2005-04-13 - 11:59
BAŞBAKAN ERDOĞAN: ''TÜRKİYE'DE YAŞAYAN, TÜRKİYE CUMHURİYETİ'NE VATANDAŞLIK BAĞI İLE BAĞLI OLAN İNSANLAR, BİREYLER BİR MİLLET TEŞKİL EDİYORSA, MİLLET OLMANIN ŞUURU İÇİNDE DAVRANMAK DURUMUNDADIRLAR''
Erdoğan, partisinin TBMM Grup Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, Türkiye'nin, büyük dönüşümünü gerçekleştirme yolunda tarihi yürüyüşünün hızlanarak devam ettiğini söyledi.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye'de yaşayan, Türkiye Cumhuriyeti'ne vatandaşlık bağı ile bağlı olan insanlar, bireyler, bir millet teşkil ediyorsa, bunların millet olmanın şuuru içinde davranmak durumunda olmaları gerektiğini belirterek, ''Millet içindeki farklılıkları, farklı fikirleri gerekçe göstererek iç düşmanlar icat etmek, en önce millet kavramına zarar verir, bu kavramı rencide eder'' dedi.

Başbakan Erdoğan, hiçbir grubun, hiçbir bireyin, ülkesini daha çok sevdiği iddiasıyla hukukun kendisine vermediği bir hakkı ihdas edemeyeceğini, hakkın hukuktan doğduğunu söyledi.

Erdoğan, partisinin TBMM Grup Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, Türkiye'nin, büyük dönüşümünü gerçekleştirme yolunda tarihi yürüyüşünün hızlanarak devam ettiğini söyledi.

Bu süreci yönetmenin, millet iradesiyle bütünleşmiş sağlam bir irade gerektirdiğinin her geçen gün daha çok ortaya çıktığını kaydeden Başbakan Erdoğan, ''Bu iradenin temsilcileri olarak siz saygıdeğer milletvekillerini tebrik ediyorum. Bizim siyasetimiz arızi olaylardan beslenen, mevzi olaylara göre istikamet değiştiren, bugünü kurtarmaya dönük bir siyaset değildir'' dedi.

Erdoğan, şöyle konuştu:

''Biz, milletimizin birlik ruhundan doğmuş, bu birlik ruhunu zedeleyecek en küçük bir dil sürçmesine bile tahammülü olmayan bir siyasi aksiyonuz. Siyasetimiz, Türkiye'yi devletiyle toplumuyla birlikte büyütme siyasetidir.

Türkiye Cumhuriyeti, bir kabile ya da aşiret devleti değildir. Demokratik bir hukuk devletidir. Demokrasisini ve hukukunu evrensel standartlara kavuşturma istikametinde hasbi ve ciddi bir kararlılık içindedir. Son 2,5 yıldır Türkiye'nin çoğulcu demokrasiyi ve hukuk devletini tahkim etme, temel hak ve özgürlükler zeminini genişletme yönündeki iradesi, gözle görülür bir ivme kazanmıştır.

Türkiye'nin eski marazlarını, korkularını aşarak hem siyasette hem ekonomide yapısal bir değişim sürecine girmesi, Türkiye'yi kendi hesaplarına göre şekillendirmek isteyen içerdeki ve dışarıdaki bazı hayalperest güçleri, mahfilleri rahatsız etmiş, telaşlandırmıştır. Şunu herkes iyi bilsin; Türkiye, başkalarının yazdığı bir senaryonun figüranı olmayacaktır; kendisinin yazdığı senaryoda başrolü oynayacaktır.

Türkiye, demokratik meşruiyete bağlı kalarak kendi denklemini kendisi kuracaktır.''

''SON GÜNLERDE YAŞANAN OLAYLAR''
Bu denklemin, toplumun iradesi, talepleri üzerine bina edildiğini ve Türkiye'nin adil, demokratik, müreffeh, barışçı, dış dünyada saygın bir ülke olma kararlılığını yansıttığını kaydeden Başbakan Erdoğan, son günlerde yaşanan bazı müessif hadiselerin, kendi denklemi içinde hareket eden Türkiye'nin yolunu kesmeye yönelik teşebbüsler olduğunu söyledi.

Erdoğan, Türk milletinden bu tür teşebbüslere prim vermemesini, demokratik birlik zemininde hareket etmesini rica ederek, ''Türkiye'de yaşayan, Türkiye Cumhuriyeti'ne vatandaşlık bağı ile bağlı olan insanlar, bireyler bir millet teşkil ediyorsa, millet olmanın şuuru içinde davranmak durumundadırlar'' dedi.

''MİLLET OLMA KAVRAMI...''
Millet olma şuurunun, kabileye, aşirete özgü reflekslerin, dar asabiyetin dışında bir hali ifade ettiğini ifade eden Erdoğan, şöyle devam etti:

''Millet olmanın esası, ortak bir tarihe ve ortak bir gelecek iradesine sahip olmaktır. Bu manada millet, farklılıkları dışlayan, her bakımdan tek tip bireylerden oluşan bir bütün değildir.

Farklılıklar, farklı fikirler, ortak bir gelecek iradesine sahip milletin zenginliğidir. Millet içindeki farklılıkları, farklı fikirleri gerekçe göstererek iç düşmanlar icat etmek, en önce millet kavramına zarar verir, bu kavramı rencide eder. Farklılıklar, farklı fikirler, potansiyel suç olarak addedilemez.

Aksine, hukuk içinde kalarak bu farklılıkların ifade edilmesi, demokratik hukuk devletinin garanti altına alması gereken bir haktır. Eğer ortada bir suç ya da hukuka aykırılık var ise bunu soruşturacak, kovuşturacak, yargılayacak ve cezalandıracak otoriteler bellidir.

Hiçbir grup, hiçbir birey, ülkesini daha çok sevdiği iddiasıyla hukukun kendisine vermediği bir hak ihdas edemez. Hak, hukuktan doğar.

Hukukun vermediği haklar ihdas etmek, kamu alanında kaosa yol açar, dolayısıyla millet bütünlüğünü tehdit eder. Türkiye, devleti ve milletiyle bu provokatif teşebbüsleri hukuk zemininde aşacak ve Avrupa Birliği hedefiyle bir arada yürüttüğü demokratikleşme hamlesini daha da yukarıya taşıyacaktır.''


Erdoğan, grup toplantısında yaptığı konuşmada,Türkiye'nin yakın geçmişinde yaşadığı ekonomik ve siyasi sıkıntıların ağırlığını önemli ölçüde üstünden attığını, huzuru yakaladığını ve yıllardan sonra nihayet kendine yakışan hedefleri kovalamaya başladığını söyledi. Başbakan Erdoğan, ''İşte bu ülkenin tansiyonunu yükseltmek, dikkatini dağıtmak, bu milletin huzurunu kaçırmak isteyenleri rahatsız eden de budur'' diye konuştu.

Türkiye'nin büyüdüğünü, güven ve istikrar içinde tarihinin gösterdiği medeniyet mecrana doğru aktığını kaydeden Erdoğan, şunları söyledi:

''Türkiye demokrasiyle, özgürlüklerle, barışçı politikalarla samimiyetle kucaklaşarak ilerliyor. Bu millet, ne zaman sıkıntılardan başını kaldırıp ileriye bakmaya başlasa, bu ülke ne zaman gücünü toplayıp gelişme iradesini yakalasa, birileri bundan rahatsız oluyor. Bugün de rahatsız olanlara baktığınızda aynı adresleri görürsünüz.

Biz, sıklıkla tekerrür eden bu tarihi hesabın farkındayız. Ülke olarak, millet olarak bu defa oyuna gelmeyecek, Türkiye'nin önündeki on yılları, yakın geçmişindeki kayıp yıllar gibi havaya savurmayacağız. Bu ülkenin hedefi adaletle, demokrasiyle, hukukla kalkınmak, bu milletin izzetini şartlar ne olursa olsun korumaktır.

Bakınız, millet diyorum; çünkü bu ülkenin kimyasını, rengini, zenginliğini ve birliğini temsil eden terkip budur.

Bu ülkenin vatandaşı olan her insanımızın en medeni şekilde yaşama hakkı bizim için muazzezdir. Kim aksini söylüyorsa, yalan söylüyor. Kim aksini söylüyorsa, bu ülkenin geleceğine inanmıyor, bu ülkenin menfaatinden ayrı bir menfaat güdüyor demektir.''

Başbakan Erdoğan, bugün Türkiye'nin farklı bölgelerinde, ülke insanının kültürüne son derece yabancı bir takım davranışlar ortaya konulduğunu belirterek, ''Biliniz ki Türkiye'nin kültürel dokusuna uygun olmayan bu olaylarla elimizden alınmak istenen şey; son dönemde Türkiye'nin elde ettiği medeni kazanımlardır'' dedi.

Başbakan Erdoğan, devlet olarak Türkiye'nin huzurunu kaçırmaya yönelik bu çatışma noktasının iki tarafına da yakın durmayacaklarını açıkça ilan ettiğini bildirerek, ''Bizim ne özgürlüklerini anarşi meydana getirmek için kötüye kullananlara, ne de bu ülkeyi sevmeyi kendi inhisarında zanneden ve hukuku hiçe sayanlarla bir yakınlığımız vardır'' dedi.

BAZI KONU BAŞLIKLARI
Erdoğan, çeşitli uluslararası zeminlerde Türkiye'nin önüne ''temcit pilavı gibi sürülen'' bazı konu başlıkları olduğunu söyledi. ''Malumunuz bu dönemde de bu dosyalardan bazıları gündeme getiriliyor'' diyen Erdoğan, kendileriyle samimi ilişkiler yürütmek konusunda gerçekten fedakarca yaklaşımlar gösterdikleri kimi dış çevrelerin bilimsellikle ve objektiflikle bağı son derece zayıf birtakım tavırlardan kurtulamadıklarını görmenin kendilerini üzdüğünü kaydetti.

Türkiye Cumhuriyeti'nin, istiklalini canıyla kanıyla kazanmış bir ülke olduğunu belirten Erdoğan, ''Hiçbir komplekse kapılmayacak bir tarihe sahibiz. Biz, bu milletin tarihi serüveninin hiçbir sayfasıyla kavgalı değiliz. O sayfalardan hiçbirini görmezden gelmeyi, duymazdan gelmeyi, unutmayı, örtmeyi gerektirecek bir ayıba da sahip olmadığımız kanaatini taşıyorum'' dedi.

Türkiye'nin sahip olduğu bütün tarih kayıtlarının tarihte hakikat arayanların emrine amade olduğunu vurgulayan Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

''Bu konuda hiçbir çekincemiz, açığımız yoktur. Tarihi önyargılarla okuyan, vehimlerinden menfaat devşirmek isteyenler varsa, onlar da kusura bakmasınlar, ciddiye alacak halimiz yoktur. Çünkü tarihi görmek istemeyen gözler için tıp henüz bir çare bulabilmiş değildir. İkide bir, iler tutar yeri olmayan karalama kağıtlarını Türkiye'nin önüne uzatanları, önce kendi tarihlerini gözden geçirmeye, kendi samimiyetlerini temize çekmeye çağırıyoruz. Türkiye'nin tarihini yalanlayanlara, yalanlarla doldurmaya kimsenin gücü yetmez ve sağlanabilecek hiçbir menfaat, bu milletin onurlu medeniyet yolculuğuna leke sürme kudretine sahip olamaz.''

''TÜRKİYE KABUĞUNU KIRMAKTA''
Erdoğan, dış dünya ile ilişkileri barış zemininde ve dostluk temelinde geliştirme yolundaki gayretlerinin bütün hızıyla sürdüğünü ifade ederek, kendisinin geçen hafta Fas, Tunus ve Norveç'e, Dışişleri Bakanı Abdullah Gül'ün ise Birleşik Arap Emirlikleri ve Cezayir'e birer resmi ziyaret gerçekleştirdiğini ve bunların son derece başarılı geçtiğini söyledi.

Türkiye'nin bugüne kadar ihmal ettiği coğrafyalarla bağını güçlendiren, ekonomik ve siyasi işbirliği imkanlarını geliştiren neticeler ortaya çıktığını kaydeden Erdoğan, bu adımların Türkiye'ye neler getireceğini yakın zaman içinde görüleceğini vurguladı.

Erdoğan, ''Türkiye, aksini bekleyenlere inat her geçen gün kabuğunu kırmaktadır. Yeter ki bu ülkenin hiçbir vatandaşı, ama hiçbir vatandaşı, asla bu ülkeye olan inancını, heyecanını, güvenini kaybetmesin. Bu ülkenin feda edecek tek bir evladı, kaybedecek tek bir
saati yoktur'' diye konuştu.

''BU KÜLTÜRÜ DEĞİŞTİRMEMİZ LAZIM''
Erdoğan, konuşmasının son bölümünde Norveç izlenimlerine yer verdi. Norveç'te iktidarın 3 partiden kurulu ve azınlık olduğuna, Parlamento'da çoğunluğa sahip bulunmadığına işaret eden Erdoğan, iktidarın dışarıdan bir partinin de desteğini aldığını belirtti.

Erdoğan, bunun nasıl olduğunu sorduğunda ''Bizde geçmişten beri böyle...'' yanıtını aldığını aktararak, şunları söyledi:

''Oradaki bu demokratik parlamenter sistemdeki anlayışa, yaklaşıma bakalım, bir de kendi ülkemize bakalım. 46'dan, çok partili dönemden alıp bugüne bakalım. Gördüğümüz nedir; hep tek partiler iktidar olduğu zaman ülkede bir sıçrama, koalisyon hükümetleri kurulduğunda hep gerileme başlamış. Bir de bizde tek parti de olsa iktidarı ile muhalefetiyle bir şey var; o da birinin 'kara' dediğine diğerinin 'beyaz' demesi, 'beyaz' dediğine de 'kara' demesi...Ülkenin dışarıda, içeride menfaati varmış, yokmuş hiç önemli değil. Menfaati de varsa iktidar mı yapıyor, 'olmaz'... Aynı şey muhalefet için de geçerli. İşte bizim bu kültürü, yanlış gidişi değiştirmemiz lazım. Bu siyasi kültürü düzeltebiliyorsak inanın, ülkemizin sıçraması çok farklı olacak. Doğruya doğru, yanlışa yanlış deme anlayışının geliştiği Türkiye çok farklı olacak. İnanıyorum ki bunu başarmak için belki zorlanacağız ama inşallah başaracağız.''
<<<<<
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin, (AİHM) terör örgütü elebaşı Abdullah Öcalan'ın yeniden yargılanması kararını verdiğine ilişkin resmi bir bilgi bulunmadığını söyledi.

Erdoğan, TBMM'den ayrılırken gazetecilerin sorusu üzerine, ''Bu konuda resmi bir bilgi yok. Bilgi gelince gerekli açıklamayı yaparız''dedi.


ÇELİK'İN SÖZLERİ
AK Parti Grup Başkanvekili Faruk Çelik de CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'ın, ''Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AİHM) Abdullah Öcalan ile ilgili kararını verdiği'' yönündeki sözlerini değerlendirirken, kendilerine böyle bir bilgi gelmediğini belirterek, ''Sayın Baykal'ın kaynağını açıklaması gerekir'' dedi.

Çelik, TBMM'de gazetecilerin, CHP Lideri Deniz Baykal'ın, dünkü grup toplantısında, ''AİHM'in Abdullah Öcalan ile ilgili kararını açıkladığını'' söylediğini, kendilerine böyle bir duyum gelip gelmediği sorusunu yanıtladı. Çelik, ''Bize böyle bir bilgi gelmedi. Sayın Baykal'ın kaynağını açıklaması gerekiyor. O konuda bir açıklama yapmadı. Bu, Sayın Baykal'ın takdiri...'' dedi.

Çelik, ''AİHM'in kararını vermesine karşılık Türkiye'nin devreye girerek kararın açıklanmasının geciktirilmesi yönünde bir başvurusu var mı?'' sorusuna karşılık, AB'nin ciddi bir birlik, AİHM'in de bütün dünyanın ve ilgili ülkelerin bel bağladığı bir mahkeme olduğuna işaret etti. Çelik, ''Türkiye Cumhuriyeti devleti, ciddi bir devlet. Bunlar, spekülasyondan ibaret. Rasgele ayaküstü cümleler diye değerlendiriyorum. Türkiye Cumhuriyeti, böyle bir şeye tevessül etmez.Böyle bir görüşme veya temas söz konusu değil'' diye konuştu.