2005-05-03 - 14:48
Baykal, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, ekonomi politikalarından, iktidarın uygulamalarından rahatsızlık duyanların gelecek döneme umutla bakabilmeleri için artık hiçbir ciddi nedenin kalmadığını söyledi.
CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, Albaraka Türk özel finans kuruluşu yönetiminde yer alanlara Allah'ın ''Yürü ya kulum'' dediğini ifade ederek, ''Bakıyorsunuz Maliye Bakanı Albarakalı, TMSF'nin başındaki Albarakalı, TMSF'nin Başkan Yardımcısı, hukuk işlerine bakanı Albarakalı. Türkiye'nin mali işleyişine yön veren kuruluş, Albaraka'nın elinde. Türkiye maliyesi 'Albaraka Cumhuriyeti'ne teslim edilmiştir'' dedi.
Baykal, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, ekonomi politikalarından, iktidarın uygulamalarından rahatsızlık duyanların gelecek döneme umutla bakabilmeleri için artık hiçbir ciddi nedenin kalmadığını söyledi. Hükümetin, IMF ile yeni bir stand-by anlaşmasını imzalamak için niyet beyan ettiğini belirten Baykal, 3 yıllık bir süre için daha Türkiye'nin, ''IMF denetimi altına gireceğini'' ifade etti.
Türkiye'nin önündeki dönemin çalışanlar, esnaf ve çiftçiler için daha sıkıntılı olacağını kaydeden Baykal, ''Türkiye'nin geleceği için bu kadar önemli bir olayın, bu kadar sessizce geçiştirilmesi, doğal gibi kabul edilmesi düşündürücü. IMF programına meydan okuyarak iktidara gelen bir partinin üç yıllık süre için bizzat, gönüllü olarak talep yapması, ibretle değerlendirilmesi gereken bir manzara oluşturuyor'' dedi.
Tarımın, çiftçinin durumunun ''vahim'' olduğunu ifade eden Baykal, kürsüden çiftçilerin faizler nedeniyle milyarlarca liraya ulaşan tarım kredi borçları ile ilgili bildirimleri gösterdi.
Baykal, hükümetin ekonomi politikaları nedeniyle pek çok sistemin çöktüğünü, bunların başında da vergi sisteminin geldiğini kaydetti. Hükümetin ''gücü yetenden değil, gücünün yettiğinden, tuttuğundan vergi aldığını'' savunan Baykal, Türkiye'de doğrudan vergi ödeyenlerin oranının yüzde 30'a indiğini, bunların ne kadarının doğru olduğunun da tartışmalı olduğunu kaydetti.
''HEDEF CEP TELEFONLARI''
Vergi zammının ''görünmesin diye çikolata kağıdına sarıldığını'' kaydeden Baykal, bu artışların hedefinin cep telefonu olduğunu söyledi. Baykal, cep telefonunun Türkiye'de bir sosyal zorunluluk haline geldiğini belirterek, ''Hükümet, hedef tahtasına cep telefonu kullananları da koydu. Sigara içenler, içki içenler konulmuştu, şimdi cep telefonu kullananlar da hedef tahtasına konuldu. Cep telefonu kullananlar da herhalde zamanı geldiğinde bu hükümet hakkında gereğini yapacaktır'' diye konuştu.
Baykal, hükümetin uygulamaları sonunda ticaretin yeraltına indiğini, KDV, ÖTV pazarlıklarının başladığını, kayıtdışı ekonominin büyüdüğünü ifade etti.
''MALİYE BAKANI'NIN KURTARILMASI''
Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'ın, attığı her adımla toplumu, ekonomiyi yakından ilgilendirdiğini kaydeden Baykal, şunları söyledi:
''Allah selamet versin... Bazen sahte fatura tanzim etme iddiası, bazen hayali ihracat iddiası, kendisi Albaraka yönetiminde yer alıyor. Albaraka yönetiminde yer alanlara Allah, 'Yürü ya kulum' diyor. Bakıyorsunuz Maliye Bakanı Albarakalı, TMSF'nin başındaki Albarakalı, TMSF'nin Başkan Yardımcısı, hukuk işlerine bakanı Albarakalı. Bu fon, bankaların üzerindeki en büyük güç, onların patronu, Türkiye'nin mali işleyişine yön veren kuruluş Albaraka'nın elinde. Türkiye maliyesi, 'Albaraka Cumhuriyeti'ne teslim edilmiştir. Albaraka özel finans kuruluşu, banka değil de bankaların bütün imkanlarına sahip.
Maliye Bakanı'nın bu dönemden kalma pek çok davası var. Bunlarla ilgili boyuna af yasaları çıkarılıyor. Bütün bunlar Maliye Bakanı'nın sorunlarını çözmeye yetmiyor. Şimdi yeni bir hazırlık var. Başbakanlıkta hazırlanan yeni bir af taslağı var. Bununla bazı kamu alacaklarının tahsil ve terkinine ilişkin bir düzenleme getirilecek. Bu düzenleme içinde 'ihracatçıların sahte veya yanıltıcı belge düzenleme veya kullanma fiillerinin aracılı ihracat suretiyle işlenmesi halinde, bu fiile ilişkin cezalar aracılar hakkında uygulanmaz' deniyor. Aracı bilerek bunu yapmışsa, tezgahı birlikte kurmuşlarsa... Değerli Maliye Bakanımızın, her taşın altında çıkan Maliye Bakanımızın kurtarılmasına yönelik bir düzenlemedir. Çünkü Maliye Bakanımızın görev yaptığı Albaraka finans kuruluşunun, komisyon karşılığı bilerek bu işleme aracılık yaptığı resmen iddia edilmiştir. Şimdi bu kapsamdan Maliye Bakanımızı çıkartma ihtiyacı var.''
''GİZLİ YAZI İLE...''
Bir hükümet yetkilisinin, özelleştirilecek bir kuruluşun fiyatının düşürülmesini isteyeceğinin kimsenin aklına gelemeyeceğini belirten Baykal, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Olabildiğince yüksek fiyata satılmasını herkesin istemesi lazım. Ama ilginç bir manzara ile karşı karşıyayız. Bir bakan, Türk Telekomünikasyon A.Ş'nin fiyatının düşürülmesi için satıştan önce hiç ihtiyaç yokken gizli bir yazı ile borçlandırılmasını talep ediyor. İlk kez bir hükümet üyesinin yazdığı bir gizli yazı ile ilgili bakanlığa 'Borç yükü artmış Türk Telekomünikasyon A.Ş'nin hisse değeri düşeceğinden bu durum, özelleştirme çerçevesinde yatırım yapacak yatırımcıların şirkete kabul edilebilir oranda ortak olmasının önündeki finansman probleminin azaltılmasına olanak sağlayacaktır' denildiğine tanık oluyoruz. Çok içtenlikli, çok samimi, çok dürüst de Türkiye'nin yararına değil. Bu hükümet zamanında satılması söz konusu şirketlerin fiyatının düşürülmesi için şirketin borçlu gösterme girişimlerine tanık olmaktan üzüntü duyuyor, bu tabloyu oluşturan bu iktidarı ayıplıyorum.''
''ERBAKAN'IN YETİŞTİRDİĞİ MİLLİ GÖRÜŞÇÜLER...''
ERDEMİR'in özelleştirilmesine de değinen Baykal, bu işletmenin satılmasının yanlış olduğunu herkesin görmeye başladığını ifade etti. İşletmenin bütçeye yük olmadığını, kimseden katkı ve teşvik istemediğini kaydeden Baykal, şöyle konuştu:
''Alacak olanlar ERDEMİR'in rakipleri... Rakiplerin değerlendiremedikleri atıl kapasiteleri var. Niyetleri daha çok üretim ise kullanamadıkları bir kapasite ellerinin altında var. ERDEMİR'in pazarını, piyasasını alıyorlar. Ya bu kadar sorumsuzluk olur mu, Türkiye'yi düşünecek kimse yok mu, Türkiye bu kadar sahipsiz, başıboş mu?
Bunlar, Milli Görüş rahle-i tedrisinden geçmişlerdi. Erbakan'ın yetiştirmeleri değil mi bunlar, milli sanayi anlayışının yetiştirdiği siyasetçiler değil mi, şu manzaraya bakın. ERDEMİR'i kim satıyor, Erbakan'ın yetiştirdiği Milli Görüşçüler, milli sanayiciler satıyor. Ben, bir mantık, akıl, sağduyu bekliyorum. Hala bir şey çıkmadı. Sıkıntı kendisini göstermeye başladı.''
Anadolu Ajansı'nın yayınladığı ''ERDEMİR'e altın hisse geliyor'' başlıklı haberi kürsüden okuyan Baykal, bunun, CHP'nin haklı olduğunu ve bir arayış içine girildiğini gösterdiğini ifade etti. Özelleştirme İdaresi'nin, ''Bu olmaz'' diyerek çare aradığını kaydeden Baykal, arayış içindeki uzmanları kutladı ancak, altın hissenin de bir işe yaramayacağını savundu.
ANAYASA MAHKEMESİ
Baykal, bir süre önce yaşanan türban tartışmalarının ardından, ''Anayasa Mahkemesi kapatılsın mı kapatılmasın mı?' tartışmalarının gündeme geldiğini ifade etti.
Bu tartışmaların ''Türkiye için yanlış'' olduğunu ve bunları konuşmanın kimseye yararı bulunmadığını belirten Baykal, bir muhalefet partisi olarak bu tartışmaların dışında kalmaya özen gösterdiklerini söyledi.
Her vesileyle iktidar yetkililerine, ''Aman sakın ha bu konulara dokunmayın, gündeme getirmeyin. Bu tartışmadan ne size ne ülkeye yarar gelir. Siz işinize bakın, Türkiye'nin kalkınmasını gerçekleştirin'' uyarısında bulunduklarını kaydeden Baykal, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Türkiye, bu konuları aştı. Kendi iç barışını, huzurunu, dengesini kurdu. Bu barışın arkasında 80 küsur yıl yatıyor. Bu dönem içinde çekilen nice acı, sıkıntı var. Şimdi bu konuyu tekrar orasından, burasından, 'üç tane oy alacağız, birtakım çevreleri kışkırtacağız, onları tahrik edeceğiz' diye siyaset gündemine taşımak yanlıştır, yapmayın diye her seferinde söylüyoruz. Birden bire tamamen bizim dışımızda bir tartışma ülke gündemine geldi, oturdu.''
Baykal, bu tartışmanın, bir süre önce Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, ''Türkiye'de türban konusunda bir toplumsal mutabakat oluşmuştur. Artık bu mutabakatın gereği yapılmalıdır. Baykal gerekli katkıyı versin bu konuya birlikte Meclis'te çözelim'' açıklamasıyla gündeme geldiğini söyledi.
''İKTİDAR DERS ALMIŞ OLMALIDIR''
Gelinen noktanın, bu konuda bir toplumsal mutabakat olmadığını gösterdiğini ifade eden Baykal, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Biz, böyle bir mutabakatın olmadığını bildiğimiz için ağzımızı bile açmadık. Bir süre sonra demeçler birbiri ardına gelmeye başladı. Genelkurmay Başkanı, Anayasa Mahkemesi Başkanı konuştu. Genelkurmay Başkanı'nı suçlayamadılar, suçlayacak birisini aradılar. 'Anayasa Mahkemesi Başkanı niye konuşuyor, zamanı mı' filan demeye başladılar.
Çok yanlış olmuştur. Çok gereksiz bir tartışma açılmıştır. Türkiye'nin bu tartışmalardan herhangi bir şekilde yararlanması söz konusu değildir. Ama bir yarar aranıyorsa yarar şu noktadadır; deneyen iktidar yaşayarak görmüştür ki bu konuda harekete geçmek Türkiye'nin istikrarı, huzuru ve barışı açısından uygun değildir. Bu dersi iktidar, bu girişimi sonucunda almış olmalıdır.''
''YAĞMA YOK''
Baykal, Anayasa Mahkemesi'nin, Türkiye'nin siyasal hayatında yaşanarak geliştirilmiş, oluşmuş bir temel kurumu olduğunu belirterek, şöyle devam etti:
''Meclis, Türkiye'nin kalbi, ruhu, özü... Anayasa Mahkemesi'ni bu Meclis, milli irade kurdu. Kurduktan sonra da ne kadar yararlı olduğunu gördü. Türkiye'de denge, huzur o sayede gidiyor. Böyle 'dediğim dedik, istersem yaparım' dönemleri bitti. Yüzde 34 oy alacaksın, 'Parlamento'da üçte ikilik çoğunluğu buldum istediğimi yaparım' diyeceksin; yağma yok... Kimse sana onu yaptırmaz. Bu tartışma kanıtladı ki isteyen tartışır da o tartışmayla Türkiye'de birşey değişmez.''
''Bazılarının şurayı değiştirelim, burayı değiştirelim derken Anayasa'nın özüne tasallut etmeye kalktıklarını'' savunan Baykal, o özü koruma mücadelesi yürüttüklerini söyledi.
''YAZ-BOZ TAHTASI DEĞİL''
Türkiye'de hukukun ve siyasetin yerinin belli olduğunu kaydeden Baykal, ''Bu ülkede her sabah erken kalkan, bugün Türkiye'nin rejimi ne olsun diye tartışma yapamaz. Türkiye, rejimin ne olacağını bir kişinin keyfi takdiriyle değil, milyonlarca insanımızın savaş, siyaset meydanlarında, Erzurum, Sivas kongrelerinde, Anadolu'da verdiği mücadeleler sonucunda kararlaştırdı'' dedi.
''Demokrasi, siyasetin, rejimin, anayasanın tarih içinde oluşmuş temel ilkelerinin yaz-boz tahtasına çevrildiği bir milli egzersiz alanı değildir'' diyen Baykal, şunları kaydetti:
''Türkiye'de egemenliği TBMM'nin temsil ettiği doğrudur ama, bu egemenliğin Anayasamızın kurumlarının eliyle birlikte kullanıldığı da bir başka temel gerçektir. Bütün bunlar, demokrasimizin özüdür. Bu tartışmayı gereksiz, anlamsız bir tartışma, Başbakan'ın 'Acaba şartlar uygun mu, buradan tutturabilir miyiz' diye bir deneme yapması ve o deneme karşısında toplumun kararlı bir tavır sergilemesiyle gerçeğin ortaya çıkması açısından yarar sağlayan bir girişim olarak görüyorum.
Artık iktidar da görmüştür ki bunlarla oynamamak, bunları kurcalamamak lazımdır. Anayasa Mahkemesi'ni her 15 yılda bir tartışarak, Türkiye'de huzur ve istikrar sağlanamaz.''
AVRUPA'NİN "SÖZDE ERMENİ SOYKIRIMI" KONUSUNDAKİ TAVRI
Baykal, İsviçre'de, ''Ermeni soykırımı yoktur'' dediği için Türk Tarih Kurumu Başkanı Yusuf Halaçoğlu hakkında başlatılan soruşturmanın, Belçika'da, aynı sözü söylemenin karşılığında 8 günden 1 yıla kadar hapis cezası verilmesi için yapılan girişimlerin ve bazı Avrupa ülkelerinin konuya ilişkin olarak aldıkları parlamento kararlarının, Avrupa'yı, Avrupa yapan değerlerden uzaklaştırdığını söyledi.
Bu uygulamaların, bir ortaçağ zihniyetini yansıttığını ve tek taraflı kararlarla tam bir Engizisyon adaleti uygulandığını belirten Baykal, ''Dünya, bu zihniyeti aşarak ilerliyor. Bu Avrupa, Rousseau'nun, Montesque'nin Avrupa'sı değildir. Bu, Engizisyon, Papalık ve Ortaçağ Avrupası'dır'' dedi.
En çok, Polonya Parlamentosu'nun aldığı kararının kendisini yaraladığını belirten Baykal, tarihte ve bugün, bu ülke ile ilişkilerde, böyle bir karar alınmasını gerektirecek hiçbir olumsuzluk bulunmadığını kaydetti.
''ADALET BAKANI'NIN BİLE...''
İktidarın 3 yıla yaklaşan uygulamalarında, toplumun, ''AK Parti'nin yolsuzluk çarkının nasıl döndüğünü'' görmeye başladığını öne süren Baykal, sözlerini şöyle sürdürdü:
''İktidar, kendi atadığı bürokratlar aracılığıyla yapılan yolsuzlukların ardından, özellikle yolsuzluk boyutunun siyasi ayağını ortaya çıkarmak açısından milletvekili dokunulmazlığını kaldırması gerekirken, şimdi bize, 'sizde de var' diye suçlamada bulunmaya başladı. Bakın bir kez daha söylüyorum; benim hakkımda da dosya var. Kaldırın dokunulmazlığımı. Ama bunu yapmıyorsunuz. Çünkü size de sıra geleceğini biliyorsunuz.
CHP'li milletvekilleri hakkında nasıl bir hukuki perişanlık içinde fezleke hazırlandığını, Adalet Bakanı'nın bile bu duruma isyan etme noktasına geldiğini biliyoruz. Buna rağmen diyoruz ki bunu yapın ama, sizden bir şey istiyoruz; CHP milletvekillerinden kimin hakkında bu iddialar varsa kaldırın dokunulmazlığını ve yargı önüne çıkaralım. Yargılamanın önüne Çin Seddi'ni çıkaran sizsiniz. Kaldırın diyoruz, 'hayır' diyorsunuz. Bu, nasıl bir çelişkidir.''
Baykal, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, ekonomi politikalarından, iktidarın uygulamalarından rahatsızlık duyanların gelecek döneme umutla bakabilmeleri için artık hiçbir ciddi nedenin kalmadığını söyledi. Hükümetin, IMF ile yeni bir stand-by anlaşmasını imzalamak için niyet beyan ettiğini belirten Baykal, 3 yıllık bir süre için daha Türkiye'nin, ''IMF denetimi altına gireceğini'' ifade etti.
Türkiye'nin önündeki dönemin çalışanlar, esnaf ve çiftçiler için daha sıkıntılı olacağını kaydeden Baykal, ''Türkiye'nin geleceği için bu kadar önemli bir olayın, bu kadar sessizce geçiştirilmesi, doğal gibi kabul edilmesi düşündürücü. IMF programına meydan okuyarak iktidara gelen bir partinin üç yıllık süre için bizzat, gönüllü olarak talep yapması, ibretle değerlendirilmesi gereken bir manzara oluşturuyor'' dedi.
Tarımın, çiftçinin durumunun ''vahim'' olduğunu ifade eden Baykal, kürsüden çiftçilerin faizler nedeniyle milyarlarca liraya ulaşan tarım kredi borçları ile ilgili bildirimleri gösterdi.
Baykal, hükümetin ekonomi politikaları nedeniyle pek çok sistemin çöktüğünü, bunların başında da vergi sisteminin geldiğini kaydetti. Hükümetin ''gücü yetenden değil, gücünün yettiğinden, tuttuğundan vergi aldığını'' savunan Baykal, Türkiye'de doğrudan vergi ödeyenlerin oranının yüzde 30'a indiğini, bunların ne kadarının doğru olduğunun da tartışmalı olduğunu kaydetti.
''HEDEF CEP TELEFONLARI''
Vergi zammının ''görünmesin diye çikolata kağıdına sarıldığını'' kaydeden Baykal, bu artışların hedefinin cep telefonu olduğunu söyledi. Baykal, cep telefonunun Türkiye'de bir sosyal zorunluluk haline geldiğini belirterek, ''Hükümet, hedef tahtasına cep telefonu kullananları da koydu. Sigara içenler, içki içenler konulmuştu, şimdi cep telefonu kullananlar da hedef tahtasına konuldu. Cep telefonu kullananlar da herhalde zamanı geldiğinde bu hükümet hakkında gereğini yapacaktır'' diye konuştu.
Baykal, hükümetin uygulamaları sonunda ticaretin yeraltına indiğini, KDV, ÖTV pazarlıklarının başladığını, kayıtdışı ekonominin büyüdüğünü ifade etti.
''MALİYE BAKANI'NIN KURTARILMASI''
Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'ın, attığı her adımla toplumu, ekonomiyi yakından ilgilendirdiğini kaydeden Baykal, şunları söyledi:
''Allah selamet versin... Bazen sahte fatura tanzim etme iddiası, bazen hayali ihracat iddiası, kendisi Albaraka yönetiminde yer alıyor. Albaraka yönetiminde yer alanlara Allah, 'Yürü ya kulum' diyor. Bakıyorsunuz Maliye Bakanı Albarakalı, TMSF'nin başındaki Albarakalı, TMSF'nin Başkan Yardımcısı, hukuk işlerine bakanı Albarakalı. Bu fon, bankaların üzerindeki en büyük güç, onların patronu, Türkiye'nin mali işleyişine yön veren kuruluş Albaraka'nın elinde. Türkiye maliyesi, 'Albaraka Cumhuriyeti'ne teslim edilmiştir. Albaraka özel finans kuruluşu, banka değil de bankaların bütün imkanlarına sahip.
Maliye Bakanı'nın bu dönemden kalma pek çok davası var. Bunlarla ilgili boyuna af yasaları çıkarılıyor. Bütün bunlar Maliye Bakanı'nın sorunlarını çözmeye yetmiyor. Şimdi yeni bir hazırlık var. Başbakanlıkta hazırlanan yeni bir af taslağı var. Bununla bazı kamu alacaklarının tahsil ve terkinine ilişkin bir düzenleme getirilecek. Bu düzenleme içinde 'ihracatçıların sahte veya yanıltıcı belge düzenleme veya kullanma fiillerinin aracılı ihracat suretiyle işlenmesi halinde, bu fiile ilişkin cezalar aracılar hakkında uygulanmaz' deniyor. Aracı bilerek bunu yapmışsa, tezgahı birlikte kurmuşlarsa... Değerli Maliye Bakanımızın, her taşın altında çıkan Maliye Bakanımızın kurtarılmasına yönelik bir düzenlemedir. Çünkü Maliye Bakanımızın görev yaptığı Albaraka finans kuruluşunun, komisyon karşılığı bilerek bu işleme aracılık yaptığı resmen iddia edilmiştir. Şimdi bu kapsamdan Maliye Bakanımızı çıkartma ihtiyacı var.''
''GİZLİ YAZI İLE...''
Bir hükümet yetkilisinin, özelleştirilecek bir kuruluşun fiyatının düşürülmesini isteyeceğinin kimsenin aklına gelemeyeceğini belirten Baykal, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Olabildiğince yüksek fiyata satılmasını herkesin istemesi lazım. Ama ilginç bir manzara ile karşı karşıyayız. Bir bakan, Türk Telekomünikasyon A.Ş'nin fiyatının düşürülmesi için satıştan önce hiç ihtiyaç yokken gizli bir yazı ile borçlandırılmasını talep ediyor. İlk kez bir hükümet üyesinin yazdığı bir gizli yazı ile ilgili bakanlığa 'Borç yükü artmış Türk Telekomünikasyon A.Ş'nin hisse değeri düşeceğinden bu durum, özelleştirme çerçevesinde yatırım yapacak yatırımcıların şirkete kabul edilebilir oranda ortak olmasının önündeki finansman probleminin azaltılmasına olanak sağlayacaktır' denildiğine tanık oluyoruz. Çok içtenlikli, çok samimi, çok dürüst de Türkiye'nin yararına değil. Bu hükümet zamanında satılması söz konusu şirketlerin fiyatının düşürülmesi için şirketin borçlu gösterme girişimlerine tanık olmaktan üzüntü duyuyor, bu tabloyu oluşturan bu iktidarı ayıplıyorum.''
''ERBAKAN'IN YETİŞTİRDİĞİ MİLLİ GÖRÜŞÇÜLER...''
ERDEMİR'in özelleştirilmesine de değinen Baykal, bu işletmenin satılmasının yanlış olduğunu herkesin görmeye başladığını ifade etti. İşletmenin bütçeye yük olmadığını, kimseden katkı ve teşvik istemediğini kaydeden Baykal, şöyle konuştu:
''Alacak olanlar ERDEMİR'in rakipleri... Rakiplerin değerlendiremedikleri atıl kapasiteleri var. Niyetleri daha çok üretim ise kullanamadıkları bir kapasite ellerinin altında var. ERDEMİR'in pazarını, piyasasını alıyorlar. Ya bu kadar sorumsuzluk olur mu, Türkiye'yi düşünecek kimse yok mu, Türkiye bu kadar sahipsiz, başıboş mu?
Bunlar, Milli Görüş rahle-i tedrisinden geçmişlerdi. Erbakan'ın yetiştirmeleri değil mi bunlar, milli sanayi anlayışının yetiştirdiği siyasetçiler değil mi, şu manzaraya bakın. ERDEMİR'i kim satıyor, Erbakan'ın yetiştirdiği Milli Görüşçüler, milli sanayiciler satıyor. Ben, bir mantık, akıl, sağduyu bekliyorum. Hala bir şey çıkmadı. Sıkıntı kendisini göstermeye başladı.''
Anadolu Ajansı'nın yayınladığı ''ERDEMİR'e altın hisse geliyor'' başlıklı haberi kürsüden okuyan Baykal, bunun, CHP'nin haklı olduğunu ve bir arayış içine girildiğini gösterdiğini ifade etti. Özelleştirme İdaresi'nin, ''Bu olmaz'' diyerek çare aradığını kaydeden Baykal, arayış içindeki uzmanları kutladı ancak, altın hissenin de bir işe yaramayacağını savundu.
ANAYASA MAHKEMESİ
Baykal, bir süre önce yaşanan türban tartışmalarının ardından, ''Anayasa Mahkemesi kapatılsın mı kapatılmasın mı?' tartışmalarının gündeme geldiğini ifade etti.
Bu tartışmaların ''Türkiye için yanlış'' olduğunu ve bunları konuşmanın kimseye yararı bulunmadığını belirten Baykal, bir muhalefet partisi olarak bu tartışmaların dışında kalmaya özen gösterdiklerini söyledi.
Her vesileyle iktidar yetkililerine, ''Aman sakın ha bu konulara dokunmayın, gündeme getirmeyin. Bu tartışmadan ne size ne ülkeye yarar gelir. Siz işinize bakın, Türkiye'nin kalkınmasını gerçekleştirin'' uyarısında bulunduklarını kaydeden Baykal, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Türkiye, bu konuları aştı. Kendi iç barışını, huzurunu, dengesini kurdu. Bu barışın arkasında 80 küsur yıl yatıyor. Bu dönem içinde çekilen nice acı, sıkıntı var. Şimdi bu konuyu tekrar orasından, burasından, 'üç tane oy alacağız, birtakım çevreleri kışkırtacağız, onları tahrik edeceğiz' diye siyaset gündemine taşımak yanlıştır, yapmayın diye her seferinde söylüyoruz. Birden bire tamamen bizim dışımızda bir tartışma ülke gündemine geldi, oturdu.''
Baykal, bu tartışmanın, bir süre önce Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, ''Türkiye'de türban konusunda bir toplumsal mutabakat oluşmuştur. Artık bu mutabakatın gereği yapılmalıdır. Baykal gerekli katkıyı versin bu konuya birlikte Meclis'te çözelim'' açıklamasıyla gündeme geldiğini söyledi.
''İKTİDAR DERS ALMIŞ OLMALIDIR''
Gelinen noktanın, bu konuda bir toplumsal mutabakat olmadığını gösterdiğini ifade eden Baykal, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Biz, böyle bir mutabakatın olmadığını bildiğimiz için ağzımızı bile açmadık. Bir süre sonra demeçler birbiri ardına gelmeye başladı. Genelkurmay Başkanı, Anayasa Mahkemesi Başkanı konuştu. Genelkurmay Başkanı'nı suçlayamadılar, suçlayacak birisini aradılar. 'Anayasa Mahkemesi Başkanı niye konuşuyor, zamanı mı' filan demeye başladılar.
Çok yanlış olmuştur. Çok gereksiz bir tartışma açılmıştır. Türkiye'nin bu tartışmalardan herhangi bir şekilde yararlanması söz konusu değildir. Ama bir yarar aranıyorsa yarar şu noktadadır; deneyen iktidar yaşayarak görmüştür ki bu konuda harekete geçmek Türkiye'nin istikrarı, huzuru ve barışı açısından uygun değildir. Bu dersi iktidar, bu girişimi sonucunda almış olmalıdır.''
''YAĞMA YOK''
Baykal, Anayasa Mahkemesi'nin, Türkiye'nin siyasal hayatında yaşanarak geliştirilmiş, oluşmuş bir temel kurumu olduğunu belirterek, şöyle devam etti:
''Meclis, Türkiye'nin kalbi, ruhu, özü... Anayasa Mahkemesi'ni bu Meclis, milli irade kurdu. Kurduktan sonra da ne kadar yararlı olduğunu gördü. Türkiye'de denge, huzur o sayede gidiyor. Böyle 'dediğim dedik, istersem yaparım' dönemleri bitti. Yüzde 34 oy alacaksın, 'Parlamento'da üçte ikilik çoğunluğu buldum istediğimi yaparım' diyeceksin; yağma yok... Kimse sana onu yaptırmaz. Bu tartışma kanıtladı ki isteyen tartışır da o tartışmayla Türkiye'de birşey değişmez.''
''Bazılarının şurayı değiştirelim, burayı değiştirelim derken Anayasa'nın özüne tasallut etmeye kalktıklarını'' savunan Baykal, o özü koruma mücadelesi yürüttüklerini söyledi.
''YAZ-BOZ TAHTASI DEĞİL''
Türkiye'de hukukun ve siyasetin yerinin belli olduğunu kaydeden Baykal, ''Bu ülkede her sabah erken kalkan, bugün Türkiye'nin rejimi ne olsun diye tartışma yapamaz. Türkiye, rejimin ne olacağını bir kişinin keyfi takdiriyle değil, milyonlarca insanımızın savaş, siyaset meydanlarında, Erzurum, Sivas kongrelerinde, Anadolu'da verdiği mücadeleler sonucunda kararlaştırdı'' dedi.
''Demokrasi, siyasetin, rejimin, anayasanın tarih içinde oluşmuş temel ilkelerinin yaz-boz tahtasına çevrildiği bir milli egzersiz alanı değildir'' diyen Baykal, şunları kaydetti:
''Türkiye'de egemenliği TBMM'nin temsil ettiği doğrudur ama, bu egemenliğin Anayasamızın kurumlarının eliyle birlikte kullanıldığı da bir başka temel gerçektir. Bütün bunlar, demokrasimizin özüdür. Bu tartışmayı gereksiz, anlamsız bir tartışma, Başbakan'ın 'Acaba şartlar uygun mu, buradan tutturabilir miyiz' diye bir deneme yapması ve o deneme karşısında toplumun kararlı bir tavır sergilemesiyle gerçeğin ortaya çıkması açısından yarar sağlayan bir girişim olarak görüyorum.
Artık iktidar da görmüştür ki bunlarla oynamamak, bunları kurcalamamak lazımdır. Anayasa Mahkemesi'ni her 15 yılda bir tartışarak, Türkiye'de huzur ve istikrar sağlanamaz.''
AVRUPA'NİN "SÖZDE ERMENİ SOYKIRIMI" KONUSUNDAKİ TAVRI
Baykal, İsviçre'de, ''Ermeni soykırımı yoktur'' dediği için Türk Tarih Kurumu Başkanı Yusuf Halaçoğlu hakkında başlatılan soruşturmanın, Belçika'da, aynı sözü söylemenin karşılığında 8 günden 1 yıla kadar hapis cezası verilmesi için yapılan girişimlerin ve bazı Avrupa ülkelerinin konuya ilişkin olarak aldıkları parlamento kararlarının, Avrupa'yı, Avrupa yapan değerlerden uzaklaştırdığını söyledi.
Bu uygulamaların, bir ortaçağ zihniyetini yansıttığını ve tek taraflı kararlarla tam bir Engizisyon adaleti uygulandığını belirten Baykal, ''Dünya, bu zihniyeti aşarak ilerliyor. Bu Avrupa, Rousseau'nun, Montesque'nin Avrupa'sı değildir. Bu, Engizisyon, Papalık ve Ortaçağ Avrupası'dır'' dedi.
En çok, Polonya Parlamentosu'nun aldığı kararının kendisini yaraladığını belirten Baykal, tarihte ve bugün, bu ülke ile ilişkilerde, böyle bir karar alınmasını gerektirecek hiçbir olumsuzluk bulunmadığını kaydetti.
''ADALET BAKANI'NIN BİLE...''
İktidarın 3 yıla yaklaşan uygulamalarında, toplumun, ''AK Parti'nin yolsuzluk çarkının nasıl döndüğünü'' görmeye başladığını öne süren Baykal, sözlerini şöyle sürdürdü:
''İktidar, kendi atadığı bürokratlar aracılığıyla yapılan yolsuzlukların ardından, özellikle yolsuzluk boyutunun siyasi ayağını ortaya çıkarmak açısından milletvekili dokunulmazlığını kaldırması gerekirken, şimdi bize, 'sizde de var' diye suçlamada bulunmaya başladı. Bakın bir kez daha söylüyorum; benim hakkımda da dosya var. Kaldırın dokunulmazlığımı. Ama bunu yapmıyorsunuz. Çünkü size de sıra geleceğini biliyorsunuz.
CHP'li milletvekilleri hakkında nasıl bir hukuki perişanlık içinde fezleke hazırlandığını, Adalet Bakanı'nın bile bu duruma isyan etme noktasına geldiğini biliyoruz. Buna rağmen diyoruz ki bunu yapın ama, sizden bir şey istiyoruz; CHP milletvekillerinden kimin hakkında bu iddialar varsa kaldırın dokunulmazlığını ve yargı önüne çıkaralım. Yargılamanın önüne Çin Seddi'ni çıkaran sizsiniz. Kaldırın diyoruz, 'hayır' diyorsunuz. Bu, nasıl bir çelişkidir.''
