2006-02-01 - 10:56
TBMM TÖRE VE NAMUS CİNAYETLERİNİ ARAŞTIRMA KOMİSYONUNDA, UZMANLARIN HAZIRLADIĞI RAPOR MİLLETVEKİLLERİNİN GÖRÜŞÜNE SUNULDU
292 sayfadan oluşan raporda, Türkiye ve dünyadaki töre ve namus cinayetleri ile kadına ve çocuğa yönelik şiddetin durumu tespit ediliyor.
Töre ve namus cinayetlerini araştırmak üzere kurulan Meclis Araştırma Komisyonu, kadına yönelik şiddet konusunda, erkeklerde zihniyet dönüşümünü sağlayacak eğitim programlarına öncelik verilmesini istedi.

Görev süresi 11 Şubat'ta sona erecek olan töre ve namus cinayetleriyle, kadınlara ve çocuklara yönelik şiddetin nedenlerinin araştırılması, alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla kurulan Meclis Araştırma Komisyonu'nda, uzmanların hazırladığı rapor milletvekillerine sunuldu.

292 sayfadan oluşan raporda, Türkiye ve dünyadaki töre ve namus cinayetleri ile kadına ve çocuğa yönelik şiddetin durumu tespit ediliyor.

''POZİTİF AYRIMCILIK DEVLET POLİTİKASI OLMALI''
Raporun son bölümünde bulunan çözüm önerileri arasında, ''cinsiyet ayrımcı politikaların, yasal düzenleme ve uygulamaların kaldırılması, toplumda kadın ve erkek eşitliği sağlanıncaya kadar kadınlara pozitif ayrımcılık yapılmasının bir devlet politikası olarak kabul edilmesi'' yer alıyor.

Kent yapılanmasında sadece okul çocuklarının değil, değişik yaş gruplarındaki gençlerin de çeşitli faaliyetlerde bulunabileceği sosyal
merkezlerin kurulması veya olanların aktif hale getirilmesi öneriliyor.

Sağlık görevlileri, yargı mensupları, öğretmenler, sosyal hizmet uzmanları, psikologlar, çocuk gelişimi uzmanları, kolluk kuvvetleri ve diğer meslek gruplarının eğitim programlarında, ''kadın ve çocuklara yönelik şiddete yaklaşım'' konusunun da yer alması istendi.

Çocuk Hakları Sözleşmesi'ni dayanak alan, kamusal ve özel alanda çocuğa yönelik şiddetin her türünü yasaklayan özel yasal bir düzenleme
yapılması gerektiği de belirtildi.

''KABUL MERKEZİ''
Kadına yönelik şiddet konusunda, erkeklerde zihniyet dönüşümünü sağlayacak eğitim programlarına öncelik verilmesinin önerildiği raporda, ayrıca şu görüşlere yer verildi:

''Hak arama sürecindeki yasal prosedür, mağdurlar lehine basitleştirilmeli, şikayetin tamamlanması için sağlıkla ilgili kayıtlar başta olmak üzere gerekli belge ve kayıtların ücretsiz hazırlanması sağlanmalıdır. Başlatılan adli sürecin uzamasının önüne geçecek düzenlemelere gidilmelidir.

Ülkemizde aile içinde şiddete uğramış (fiziksel, ruhsal, cinsel) kız çocuklarına yönelik hizmetlerin sunulabileceği kurumlar ve acil yardım hatları henüz tam olarak kurumsallaştırılamamıştır. Bu alanlarda kurumsallaşma ivedilikle sağlanmalıdır.

Mağdur çocukların korunmasına yönelik önlemler alınması ve birimler oluşturulması önem taşımaktadır. Çocuğun, ailesinden alındıktan sonra korunabileceği ve sağlıklı olarak yetişebileceği bir kabul merkezine ihtiyaç vardır.

Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu (SHÇEK), Ayni ve Nakdi Yardım Yönetmeliği'ne, 'Bağımsız kuruluşların kurmuş oldukları kadın
sığınaklarından yararlanan kadın ve çocuklara ayni ve nakdi yardım yapılır' hükmünün eklenmesi gerekmektedir.

Kadın ve çocuğa yönelik şiddet ve namus cinayetleri konusundaki veriler yetersizdir. Bu nedenle bu konularla ilgili bakanlıkların veri toplaması ve toplumun kullanımına açık veri tabanları oluşturması sağlanmalıdır.

Evlilik öncesi çiftlerin yardım almaları ile ilgili olarak 'Evlilik ve Evlilik Danışmanlığı' hizmetlerinin kurumsallaşması ve
yaygınlaştırılması gerekmektedir.''

ERKEKLERE ALTERNATİF DAVRANIŞ BİÇİMLERİ
Devletin, kadına yönelik şiddet konusunda, sivil toplum kuruluşları ve yerel yönetimler ile ortak kampanya düzenlemesinin önerildiği raporda, bu kampanyalarda kadınların yanı sıra erkeklerin de şiddete karşı bilinç yükseltici eğitim almalarının sağlanması istendi.

Erkeklerin şiddet uygulamaları dışında alternatif davranış biçimleri geliştirmelerine destek veren programların oluşturulması, kendini ifade yollarını bulmak ve iletişim kurma olanaklarını artırmakiçin sorun çözme tekniklerini anlatan programların geliştirilmesi gerektiği ifade edildi.

Kadın sığınma evlerinde kalan kadınların buradan çıktıktan sonra, kendi ayakları üzerinde durmayı başarmalarını sağlamak ve kolaylaştırmak üzere ''İlk Adım Evleri'' gibi özel mekanların kurulmasının önemine işaret edildi.

Raporda, 4320 sayılı Ailenin Korunmasına Dair Kanun'un adının, ''Koruma Kanunu'' olarak değiştirilmesi de teklif edildi.