2006-01-19 - 16:30
TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülen Mali Suçları Araştırma Kurumu (MASAK) kanun tasarısı alt komisyona sevk edilirken Komisyonda konuşan Maliye Bakanı Kemal Unakıtan 'Tasarıyla ilk kez terörizmin finansmanı suçu, Türk Hukuk sistemine giriyor' dedi.
TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu, Mali Suçları Araştırma Kurumu'nun (MASAK) teşkilat ve görevleri ile suç gelirlerinin aklanmasının önlenmesine ilişkin kanun tasarısının alt komisyona sevk edilmesini kararlaştırdı.
Maliye Bakanı Kemal Unakıtan, Komisyon'da tasarıyı sunarken, tüm dünyada uyuşturucu madde, silah ve insan kaçakçılığı, yolsuzluk ve dolandırıcılık gibi yüksek kazanç sağlayan ve genelde örgütlü olarak işlenen suçların önlenebilmesi için suçluların hapse atılmasının yeterli olmadığını söyledi. Üyeleri hapis cezası almasına rağmen suç örgütlerinin zaman içinde ekonomik yönden daha da güçlendiklerini, bir taraftan yasadışı faaliyetlerini rahatlıkla sürdürdüklerini, diğer taraftan yasadışı yollardan elde ettikleri kazançları, suça karışmamış kişilerin de yardımıyla akladıklarını anlatan Unakıtan, şunları söyledi:
''Diğer taraftan 1980'li yıllardan itibaren ekonomilerin liberalleşmesi ve iletişim teknolojilerinin hızla gelişmesiyle birlikte, fonlar, dakikalar içinde tüm dünyayı dolaşabilir hale gelmiştir. Yasal fonların transferi için avantaj olan bu durum, yasadışı yollardan elde edilen kazançların ülkeden ülkeye transferini de aynı ölçüde kolaylaştırmıştır. Sonuçta, ülkelerin suçla ulusal düzeyde mücadele çabaları zorlaşmış, hatta imkansız hale gelmiştir.
Bu dramatik sonuç, ülkelerde suç gelirlerinin aklanmasıyla, mücadelede işbirliği ve dayanışma bilincini oluşturmuştur. Zira suç gelirleri ve suç gelirlerinin aklanması, ekonomik, mali, sosyal ve siyasi bakımdan yozlaşmaya neden olmakta, topluma ağır maliyetler yüklemektedir. İşte bu ve benzeri sebeplerle rekabetçi bir ekonomi, temiz bir kamu idaresi, sağlam bir sosyal yapı oluşturulmak isteniyorsa, suç gelirleriyle ve suç gelirlerinin aklanmasıyla etkin şekilde mücadele edilmelidir.''
ULUSLARARASI ALAN
Bakan Unakıtan, aklama suçuyla ilgili olumsuzluklar karşısında, uluslararası alanda suç gelirlerinin aklanmasıyla mücadele standartlarının da sürekli geliştirildiğini ifade ederek, ''Ayrıca terörizmin küresel bir tehdit olarak dünyanın gündemine oturması, terörün finansmanı konusunda da mücadele stratejileri ve standartları geliştirilmesini gerektirmiştir'' diye konuştu.
Suç gelirlerinin aklanmasının önlenmesi konusundaki standartların, Türkiye'nin de üyesi bulunduğu ''Mali Eylem Görev Grubu'' (FATF) tarafından ''40 tavsiye kararıyla'' belirlendiğini kaydeden Unakıtan, ''FATF, üye ülkelerin suç gelirlerinin aklanması ve terörizmin finansmanıyla mücadele standartlarına uyumunu, bu 'tavsiye kararları' çerçevesinde değerlendirmektedir. Bu nedenle sadece ülkemizde değil, FATF üyesi tüm ülkelerde, FATF tavsiyelerine uyum için birçok mevzuat değişikliği yapılmaktadır'' dedi.
ESKİ KANUNUN YETERSİZLİĞİ
Unakıtan, Türkiye'de aklamayla mücadele konusundaki çalışmaların, ''4208 sayılı Karaparanın Aklanmasının Önlenmesine Dair Kanun'' ile başladığını hatırlatarak, sözlerini şöyle sürdürdü:
''1996 yılının Kasım ayında yürürlüğe giren 4208 sayılı kanunla birlikte 'karapara' kavramı ve 'karapara aklama suçu' hukuk sistemimize girmiş ve Maliye Bakanlığı'na bağlı Mali Suçları Araştırma Kurulu Başkanlığı (MASAK) kurulmuştur.
Ancak bu kanunda, ''sayma suretiyle'' belirlenen suçlardan elde edilen gelirler karapara kabul edilmiş ve sadece bu gelirlerin aklanması suç sayılarak cezaya bağlanmıştır. Kanunda sayılmayan birçok ciddi suçtan elde edilen gelirlerin aklanması ise suç kapsamı dışında kalmıştır.
Mevcut kanunda, iyi niyetle şüpheli işlem bildiriminde bulunan kişileri koruyucu özel bir hüküm yoktur. Bu nedenle bankalar başta olmak üzere mali sektörle arzulanan işbirliği tesis edilememiş, sonuçta MASAK'a gönderilen şüpheli bildirim sayısı, her ne kadar son 3 yıllık dönemde bir önceki 3 yıllık döneme göre yüzde 127'lik bir artışla ortalama 274 olsa dahi, diğer ülkelerin binlerle ifade edilen şüpheli işlem bildirim sayılarına kıyasla düşük kalmıştır.''
Bilgi toplama ve analiz kapasitesinin yetersizliğinin de aklamayla mücadelede önemli handikaplardan biri olduğunu anlatan Unakıtan, aklama suçunun önlenebilmesi ve ortaya konulabilmesi için mali sistemde gerçekleşen olağandışı hareketlerin izlenmesi gerektiğini, maddi ve teknik imkanların yetersizliği, yasal altyapı eksikliği gibi nedenlerle, bu konuda kafi derecede etkinlik sağlanamadığını söyledi.
SUÇ DUYURULARINDAKİ ARTIŞ
Bütün bu kısıtlamalara rağmen savcılıklara yapılan karapara aklama suçu duyurularının sayısında son 3 yıllık dönemde bir önceki 3 yıllık döneme göre yüzde 70'lik bir artış sağlandığını belirten Unakıtan, şöyle konuştu:
''Mevcut kanun, bu konularda önemli zafiyetler içerdiğinden, kanunun uygulanmaya başladığı tarihten bu yana geçen 8 yıllık zaman zarfında, aklamayla mücadelede arzu edilen hedeflere ulaşılması mümkün olmamıştır. Gündemimizdeki tasarı, sistemin eksikliklerini tamamlamayı ve uygulamada etkinliği hedeflemektedir.
Tasarıyla, şüpheli işlem bildirimlerinin kalitesi ve sayısının artırılabilmesi için bildirimde bulunanlara hukuki ve cezai bakımdan tam bir koruma getirilmektedir. Böylece yükümlüler ile MASAK arasındaki işbirliğinin güçlendirilmesi ve şüpheli işlem bildirimi sayısında artış sağlanması beklenmektedir.
Mevcut uygulamada, tüm yükümlülük ihlalleri için hürriyeti bağlayıcı ceza öngörülmüştür. Adli sürecin uzun olması, cezanın ertelenebilmesi gibi hususlar, yaptırımın etkinliğini azaltmıştır. Bu nedenle tasarıda yükümlülüğe aykırı davranışların cezalandırılmasında ikili bir ayrıma gidilmiş ve bazı yükümlülüklere ilişkin olarak idari para cezası uygulaması benimsenmiştir.
Ayrıca yükümlülüklere uyumun denetimini gerçekleştirecek birimlerin kapsamı genişletilerek, denetim kapasitesi güçlendirilmiştir.
MASAK'in bilgi toplama ve analiz kapasitesinin geliştirilmesi amacıyla hazırlanan, büyük kısmı katılım öncesi AB fonlarından finanse edilen 9 milyon 250 bin avro tutarlı MASAK'ı Güçlendirme Projesi tamamlanmak üzeredir. Projeyle, güçlü bir mali istihbarat veri tabanının, kamu kurum ve kuruluşlarından elektronik ortamda bilgi sağlanmasına dayanan etkili işbirliğinin teknik altyapısı oluşturulmaktadır.''
Bakan Unakıtan, böylece MASAK tarafından yapılacak analiz ve değerlendirmelerin hızlı bir bilgi akışı ve kapsamlı bir veri tabanı desteğiyle daha etkin şekilde gerçekleştirilebileceğini belirterek, MASAK tarafından yapılacak analiz ve değerlendirmelerde, başlangıç noktası şüpheli fon hareketleri veya diğer mali bilgilerin yer alacağını söyledi.
TÜRKİYE'NİN DEĞERLENDİRİLMESİ
FATF'ın, 3. tur ülke değerlendirmeleri kapsamında 2006 yılında Türkiye değerlendirmesine başlayacağını bildiren Unakıtan, 1998 yılı değerlendirmesinde Türkiye'nin, ''kanunda, yükümlüleri koruyucu özel hükmün bulunmaması, şüpheli işlem bildirim sayılarının azlığı,
mahkumiyet ve müsadere konusunda sonuç alınamamış olması, kurumlararası koordinasyon eksikliği'' gibi nedenlerle eleştirildiğini hatırlatan Unakıtan, şöyle devam etti:
''Ancak 1998-2005 yılları arasında eleştirileri karşılayacak ve eksiklikleri giderecek bir kanun yapılamamıştır. Diğer taraftan bu süre içinde, FATF'in misyonu, terörizmin finansmanıyla mücadeleyi de kapsayacak şekilde genişletilmiş, dolayısıyla üye ülkelerin karşılamak zorunda oldukları kriterler de artmıştır.
FATF tavsiyelerine uymayan ülkeler hakkında '21. Tavsiye' gereğince müeyyide uygulanmaktadır. Bu müeyyidenin uygulanmasına karar verildiğinde, diğer ülkelerin finansal kuruluşları, FATF tavsiyelerine uymayan ülkenin vatandaşları, şirketleri ve finansal kuruluşları ile girecekleri iş ilişkilerine ve işlemlere özel dikkat göstereceklerdir. Kısacası, FATF Tavsiyelerine uyum için gerekli yasal düzenlemelerin yapılmaması, başta bankacılık sektörü olmak üzere tüm mali sektörü ve uluslararası alanda faaliyet gösteren şirketlerimiz ve vatandaşlarımızın itibarını zedeleyecektir. Sonuç itibariyle bu tasarı, Türkiye'nin ekonomik ve siyasi kredibilitesi bakımından da önemlidir.''
