2007-03-22 - 12:10
Anavatan Partisi Grup Başkanvekili Züheyir Amber, 24 Mart Dünya Tüberküloz Günü nedeniyle bir basın toplantısı düzenledi.
Anavatan Partisi Grup Başkanvekili Züheyir Amber, TBMM'de bir basın toplantısı düzenleyerek, tüberküloz hastalığı ve hükümetin uyguladığı sağlık programı konusunda çeşitli değerlendirmelerde bulundu.
Amber, "Bir verem hastası düzenli tedavi edilmiyorsa, bütün toplum tehlikededir" diye başladığı sözlerini şöyle sürdürdü: "Tüberkülozun kontrol altına alınabilmesi için Dünya Sağlık Örgütü'nün bütün ülkelere tavsiye ettiği doğrudan gözetimli tedavi stratejisi toplumcu bir anlayışın ürünüdür. Grotjahm'ın dediği gibi bir kimsenin hasta oluşu yalnızca o kişinin sorunu değildir. Kişinin hastalığı, ailesi başta olmak üzere bütün toplumun sorunudur."
"KP'NİN SAĞLIKTA DÖNÜŞÜM PROGRAMI KÜRESEL SERMAYENİN DAYATMASIDIR"
Şubat 2007'de açlık sınırı asgari gıda harcamasının 624 YTL'ye yükselmiş olduğuna dikkat çeken Amber, ülkemizde uygulanacak tedavinin sağlık ocakları ve sağlık evleriyle yakın bir işbirliği içinde olması gerektiğini söyledi. Amber: "Küresel sermayenin dayattığı ve sağlıkta dönüşüm programı gibi süslü deyişlerle getirilmeye çalışılan ve özü itibarıyla bireyci bir anlayışı temsil eden aile hekimliği sistemi tüberkülozun kontrolünü imkansız hale getireceğe benzemektedir. Aile hekimlerinin muayenehane dışına çıkıp ev ziyaret etme ve hastaların peşine düşme gibi bir planları da yoktur, olanakları da" dedi.
Amber, Düzce ilinde başlatılan pilot uygulamaların sonuçlarının görülmeden modelin on ilde daha uygulanmaya başlanmasını da eleştirdi.
Afrika ve Avrupa'da küresel acil hastalık konumunda değerlendirilen veremin tedavi edilebilir bir hastalık olduğunu belirten Amber, verem durdurulabilirse önümüzdeki 10 yılda, 14 milyon insanın hayatının kurtulacağını söyledi.
Sözlerini "ABD ve AB ülkelerindeki bazı firmaların çıkarları için ülkemize dayatılan sağlığı alınıp satılan bir ticari metaya, sağlıkçıları da tacire dönüştüren bu anlayışla ne verem, ne de diğer sağlık sorunları çözülebilir" biçiminde sürdüren Amber, "verem tedavisine ulaşmak bir insan hakkıdır" dedi.
Amber, "Bir verem hastası düzenli tedavi edilmiyorsa, bütün toplum tehlikededir" diye başladığı sözlerini şöyle sürdürdü: "Tüberkülozun kontrol altına alınabilmesi için Dünya Sağlık Örgütü'nün bütün ülkelere tavsiye ettiği doğrudan gözetimli tedavi stratejisi toplumcu bir anlayışın ürünüdür. Grotjahm'ın dediği gibi bir kimsenin hasta oluşu yalnızca o kişinin sorunu değildir. Kişinin hastalığı, ailesi başta olmak üzere bütün toplumun sorunudur."
"KP'NİN SAĞLIKTA DÖNÜŞÜM PROGRAMI KÜRESEL SERMAYENİN DAYATMASIDIR"
Şubat 2007'de açlık sınırı asgari gıda harcamasının 624 YTL'ye yükselmiş olduğuna dikkat çeken Amber, ülkemizde uygulanacak tedavinin sağlık ocakları ve sağlık evleriyle yakın bir işbirliği içinde olması gerektiğini söyledi. Amber: "Küresel sermayenin dayattığı ve sağlıkta dönüşüm programı gibi süslü deyişlerle getirilmeye çalışılan ve özü itibarıyla bireyci bir anlayışı temsil eden aile hekimliği sistemi tüberkülozun kontrolünü imkansız hale getireceğe benzemektedir. Aile hekimlerinin muayenehane dışına çıkıp ev ziyaret etme ve hastaların peşine düşme gibi bir planları da yoktur, olanakları da" dedi.
Amber, Düzce ilinde başlatılan pilot uygulamaların sonuçlarının görülmeden modelin on ilde daha uygulanmaya başlanmasını da eleştirdi.
Afrika ve Avrupa'da küresel acil hastalık konumunda değerlendirilen veremin tedavi edilebilir bir hastalık olduğunu belirten Amber, verem durdurulabilirse önümüzdeki 10 yılda, 14 milyon insanın hayatının kurtulacağını söyledi.
Sözlerini "ABD ve AB ülkelerindeki bazı firmaların çıkarları için ülkemize dayatılan sağlığı alınıp satılan bir ticari metaya, sağlıkçıları da tacire dönüştüren bu anlayışla ne verem, ne de diğer sağlık sorunları çözülebilir" biçiminde sürdüren Amber, "verem tedavisine ulaşmak bir insan hakkıdır" dedi.
