TBMM'nin açılışının 104. yıl dönümü dolayısıyla özel gündem ile toplanan Genel Kurul'da, Mecliste grubu bulunan ve temsil edilen siyasi partiler adına konuşmalar yapıldı.
AK Parti Grup Başkanı Abdullah Güler, TBMM Genel Kurulu'nda, TBMM'nin açılışının 104. yılı ile 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı dolayısıyla özel gündemli toplantıda yaptığı konuşmaya, "Gazi Meclisimizin ilk Başkanı, Cumhuriyetimizin banisi Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün liderliğinde istiklal ve istikbal mücadelemizi yürüten ve aziz milletimizi aynı hedef doğrultusunda birleştirip devletimizi kuran Gazi Meclisimizin açılışının 104'üncü yılında hep birlikteyiz." diyerek başladı.
23 Nisan'ın, tarihi şan ve şerefle dolu aziz Türk milletinin ulusal egemenliğini demokrasi çatısı altında güvene kavuşturduğu gün olduğunu belirten Güler, TBMM'nin açıldığı 23 Nisan 1920'nin, "Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir" diyerek bağımsızlığın ve milli irade hakimiyetinin dünyaya ilan edildiği tarih olduğunu vurguladı.
Vatanın işgal edildiği, milletin özgürlüğüne ve geleceğine kastedildiği hayati bir dönemde açılan Büyük Millet Meclisinin, istikbal mücadelesinin ve bağımsızlığa giden yolun öncüsü olduğunu dile getiren Güler, Meclisin, Milli Mücadele'de gönüllerde yaktığı istiklal ateşinin, en karanlık günlerde milletin yolunu aydınlattığını, halka güç, cesaret ve moral aşıladığını söyledi.
Emsalsiz bir azim ve kararlılıkla Kurtuluş Savaşı'nı başlatan milletin, tüm imkansızlıklara rağmen ayağına pranga vurulmasına, bağımsızlığının elinden alınmasına izin vermediğini ve bütün zorluklara rağmen çetin mücadelesini şanlı bir zaferle taçlandırdığını kaydeden Güler, "İstiklal Harbimizin karargahı olan TBMM aynı zamanda demokrasimizin, ulusal egemenliğin ve istiklalimizin de adeta sembolü haline gelmiştir. Meclisimizin çatısı altında, ortak bir gaye etrafında birleşen aziz milletimiz, büyük zafere ve Cumhuriyetimizin kuruluşuna uzanan yolda en önemli adımı atmıştır. Bugüne kadar darbe, cunta ve vesayet girişimleri ile terör saldırılarına karşı da milli iradenin tecelligahı olan TBMM, 15 Temmuz darbe girişiminde FETÖ'cü teröristlerce bombalanmasıyla bir kez daha gazilik unvanına sahip olmuştur." değerlendirmesinde bulundu.
AK Parti Grup Başkanı Güler, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı'nın, kardeşlik ve barış mesajlarını çocuklar aracılığıyla bir kez daha yinelediğinin altını çizerek, "Geleceğimizin teminatı ve en kıymetli hazinemiz olan çocuklarımızın; ülkesini ve milletini seven, vatanı için çalışıp üreten, milli ve manevi değerlerine bağlı, kendine güvenen; donanımlı, girişimci, ufku geniş ve yetenekli gençler olarak yetişmelerini sağlamak ortak sorumluluğumuz, hedefimiz ve en mühim vazifemiz olacaktır." ifadesini kullandı.
- "Zulüm karşısında tek yürek olamazsak başarısız sayılır ve sınıfta kalırız"
Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı'na 104. kez erişmiş olmanın gururunu yaşarken hüzünlü günlerden geçtiklerini dile getiren Güler, Filistin'de çocuklar vahşice katledilirken tam manasıyla bir bayram sevincinden bahsetmenin mümkün olmadığını belirtti.
Güler, "İsrail, olanca şiddetiyle Gazze'de terör estirirken; sevincimiz buruk, dilimiz tutuk, yüreğimiz ise maalesef metruktur. Yaşam haklarından mahrum, tarifsiz acılara mahkum bırakılmış Filistin'in feryadı vicdan ve merhamet duvarlarını sarsarken, insanlık büyük bir enkazın altında can çekişmektedir." diye konuştu.
Bu acımasızlık, bu duyarsızlık, bu çifte standardın kendilerine ek sorumluluk, ek duyarlılık ve ek görevler yüklediğini vurgulayan Güler, "Merhamet adına umudun son kalesi olan Türkiye, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın liderliğinde bu zulümle en çetin mücadeleyi veren, mazlumların sesini uluslararası her platformda en güçlü şekilde duyuran, sözde medeniyet temsilcilerinin kulakları sağır, gözleri kör ve kalpleri mühürlüyken vicdan sancağını tek başına taşıyan devlet konumundadır. Filistin'de yaşanan insanlık dramının son bulması adına tüm dünyayı gaflet uykusundan uyandıran, mazlumların yüreğine umut tohumları eken Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'a şükranlarımızı sunuyoruz." sözlerini sarf etti.
Zulümle mücadelenin çok boyutlu olduğunu ve birden çok yolunun bulunduğunu unutmamak gerektiğini kaydeden Güler, bu acıyı dindirmek adına topyekun bir mücadele bilinci geliştirmek gerektiğine dikkati çekti.
Tüm dünyanın, bahane üretmeden, çeşitli politik hesapların arkasına gizlenmeden, korkmadan ve sinmeden İsrail zulmünün karşısında durmasının vicdani bir vebal olmasının yanında tarihi bir sorumluluk olduğuna işaret eden Güler, "Bu zulüm karşısında tek yürek ve tek bilek olamazsak noksan bulunuruz, eksik anılırız, başarısız sayılır ve sınıfta kalırız." görüşünü paylaştı.
- "Bu enkazın altında bütün insanlık kalmıştır"
Bugün Filistin'in insanlığın ortak acısı ve yüreklerin tarifsiz sancısı olduğunu ifade eden Güler, "Evlat acısıyla yanan yürekler, baba hasretine mahkum edilen bebekler, anasız kalmış yavrular bu dünya için bir utançtır. Göz pınarlarından çağlayan hüznün, arşı titreten feryatların, arza ağır gelen bu enkazın altında bütün insanlık kalmıştır." düşüncesini dile getirdi.
"Çocuk" ve "ölüm" sözcüklerinin yan yana anılması en zor olan iki kelime olduğunu kaydeden Güler, bu iki sözcüğü bir arada kullanmanın, ortalama bir merhameti olan herkes için büyük bir yük olduğunu söyledi. Güler, "Ama tekil olarak bile birlikte kullanılırken insanın kalbini acıtan bu iki sözcük, İsrail zulmünde Gazzeli çocukları anlatan toplu bir anlatıma dönüşmüştür. Belki de ben bu sözleri söylerken zalim İsrail bir Gazzeli çocuğu daha öldürdü. Nereden mi biliyoruz? Raporlara göre İsrail saatte 6 çocuk ve 4 kadın öldürüyor." dedi.
Gazze'de son süreçte öldürülen çocuk sayısının, dünyada son dört yıldaki çatışmalarda öldürülenlerin sayısını aştığına dikkati çeken Güler, şunları kaydetti:
"Bunlar vahşet rakamlarıdır. Bu vahşete sessiz kalmak, sıradanmış gibi davranmak ise vahşetten öte dehşettir. Gören gözü kör, işiten kulağı sağır edecek, atan bir kalbi durduracak bu denli büyük bir zalimliği yok sayamayız. Duyarlılıklar şampiyonu sözde medeni dünya bunu yapabilir ancak biz bu değiliz. Biz Hakk'ın davasında sancak taşıyan, imkana karşı imanla mücadele veren mazlumlarla aynı saftayız. Biz hep birlikte Filistin için kıyamdayız. Gönül diyarlarına zulüm karanlığı çökse de biz mazlumun yanındayız. İnsanlık gemisi kaos denizinde alabora olurken yegane kurtuluş şansını Allah'ın ipine sarılmakta arayanlardanız. Zalim güçlü olsa da vicdan ve merhametten yana duranlardan, haklıya umut olmak için yol bulanlardanız. Vicdan ve merhamet duvarları bombalanırken, insanlık bendine omuz verenlerdeniz. İftiralara rağmen sarsılamayanlardan, yılmayanlardan ve yıkılmayanlardanız. Bizim mücadelemiz hak ve hakikat mücadelesidir. Gazze'nin yiğit mücahitlerine; uğruna destansı bedeller ödenmiş Gazi Meclisimizden selam olsun."
AK Parti Grup Başkanı Güler, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın da ifade ettiği gibi dünyaya, "Çocukların kulakları bomba sesleri ile değil akranlarının neşeli sesleri ile çınlamalıdır. Çocukların yürekleri tedirginlikle değil sevgiyle, coşkuyla, umutla çarpmalıdır. Çocuklar korkunun pençesinde değil huzurun kucağında uyumalıdır. Dünyayı çocuklara verdiğimiz gün, her şeyin daha şefkatli olduğunu göreceğiz." çağrısında bulunduğunu hatırlattı.
Bu bilinçle çalışmaya, nerede bir masum varsa başını okşamaya, nerede bir mazlum varsa arkasında durmaya, nerede bir adaletsizlik varsa karşısında olmaya devam edeceklerini belirten Güler, "Çocuklarımıza daha adil bir dünyadan daha değerli bir miras bırakamayız, bu fikri tüm çalışmalarımızın ana eksenine oturtarak gayret göstermeyi sürdüreceğiz." ifadesini kullandı.
TBMM'nin ilk başkanı olan Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ü, Kurtuluş Savaşı'nı sevk ve idare eden ilk meclisteki milletvekillerini, bütün şehit ve gazileri rahmetle, minnetle yad eden Güler, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı'nı kutladı.
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, TBMM Genel Kurulu'nun, TBMM'nin açılışının 104. yılı ile 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı dolayısıyla özel gündemli toplantısında yaptığı konuşmada, 104 yıl önce ülkenin dört bir tarafı işgal altındayken kurtuluşa inanan 436 temsilcinin katılımıyla meclisin açıldığını anımsattı.
O gün oluşan iradenin önünde büyük engellerin olduğunu ifade eden Özel, önlerindeki engelin işgal ordularından ibaret olmadığını en büyük engelin işgal ordularını kırmızı halıyla karşılayıp onların himayesinden medet uman, bir acziyete teslim olan muktedirler olduğunu söyledi.
Özgür Özel, kurucu kadroların o günkü şiarının "milletin istiklalini yine milletin azim ve kararının kurtaracağı" inancı olduğunu belirterek, "Kurucu iradenin demokrasiye verdiği önemi anlamak için hatırlanmalıdır ki bu Meclis'in, Şeref Bey'in konuşmasından sonra aldığı ilk karar, gelen mebusların mazbatalarının doğruluğunu tespit etmek için kurduğu Mazbata Tetkik Komisyonu'dur. 104 yıl önce bu çatı altında tüm milletin iradesine ayna olan Meclis önce kurtuluş mücadelesini yönetmiş ardından bağımsızlığımızı kazanmış ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni var etmiştir. Bugün bulunduğumuz koltukları kıymetli kılan gerçeklik Meclis'in bir askeri mücadele sonucunda kurulmadığı, Meclis'in bir askeri zaferi yönettiği ve devlet kurduğu gerçeğidir. Dünya tarihinde sandıktan çıkan iradenin kurduğu tek bir ülke varsa o da kuşkusuz Türkiye Cumhuriyeti Devleti'dir." değerlendirmesinde bulundu.
"Ülkemiz ne zaman milli iradeden, demokrasiden uzaklaştıysa geriye gitmiş, vatandaşlarımızın refah seviyesi eksilmiştir" ifadesini kullanan Özel, askeri darbelerle vesayet dönemleriyle demokrasinin pek çok kez kesintiye uğradığını; 15 Temmuz 2016'daki darbe girişimiyle hedef alınanın yine demokrasi olduğunu hatırlattı.
Özel, 15 Temmuz gecesinde Meclis'in açılmasını ilk teklif eden milletvekillerinden biri olduğunu anımsatarak, Meclisin 100 yıl önce top seslerini duyarken aldığı kararla kazandığı gazilik unvanını devlete yerleştirilen bir terör örgütünün darbe girişimindeki direnciyle ne kadar hak ettiğini tüm dünyaya gösterdiğini aktardı.
Bombardıman altında sığınakta darbe girişimine karşı Meclisin ortak bildirisi kaleme alınırken tüm siyasi partilerin temsilcilerinin, parlamentonun güçlendirilmesi gerektiği noktasında fikir birliği içinde olduğunu kaydeden Özel, "Yasama yetkisinin münhasıran parlamentoda olmasını ortadan kaldıran bir anayasa değişikliği maalesef darbecilerle mücadele etme gerekçesiyle ilan edilen OHAL şartlarında müzakere edilmiş ve OHAL şartlarında referanduma sunulmuştur. Bu, pek çok demokratik ülkenin anayasasında yasaklanan ancak 12 Eylül Anayasası'nı yapan darbecilerin sıkı yönetim şartlarında anayasa yapma ayıbını örtmek için anayasaya koymaktan kaçındıkları bir tedbirdir. Bu ülkeyi, Atatürk önderliğindeki Meclisi, demokrasiye inancı kurtarmıştır. Şimdi ise demokrasiyi kurtarmasına ihtiyaç vardır. Şüphesiz bunun ilk aşaması, milletin kararına, tercihine seçimine saygı duymaktır." diye konuştu.
31 Mart yerel seçimlerinin geride bırakıldığını dile getiren Özel, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bugün bizler 2023 seçimleriyle Mecliste oluşan iradeye nasıl saygı duyuyorsak, yerel seçimlerde oluşan iradeye de aynı saygıyı beklemekteyiz. Seçimlerin 'hasbelkader kazanıldığı' şeklindeki ifadelerin 'seçimi CHP kazanmadı biz kazandık' gibi bir inkarcı tutumun milli iradeye temelden bir hürmetsizlik olduğunu belirtmek ve bizleri değil milletimizi kırdığını ifade etmek isterim. Böyle bir tavrın bugün dağ gibi büyüyen sıkıntılarına çözüm bekleyen halkımıza bir faydası olmadığını da dikkat çekmek isterim. Şüphesiz millet sözünü sandıkta söyler. Siyasete düşen görev milletin sandıktaki mesajını iyi okumaktır. Millet 31 Mart'ta ülkemizde yeni bir siyasi iklim yaratmıştır. Bu iklime ayak uyduranlar ileriye gidecek; uyduramayanlar, milletin kararına direnenler, inatlaşmaya devam edenler ise başarısızlığa sürüklenecektir. Bu nedenle toplumun sorunlarını görmezden gelen, kutuplaştıran, ayrıştıran politikalar artık siyasetin gündeminden çıkmalıdır. Milletimiz seçimlerde demokrasi, hukukun üstünlüğü ve her alanda adalet mesajı vermiştir."
- "Meclis, seçilmiş milletvekilinin hukukunu koruyamamıştır"
Meclis'te 594 milletvekilinin bulunduğunu, 4 milletvekilinin 3 hafta önce belediye başkanı seçilerek görevlerinden ayrıldığını ifade eden Özel, şunları kaydetti:
"Hatay Milletvekili Can Atalay'ın milletvekilliği, bu Mecliste anayasaya aykırı bir yargı kararına direnilemediği için düşürülmüştür. 24. Yasama Dönemi'nde grubu bulunan üç siyasi partiden hapishanede milletvekillerimizin hukukunu bu Meclis bir şekilde koruyabilmişken, yönetim sisteminin değişmesinin ardından Meclis, seçilmiş milletvekilinin hukukunu koruyamamıştır. Cumhuriyet'i kuran bir parlamentodan, seçilmiş bir milletvekilini koruyamayan bir parlamentoya gelinmiş olması Meclis'in güçsüzleştirildiğinin en önemli kanıtıdır. Milletin son seçimlerde siyasete çizdiği yeni hattın gereği olarak artık milletin gündeminde olmayan hiçbir konu, tartışma, bu Meclisin de siyasetin de gündemi olmamalıdır. Yapılan son serbest seçimlerin birinci partisi olarak, bizim varlığımız ve demokrasiye inanan her bir vatandaşımızın varlığı, toplumun ihtiyaç duyduğu bu siyaset hattının teminatı olacaktır. Dar gelirlilerin, emeklilerin, emekçilerin, çiftçilerin, işsizlerin, atanmayan öğretmenlerin, mülakat mağdurlarının, kadınların ve gençlerin sorunlarının çözümü konusunda atılacak her adım için biz buradayız. Ancak milletin derdi olmayan suni gündemlerle, şahsi makamları koruma amaçlı taleplerle, gereksiz kavgalar ve polemiklerle Türkiye'yi meşgul etmek için bir muhatap arayan varsa biz orada olmayacağız. Sorun neredeyse çözüm oradadır. Yıllardır yok sayılan, hor görülen toplum kesimlerine hakkını verecek adımları atmak, politikalar üretmek, kararlar almak bu parlamentonun asli görevidir."
Meclis Genel Kurulunun, TBMM'nin açılışının 104. yılı ile 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı dolayısıyla özel gündemli toplantısında konuşan HDP Eş Genel Başkanı Tulay Hatımoğulları Oruç, çalışmak zorunda bırakılan çocuk işçiler olduğunu belirterek, başta TBMM olmak üzere siyaset kurumunu, bu çocuklara karşı sorumluluğunu yerine getirmeye davet etti.
Oruç, mücadelelerinin çocuk işçiliğinin son bulması, erken yaşta evliliklerin sonlandırılması, çocuk istismarının olmaması, çocukların öldürülmemesi ve aydınlık yarınlarda yaşayabilmeleri için olduğunu söyledi.
1920 yılı öncesinde devrede olan "tekçi siyasi anlayışın" 1924 Anayasa'sı ile yeni ulus devletin "katı ve sistematik aklı" haline dönüştüğünü savunan Oruç, daha sonra yapılan tüm anayasaların 1924 Anayasa'sının kötü birer kopyası haline dönüştüğünü aktardı.
Bugün toplumun en temel ihtiyaçlarının başında demokratik bir anayasa geldiğini ifade eden Oruç, "Cumhuriyet'in ikinci yüzyılında krizlerden çıkış yolunun 1920 ruhuyla 1921'de yapılan toplumsal mutabakatın güncellenmesinden geçmektedir." diye konuştu.
Meclis'in "geçmişle yüzleşme" başta olmak üzere "demokratikleşme" konusunda sorumluluk alması gerektiğini söyleyen Oruç, 31 Mart'ta yapılan yerel seçimlerde bu sorumluluğun halk tarafından bütün siyasete hatırlatıldığını dile getirdi.
Oruç, Meclis'in, kurucu bir iradeyle "Kürt meselesinin" çözümü ve "Türkiye'nin demokratik bir yüzyıla adım atmasının tarihi sorumluluğu ile karşı kaşıya olduğunu" belirterek, "DEM Parti olarak bizler, çözüm konusunda elimizi taşın altına dün koyduğumuz gibi bugün de koymaya ve çözümün odağında olmaya hazır olduğumuzun altını bir kez daha çiziyoruz." ifadelerini kullandı.
- "Toplum, ekolojik yıkıma karşı, yaşamı savundu"
Yerel seçimde emekliler başta olmak üzere Türkiye'nin emekçi yoksullarının ekonomik krizin yükünü taşımayacağını beyan ettiğini dile getiren Oruç, şöyle devam etti:
"Gençler ve kadınlar, kendilerine çizilmek istenen sınırları, geleceksizliği reddetti. Yaşam biçimlerine müdahale edilmesini, kazanımlarının yok sayılmasını reddetti. Aleviler ve bütün farklı halklar ve inançlar, baskıcı rejimlerin onlar üzerinde uyguladığı ceberut yönetimleri reddetti. Toplum, ekolojik yıkıma karşı, yaşamı savundu."
Ortak bir yaşam ve demokratik bir toplum için tüm kesimlerle konuşma, sorunları müzakere yoluyla çözme konusunda yol almak istediklerini belirten Oruç, şu değerlendirmede bulundu:
"Gelin, yamalı 12 Eylül darbe Anayasa'sını hep birlikte değiştirelim, demokratik bir anayasayı hep birlikte inşa edelim. Gelin parlamento olmak üzere, siyaset kurumunu, her türlü vesayetten kurtaralım. Gelin, dünyada tohumu ekilen, Orta Doğu'da fidelenen savaş ve kargaşaya karşı Türkiye ve bölge halklarını korumak için büyük bir iç barış mutabakatı yapalım."
MHP Grup Başkanvekili Erkan Akçay, Meclis Genel Kurulunun, TBMM'nin açılışının 104. yılı ile 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı dolayısıyla özel gündemli toplantısında yaptığı konuşmada, "Türkiye'nin bağımsızlık ve egemenlik destanı" olarak nitelendirdiği 23 Nisan'ın, büyük devletler kuran, üç kıtada yedi iklimde bütün insanlığı kucaklayan nizamlar inşa eden Türk milletinin şanlı tarihinin müstesna bir örneği olduğunu söyledi.
23 Nisan 1920'nin, Türk milletinin işgallere, felaketlere, katliamlara ve ızdıraplı göçlere mahkum edilişine karşı muhteşem şahlanışı olduğunu belirten Akçay, bu şahlanışın, tüm mazlum milletlere de kılavuz olduğunu ifade etti. TBMM'nin açıldığı günlerde ülkenin ve Anadolu'nun içinde bulunduğu durumu anlatan Akçay, bu şartlar içerisinde tek umut veren düşüncenin, milletin gönlünde canlı ve dipdiri olan bağımsızlık aşkı ve vatan sevgisi olduğuna işaret etti.
Erkan Akçay, TBMM'nin, 104 yıl önce Hacı Bayram Camii'nde kılınan cuma namazının ardından dualarla, kurbanlarla, tekbirlerle, Kur'an-ı Kerim okunarak açıldığını belirterek, şöyle konuştu:
"Anadolu'nun dört bir yanından gelen ilk Meclis üyeleri; etnik köken, dil, mezhep, yöre ayrımı yapmaksızın milli devlet ülküsünde birleşmiş, bağımsız yaşama iradesini ortaya koymuştur. O kahramanlar, Ulus'taki mütevazı binada, okullardan getirilen tahta sıralarda, gaz lambaları altında, Polatlı'dan gelen top sesleri içinde bağımsızlığa inanmış bir milletin neleri başarabileceğini tüm dünyaya ispat ettiler. Ankara'da açılan Meclis, yurdumuzun ufkundaki kara bulutları dağıtmış, umutsuzluğu ve karamsarlığı silip atmıştır. 23 Nisan, millet iradesinin devlet idaresine dönüştüğü gündür."
- "Bölücüleri şiddetle kınıyoruz"
MHP Grup Başkanvekili Akçay, tarihte hem bağımsızlık uğrunda savaş yöneten hem de bunu milli iradeye ve meşruiyete dayandıran başka bir Meclis bulunmadığını ifade ederek, Gazi Meclis'in, 15 Temmuz 2016'da FETÖ'cü hainler tarafından alçakça bombalanmasına rağmen hainlere geçit vermediğine de dikkati çekti.
Türkiye Cumhuriyeti'nin, nice fedakarlık ve kahramanlıkların ürünü olduğunu dile getiren Akçay, şunları kaydetti:
"Türkiye Cumhuriyeti'nin sınırları cetvelle değil kanla çizilmiştir. Bu topraklar ebedi vatanımızdır. Türkiye Cumhuriyeti tek millet, tek devlet, tek vatan, tek bayrak, tek dil esasına dayalı milli ve üniter bir devlettir. Bu coğrafya Türk vatanıdır. Bu vatanın sahibi Türk milletidir, bu ülkenin adı Türkiye'dir, devleti Türkiye Cumhuriyeti'dir. Bayrağımız ay yıldızlı al bayrak, resmi dilimiz Türkçe'dir. Milli Marşımız İstiklal Marşı'mızdır. İstiklal Marşı'nın söylenmesine karşı çıkan, Türk bayrağının asılmasını ve şehitlerimize saygı duruşunu reddeden, Cumhuriyet'imizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk ile Türkiye Cumhuriyeti'ni ve Türk milletinin birliğini temsil eden Cumhurbaşkanı'mıza kaba ve yaralayıcı ifadeler kullanan bölücüleri şiddetle kınıyoruz."
- "Türkiye, kaybolan yıllarını telafi etmektedir"
Akçay, TBMM'nin, Türkiye Cumhuriyeti'nin hafızası olduğunu ifade ederek, ülkenin siyasi tarihinin çok sayıda siyasi krizlerle, darbelerle, muhtıralarla, vesayet girişimleriyle kesintiye uğradığını anımsattı.
Cumhur İttifakı'nın, 15 Temmuz hain darbe girişimi sonrasında Türkiye'nin maruz kaldığı saldırılara tehdit ve tehlikelere karşı ülkenin istiklali ve istikbali için kurulduğunu söyleyen Akçay, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin, millet tarafından 14 ve 28 Mayıs 2023'te üçüncü kez teyit ve tescil ettiğini belirtti. Erkan Akçay, sözlerini şöyle sürdürdü:
"28'inci Yasama Dönemi'nde Gazi Meclisimiz, yüzde 95 nispetinde yüksek bir temsiliyete ulaşmıştır. Meclisimiz 15 siyasi parti, 6 grup ve 5 bağımsız milletvekiliyle çoğulculuğa, temsilde adalete ve sandalye dağılımları itibarıyla uzlaşmacı bir yapıya sahiptir. Meclisimiz, kuvvetler ayrılığına sahip, güçlü, fonksiyonel ve daha demokratik bir yapıdadır. Türkiye yeni sistemle prangalarından kurtulmuş, siyasi istikrara kavuşmuştur. Türkiye, kaybolan yıllarını telafi etmektedir. Türkiye, Cumhur İttifakı ve Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi sayesinde yakaladığı istikrarla Atatürk'ün gösterdiği muasır medeniyet seviyesinin üstüne çıkma hedefine emin adımlarla ilerlemektedir. Allah'ın izniyle 21'inci yüzyılı Türk ve Türkiye Yüzyılı yapacağız."
23 Nisan'ın çocuklara armağan edilmesinin önemine işaret eden Akçay, çocuklar ve gençlerin, milli şuurla ve manevi değerlerle donatılıp kendi ayakları üzerinde duran, istiklal aşığı, çağın gerektirdiği donanıma ve niteliklere sahip fertler olarak yetiştirilmesi gerektiğini vurguladı.
İYİ Parti Grup Başkanvekili Erhan Usta, Meclis Genel Kurulu'nun, TBMM'nin açılışının 104. yılı ile 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı dolayısıyla özel gündemli toplantısında yaptığı konuşmada, Gazi Mustafa Kemal Atatürk başta olmak üzere TBMM'nin kuruluşunda emeği geçen tüm şehit ve gazilere rahmet diledi.
"Bugün tabii ki coşkuluyuz, heyecanlı ve umutluyuz ancak aynı zamanda hüzünlüyüz, üzgünüz ve kırgınız" diyen Usta, Türk milletinin istiklalini en güçlü şekilde temsil eden Meclisin kuruluşundan beri olmadığı kadar güçsüz, dışlanmış, yetkileri elinden alınmış ve itibarı sarsılmış durumda olduğunu savundu.
TBMM'nin, kuruluşundan itibaren 1921 ve 1924 anayasalarını yaptığını, darbe dönemlerinin izlerini silmeye gayret gösterirken milletin de desteğini aldığını anlatan Usta, "Bütün bunlar normal şartlarda hür seçimlerle mümkün olabilmiştir. Ancak ne yazıktır ki OHAL şartlarındaki bir referandum sonucu yapılan sistem değişikliğiyle Meclis, darbe dönemlerinde bile görülmeyen güç ve itibar kaybı yaşamıştır." değerlendirmesinde bulundu.
Usta, Türk milletinin her zaman iradesini ortaya koyan ve kendisinden kopan siyasetçilere ders vermeyi bilen müstesna bir millet olduğunu, iradesini hiçbir şartta bırakmayacağını son iki seçimde de eşsiz bir ferasetle tüm siyasi partilere verdiği mesajlarla gösterdiğini kaydetti.
- "Çocuklarımızın hayallerini karartmaya hakkımız yok"
Erhan Usta, bir asır önce emperyalistlere karşı verdiği istiklal mücadelesiyle mazlum ve esir milletlere örnek olan Türk milletinin ve Gazi Meclisin, bugün de Gazze'den Arakan'a, Doğu Türkistan'dan Karabağ'a kadar büyük bir coğrafyada mazlumlara karşı tarihi bir mesuliyet taşıdığını söyledi.
Türk milletinin tarihi müktesebatı, milli birikimi, siyasi tecrübesi ile diplomatik ve askeri kapasitesinin, bu küresel umudu haklı çıkarmak için yeterli olduğunu vurgulayan Usta, "Varlık içinde darlık çeken mirasyedi gibi bu birikimlerimizi harcayarak, hem kendi çocuklarımızın hem de mazlumların çocuklarının hayallerini karartmaya hakkımız yoktur. Türk Milleti bu durumu hak etmemektedir. Cumhuriyet'in ikinci yüzyılında hala eğitim hakkına eşit ve evrensel erişimi sağlayamadığımız, yatağa aç giren ama kimseye derdini anlatamayan çocuklarımız varken Gazze'deki, Doğu Türkistan'daki çocuklara nasıl umut olabiliriz?" diye konuştu.
Usta, 31 Mart'ta gerçekleşen yerel seçim sonuçlarına değinerek, şu görüşleri paylaştı:
"Seçmenin bize verdiği diğer bir mesaj ise demokrasinin araçsallaştırılarak, antidemokratik sonuçlara ulaşılmasının, bunun sonucunda da adil olmayan bir toplum yapısının tezahürünün, mevcut sistemin en önemli menfi çıktısı olduğudur. Seçmen yani milletimiz yoksulluğa, yolsuzluğa, adaletsizliğe ve en önemlisi de samimiyetsizliğe, 'yeter söz milletindir' diyerek karşı çıkmış ve 'Ya kendinizi değiştirirsiniz ya da ben sizi değiştiririm' demiştir. İYİ Parti olarak böylesine bir ortamda yeni ve sivil bir anayasanın yapılmasının mümkün olduğunu, ancak bunun mevcut siyasi kamplaşmanın bir ucunda yer alan bir yapı tarafından gerçekleştirilmesinin mümkün olmadığını değerlendiriyoruz. Ayrıca, parlamenter sisteme dönüşün ve güçlü bir meclisin, yeni sivil anayasa için önemli bir başlangıç olacağını düşünmekteyiz. Bu yönde atılacak adımlara da Anayasanın ilk 4 maddesi ve 66. maddeyi değiştirmemek kaydıyla destek olacağımızı belirtiyoruz."
Yeni anayasa çalışmalarının 21. yüzyılın şartlarının temel alınarak yapılandırılması gerektiğine dikkati çeken Usta, dünyanın geldiği teknolojik ve bilimsel seviyenin sunduğu imkanlardan da faydalanılarak, ferdi hürriyetlerin ve toplumu etkileyen kararlara halkın etkin katılımının yeniden belirlendiği aktif demokrasi anlayışının tanımlanmasının şart olduğunu kaydetti.
Milli ve manevi değerleri koruyup, bu kazanımları cihanşümul medeniyet değerleri haline getirmenin, hem demokratlığın hem de milliyetçiliğin gereği olduğuna işaret eden Usta, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Toplumda bu anlamda bir formül geliştirmek ve uzlaşmayı başarmak ancak bu değerlere sahip, yetkin ve yeterli kadrolar ile mümkündür. Bu kadrolara hem sahibiz hem de geliştirmeye talibiz. Türk'ün kurduğu her devlette, devleti oluşturan tüm bireylerin uyduğu ortak törenin en temel ilkesi istişaredir. Kurultay geleneğimiz, divan geleneğimiz ve 1877'deki ilk parlamento tecrübemiz, Türk töresine ait bu temel ilkenin çağına uygun teşekkül etmesinden ibarettir.
Bunun bir sonucu olarak, 1920'lerin TBMM'sindeki başkanlık kürsüsünün tam arkasında 'Onlar işlerini istişare ile yaparlar' ayeti asılmıştır. Bu sebepledir ki bizim için Gazi Meclis, 5 bin yıllık maziye sahip Türk milletinin, anayasal ve egemenlik hakkını zuhur ettirecek, kökleri derinlerde olan bir ağacın son meyvesi anlamına gelmektedir. Gelin büyük bir uzlaşmayla, hep birlikte, milletin sesine kulak verelim ve milletin iradesine sahip çıkıp, milletin iradesini hakim kılalım. Bu hedef uğruna, bizim önceliğimiz, güçlü bir meclis yaratmak amacıyla, yeni anayasa çalışmalarında bahsettiğimiz şartlar altında bir uzlaşı zemininin oluşturulmasına gereken katkıyı sunmak olacaktır. Çünkü bu bizim nezdimizde gençlere ve bu bayramın armağan edildiği çocuklara borcumuzdur."
Saadet Partisi Grup Başkanı Selçuk Özdağ, Meclis Genel Kurulunun, TBMM'nin açılışının 104. yılı ile 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı dolayısıyla özel gündemli toplantısında yaptığı konuşmada, milletin kaderinin kendi irade ve eliyle belirlenmesi, yönetimde temsilcileri vasıtasıyla söz sahibi olmasının bugünün anlamı olduğunu belirtti.
Selçuk Özdağ, 1920'de açılan Meclisin sadece milletin vicdanı olmadığını, milli mücadelenin de kaderini çizdiğini ifade ederek, şunları söyledi:
"Dolayısıyla bu Meclis yokluklardan zafer çıkarmış bir Meclistir, milli direncin kalesi olmuş bir Meclistir. Bu bayramın çocuklara armağan edilmesi ise o şuurun çocuklarımıza aktarılması her yıl yeniden millet olmanın bilincinin üflenmesi demektir. Gerçekten de bir milletin istikbali çocuklarının şuurunda şekillenir. Milletin kaderini yine millete bırakanları bu vesileyle minnet ve şükranla anıyor çocuklarımızın bize emanet edilenleri daha ileri götürmelerini temenni ediyorum."
"Bizi biz yapan" değerlerin içinde tarihi kahramanların ve anıların da bulunduğunu, insanları kenetlediğini, bir ve beraber olma şuurunu beslediğini dile getiren Özdağ, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Son yıllarda bizi besleyen, canlı tutan bu damarların birbirinin rakibi gibi ortaya dökülmesi millet olma şuurunu örselemekten başka bir şey değildir. Böylesi bir gayretkeşliğin, devlet imkanlarını eline geçirmiş kişilerce yapılması ise acınası bir durumdur. Defalarca söyledim, yine söylüyorum: Biz, büyük Türk milletiyiz, onlarca devlet ve imparatorluk kurduk. Hepsi bir şekilde birbirinin devamıdır çünkü millet aynı millet, örf ve adetler aynı, harsımız aynı, acı ve mutluluklarımız aynı. İşte bu yüzden Mete Han da bizim, Alpaslan da, Emir Timur da, Fatih de bizim. Yavuz da bizim, Abdülhamit de Mustafa Kemal Atatürk de bizim. Göktürkler ne kadar bizim ise Selçuklu da bizim, Osmanlı ne kadar bizim ise Türkiye Cumhuriyeti Devleti de bir o kadar bizimdir."
Özdağ, milletin Sakarya önlerinde tarih ve talih sarkacında var olma mücadelesi verirken, kendisini Orta Asya bozkırlarına gönderme planları yapanlara okkalı bir tokat attığını belirterek, İstiklal Mücadelesi ile başlanılan var olma çabasının Cumhuriyet ile taçlandırıldığını kaydetti.
Bu milletin kökünün çok derinlerde olduğunu vurgulayan Özdağ, "Maden kazar gibi 'eksik gedik bir şeyler bulacağız' diyerek bizi besleyen bu damarları kesme çabasında olanlara 'bir damarı kesseniz elden ne gelir, elbet bir başkası alttan sürgün gelir' diyorum ve unutulmamalıdır ki milli egemenliğin gerek şartı Cumhuriyet, yeter şartı demokrasidir. Biri eksik olunca sistem çıkarcı zümrelerin eline geçer." ifadelerini kullandı.
- Yeni anayasa tartışmaları
Yeni anayasa tartışmalarına da değinen Özdağ, "16 Nisan 2017 tarihinde siyasi, ekonomik ve en önemlisi hukuki çöküşümüzün ete kemiğe büründürülüp adına Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi denilen başkanlık sisteminin 7. yıl dönümünü idrak ettik. 5 bin yıllık bir milletin, bin yıllık devlet geleneğinin 21. yüzyılda düşürüldüğü hali pür melalini son 7 yıldır acı bir şekilde yaşıyoruz ki bunun en büyük sebebinin de söz konusu anayasa değişikliği olduğunu biliyoruz. Ben buna Cumhuriyet tarihinin post modern fetret dönemi diyorum." diye konuştu.
Özdağ, yeni bir anayasa için harekete geçildiğini dile getirerek, şunları söyledi:
"Esasen bunu ortaya atanların, sadece kendi siyasi ikballerine yol verecek bir düzenlemeyi yapmaktan öteye bir gayeleri olmadığını da biliyoruz. Lakin, birilerini ikna etmek için pazarlıklar ve mavi boncuklu havuçları da ihmal etmeyeceklerdir. Kendi yaptıkları ve nerdeyse üçte ikisini kendilerinin değiştirdiği mevcut anayasaya dahi uymayanların, yapacaklarını iddia ettikleri yeni anayasaya uyacaklarının garantisi nedir bana söyler misiniz? 'Yeni bir anayasa' diyenlere sesleniyorum; gelin önce Seçim Kanunu, Siyasi Partiler Kanunu ve TBMM İç Tüzüğü'nü ortak akılla değiştirelim. Eğitimde fırsat eşitliğini, gelir dağılımında adaleti şeffaflığı ve denetlenebilirliği sağlayalım."
Cumhuriyetin demokrasi ile taçlandırılırsa fazilet, istiklal, haysiyet ve onur olduğunu, vatan, namus, güvenli bir liman ve son sığınak anlamına geldiğini belirten Özdağ, konuşmasını, "Birileri eline geçirdikleri güç ve imkanlara güvenerek 'Türkiye Yüzyılı' diye Cumhuriyetimize yeni bir libas giydirmek isteyebilirler. Giydirmeye çalıştığınız o elbise bu civanmert millete dar gelir. Cumhuriyeti demokrasi ile hukuku adalet ile devletimizi liyakat, ehliyet ve ahlakla taçlandırmak gayemiz olmalıdır." diye tamamladı.
Toplantıda konuşan Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı Fatih Erbakan, TBMM'nin büyük ve anlamlı bir meclis olduğunu belirterek, "Bu Meclisin niçin ve nasıl kurulduğunu her yıl, özellikle 23 Nisan'da bir kez daha hatırlamakta ve bundan büyük ders almakta yarar vardır." dedi.
TBMM'nin, 104 yıl önce ülkenin bağımsızlığını temin etmek, ülkeyi parçalayıp sömürmek isteyen güçleri vatandan kovmak, ülkede hak ve adalete dayalı adil bir yönetim ve düzen amaçlarıyla kurulduğunun altını çizen Erbakan, şunları söyledi:
"1920'de açılan TBMM'nin şu hususiyetlerini her zaman göz önünde bulundurmalı ve bunlara bağlı olmalıyız. Milletin özüne, kendine, tarihine, inancına bağlılık; milli iradeyi aynen temsil, ona saygı ve bağlılık; çoğulcu demokrasi, millet mozaiği; fikir ve inanç hürriyeti; millete ve onun başarısına inanmak, her türlü güçlüğün ve imkansızlığın yenileceğine, milletimizin, milletler camiasının en ileri noktasında hak ettiği yeri alacağına inanç... Bizler, tüm bu hususiyetlere bağlı bir şekilde tüm gücümüzle çalışacağımızı, bu Meclisin kürsüsünden bir kez daha ifade ediyoruz. TBMM'nin 104. kuruluş yıl dönümü ile 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı'nı en içten dileklerimizle kutluyoruz."
- "Yeni anayasa, tarihi bir sorumluluktur"
HÜDA Par Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu ise Kurtuluş Savaşı'nın önemine dikkati çekerek, "İman, bu milleti aynı hedef üzerinde buluşturmuş, Türkü, Kürdü, Arabı, Lazı, Çerkezi omuz omuza savaşmıştır. Zaferi getiren o iman ve o imanın sağladığı beraberlik ruhudur. Nitekim Büyük Millet Meclisinin açılışındaki fotoğraflar bize bu beraberliği duyurmaktadır." sözlerini sarf etti.
Yeni bir anayasa çağrısında bulunan Yapıcıoğlu, "Kendimizi yenilemek, özümüze dönmek zorundayız. Bizi durduran neyse onu iyi tahlil etmeli, millette yeni bir ilerleme bilinci inşa etmeli ve bizi biz yapan değerlerimizi merkeze alan yeni ve adil bir anayasa ile farklılıklarımızın bize güç vermesini, bizi büyük bir istikbale taşımasını sağlamayız. Bunu yapabiliriz, yapmalıyız. Bu tarihi bir sorumluluktur." diye konuştu.
Türkiye İşçi Partisi (TİP) Genel Başkanı Erkan Baş da Meclisin açılışının 104. yılı ile 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı'nı kutladı.
"Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir" sözünü anımsatan Baş, "İliç'te toprak altında kalan 7 işçi, 70 gündür bulunamadı. Egemenlik bugün o işçiler nezdinde toprak altındadır. Deprem sonrasında hesap sorması için milletvekili seçilmiş Can Atalay nerede? Can Atalay bugün cezaevindeyse egemenlik bugün esir alınmış demektir." ifadesini kullandı.
- Aksakal'dan ateşkes çağrısı önerisi
DSP Genel Başkanı Önder Aksakal ise Meclisin açılışının 104. yılı ile 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı'nı kutlayarak, "Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılının Türkiye Yüzyılı olması yolunda emin adımlarla ilerlemesinin güvencesi de işte bu Gazi Meclistir." değerlendirmesinde bulundu.
Tam bağımsızlık hedefi doğrultusunda Türkiye'de demokrasinin gelişmesi, halkın ekonomik olarak refah ve mutluluğunun artması için yasama organının üyelerine büyük sorumluluklar düştüğünü ifade eden Aksakal, şunları kaydetti:
"Ülkemiz, jeopolitik olarak dünyanın en sıcak bölgesinde yer almaktadır. Egemen güçlerin bölgemiz ve topraklarımız üzerindeki hayal ve hevesleri bugün de devam etmektedir. Bunu gerçekleştirmek için çok uzun zamandır bölgemizdeki ülkeler karıştırılmakta, insanlar hangi milletten ve inançtan olursa olsun ayrımsız katledilmektedir. Artık bu saldırılar günümüzde katliam boyutlarını aşmış, soykırım düzeyine çıkarılmıştır. Günün her dakikasında İsrail terör devletinin Gazze'de yaşayan insanlara yaptığı zulüm haberleriyle karşılaşıyoruz. Kesintisiz şekilde genişleyerek süren bölücü terörle mücadelemizin yanında bölgemizde yaşanan ve topraklarımıza da sıçrama riski olan kaosa bir son vermek için İsrail ile BM teşkilatına yönelik olmak üzere, TBMM'de temsil edilen tüm partilerin imzalayacağı bir ateşkes çağrısı metninin, 23 Nisan bildirisi olarak yayımlanmasını öneriyorum."
TBMM Başkanı Kurtulmuş, Danışma Kurulu kararında olmamasına rağmen inisiyatifini kullanarak genel başkanları Meclis'te bulunmayan siyasi partilerin temsilcilerine de söz verdi.
DEVA Partisi İstanbul Milletvekili Evrim Rızvanoğlu, Demokrat Parti İstanbul Milletvekili Cemal Enginyurt ve EMEP Gaziantep Milletvekili Sevda Karaca Demir de Meclisin açılışının 104. yılı ile 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı'nı kutladı.
- Özel oturumdan notlar
TBMM Genel Kurulu'ndaki özel oturum, Emniyet Genel Müdürlüğü Polis Akademisi Başkanlığı Polis Bandosu'nun, İstiklal Marşı'nı çalmasıyla başladı.
Genel Kurul'daki özel birleşimi Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, kabine üyeleri, Anayasa Mahkemesi Başkanı Kadir Özkaya, Yargıtay Başkanı Mehmet Akarca, Danıştay Başkanı Zeki Yiğit, Sayıştay Başkanı Metin Yener, YSK Başkanı Ahmet Yener, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Metin Gürak ve kuvvet komutanları, Kamu Başdenetçisi Şeref Malkoç, Eski TBMM Başkanları, Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, Türkiye'nin ilk astronotu Alper Gezeravcı, yabancı misyon şefleri, eski milletvekilleri ve bürokratlar da izledi.
