2009-11-10 - 20:08
CHP Genel Başkan Yardımcısı Onur Öymen, ''Silopi'de başka hukuk, Silivri'de başka hukuk. Sizin devlete başkaldıran insana karşı tahammülünüz var ama Hükümeti eleştirene tahammülünüz yok. Bu mu demokratikleşme anlayışınız?'' dedi.
CHP Genel Başkan Yardımcısı Onur Öymen, ''Silopi'de başka hukuk, Silivri'de başka hukuk. Sizin devlete başkaldıran insana karşı tahammülünüz var ama Hükümeti eleştirene tahammülünüz yok. Bu mu demokratikleşme anlayışınız?'' dedi.
TBMM Genel Kurulunda ''demokratik açılım'' konusunda verilen genel görüşme önergesinin öngörüşmelerinde CHP grubu adına konuşan Öymen, Atatürk'ün hayatının 10 Kasım'da sona erdiğini ancak idealleri, hedefleri, ilkeleri ve devrimlerinin ülkenin kalbinde yaşadığını söyledi.
''Bu millet Atatürk'e sahip çıktıkça hiç kimsenin gücü Atatürk'ün eserlerini tahrip etmeye yetmeyecektir'' diyen Öymen, bugün yapılanların Atatürk'ün terörle mücadele politikasına tamamen zıt olduğunu iddia etti.
Öymen, ''Atatürk'ün ölüm yıldönümünde yapılan iş maalesef Türkiye için üzüntü, ibret verici ve hazindir'' dedi. ''Analar ağlamasın'' denildiğini anımsatan Öymen, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Maalesef bu ülkenin anaları çok ağladı. Tarihimiz boyunca çok şehit verdik. Çanakkale Savaşı'nda 200 bin şehidimiz vardı, hepsinin anası ağladı. Kimse çıkıp 'bu savaşı bitirelim' demedi. Kurtuluş Savaşı'nda, Şeyh Sait isyanında, Dersim isyanında, Kıbrıs'ta analar ağlamadı mı? Kimse 'analar ağlamasın, mücadeleyi durduralım' dedi mi? İlk siz diyorsunuz. Çünkü sizin terörle mücadele cesaretiniz yok.''
''Mecliste, teröristlerle mücadeleyi müzakereye tercih eden Kürt asıllı yüze yakın milletvekili olduğunu'' savunan Öymen, ''Bölgede yaşayan vatandaşlarımızı onlar temsil etmiyor da terörün sözcüleri mi temsil ediyor? Niçin onlarla değil de terörün sözcülüğünü üstlenenlerle müzakere ediyorsunuz? Böyle yaparak teröristleri muhatap alıyorsunuz, terörü meşrulaştırıyorsunuz, farkında mısınız?'' diye sordu.
Türk milletinin hiçbir 10 Kasım'da ''bu kadar üzüntü verici, kasvetli, kahredici bir tabloyla karşı karşıya gelmediğini'' dile getiren Öymen, aylardır ''açılımdan'' söz edildiğini ancak içeriğinden hiç bahsedilmediğini ifade etti.
İngiliz Dışişleri Bakanı'nın ''Kürt açılımını kuvvetle destekliyorum'' dediğini belirten Öymen, ''Biz İngilizler'i tanırız. Bilmedikleri bir şeyi desteklemezler. Demek ki biliyorlar. Bize söylemediğinizi onlara mı söylediniz yoksa?'' diye sordu.
-''YOL HARİTALARINI YIRTARAK TARİHİN ÇÖPLÜĞÜNE ATACAĞIZ''-
İçişleri Bakanı Beşir Atalay'ın ''biz illegal hiçbir örgütle görüşmeyiz'' dediğini aktaran Öymen, ''Yani tesadüfen devletin valisi, müsteşarı, hakiminin Habur'a gideceği tuttu'' diye konuştu. Öymen, şöyle konuştu:
''O insanları karşılayanlar arasında PKK bayrağı sallayanlar var. Polis müdahale ediyor mu, etmiyor. Polis kime müdahale ediyor? Bu esef verici olayı ellerinde Türk bayrakları ile protesto eden şehit ailelerine müdahale ediyor. Türk bayrağını şehit ailesinden almaya kim cesaret edebilir? Sadece evladını kaybettiği için ağlamıyor, bayrağını elinden aldığınız için ağlıyor. Nasıl yaparsınız bunu?
Adam dağdan inmiş 'bunlar suç işlememiş' diyorsunuz. Nereden biliyorsunuz? Saldırıların sicilini tek tek tuttunuz mu? Dağa niye çıktılar? Patates soymak, çay servisi yapmak için mi çıktılar? Kim bunların size sicilini verdi. PKK'dan başka kim olabilir?
Sizin hukuk anlayışınıza göre eline silah alan, dağa çıkan adam serbest ama eline kalem alan insanın zindanda yatması normaldir. Silopi'de başka hukuk, Silivri'de başka hukuk... Sizin devlete başkaldıran insana karşı tahammülünüz var ama hükümeti eleştirene tahammülünüz yok. Bu mu sizin demokratikleşme anlayışınız? Silopi için demokrasi var, Silivri için yok, niye? Çünkü onlar hükümeti eleştiriyor. Bu savunulması mümkün olmayan bir yaklaşımdır.''
CHP olarak ''bu oyunlara geçit vermeyeceklerini'' dile getiren Öymen, ''Yutdışında hazırlanan yol haritalarını yırtarak tarihin çöplüğüne atacağız'' dedi.
SUAT KILIÇ'IN SÖZLERİ...
TBMM Genel Kurulu'nda, MHP'li bazı milletvekilleri, ''demokratik açılım'' konusunda partisinin görüşlerini açıklamak üzere kürsüde konuşan AK Parti Grup Başkanvekili Suat Kılıç'ın üzerine yürüdü.
Suat Kılıç, ''demokratik açılım'' konusunda verilen genel görüşme önergesinin öngörüşmelerinde, AK Parti grubu adına konuşma yaparken, DSP-MHP-ANAVATAN koalisyonu iktidarı döneminde, Rusya'dan gelen doğalgaz konusunda Genel Kurulda yapılan kapalı oturumu gündeme getirdi.
Kılıç'ın, ''Türkiye'nin hangi menfaatlerini kime, kaç paraya sattınız?'' sözlerini, MHP'li milletvekilleri sıra kapaklarına vurarak, protesto etti.
MHP Mersin Milletvekili Kadir Ural, bu sırada Kılıç'ın üzerine yürüdü. Ural'ı, Katip Üye, AK Parti Bingöl Milletvekili Yusuf Coşkun ve diğer AK Parti'li milletvekilleri durdurdu.
MHP Ankara Milletvekili Deniz Bölükbaşı ile MHP Adana Milletvekili Muharrem Varlı da kürsüye yürüdü. Bölükbaşı ve Varlı'yı da araya giren MHP ve CHP'li milletvekilleri engelledi.
Bu arada bazı AK Parti milletvekilleri kürsünün önüne gelerek Suat Kılıç'ın etrafında set oluşturdular.
TBMM Başkanı Mehmet Ali Şahin, tartışmanın devam etmesi üzerine, birleşime ara verdi.
GÜLTAN KIŞANAK'IN SÖZLERİ...
DTP Grup Başkanvekili Gültan Kışanak, demokratik açılım görüşmelerinin, aynı zamanda Parlamento ve demokrasi açısından bir sınav niteliği taşıdığını söyledi.
TBMM Genel Kurulunda ''demokratik açılım'' konusunda verilen genel görüşme önergesinin öngörüşmelerinde DTP grubu adına konuşan Kışanak, demokratik açılımın Meclise gelmesini son derece önemsediklerini, bunu, çözüm süreci açısından bir fırsat olarak gördüklerini ifade etti.
Kürt sorununun yıllardır Milli Güvenlik Kurulu toplantılarında, askeri karargahlarda konuşulduğunu belirten Kışanak, bu sorunun asıl tartışılması gereken yerin Parlamento olduğunu ifade etti.
Kışanak, görüşmenin, aynı zamanda Parlamento ve demokrasi açısından bir sınav olacağını kaydederek, iktidarı ve muhalefeti, Kürt sorunu karşısında sorumlu, vicdanlı, adil, cesur ve kararlı bir tutum içinde olmaya davet etti.
Sorunun siyasi çekişmelere konu olamayacağını anlatan Kışanak, ''Hep birlikte ortak bir çözümü geliştirmek durumundayız. Bu sorun, senin benim değil, tüm Türkiye'nin sorunudur. Kürt'üyle Türk'üyle tüm yurttaşlarımızın bizlerden, Parlamentodan beklentisi, demokrasi, özgürlük, eşitlik ve kardeşlik temelinde, barışçıl bir çözümdür. Bu nedenle, sorumluluğumuz ağırdır'' diye konuştu.
Kışanak, Kurtuluş Savaşı'nın kazanılmasındaki en önemli etkenin, Türk ve Kürt, bütün Anadolu halklarının birlikteliği ve aynı amaç etrafında kenetlenmeleri olduğunu vurguladı.
Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran birinci meclisin çoğulcu niteliğinin, milletvekillerinin kendi kimlikleriyle temsilini de beraberinde getirdiğini kaydeden Kışanak, ancak 1924 Anayasasıyla birlikte tersi bir süreç başladığını anlattı. Gültan Kışanak, dinsel, dilsel ve etnik farklılıkların yok sayıldığını, 'tek tip yurttaş yaratma' projesinin devreye konulduğunu iddia etti.
''Günümüzde çağdaş demokrasi ile yönetildiğini iddia eden ve katı merkeziyetçi, tek tipçi ulus-devlet anlayışına sıkı sıkıya sarılan hiçbir ülke kalmadı'' diyen Kışanak, Türkiye'nin dünyadaki bu değişim dönüşüm karşısında, giderek demokrasiden uzaklaştığını savundu.
Türkiye'yi çoğulcu, demokratik bir cumhuriyete, tüm farklılıkları da özgürlüklere kavuşturmak istediklerini ifade eden Kışanak, ''Bu zor değil. Yeter ki hiçbir kimliği red ve inkar etmeyelim'' dedi.
-SİVİL ANAYASA-
Parlamentonun; sivil, demokratik, çoğulcu yeni bir anayasa hazırlığını gündemine alması gerektiğini belirten Kışanak, 1982 Anayasası'nın, anti demokratik olduğunu öne sürdü.
Yeni anayasada, farklılıklar, kültürel zenginlikler, toplumsal bütünlüğün temel harcı olarak görülmesi gerektiğini kaydeden Kışanak, şunları söyledi:
''Herkesin resmi dilin yanı sıra özel ve kamusal alanda kendi anadilini de kullanma hakkına sahip olduğu açıkça ifade edilmelidir. Yerel yönetimleri güçlendiren, bölge yönetimleri kurulmasına olanak tanıyan, yeni demokratik, özerk idari bir yapılanmaya gidilmelidir. Anadilde eğitim hakkı anayasal güvenceye kavuşturulmalı, bu hak eğitim ve öğretimin tüm aşamalarını kapsamalıdır.
Türkçe'den farklı bir dilde eğitim yapan kurumlarda, resmi dil olan Türkçe'nin öğretilmesi sağlanarak, tüm Türkiye halkının ortak iletişim dili olmasına olanak yaratılmalıdır.
Din, mezhep, ırk, etnik köken, cinsiyet, kültürel ve benzeri hiçbir fark gözetilmeksizin, Türkiye Cumhuriyetine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkese, anayasal vatandaşlık hakkı tanınmalıdır.
Ana hatlarını çizdiğimiz, bu anayasal çözüm yaklaşımımız, Kürt sorununa kalıcı çözüm olanağı yaratacağı gibi, Türkiye'yi de çağın demokratik değerleriyle buluşturacaktır. Yıllarca, yaratılmak istenen 'bölünme fobisinin' ne kadar yersiz olduğu, gündeme getirdiğimiz bu önerilerle bir kez daha, açığa çıkmıştır.''
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün ''iyi şeyler'' olacak sözüyle başlayan süreçte, hükümetin sergilediği tutumun her geçen gün kaygılarını artırdığını savunan Kışanak, ''Hükümet şimdiye kadar sadece samimi olduğunu savunarak, kendisine destek verilmesini istedi. Ancak samimiyetinin göstergesi sayılabilecek bir yaklaşım sergilediği ve olumlu bir adım attığı söylenemez'' dedi.
OKTAY VURAL'IN SÖZLERİ...
MHP Grup Başkanvekili Oktay Vural, ''Dün PKK ile mücadele etmek için ayak sürüyenler, teröre destek olanlar, bugün terör örgütünü güya bitirmek için siyasal hedeflerine göre adım atılmasını istemektedirler'' dedi.
Vural, Genel Görüşme önergesinin öngörüşmelerinde MHP grubu adına söz aldı. Türk milletinin milli mücadelesinin lideri, Türkiye Cumhuriyetinin kurucu önderi, Cumhuriyetin ilk Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk'ü ebedi aleme uğurlanışından bu yana 71 yıl geçtiğini belirten Vural, ''Bu büyük insanı, büyük vatanseveri, büyük milliyetçiyi, büyük devlet ve siyaset adamını, büyük askeri bir kez daha minnet, sevgi, saygı, hayranlık ile andığını'' ifade etti.
Tüm uyarı ve taleplere rağmen böylesine bir günde millet nezdinde derin hassasiyet ve endişeler doğuran bir siyasal tartışmanın Meclis gündemine getirildiğini söyleyen Vural, ''Öngörüşmelerin 10 Kasım'da yapılmasında ısrar etmelerinin elbette bir sebebi vardır. Böyle bir günde yapılmasında bir mahzur olmadığını 'tatil günü değil, yas günü değil' gibi sudan gerekçelere bağlayanlar, aslında asıl hesaplaşma hedeflerini de ortaya koymaktadır. Başbakan bilerek 10 Kasım'ı seçtiklerini söylemiştir. Cumhuriyetle hesaplaşmanın öngörüşmelerini yapmak için bu tarihin seçildiği ve siyasi bir anlam yüklediklerini itiraf etmiştir'' diye konuştu.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, ABD Başkanı Barack Obama'nın Türkiye'yi ziyaretinde Anıtkabir Özel Defterine yazdığı, ''(Yurtta barış, dünyada barış) ilkesini gerçekleştirmeyi sabırsızlıkla bekliyorum'' ifadesinden sonra TBMM'de yaptığı konuşmada ''sözde demokratik açılım konusundaki önerilerinden ilham aldığını, 10 Kasım'da öngörüşmeleri yaparak ev ödevlerine ne kadar sadık olduğunu da ortaya koyduğunu'' ileri sürdü.
Vural, ''Yüklenmek istenen bu siyasi anlam aslında ortaya konan sözde açılımların da hedefini göstermektedir. Cumhuriyeti kuran iradenin anıldığı bir günde ikinci cumhuriyet sevdalılarının hezeyanlarına TBMM'de meşruiyet kazandırmaktan öte bir siyasal anlamı yoktur. Teşhisi ve muhtevası bile böylesine tartışmalı olan bir konunun 10 Kasım'da yine tartışmalı olarak gündeme taşımak, aslında toplumda cepheleşmeyi arttırmak, milli ve manevi tarihleri hafızalardan kazımak amacını ortaya koymaktadır'' diye konuştu.
-''TAM BİR UTANÇ TABLOSUDUR''-
Atatürk'ün fikir ve eserleriyle gelinen noktayı mukayese etme açısından imkan bulduklarını belirten Vural, Atatürk'ün yabancılara sırnaşarak, masalarda yüz sürerek, teslim olarak siyaset yapmadığını söyledi. ''Atatürk'ün, emsali görülmemiş bir çürümüşlükle, ayrışmayı kaşımadığını, 36'ya bölmeye çalışmadığını'' ifade eden Vural, sözlerini şöyle sürdürdü:
''(Atatürk) Gidip yabancı başkentlerde boyun eğmemişti, Papa Heykeli altında imza atmamıştı. Teröriste tören düzenlememişti, omuzlarına almamıştı. İhanete kucak açmamıştı. Atatürk, 'siyasî, adli, iktisadi ve mali bağımsızlığımızı imhaya ve sonuç olarak yaşama hakkımızı inkar ve ortadan kaldırmaya yönelik olan Sevr Antlaşması, bizce mevcut değildir' diyerek Serv'i reddetmişti. Müslüman kardeşlerimize, Türk dünyasına zulüm ve kan getiren gizli Sevr olan Büyük Orta Doğu Projesinin eş başkanlığını yapmamıştı. Atatürk, asırlar boyunca bu topraklar için hayatını vermiş aziz şehitlerimizi tazimle, saygıyla, hayranlıkla anmıştı. Hepsi onun kader arkadaşlarıydılar. Bu topraklar ve bu millet için kahramanca mücadele ederken hayatını kaybeden şehitlerimize kelle dememişti.
Atatürk bir tek yerde maalesef yanılmıştır: 'mazinin kararsız, çürümüş zihniyeti ölmüştür' demiştir. Ama 64 yıl sonra yabancılarla işbirlikçi bir iktidarın dirilip, 7 yıl çörekleneceğini aklına dahi getirmemiştir. Bu muhteşem ruhun ve vicdanın sahibi bugün milletin yüreğinde ve ebedi istirahatgahında yaşamaya devam ediyor. Ve, ne utanç vericidir ki, bugün tam bir ihanet, ayrışma, bölünme, parçalanma senaryosunun müsvettesi, İstiklal Savaşımızı kazanmış Gazi Meclisin huzuruna getirmekten asla ve asla hicap duyulmuyor. Bu tam bir utanç tablosudur. Bu yozlaşmanın en çukur noktasıdır. Daha derini ve karanlığı yoktur. Sizi milletimize şikayet ediyorum. Sizi şehitlerimize, gazilerimize, kahramanlarımıza şikayet ediyorum.''
-''BU, BİZİM FIRSATIMIZ DEĞİL''-
MHP Grup Başkanvekili Vural, 7 yıl önce sıfırlanmış, tüketilmiş bir terör örgütünü canlandıranların öncelikle kendilerini sorgulamaları gerektiğini ifade ederek, ''Türkiye;yi etnik kimliklere göre tanımlayan kimdir? Eyaletlerden bahseden kimdir? 'Ne mutlu Türküm diyene' sözünden rahatsız olan kimdir? Türklüğü etnik kimliğe indirgeyen kimdir? Kim terörist başının serbest kalmasını sağlayacak şekilde kanun değişikliğini Meclise sunmuştur?'' sorularını yöneltti.
''Tarihi fırsat'' denilerek terörle mücadelede sözde çözümler ileri sürüldüğünü belirten Vural, ''Nedir o fırsat? Kimin için fırsattır? Terörle mücadelede fırsat yakaladığını söyleyenler bu defa da milletimizi kimliksizleştirmeyi, huzurunu bozmayı, ayrıştırmayı çözüm olarak yutturmak istemektedirler. Bizi biz yapan, milletimizi millet yapan, devletimizi ayakta tutan bütün değerler uçuruma yuvarlanmaktadır. Soruyorum bu yapılanlar, bu söylenenler bizim için nasıl bir fırsat olabilir? Bu fırsat bizim fırsatımız değildir. Bu fırsat tarihi emellerini ve stratejik amaçlarını yerine getirmek isteyenler için bir fırsattır. Dün PKK ile mücadele etmek için ayak sürenler, teröre destek olanlar, bugün terör örgütünü güya bitirmek için siyasal hedeflerine göre adım atılmasını istemektedirler. Teröre çözüm reçeteleri Türkiye'nin çözülmesinin adımlarıdır.
-''MİLLETİMİZ, PKK'YLA MUHATAP OLMAYI HAZMETMEZ''-
Genel Görüşme önergesine ''evet'' diyeceklerini bildiren Vural, bu öngörüşmeden sonrada (Perşembe günü) yapacakları genel görüşmede de MHP olarak düşüncelerini ortaya koyacaklarını söyledi.
Hükümetin her şeyi net olarak anlatması gerektiğini ifade eden Vural, açılımın, kısa, orta ve uzun vadeli hedeflerinin açıklanması gerektiğini söyledi.
''(Bu bir paket değil, bir süreçtir) diyerek Türk milletinin iradesini teslim almayı denemeyiniz. Ucu açık bir sürece Türkiye'yi sokarak hapsetmek isteyen bir siyasal düşünceyi deşifre etmeye kararlıyız'' diyen Vural, şöyle devam etti:
''(Bu bir paket değil, bir süreçtir) diyerek aslında hedeflerini ve amaçlarını saklamak ihtiyacında olmanızın sebeplerini biliyoruz. Bu amaç ve hedeflerin Türk milleti tarafından kabul edilmeyeceğini biliyorsunuz. Bunu da Başbakan itiraf etmiştir. Siz bunu hazmedebilirsiniz ama Türk milleti asla bu dayatmaları hazmetmeyecektir. Milletimiz fitne ve fesadı hazmetmez. Milletimiz etnik kimliklere göre bölünmeyi hazmetmez, milletimiz dilinin bozulmasını hazmetmez, milletimiz PKK'yla muhatap olmayı hazmetmez. Türk milletinin sınıflarını, okullarını, bölgelerini, camilerini, dilini, kimliğini, kültürünü ayırmak isteyenleri de hazmetmez.
İmralı'nın kılavuzluğunda PKK'nın sözde barış elçilerine sınırda devlet töreni ile karşılanmasına zemin hazırlayanların, teröristlerin işlerini kolaylaştıranların, onlara yol açanların cumhuriyetimizle, milli kimliğimizle, birliğimizle, bütünlüğümüzle sorunu olanların, sözde çözüm arayışlarının bir parçası olmadığımızdan rahatsızlık duyanların MHP'yi hedef alması elbette tabidir. Bin yıllık kardeşliğe sahip çıkacağız, teröristle şehidi aynı kefeye konulmasına karşı koyacağız, milletimizi etnik kimlik siyasetiyle ötekileştirmeyeceğiz, anaların gözyaşına, şehidimizin koruduğu onurumuza sahip çıkacağız.''
-''NEDEN 12 KASIM?''-
MHP'nin tuzağa düşmediğini ve milleti de tuzağa düşürmeyeceğini söyleyen Vural, ''MHP olarak terör sorununu, bitirmeye, bölücülük gündemini yırtmaya, kardeşliğimize, bütünlüğümüze sahip çıkmaya kararlıyız. Analarımız gözyaşı da dökmeyecek, milletimiz de bölünmeyecek'' dedi.
Oktay Vural, bugün öngörüşmesi yapılan genel görüşmenin 48 saat sonra yani 12 Kasımda yapılacağına dikkati çekerek, ''Neden 10 Kasım'da görüşüyoruz, genel görüşme tarihi neden 12 Kasım? 12 Kasım'da acaba terörist elebaşının Roma'da yakalandığı bir dönemde, onun sözde kılavuzluğunda hazırlanmış yol haritalarını Meclis'te tartışmak için mi acaba 12 Kasım'da genel görüşme yapılmasını istediniz? Bunu zillet olarak görüyorum'' diye konuştu.
AK Parti Grup Başkanvekili Nurettin Canikli'nin itiraz etmesi üzerine konuşmasını sürdüren Vural, ''12 Kasım, terörist başının yakalandığı gün... Şimdi bugünlerde konuşmayı yapanlar için ibretlik bir olay olarak anılacaktır. Gerçekten ibret verici olmuştur. Üzülüyorum. Herkes özenle tarihleri seçsin'' dedi.
TBMM Genel Kurulunda ''demokratik açılım'' konusunda verilen genel görüşme önergesinin öngörüşmelerinde CHP grubu adına konuşan Öymen, Atatürk'ün hayatının 10 Kasım'da sona erdiğini ancak idealleri, hedefleri, ilkeleri ve devrimlerinin ülkenin kalbinde yaşadığını söyledi.
''Bu millet Atatürk'e sahip çıktıkça hiç kimsenin gücü Atatürk'ün eserlerini tahrip etmeye yetmeyecektir'' diyen Öymen, bugün yapılanların Atatürk'ün terörle mücadele politikasına tamamen zıt olduğunu iddia etti.
Öymen, ''Atatürk'ün ölüm yıldönümünde yapılan iş maalesef Türkiye için üzüntü, ibret verici ve hazindir'' dedi. ''Analar ağlamasın'' denildiğini anımsatan Öymen, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Maalesef bu ülkenin anaları çok ağladı. Tarihimiz boyunca çok şehit verdik. Çanakkale Savaşı'nda 200 bin şehidimiz vardı, hepsinin anası ağladı. Kimse çıkıp 'bu savaşı bitirelim' demedi. Kurtuluş Savaşı'nda, Şeyh Sait isyanında, Dersim isyanında, Kıbrıs'ta analar ağlamadı mı? Kimse 'analar ağlamasın, mücadeleyi durduralım' dedi mi? İlk siz diyorsunuz. Çünkü sizin terörle mücadele cesaretiniz yok.''
''Mecliste, teröristlerle mücadeleyi müzakereye tercih eden Kürt asıllı yüze yakın milletvekili olduğunu'' savunan Öymen, ''Bölgede yaşayan vatandaşlarımızı onlar temsil etmiyor da terörün sözcüleri mi temsil ediyor? Niçin onlarla değil de terörün sözcülüğünü üstlenenlerle müzakere ediyorsunuz? Böyle yaparak teröristleri muhatap alıyorsunuz, terörü meşrulaştırıyorsunuz, farkında mısınız?'' diye sordu.
Türk milletinin hiçbir 10 Kasım'da ''bu kadar üzüntü verici, kasvetli, kahredici bir tabloyla karşı karşıya gelmediğini'' dile getiren Öymen, aylardır ''açılımdan'' söz edildiğini ancak içeriğinden hiç bahsedilmediğini ifade etti.
İngiliz Dışişleri Bakanı'nın ''Kürt açılımını kuvvetle destekliyorum'' dediğini belirten Öymen, ''Biz İngilizler'i tanırız. Bilmedikleri bir şeyi desteklemezler. Demek ki biliyorlar. Bize söylemediğinizi onlara mı söylediniz yoksa?'' diye sordu.
-''YOL HARİTALARINI YIRTARAK TARİHİN ÇÖPLÜĞÜNE ATACAĞIZ''-
İçişleri Bakanı Beşir Atalay'ın ''biz illegal hiçbir örgütle görüşmeyiz'' dediğini aktaran Öymen, ''Yani tesadüfen devletin valisi, müsteşarı, hakiminin Habur'a gideceği tuttu'' diye konuştu. Öymen, şöyle konuştu:
''O insanları karşılayanlar arasında PKK bayrağı sallayanlar var. Polis müdahale ediyor mu, etmiyor. Polis kime müdahale ediyor? Bu esef verici olayı ellerinde Türk bayrakları ile protesto eden şehit ailelerine müdahale ediyor. Türk bayrağını şehit ailesinden almaya kim cesaret edebilir? Sadece evladını kaybettiği için ağlamıyor, bayrağını elinden aldığınız için ağlıyor. Nasıl yaparsınız bunu?
Adam dağdan inmiş 'bunlar suç işlememiş' diyorsunuz. Nereden biliyorsunuz? Saldırıların sicilini tek tek tuttunuz mu? Dağa niye çıktılar? Patates soymak, çay servisi yapmak için mi çıktılar? Kim bunların size sicilini verdi. PKK'dan başka kim olabilir?
Sizin hukuk anlayışınıza göre eline silah alan, dağa çıkan adam serbest ama eline kalem alan insanın zindanda yatması normaldir. Silopi'de başka hukuk, Silivri'de başka hukuk... Sizin devlete başkaldıran insana karşı tahammülünüz var ama hükümeti eleştirene tahammülünüz yok. Bu mu sizin demokratikleşme anlayışınız? Silopi için demokrasi var, Silivri için yok, niye? Çünkü onlar hükümeti eleştiriyor. Bu savunulması mümkün olmayan bir yaklaşımdır.''
CHP olarak ''bu oyunlara geçit vermeyeceklerini'' dile getiren Öymen, ''Yutdışında hazırlanan yol haritalarını yırtarak tarihin çöplüğüne atacağız'' dedi.
SUAT KILIÇ'IN SÖZLERİ...
TBMM Genel Kurulu'nda, MHP'li bazı milletvekilleri, ''demokratik açılım'' konusunda partisinin görüşlerini açıklamak üzere kürsüde konuşan AK Parti Grup Başkanvekili Suat Kılıç'ın üzerine yürüdü.
Suat Kılıç, ''demokratik açılım'' konusunda verilen genel görüşme önergesinin öngörüşmelerinde, AK Parti grubu adına konuşma yaparken, DSP-MHP-ANAVATAN koalisyonu iktidarı döneminde, Rusya'dan gelen doğalgaz konusunda Genel Kurulda yapılan kapalı oturumu gündeme getirdi.
Kılıç'ın, ''Türkiye'nin hangi menfaatlerini kime, kaç paraya sattınız?'' sözlerini, MHP'li milletvekilleri sıra kapaklarına vurarak, protesto etti.
MHP Mersin Milletvekili Kadir Ural, bu sırada Kılıç'ın üzerine yürüdü. Ural'ı, Katip Üye, AK Parti Bingöl Milletvekili Yusuf Coşkun ve diğer AK Parti'li milletvekilleri durdurdu.
MHP Ankara Milletvekili Deniz Bölükbaşı ile MHP Adana Milletvekili Muharrem Varlı da kürsüye yürüdü. Bölükbaşı ve Varlı'yı da araya giren MHP ve CHP'li milletvekilleri engelledi.
Bu arada bazı AK Parti milletvekilleri kürsünün önüne gelerek Suat Kılıç'ın etrafında set oluşturdular.
TBMM Başkanı Mehmet Ali Şahin, tartışmanın devam etmesi üzerine, birleşime ara verdi.
GÜLTAN KIŞANAK'IN SÖZLERİ...
DTP Grup Başkanvekili Gültan Kışanak, demokratik açılım görüşmelerinin, aynı zamanda Parlamento ve demokrasi açısından bir sınav niteliği taşıdığını söyledi.
TBMM Genel Kurulunda ''demokratik açılım'' konusunda verilen genel görüşme önergesinin öngörüşmelerinde DTP grubu adına konuşan Kışanak, demokratik açılımın Meclise gelmesini son derece önemsediklerini, bunu, çözüm süreci açısından bir fırsat olarak gördüklerini ifade etti.
Kürt sorununun yıllardır Milli Güvenlik Kurulu toplantılarında, askeri karargahlarda konuşulduğunu belirten Kışanak, bu sorunun asıl tartışılması gereken yerin Parlamento olduğunu ifade etti.
Kışanak, görüşmenin, aynı zamanda Parlamento ve demokrasi açısından bir sınav olacağını kaydederek, iktidarı ve muhalefeti, Kürt sorunu karşısında sorumlu, vicdanlı, adil, cesur ve kararlı bir tutum içinde olmaya davet etti.
Sorunun siyasi çekişmelere konu olamayacağını anlatan Kışanak, ''Hep birlikte ortak bir çözümü geliştirmek durumundayız. Bu sorun, senin benim değil, tüm Türkiye'nin sorunudur. Kürt'üyle Türk'üyle tüm yurttaşlarımızın bizlerden, Parlamentodan beklentisi, demokrasi, özgürlük, eşitlik ve kardeşlik temelinde, barışçıl bir çözümdür. Bu nedenle, sorumluluğumuz ağırdır'' diye konuştu.
Kışanak, Kurtuluş Savaşı'nın kazanılmasındaki en önemli etkenin, Türk ve Kürt, bütün Anadolu halklarının birlikteliği ve aynı amaç etrafında kenetlenmeleri olduğunu vurguladı.
Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran birinci meclisin çoğulcu niteliğinin, milletvekillerinin kendi kimlikleriyle temsilini de beraberinde getirdiğini kaydeden Kışanak, ancak 1924 Anayasasıyla birlikte tersi bir süreç başladığını anlattı. Gültan Kışanak, dinsel, dilsel ve etnik farklılıkların yok sayıldığını, 'tek tip yurttaş yaratma' projesinin devreye konulduğunu iddia etti.
''Günümüzde çağdaş demokrasi ile yönetildiğini iddia eden ve katı merkeziyetçi, tek tipçi ulus-devlet anlayışına sıkı sıkıya sarılan hiçbir ülke kalmadı'' diyen Kışanak, Türkiye'nin dünyadaki bu değişim dönüşüm karşısında, giderek demokrasiden uzaklaştığını savundu.
Türkiye'yi çoğulcu, demokratik bir cumhuriyete, tüm farklılıkları da özgürlüklere kavuşturmak istediklerini ifade eden Kışanak, ''Bu zor değil. Yeter ki hiçbir kimliği red ve inkar etmeyelim'' dedi.
-SİVİL ANAYASA-
Parlamentonun; sivil, demokratik, çoğulcu yeni bir anayasa hazırlığını gündemine alması gerektiğini belirten Kışanak, 1982 Anayasası'nın, anti demokratik olduğunu öne sürdü.
Yeni anayasada, farklılıklar, kültürel zenginlikler, toplumsal bütünlüğün temel harcı olarak görülmesi gerektiğini kaydeden Kışanak, şunları söyledi:
''Herkesin resmi dilin yanı sıra özel ve kamusal alanda kendi anadilini de kullanma hakkına sahip olduğu açıkça ifade edilmelidir. Yerel yönetimleri güçlendiren, bölge yönetimleri kurulmasına olanak tanıyan, yeni demokratik, özerk idari bir yapılanmaya gidilmelidir. Anadilde eğitim hakkı anayasal güvenceye kavuşturulmalı, bu hak eğitim ve öğretimin tüm aşamalarını kapsamalıdır.
Türkçe'den farklı bir dilde eğitim yapan kurumlarda, resmi dil olan Türkçe'nin öğretilmesi sağlanarak, tüm Türkiye halkının ortak iletişim dili olmasına olanak yaratılmalıdır.
Din, mezhep, ırk, etnik köken, cinsiyet, kültürel ve benzeri hiçbir fark gözetilmeksizin, Türkiye Cumhuriyetine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkese, anayasal vatandaşlık hakkı tanınmalıdır.
Ana hatlarını çizdiğimiz, bu anayasal çözüm yaklaşımımız, Kürt sorununa kalıcı çözüm olanağı yaratacağı gibi, Türkiye'yi de çağın demokratik değerleriyle buluşturacaktır. Yıllarca, yaratılmak istenen 'bölünme fobisinin' ne kadar yersiz olduğu, gündeme getirdiğimiz bu önerilerle bir kez daha, açığa çıkmıştır.''
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün ''iyi şeyler'' olacak sözüyle başlayan süreçte, hükümetin sergilediği tutumun her geçen gün kaygılarını artırdığını savunan Kışanak, ''Hükümet şimdiye kadar sadece samimi olduğunu savunarak, kendisine destek verilmesini istedi. Ancak samimiyetinin göstergesi sayılabilecek bir yaklaşım sergilediği ve olumlu bir adım attığı söylenemez'' dedi.
OKTAY VURAL'IN SÖZLERİ...
MHP Grup Başkanvekili Oktay Vural, ''Dün PKK ile mücadele etmek için ayak sürüyenler, teröre destek olanlar, bugün terör örgütünü güya bitirmek için siyasal hedeflerine göre adım atılmasını istemektedirler'' dedi.
Vural, Genel Görüşme önergesinin öngörüşmelerinde MHP grubu adına söz aldı. Türk milletinin milli mücadelesinin lideri, Türkiye Cumhuriyetinin kurucu önderi, Cumhuriyetin ilk Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk'ü ebedi aleme uğurlanışından bu yana 71 yıl geçtiğini belirten Vural, ''Bu büyük insanı, büyük vatanseveri, büyük milliyetçiyi, büyük devlet ve siyaset adamını, büyük askeri bir kez daha minnet, sevgi, saygı, hayranlık ile andığını'' ifade etti.
Tüm uyarı ve taleplere rağmen böylesine bir günde millet nezdinde derin hassasiyet ve endişeler doğuran bir siyasal tartışmanın Meclis gündemine getirildiğini söyleyen Vural, ''Öngörüşmelerin 10 Kasım'da yapılmasında ısrar etmelerinin elbette bir sebebi vardır. Böyle bir günde yapılmasında bir mahzur olmadığını 'tatil günü değil, yas günü değil' gibi sudan gerekçelere bağlayanlar, aslında asıl hesaplaşma hedeflerini de ortaya koymaktadır. Başbakan bilerek 10 Kasım'ı seçtiklerini söylemiştir. Cumhuriyetle hesaplaşmanın öngörüşmelerini yapmak için bu tarihin seçildiği ve siyasi bir anlam yüklediklerini itiraf etmiştir'' diye konuştu.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, ABD Başkanı Barack Obama'nın Türkiye'yi ziyaretinde Anıtkabir Özel Defterine yazdığı, ''(Yurtta barış, dünyada barış) ilkesini gerçekleştirmeyi sabırsızlıkla bekliyorum'' ifadesinden sonra TBMM'de yaptığı konuşmada ''sözde demokratik açılım konusundaki önerilerinden ilham aldığını, 10 Kasım'da öngörüşmeleri yaparak ev ödevlerine ne kadar sadık olduğunu da ortaya koyduğunu'' ileri sürdü.
Vural, ''Yüklenmek istenen bu siyasi anlam aslında ortaya konan sözde açılımların da hedefini göstermektedir. Cumhuriyeti kuran iradenin anıldığı bir günde ikinci cumhuriyet sevdalılarının hezeyanlarına TBMM'de meşruiyet kazandırmaktan öte bir siyasal anlamı yoktur. Teşhisi ve muhtevası bile böylesine tartışmalı olan bir konunun 10 Kasım'da yine tartışmalı olarak gündeme taşımak, aslında toplumda cepheleşmeyi arttırmak, milli ve manevi tarihleri hafızalardan kazımak amacını ortaya koymaktadır'' diye konuştu.
-''TAM BİR UTANÇ TABLOSUDUR''-
Atatürk'ün fikir ve eserleriyle gelinen noktayı mukayese etme açısından imkan bulduklarını belirten Vural, Atatürk'ün yabancılara sırnaşarak, masalarda yüz sürerek, teslim olarak siyaset yapmadığını söyledi. ''Atatürk'ün, emsali görülmemiş bir çürümüşlükle, ayrışmayı kaşımadığını, 36'ya bölmeye çalışmadığını'' ifade eden Vural, sözlerini şöyle sürdürdü:
''(Atatürk) Gidip yabancı başkentlerde boyun eğmemişti, Papa Heykeli altında imza atmamıştı. Teröriste tören düzenlememişti, omuzlarına almamıştı. İhanete kucak açmamıştı. Atatürk, 'siyasî, adli, iktisadi ve mali bağımsızlığımızı imhaya ve sonuç olarak yaşama hakkımızı inkar ve ortadan kaldırmaya yönelik olan Sevr Antlaşması, bizce mevcut değildir' diyerek Serv'i reddetmişti. Müslüman kardeşlerimize, Türk dünyasına zulüm ve kan getiren gizli Sevr olan Büyük Orta Doğu Projesinin eş başkanlığını yapmamıştı. Atatürk, asırlar boyunca bu topraklar için hayatını vermiş aziz şehitlerimizi tazimle, saygıyla, hayranlıkla anmıştı. Hepsi onun kader arkadaşlarıydılar. Bu topraklar ve bu millet için kahramanca mücadele ederken hayatını kaybeden şehitlerimize kelle dememişti.
Atatürk bir tek yerde maalesef yanılmıştır: 'mazinin kararsız, çürümüş zihniyeti ölmüştür' demiştir. Ama 64 yıl sonra yabancılarla işbirlikçi bir iktidarın dirilip, 7 yıl çörekleneceğini aklına dahi getirmemiştir. Bu muhteşem ruhun ve vicdanın sahibi bugün milletin yüreğinde ve ebedi istirahatgahında yaşamaya devam ediyor. Ve, ne utanç vericidir ki, bugün tam bir ihanet, ayrışma, bölünme, parçalanma senaryosunun müsvettesi, İstiklal Savaşımızı kazanmış Gazi Meclisin huzuruna getirmekten asla ve asla hicap duyulmuyor. Bu tam bir utanç tablosudur. Bu yozlaşmanın en çukur noktasıdır. Daha derini ve karanlığı yoktur. Sizi milletimize şikayet ediyorum. Sizi şehitlerimize, gazilerimize, kahramanlarımıza şikayet ediyorum.''
-''BU, BİZİM FIRSATIMIZ DEĞİL''-
MHP Grup Başkanvekili Vural, 7 yıl önce sıfırlanmış, tüketilmiş bir terör örgütünü canlandıranların öncelikle kendilerini sorgulamaları gerektiğini ifade ederek, ''Türkiye;yi etnik kimliklere göre tanımlayan kimdir? Eyaletlerden bahseden kimdir? 'Ne mutlu Türküm diyene' sözünden rahatsız olan kimdir? Türklüğü etnik kimliğe indirgeyen kimdir? Kim terörist başının serbest kalmasını sağlayacak şekilde kanun değişikliğini Meclise sunmuştur?'' sorularını yöneltti.
''Tarihi fırsat'' denilerek terörle mücadelede sözde çözümler ileri sürüldüğünü belirten Vural, ''Nedir o fırsat? Kimin için fırsattır? Terörle mücadelede fırsat yakaladığını söyleyenler bu defa da milletimizi kimliksizleştirmeyi, huzurunu bozmayı, ayrıştırmayı çözüm olarak yutturmak istemektedirler. Bizi biz yapan, milletimizi millet yapan, devletimizi ayakta tutan bütün değerler uçuruma yuvarlanmaktadır. Soruyorum bu yapılanlar, bu söylenenler bizim için nasıl bir fırsat olabilir? Bu fırsat bizim fırsatımız değildir. Bu fırsat tarihi emellerini ve stratejik amaçlarını yerine getirmek isteyenler için bir fırsattır. Dün PKK ile mücadele etmek için ayak sürenler, teröre destek olanlar, bugün terör örgütünü güya bitirmek için siyasal hedeflerine göre adım atılmasını istemektedirler. Teröre çözüm reçeteleri Türkiye'nin çözülmesinin adımlarıdır.
-''MİLLETİMİZ, PKK'YLA MUHATAP OLMAYI HAZMETMEZ''-
Genel Görüşme önergesine ''evet'' diyeceklerini bildiren Vural, bu öngörüşmeden sonrada (Perşembe günü) yapacakları genel görüşmede de MHP olarak düşüncelerini ortaya koyacaklarını söyledi.
Hükümetin her şeyi net olarak anlatması gerektiğini ifade eden Vural, açılımın, kısa, orta ve uzun vadeli hedeflerinin açıklanması gerektiğini söyledi.
''(Bu bir paket değil, bir süreçtir) diyerek Türk milletinin iradesini teslim almayı denemeyiniz. Ucu açık bir sürece Türkiye'yi sokarak hapsetmek isteyen bir siyasal düşünceyi deşifre etmeye kararlıyız'' diyen Vural, şöyle devam etti:
''(Bu bir paket değil, bir süreçtir) diyerek aslında hedeflerini ve amaçlarını saklamak ihtiyacında olmanızın sebeplerini biliyoruz. Bu amaç ve hedeflerin Türk milleti tarafından kabul edilmeyeceğini biliyorsunuz. Bunu da Başbakan itiraf etmiştir. Siz bunu hazmedebilirsiniz ama Türk milleti asla bu dayatmaları hazmetmeyecektir. Milletimiz fitne ve fesadı hazmetmez. Milletimiz etnik kimliklere göre bölünmeyi hazmetmez, milletimiz dilinin bozulmasını hazmetmez, milletimiz PKK'yla muhatap olmayı hazmetmez. Türk milletinin sınıflarını, okullarını, bölgelerini, camilerini, dilini, kimliğini, kültürünü ayırmak isteyenleri de hazmetmez.
İmralı'nın kılavuzluğunda PKK'nın sözde barış elçilerine sınırda devlet töreni ile karşılanmasına zemin hazırlayanların, teröristlerin işlerini kolaylaştıranların, onlara yol açanların cumhuriyetimizle, milli kimliğimizle, birliğimizle, bütünlüğümüzle sorunu olanların, sözde çözüm arayışlarının bir parçası olmadığımızdan rahatsızlık duyanların MHP'yi hedef alması elbette tabidir. Bin yıllık kardeşliğe sahip çıkacağız, teröristle şehidi aynı kefeye konulmasına karşı koyacağız, milletimizi etnik kimlik siyasetiyle ötekileştirmeyeceğiz, anaların gözyaşına, şehidimizin koruduğu onurumuza sahip çıkacağız.''
-''NEDEN 12 KASIM?''-
MHP'nin tuzağa düşmediğini ve milleti de tuzağa düşürmeyeceğini söyleyen Vural, ''MHP olarak terör sorununu, bitirmeye, bölücülük gündemini yırtmaya, kardeşliğimize, bütünlüğümüze sahip çıkmaya kararlıyız. Analarımız gözyaşı da dökmeyecek, milletimiz de bölünmeyecek'' dedi.
Oktay Vural, bugün öngörüşmesi yapılan genel görüşmenin 48 saat sonra yani 12 Kasımda yapılacağına dikkati çekerek, ''Neden 10 Kasım'da görüşüyoruz, genel görüşme tarihi neden 12 Kasım? 12 Kasım'da acaba terörist elebaşının Roma'da yakalandığı bir dönemde, onun sözde kılavuzluğunda hazırlanmış yol haritalarını Meclis'te tartışmak için mi acaba 12 Kasım'da genel görüşme yapılmasını istediniz? Bunu zillet olarak görüyorum'' diye konuştu.
AK Parti Grup Başkanvekili Nurettin Canikli'nin itiraz etmesi üzerine konuşmasını sürdüren Vural, ''12 Kasım, terörist başının yakalandığı gün... Şimdi bugünlerde konuşmayı yapanlar için ibretlik bir olay olarak anılacaktır. Gerçekten ibret verici olmuştur. Üzülüyorum. Herkes özenle tarihleri seçsin'' dedi.
