karşıyım diyeceksin? Kim
inanır sana? Önce ellerini temizle'' diye konuştu.
Erdoğan'ın, Almanya seyahatinde kaç kez Deniz Feneri Derneği
yöneticileriyle bir araya geldiğini öğrenmek isteyen Kılıçdaroğlu, şunları
kaydetti:
''AKP, Türkiye Cumhuriyeti'nin bir hukuk devleti olduğunu dünyaya
göstermek, hukukun üstünlüğünü gerçekten de ortaya koymak istiyorsa, 'kim yaparsa
yapsın samimi olarak tüm yolsuzluk olaylarının üstüne giderim', 'Türkiye
Cumhuriyeti bir kara para aklayan ülke değildir' diyebiliyorsa şunları
yapmalıdır: Adalet Bakanlığı ve Maliye Bakanlığı derhal harekete geçmelidir. Adli
yardımlaşma çerçevesinde Almanya'da görülen davanın Türkiye ayağıyla ilgili tüm
belgeler istenmeli ve kutsal din duyguları kullanılarak tüyü bitmemiş yetimin
hakkını yiyenlerden hesap sorulmalıdır. Almanya'daki karmaşık ve yasadışı
ilişkiler içinde olan ve halen Almanya'da soruşturulan, yasadışı kurye Zahit
Akman, RTÜK Başkanlığından derhal, gecikmeksizin istifa etmelidir. İddianamede,
Almanya'daki Deniz Feneri Derneği ile ticari ilişkileri olan şirketlerin,
Türkiye'deki faaliyetleri derhal incelemeye alınmalıdır. Deniz Feneri Derneği ile
organik bağı olan Türkiye'deki bazı şirketler, devleti de hortumlamayı ihmal
etmemişlerdir.''
-''KORUYUCUSU KONUMUNA GELİR''-
Almanya'da yargılananların, Türkiye'deki asıl suçluların taşeronu
olduğunu, asıl suçluların Türkiye'de bulunduğunu savunan Kılıçdaroğlu, AK
Parti'nin, konunun Türkiye boyutunu adli ve idari yönden denetlemezse, Deniz
Feneri olayının ve onlarla beraber hareket eden hortumcuların koruyucusu konumuna
geleceğini söyledi.
Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Bu önerileri sunuyoruz ama dini siyasette malzeme olarak kullananlar,
inanç hortumcularından hesap soramazlar. AKP'nin içinde bulunduğu konum maalesef
budur. Nitekim Alman savcıların Almanya'da başlattığı Deniz Feneri davasında
AKP'nin maskesi düşmüş ve gerçek yüzü bir kez daha ortaya çıkmıştır. Yoksullara
yardım adı altında toplanan paraların yasa dışı yollardan birilerinin çıkarına
kullanılması nasıl oluyor da AKP'yi harekete geçirmiyor? Sayın Başbakan
hortumcularla hatıra fotoğrafı çektireceğine, fakir fukara, garip gurebanın
hakkını korusun. Din simsarlarına teslim olmasın.''
Kılıçdaroğlu,basın toplantısının ardından gazetecilerin Deniz Feneri Derneği davasıyla ilgili sorularını yanıtladı.
Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin'in, ''Türkiye'den Almanya makamları bir
adli yardım talebinde bulunmadan, bizim Adalet Bakanlığı olarak resen hareket
etmemiz mümkün değil'' açıklamasına ilişkin değerlendirmesinin sorulması üzerine
Kılıçdaroğlu, adli yardımlaşma anlaşmalarının hükümetler arası olduğunu, bu
nedenle Adalet Bakanlığının öncelikle harekete geçmesi gerektiğini söyledi.
Kılıçdaroğlu, Türkiye ile Almanya arasında idari anlaşma sözleşmesini
onaylayan yasanın 2004'te TBMM'den geçtiğini anımsatarak, şöyle devam etti:
''Burada adli yardımlaşmanın nasıl olacağı bellidir. Eğer savcılar
harekete geçerse, bunlar doğrudan doğruya Alman hükümetinden bilgi alamazlar.
Olayın Dışişleri Bakanlığı aracılığıyla Almanya'ya iletilmesi gerekiyor. Adalet
Bakanı'nın bu gerçekleri bilmemesi mümkün değil.
Bu sözleşmenin gereğinin yerine getirilmesini istiyoruz. Ama adımın nasıl
Kemal Kılıçdaroğlu olduğunu biliyorsam, AKP hükümetinin de bu olayı kapatmak için
olağanüstü çaba harcadığını biliyorum. Hükümet, bu davayı unutturmak, gündemden
düşürmek için elinden gelen her türlü çabayı gösteriyor. Ama AKP, Deniz Feneriyle
organik ilişki içinde olduğu için, özellikle Deniz Fenerini koruma altına aldığı
için, oradaki kirli ilişkilerin kendisine uzanacağını gayet iyi bildiği için
konuyu saptırıyor.''
-''BİR SİYASİ OTORİTENİN BASKISI OLMASA...''-
Deniz Feneri Derneğine, TBMM'nin Üstün Hizmet Ödülü verdiğini, bazı
malzemelerin Kızılay dışında Deniz Feneri Derneğine de verildiğini savunan
Kılıçdaroğlu, ''Bülent Arınç döneminde, Deniz Feneri Derneğine hangi malzemeler
verildi?'' diye sordu.
Kılıçdaroğlu, Arınç'ın, siyasette ahlakın, maddi ilişkiler, yolsuzluklar
açısından üzerinde durulması gerektiğinin altını çizdiğini belirterek, Arınç'a,
bu konudaki duyarlılığı dolayısıyla teşekkür etti.
Devlet kurumlarının neden harekete geçmediğini, MASAK'ın, denetim
elemanlarının elini kolunu kimin bağladığını soran Kılıçdaroğlu, ''Bir siyasi
otoritenin baskısı olmasa, bu kadar rezaletlerin döndüğü ortamda, devletin sessiz
kalması mümkün mü?'' dedi.
-''SUÇLAMA YAPMAK ACİZLİK''-
AK Parti Grup Başkanvekili Bekir Bozdağ'ın, CHP'ye yönelik
eleştirilerinin anımsatılması üzerine Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:
''Bize yönelik bir suçlama varsa, iktidar onlar, savcıyı, kurumları
harekete geçirsinler. Suçlama yapmak acizlik belirtisidir. Kendisi hesabını
veremeyince, acaba biz sorarsak, birileri de hesabı veremez diye bir kaygı
içindeler. Biz her zaman ve her ortamda hesap vermeye hazırız. Hesap vermeye
hazır olduğumuz için hesap soruyoruz. Biz korksak, tırssak, verilecek hesabımız
olmasa bu kadar rahat konuşabilir miyiz? Yargı ellerinde. Biz bütün bu olaylarda,
yürekli bir cumhuriyet başsavcısı bekliyoruz. Hesap soracak, belgeleri
toplayacak, teknik dinleme yapacak, kuryelerden hesap soracak...Hem Müslüman
geçineceksin, sonra Müslüman'ın hakkını yiyeceksin. Sonra da fakir fukara
edebiyatı yapacaksın. Bunların hesabını soracağız, nereye giderlerse gitsinler.
Bu hesap, Yüce Divan'da biter. Bunların hepsi Yüce Divanlıktır, Yüce Divan'a
gidecekler, kaçınma şansları yok.''
RTÜK Başkanı Zahit Akman'ın da iddialar nedeniyle istifa etmesi ya da
Almanya'ya gitmesi gerektiğini savunan Kılıçdaroğlu, Almanya'da gereğinin
yapılacağını bildirdi.
Kılıçdaroğlu, daha önce Tansu Çiller hakkında Almanya'da uyuşturucu
kaçakçılığına ilişkin iddiaların bulunduğunun anımsatılması, ''Almanya'nın Türk
siyasetine karıştığı söyleniyor. Ne diyorsunuz?'' diye sorulması üzerine,
''Uyuşturucu konusunda ayrıca Dengir Mir Mehmet Fırat'a özel bir soru
sorabilirsiniz'' dedi.
Deniz Feneri Derneği davasıyla ilgili açıklamalarda bulundu.
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Dengir Mir Mehmet Fırat'ın, ''Merkezi
Almanya'da bulunan bir yardımlaşma derneğiyle ilgili yargılama sürecinin, AK
Parti ile ilişkilendirilmesine yönelik yayınların, hukuk tanımaz boyutlara
ulaştığını'' yönündeki açıklamalarına işaret eden Kılıçdaroğlu, bu davayla ilgili
iddiaları AK Parti ile Türk medyasının değil, Alman savcılığının ve hazırladığı
iddianamenin ilişkilendirdiğini söyledi.
Kılıçdaroğlu, mahkemede bilirkişilik yapan polis müdürünün, defalarca
''AK Parti'' deyimini kullandığını dile getirerek, ''Şayet siz bunu
kulaklarınızla dinlemek isteseydiniz, bizimle birlikte Almanya'ya gelir
duruşmaları izlerdiniz'' dedi.
İddianameden bazı bölümler okuyan Kılıçdaroğlu, iddianamede ''EURO 7'nin
kuruluşunun nedeni, sanık Ermiş'in görüşüne göre, Almanya'da yaşayan Türklere
Milli Görüş'ün ve daha sonraları AKP'nin siyasetini aşılamak'', ''Şirket
sahipleri, Türkiye'deki iktidarla iç içedirler, Milli Görüş ve AKP'ye sıkı sıkıya
bağlılar'' ifadelerinin yer aldığını belirtti.
-''BELGELER, TOKAT GİBİ ORTAYA KONACAK''-
''Sayın Fırat, Türkleri suçlayacağına niçin Alman savcıları suçlamıyor?''
diye soran Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Suçlarsa alacağı yanıtı aslında kendisi de çok iyi biliyor. Alman
savcılarca belgeler, tokat gibi ortaya konacak da ondan.
Sayın Başbakan, kendisini o kadar kaybetmiş ki, artık Alman savcıların
iddianamesini Türkiye'de haber yapan gazetelere saldırmaktan kendisini alamıyor.
Oysa kızmak bir yana, Sayın Başbakan'ın yurt dışındaki dindar vatandaşlarımızın
temiz duygularını sömürenlere karşı savaş açması gerekmez mi? 'Bunu yapanlar
hukuk karşısında hesap verecektir', ''Alın teri ile kazanılan paraların, yoksul
yurttaşlara gideceğini söyleyip, insanları kandıran Deniz Feneri Derneği
yöneticilerinden hesap sorulacağını' söylemesi gerekmez mi? Sayın Başbakan
bunları söyleyemez. Çünkü dini siyasette kullananlar, dini ticarette kullananlara
hesap soramazlar.''
-''ÖNCE ELLERİNİ TEMİZLE''-
Kılıçdaroğlu, AK Parti'nin, yolsuzluklar zincirinde neden sesini
çıkarmadığını, duruşmaları izlemediğini sorarak, ''5 yıldızlı otellerde iftar
açacaksın, yandaşların, partidaşların tüyü bitmemiş yetimin hakkım yiyince sessiz
kalacaksın, sonra da millete dönüp ben yolsuzluklara karşıyım diyeceksin? Kim
inanır sana? Önce ellerini temizle'' diye konuştu.
Erdoğan'ın, Almanya seyahatinde kaç kez Deniz Feneri Derneği
yöneticileriyle bir araya geldiğini öğrenmek isteyen Kılıçdaroğlu, şunları
kaydetti:
''AKP, Türkiye Cumhuriyeti'nin bir hukuk devleti olduğunu dünyaya
göstermek, hukukun üstünlüğünü gerçekten de ortaya koymak istiyorsa, 'kim yaparsa
yapsın samimi olarak tüm yolsuzluk olaylarının üstüne giderim', 'Türkiye
Cumhuriyeti bir kara para aklayan ülke değildir' diyebiliyorsa şunları
yapmalıdır: Adalet Bakanlığı ve Maliye Bakanlığı derhal harekete geçmelidir. Adli
yardımlaşma çerçevesinde Almanya'da görülen davanın Türkiye ayağıyla ilgili tüm
belgeler istenmeli ve kutsal din duyguları kullanılarak tüyü bitmemiş yetimin
hakkını yiyenlerden hesap sorulmalıdır. Almanya'daki karmaşık ve yasadışı
ilişkiler içinde olan ve halen Almanya'da soruşturulan, yasadışı kurye Zahit
Akman, RTÜK Başkanlığından derhal, gecikmeksizin istifa etmelidir. İddianamede,
Almanya'daki Deniz Feneri Derneği ile ticari ilişkileri olan şirketlerin,
Türkiye'deki faaliyetleri derhal incelemeye alınmalıdır. Deniz Feneri Derneği ile
organik bağı olan Türkiye'deki bazı şirketler, devleti de hortumlamayı ihmal
etmemişlerdir.''
-''KORUYUCUSU KONUMUNA GELİR''-
Almanya'da yargılananların, Türkiye'deki asıl suçluların taşeronu
olduğunu, asıl suçluların Türkiye'de bulunduğunu savunan Kılıçdaroğlu, AK
Parti'nin, konunun Türkiye boyutunu adli ve idari yönden denetlemezse, Deniz
Feneri olayının ve onlarla beraber hareket eden hortumcuların koruyucusu konumuna
geleceğini söyledi.
Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Bu önerileri sunuyoruz ama dini siyasette malzeme olarak kullananlar,
inanç hortumcularından hesap soramazlar. AKP'nin içinde bulunduğu konum maalesef
budur. Nitekim Alman savcıların Almanya'da başlattığı Deniz Feneri davasında
AKP'nin maskesi düşmüş ve gerçek yüzü bir kez daha ortaya çıkmıştır. Yoksullara
yardım adı altında toplanan paraların yasa dışı yollardan birilerinin çıkarına
kullanılması nasıl oluyor da AKP'yi harekete geçirmiyor? Sayın Başbakan
hortumcularla hatıra fotoğrafı çektireceğine, fakir fukara, garip gurebanın
hakkını korusun. Din simsarlarına teslim olmasın.''
Kılıçdaroğlu,basın toplantısının ardından gazetecilerin Deniz Feneri Derneği davasıyla ilgili sorularını yanıtladı.
Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin'in, ''Türkiye'den Almanya makamları bir
adli yardım talebinde bulunmadan, bizim Adalet Bakanlığı olarak resen hareket
etmemiz mümkün değil'' açıklamasına ilişkin değerlendirmesinin sorulması üzerine
Kılıçdaroğlu, adli yardımlaşma anlaşmalarının hükümetler arası olduğunu, bu
nedenle Adalet Bakanlığının öncelikle harekete geçmesi gerektiğini söyledi.
Kılıçdaroğlu, Türkiye ile Almanya arasında idari anlaşma sözleşmesini
onaylayan yasanın 2004'te TBMM'den geçtiğini anımsatarak, şöyle devam etti:
''Burada adli yardımlaşmanın nasıl olacağı bellidir. Eğer savcılar
harekete geçerse, bunlar doğrudan doğruya Alman hükümetinden bilgi alamazlar.
Olayın Dışişleri Bakanlığı aracılığıyla Almanya'ya iletilmesi gerekiyor. Adalet
Bakanı'nın bu gerçekleri bilmemesi mümkün değil.
Bu sözleşmenin gereğinin yerine getirilmesini istiyoruz. Ama adımın nasıl
Kemal Kılıçdaroğlu olduğunu biliyorsam, AKP hükümetinin de bu olayı kapatmak için
olağanüstü çaba harcadığını biliyorum. Hükümet, bu davayı unutturmak, gündemden
düşürmek için elinden gelen her türlü çabayı gösteriyor. Ama AKP, Deniz Feneriyle
organik ilişki içinde olduğu için, özellikle Deniz Fenerini koruma altına aldığı
için, oradaki kirli ilişkilerin kendisine uzanacağını gayet iyi bildiği için
konuyu saptırıyor.''
-''BİR SİYASİ OTORİTENİN BASKISI OLMASA...''-
Deniz Feneri Derneğine, TBMM'nin Üstün Hizmet Ödülü verdiğini, bazı
malzemelerin Kızılay dışında Deniz Feneri Derneğine de verildiğini savunan
Kılıçdaroğlu, ''Bülent Arınç döneminde, Deniz Feneri Derneğine hangi malzemeler
verildi?'' diye sordu.
Kılıçdaroğlu, Arınç'ın, siyasette ahlakın, maddi ilişkiler, yolsuzluklar
açısından üzerinde durulması gerektiğinin altını çizdiğini belirterek, Arınç'a,
bu konudaki duyarlılığı dolayısıyla teşekkür etti.
Devlet kurumlarının neden harekete geçmediğini, MASAK'ın, denetim
elemanlarının elini kolunu kimin bağladığını soran Kılıçdaroğlu, ''Bir siyasi
otoritenin baskısı olmasa, bu kadar rezaletlerin döndüğü ortamda, devletin sessiz
kalması mümkün mü?'' dedi.
-''SUÇLAMA YAPMAK ACİZLİK''-
AK Parti Grup Başkanvekili Bekir Bozdağ'ın, CHP'ye yönelik
eleştirilerinin anımsatılması üzerine Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:
''Bize yönelik bir suçlama varsa, iktidar onlar, savcıyı, kurumları
harekete geçirsinler. Suçlama yapmak acizlik belirtisidir. Kendisi hesabını
veremeyince, acaba biz sorarsak, birileri de hesabı veremez diye bir kaygı
içindeler. Biz her zaman ve her ortamda hesap vermeye hazırız. Hesap vermeye
hazır olduğumuz için hesap soruyoruz. Biz korksak, tırssak, verilecek hesabımız
olmasa bu kadar rahat konuşabilir miyiz? Yargı ellerinde. Biz bütün bu olaylarda,
yürekli bir cumhuriyet başsavcısı bekliyoruz. Hesap soracak, belgeleri
toplayacak, teknik dinleme yapacak, kuryelerden hesap soracak...Hem Müslüman
geçineceksin, sonra Müslüman'ın hakkını yiyeceksin. Sonra da fakir fukara
edebiyatı yapacaksın. Bunların hesabını soracağız, nereye giderlerse gitsinler.
Bu hesap, Yüce Divan'da biter. Bunların hepsi Yüce Divanlıktır, Yüce Divan'a
gidecekler, kaçınma şansları yok.''
RTÜK Başkanı Zahit Akman'ın da iddialar nedeniyle istifa etmesi ya da
Almanya'ya gitmesi gerektiğini savunan Kılıçdaroğlu, Almanya'da gereğinin
yapılacağını bildirdi.
Kılıçdaroğlu, daha önce Tansu Çiller hakkında Almanya'da uyuşturucu
kaçakçılığına ilişkin iddiaların bulunduğunun anımsatılması, ''Almanya'nın Türk
siyasetine karıştığı söyleniyor. Ne diyorsunuz?'' diye sorulması üzerine,
''Uyuşturucu konusunda ayrıca Dengir Mir Mehmet Fırat'a özel bir soru
sorabilirsiniz'' dedi.
