2006-02-15 - 15:10
Anavatan Partisi Genel Başkanı Erkan Mumcu Partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, ''Cumhuriyet'in kurucusu, Kurtuluş Savaşı'nın gerçek kahramanı, milletin efendisi Türk çiftçisine, Türk köylüsüne reva görülen yer beslemelik pozisyonu'' dedi
Partisinin TBMM grup toplantısında konuşan Mumcu, grup kürsüsünü,
''Türkiye'nin gerçeklerini gören bir siyasi anlayışın var olduğunu''
göstermek için kullanacaklarına dair halka söz verdiklerini belirtti.
Grup kürsüsünün milletin kürsüsü olduğunu, buradan vatandaşların da
konuşması gerektiğine dikkati çeken Mumcu, Meclis Başkanlığı Divanı
kararıyla vatandaşların kürsüden konuşmasının Meclis TV'den canlı
yayınlanmasının engellendiğini ileri sürdü.
''Çiftçinin büyük bir kriz ve bunalım içinde olduğunu'' öne süren
Mumcu, biriken sessiz öfkeden kimsenin siyasi yarar ummasının mümkün
olmadığını ifade etti.
Gerçeklere göz kapatmakla bir yere varılamayacağına dikkati çeken
Mumcu, son yıllarda toplam suç oranlarında yüzde 38, cana yönelik
suçlarda yüzde 25, mala yönelik suçlarda ise yüzde 48'lik artış
olduğunu kaydederek, medeni ülkelerde suç artışının olmaması
gerektiğini vurguladı.
TBMM Genel Sekreter Yardımcısı'nın polis korumasında olan evinin
soyulmasının nedeninin kent yoksulluğu olduğunu belirten Mumcu,
''Suçun artmasında polisi suçlayamazsınız. Önce sorunun ne olduğunu
görmek lazım. Yiyecek ekmeğe muhtaç insanlar, çaresizlik içinde.
Memleketin orta direği çatır çatır çatlıyor. Türkiye'de yoksulluk had
safhada... 19 milyon insan yoksulluk, 1 milyondan fazla insan da açlık
sınırı altında'' diye konuştu.
-SİYASETTE ÜSLUP SORUNU-
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın bir çiftçi ile diyaloğunu
anımsatan Mumcu, bunun siyasette üslup sorunu olarak
değerlendirilmemesi gerektiğini söyledi.
''Her üslup, sahibini bağlar'' diyen Mumcu, ''Bu tür bir üslubu
topyekün siyaset üslubu olarak tartışmaya kimsenin hakkı yok. Bu
meseleyi magazinleştirmekten başka bir şey değil. Başbakan ''Muhterem
annenizin elinden öperim'' deseydi sorun çözülmüş olacak mıydı?
Meseleye bu yönden bakan yok. Milyonlarca insan çaresiz, inim inim
inliyor. Türk medyası Anayasa'nın kendisine verdiği, vatandaşın özgür,
bağımsız yansız haber alma hakkıyla meseleye bakmıyor'' diye konuştu.
Başbakan Erdoğan'ın Kasım 2004'te Erzurum'da yaptığı bir konuşmada
geçinmekten şikayet eden çiftçilere ''Bu millet sizi beslemeye mecbur
mu?'' dediğini ifade eden Mumcu, ''Cumhuriyet'in kurucusu, Kurtuluş
Savaşı'nın gerçek kahramanı, milletin efendisi Türk çiftçisine, Türk
köylüsüne reva görülen yer beslemelik pozisyonu... Kimsenin gıkı
çıkmadı... Bu ne demek, Bu nasıl hakarettir, aşağılamadır, çarpık bir
düşüncedir diye hiç kimse sormadı. İlla bir magazin tarafı mı
bulunması gerekir?'' dedi.
-''JÖNTÜRK HASTALIĞI HİÇ GEÇMEDİ''-
Başbakan Erdoğan'ı eleştirmekle kimsenin eline bir şey
geçmeyeceğini belirten Mumcu, şöyle devam etti:
''Sorunu net bir şekilde ortaya koyalım. Bu hükümetin vazifeli
kıldığı, kendisini vazifeli kıldığı bozuk düzen bekçiliği, batılı para
baronlarının çıkarlarını korumak üzerine koyulduğu bekçilik, bu
milleti yoksullaştırıyor, bu ülkeyi sömürgeleştiriyor. Bu ülkeyi
batağa sürüklüyor. Vanaların sızıntı yaptığı yerleri değiştirmeye
çalışan birkaç işbirlikçi, buradan nemalanıyor diye sesimizi mi
çıkarmayalım. Sormak lazım, kim kimi besliyor. Böyle bir şey var bu
ülkede. Sözüm ona aydınların Batı literatüründen edindikleri 3-5
kelimeyle ahkam kesmeye bayılıyorlar. Jöntürk hastalığı hiç geçmedi bu
memleketten... Kendilerinin değerlerine yabancı, ülkenin
gerçeklerinden ürken, sürekli birilerine bir yerleri yalatmaya çalışan
bir şebek psikolojisi... Sanki Türk çiftçisi bu milletin sırtında
parazit, asalak. Allah'tan kork...''
-''BU MİLLETİ KİM BESLEDİ?''-
Kurtuluş Savaşı dönemlerinde yarısı kadın 12 milyon nüfusun bir
çoğunun hasta, sakat ve yaşlı olduğunu belirten Mumcu, ''Bu şartlar
altında bu milleti kim besledi, bu hale kim getirdi. Satmakla
övündüğünüz değerlerin harcında, kimin alın teri var söyleyin. Bu
ülkenin gerçek sahipleri kim? Kim kimi besliyor'' dedi.
Anavatan Partisi Genel Başkanı Erkan
Mumcu, cumhurbaşkanını, iki turlu seçimle halkın seçmesini önerdi.
Mumcu, grup toplantısında yaptığı konuşmada,
hükümetin, tarım politikalarını eleştirdi. Mumcu, tarım kesiminin
sorunlarının çözümüne yönelik önerilerini anlattı.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Kasım 2004'te Erzurum'da yaptığı
bir konuşmada geçinememekten şikayet eden bir çiftçiye, ''Bu millet,
sizi beslemeye mecbur mu?'' dediğini öne süren Mumcu, Erdoğan'ın,
''milletin efendilerini, besleme düzeyine indirdiğini ve bu sözüyle,
bozuk düzeninin bekçiliğine talip olduğunu itiraf ettiğini'' savundu.
Erkan Mumcu, Erdoğan'ın Mersinli çiftçi Kemal Öncel'e yönelik
sözlerini, ''halkın dili, uslubu'' diye mazur görenler olduğunu ifade
ederek, sözlerin, ''argoya özenen küçük bir zümrenin kendi içinde
başvurduğu dil olabileceğini, ancak halkın dili olmadığını'' söyledi.
Halkın kullandığı dili örnek verirken Aşık Veysel'den dizeler ile şair
Nazım Hikmet'in ''Türk Köylüsü'' adlı şiirini okuyan Mumcu, ''Kimse
bir haddini bilmezliği 'halkın dilinden konuşuluyor' diye mazur
göstermeye çalışmasın. Yalakalığın bu kadarı da fazla'' diye konuştu.
Hükümetin, bozuk düzeninin bekçiliğini yaptığını öne süren Mumcu,
''milletin mağdur diye iktidara getirdiklerinin, mazlumların yanında
olmak yerine zalimlerin yanında olmayı seçtiğini'' iddia etti.
Mumcu, Danıştay'ın bir öğretmenin başörtüsü takmasıyla ilgili
verdiği karara ilişkin Başbakan Erdoğan'ın yaptığı açıklamaları da
eleştirerek, ''Sayın Başbakan, tek parti iktidarı değil misiniz? Milli
Eğitim Bakanınız aydan mı geldi? Hukukta, 'temyizden feragat etme'
diye bir müessese var. Milli Eğitim Bakanı, böyle bir imkanı niye
kullanmadı?'' diye sordu.
-''MİLLETİN İNANÇ VE MAĞDURİYETİ SÖMÜRÜLÜYOR''-
ANAVATAN lideri Mumcu, iktidarın, hiçbir sorunu gerçekten çözmek
gibi bir niyetinin olmadığını, yargı organlarını şikayet etme yerine
sorunun çözümüne dönük adımlar atması gerektiğini söyledi.
Mumcu, hükümetin, sürekli YÖK'ten şikayet ettiğini, ancak
kendisinin bakan olduğu dönemde önerdiği düzenlemenin dikkate
alınmadığını ifade ederek, iktidarın, ''kavga istediğini'' savundu.
''Hiçbir hizmet üretmeden iktidar olmanızın arkasında yatan milletin
inançlarının ve mağduriyetinin sömürülmesinden başka bir şey
değildir'' diyen Mumcu, ülkenin, milleti huzursuz eden tartışmalar
yerine, ihtiyaç duyulan reformların yapılmasına gereksinimi olduğunu
kaydetti.
-CUMHURBAŞKANI'NI HALK SEÇSİN-
Türkiye'nin temel sorunlarına, ''hele bir cumhurbaşkanı olalım, bu
meseleleri çözeriz'' anlayışıyla yaklaşılamayacağını ifade eden Mumcu,
Nasreddin Hoca'nın yaşadığı bir olayı anlattıktan sonra, ''Biz sizin
hükümetinizi, başbakanlığınızı biliyoruz, cumhurbaşkanlığınız da ne
olacak'' dedi.
Cumhurbaşkanının eşinin başörtülü olamayacağı yönündeki
değerlendirmeleri de eleştiren Mumcu, ''Nerede yazıyor. 'Biz öyle
istemiyoruz' diyorlar. O öyle olmaz. Her şey hukuka uygun olmalıdır.
Çözüm, cumhurbaşkanını halkın seçmesidir. Ama, buna en çok CHP
yanaşmıyor'' dedi.
''Türkiye'deki cumhurbaşkanlığı sisteminin, bürokratik oligarşiyi
imtiyazlı kıldığını'' ileri süren Mumcu, Cumhurbaşkanı'nın halk ve
hukuka karşı sorumsuz olmasının kabul edilemeyeceğini kaydetti. Mumcu,
cumhurbaşkanının, iki turlu seçimle seçilmesi durumunda, Türkiye'nin
kendi liderini bulacağını belirtti.
-YOLSUZLUK İDDİALARI-
Erkan Mumcu, AK Parti grubundaki milletvekillerinin yüzde 90'unun,
Maliye Bakanı Kemal Unakıtan hakkındaki iddialara vicdanlarında
inandıklarını, ancak denetleyemediklerini savundu.
ANAVATAN Genel Başkanı Mumcu, iktidarın yolsuzluk iddialarına
duyarsız kaldığını da savunarak, ''Türkiye'de bugüne kadar hiç bu
kadar aç gözlü bir kadro iktidara gelmedi'' diye konuştu.
Isparta Belediye Başkanı'nın, belediye ait GÖLTAŞ hisselerini
yetkisi olmadığı halde bir Fransız firmasına sattığını öne süren
Mumcu, bu durumu, ''balık baştan kokar, imam-cemaat meselesi'' diye
değerlendirdi. Mumcu, ''Kemal Abi, kimin tahsildarıysa, Isparta
Belediye Başkanı da aynı şahsın tahsildarıdır'' dedi.
Mumcu, sömürü ve soygunun, milletin mukaddes inançlarının
kullanılarak yapıldığını ileri sürerek, bunun acı verici olduğunu
söyledi. Mumcu, ''Milletin, kutsal inançlarını üç otuz paraya
harcamayın. Neyi götürüyorsanız götürün. Milletin mukaddeslerine
dokunmayın'' diye konuştu.
''Türkiye'nin gerçeklerini gören bir siyasi anlayışın var olduğunu''
göstermek için kullanacaklarına dair halka söz verdiklerini belirtti.
Grup kürsüsünün milletin kürsüsü olduğunu, buradan vatandaşların da
konuşması gerektiğine dikkati çeken Mumcu, Meclis Başkanlığı Divanı
kararıyla vatandaşların kürsüden konuşmasının Meclis TV'den canlı
yayınlanmasının engellendiğini ileri sürdü.
''Çiftçinin büyük bir kriz ve bunalım içinde olduğunu'' öne süren
Mumcu, biriken sessiz öfkeden kimsenin siyasi yarar ummasının mümkün
olmadığını ifade etti.
Gerçeklere göz kapatmakla bir yere varılamayacağına dikkati çeken
Mumcu, son yıllarda toplam suç oranlarında yüzde 38, cana yönelik
suçlarda yüzde 25, mala yönelik suçlarda ise yüzde 48'lik artış
olduğunu kaydederek, medeni ülkelerde suç artışının olmaması
gerektiğini vurguladı.
TBMM Genel Sekreter Yardımcısı'nın polis korumasında olan evinin
soyulmasının nedeninin kent yoksulluğu olduğunu belirten Mumcu,
''Suçun artmasında polisi suçlayamazsınız. Önce sorunun ne olduğunu
görmek lazım. Yiyecek ekmeğe muhtaç insanlar, çaresizlik içinde.
Memleketin orta direği çatır çatır çatlıyor. Türkiye'de yoksulluk had
safhada... 19 milyon insan yoksulluk, 1 milyondan fazla insan da açlık
sınırı altında'' diye konuştu.
-SİYASETTE ÜSLUP SORUNU-
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın bir çiftçi ile diyaloğunu
anımsatan Mumcu, bunun siyasette üslup sorunu olarak
değerlendirilmemesi gerektiğini söyledi.
''Her üslup, sahibini bağlar'' diyen Mumcu, ''Bu tür bir üslubu
topyekün siyaset üslubu olarak tartışmaya kimsenin hakkı yok. Bu
meseleyi magazinleştirmekten başka bir şey değil. Başbakan ''Muhterem
annenizin elinden öperim'' deseydi sorun çözülmüş olacak mıydı?
Meseleye bu yönden bakan yok. Milyonlarca insan çaresiz, inim inim
inliyor. Türk medyası Anayasa'nın kendisine verdiği, vatandaşın özgür,
bağımsız yansız haber alma hakkıyla meseleye bakmıyor'' diye konuştu.
Başbakan Erdoğan'ın Kasım 2004'te Erzurum'da yaptığı bir konuşmada
geçinmekten şikayet eden çiftçilere ''Bu millet sizi beslemeye mecbur
mu?'' dediğini ifade eden Mumcu, ''Cumhuriyet'in kurucusu, Kurtuluş
Savaşı'nın gerçek kahramanı, milletin efendisi Türk çiftçisine, Türk
köylüsüne reva görülen yer beslemelik pozisyonu... Kimsenin gıkı
çıkmadı... Bu ne demek, Bu nasıl hakarettir, aşağılamadır, çarpık bir
düşüncedir diye hiç kimse sormadı. İlla bir magazin tarafı mı
bulunması gerekir?'' dedi.
-''JÖNTÜRK HASTALIĞI HİÇ GEÇMEDİ''-
Başbakan Erdoğan'ı eleştirmekle kimsenin eline bir şey
geçmeyeceğini belirten Mumcu, şöyle devam etti:
''Sorunu net bir şekilde ortaya koyalım. Bu hükümetin vazifeli
kıldığı, kendisini vazifeli kıldığı bozuk düzen bekçiliği, batılı para
baronlarının çıkarlarını korumak üzerine koyulduğu bekçilik, bu
milleti yoksullaştırıyor, bu ülkeyi sömürgeleştiriyor. Bu ülkeyi
batağa sürüklüyor. Vanaların sızıntı yaptığı yerleri değiştirmeye
çalışan birkaç işbirlikçi, buradan nemalanıyor diye sesimizi mi
çıkarmayalım. Sormak lazım, kim kimi besliyor. Böyle bir şey var bu
ülkede. Sözüm ona aydınların Batı literatüründen edindikleri 3-5
kelimeyle ahkam kesmeye bayılıyorlar. Jöntürk hastalığı hiç geçmedi bu
memleketten... Kendilerinin değerlerine yabancı, ülkenin
gerçeklerinden ürken, sürekli birilerine bir yerleri yalatmaya çalışan
bir şebek psikolojisi... Sanki Türk çiftçisi bu milletin sırtında
parazit, asalak. Allah'tan kork...''
-''BU MİLLETİ KİM BESLEDİ?''-
Kurtuluş Savaşı dönemlerinde yarısı kadın 12 milyon nüfusun bir
çoğunun hasta, sakat ve yaşlı olduğunu belirten Mumcu, ''Bu şartlar
altında bu milleti kim besledi, bu hale kim getirdi. Satmakla
övündüğünüz değerlerin harcında, kimin alın teri var söyleyin. Bu
ülkenin gerçek sahipleri kim? Kim kimi besliyor'' dedi.
Anavatan Partisi Genel Başkanı Erkan
Mumcu, cumhurbaşkanını, iki turlu seçimle halkın seçmesini önerdi.
Mumcu, grup toplantısında yaptığı konuşmada,
hükümetin, tarım politikalarını eleştirdi. Mumcu, tarım kesiminin
sorunlarının çözümüne yönelik önerilerini anlattı.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Kasım 2004'te Erzurum'da yaptığı
bir konuşmada geçinememekten şikayet eden bir çiftçiye, ''Bu millet,
sizi beslemeye mecbur mu?'' dediğini öne süren Mumcu, Erdoğan'ın,
''milletin efendilerini, besleme düzeyine indirdiğini ve bu sözüyle,
bozuk düzeninin bekçiliğine talip olduğunu itiraf ettiğini'' savundu.
Erkan Mumcu, Erdoğan'ın Mersinli çiftçi Kemal Öncel'e yönelik
sözlerini, ''halkın dili, uslubu'' diye mazur görenler olduğunu ifade
ederek, sözlerin, ''argoya özenen küçük bir zümrenin kendi içinde
başvurduğu dil olabileceğini, ancak halkın dili olmadığını'' söyledi.
Halkın kullandığı dili örnek verirken Aşık Veysel'den dizeler ile şair
Nazım Hikmet'in ''Türk Köylüsü'' adlı şiirini okuyan Mumcu, ''Kimse
bir haddini bilmezliği 'halkın dilinden konuşuluyor' diye mazur
göstermeye çalışmasın. Yalakalığın bu kadarı da fazla'' diye konuştu.
Hükümetin, bozuk düzeninin bekçiliğini yaptığını öne süren Mumcu,
''milletin mağdur diye iktidara getirdiklerinin, mazlumların yanında
olmak yerine zalimlerin yanında olmayı seçtiğini'' iddia etti.
Mumcu, Danıştay'ın bir öğretmenin başörtüsü takmasıyla ilgili
verdiği karara ilişkin Başbakan Erdoğan'ın yaptığı açıklamaları da
eleştirerek, ''Sayın Başbakan, tek parti iktidarı değil misiniz? Milli
Eğitim Bakanınız aydan mı geldi? Hukukta, 'temyizden feragat etme'
diye bir müessese var. Milli Eğitim Bakanı, böyle bir imkanı niye
kullanmadı?'' diye sordu.
-''MİLLETİN İNANÇ VE MAĞDURİYETİ SÖMÜRÜLÜYOR''-
ANAVATAN lideri Mumcu, iktidarın, hiçbir sorunu gerçekten çözmek
gibi bir niyetinin olmadığını, yargı organlarını şikayet etme yerine
sorunun çözümüne dönük adımlar atması gerektiğini söyledi.
Mumcu, hükümetin, sürekli YÖK'ten şikayet ettiğini, ancak
kendisinin bakan olduğu dönemde önerdiği düzenlemenin dikkate
alınmadığını ifade ederek, iktidarın, ''kavga istediğini'' savundu.
''Hiçbir hizmet üretmeden iktidar olmanızın arkasında yatan milletin
inançlarının ve mağduriyetinin sömürülmesinden başka bir şey
değildir'' diyen Mumcu, ülkenin, milleti huzursuz eden tartışmalar
yerine, ihtiyaç duyulan reformların yapılmasına gereksinimi olduğunu
kaydetti.
-CUMHURBAŞKANI'NI HALK SEÇSİN-
Türkiye'nin temel sorunlarına, ''hele bir cumhurbaşkanı olalım, bu
meseleleri çözeriz'' anlayışıyla yaklaşılamayacağını ifade eden Mumcu,
Nasreddin Hoca'nın yaşadığı bir olayı anlattıktan sonra, ''Biz sizin
hükümetinizi, başbakanlığınızı biliyoruz, cumhurbaşkanlığınız da ne
olacak'' dedi.
Cumhurbaşkanının eşinin başörtülü olamayacağı yönündeki
değerlendirmeleri de eleştiren Mumcu, ''Nerede yazıyor. 'Biz öyle
istemiyoruz' diyorlar. O öyle olmaz. Her şey hukuka uygun olmalıdır.
Çözüm, cumhurbaşkanını halkın seçmesidir. Ama, buna en çok CHP
yanaşmıyor'' dedi.
''Türkiye'deki cumhurbaşkanlığı sisteminin, bürokratik oligarşiyi
imtiyazlı kıldığını'' ileri süren Mumcu, Cumhurbaşkanı'nın halk ve
hukuka karşı sorumsuz olmasının kabul edilemeyeceğini kaydetti. Mumcu,
cumhurbaşkanının, iki turlu seçimle seçilmesi durumunda, Türkiye'nin
kendi liderini bulacağını belirtti.
-YOLSUZLUK İDDİALARI-
Erkan Mumcu, AK Parti grubundaki milletvekillerinin yüzde 90'unun,
Maliye Bakanı Kemal Unakıtan hakkındaki iddialara vicdanlarında
inandıklarını, ancak denetleyemediklerini savundu.
ANAVATAN Genel Başkanı Mumcu, iktidarın yolsuzluk iddialarına
duyarsız kaldığını da savunarak, ''Türkiye'de bugüne kadar hiç bu
kadar aç gözlü bir kadro iktidara gelmedi'' diye konuştu.
Isparta Belediye Başkanı'nın, belediye ait GÖLTAŞ hisselerini
yetkisi olmadığı halde bir Fransız firmasına sattığını öne süren
Mumcu, bu durumu, ''balık baştan kokar, imam-cemaat meselesi'' diye
değerlendirdi. Mumcu, ''Kemal Abi, kimin tahsildarıysa, Isparta
Belediye Başkanı da aynı şahsın tahsildarıdır'' dedi.
Mumcu, sömürü ve soygunun, milletin mukaddes inançlarının
kullanılarak yapıldığını ileri sürerek, bunun acı verici olduğunu
söyledi. Mumcu, ''Milletin, kutsal inançlarını üç otuz paraya
harcamayın. Neyi götürüyorsanız götürün. Milletin mukaddeslerine
dokunmayın'' diye konuştu.
