| Konu: | Vergi Usul Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 6 |
| Tarih: | 13.10.2021 |
CHP GRUBU ADINA KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, aramızdan ayrılan İstanbul Milletvekilimiz, Adalet ve Kalkınma Partisi İstanbul Milletvekili Sayın İsmet Uçma'ya Allah'tan rahmet, değerli ailesine ve tüm sevenlerine başsağlığı ve sabırlar diliyorum; mekânı cennet olsun.
280 sıra sayılı Vergi Usul Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin ikinci bölümü üzerine grubumuz adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlarım.
Söz konusu kanun teklifi, üzerinde görüştüğümüz kanun teklifi yine bir torba teklif de olsa torba teklif eleştirisini Komisyonda dile getirmedik çünkü ilk defa, böyle bir torba içerisinde sadece bir alan üzerinde yoğunlaşan, farklı vergi kanunlarında değişiklikler öngören bir torba anlayışı var. Aynı konu üzerinde yoğunlaştığı için ve ilk defa bir etki analiziyle birlikte Komisyona sunulduğu için bunu da olumlu karşıladığımızı belirtmek isterim.
Şimdi, bu teklifle, mükelleflerin vergiye uyumunun artırılması, vergi güvenliğinin artırılması, kayıt dışılıkla mücadelenin etkinleştirilmesi, sosyal adaletin ve rekabet ortamının güçlendirilmesi, yatırımların teşvik edilmesi, ihtilafların sonlandırılması ve vergi uygulamalarında öngörülebilirliğin artırılması gibi hedefler konmuş ancak içeriğine baktığınızda bunlara pek fazla yer verilmediğini görüyorsunuz.
Teklifin bir torba tekliften uzak olması olumlu. Daha önce 20-30'a varan değişik kanunda değişiklik öngören torbalar geliyordu, onlarda içerik çok yoğun geliyordu fakat şimdi ise içeriğinin zayıf olduğunu söylemek gerekir. Tabii, bu yapılan değişikliklerin büyük bir kısmını her ne kadar destekliyor olsak da bu teklifin bir felsefesinin, bütünsel bir anlayışının, bütünsel bir hedefinin ve yapısal değişiklikleri de öngören bir hedefinin olmadığını rahatlıkla söyleyebiliriz. Örneğin, vergi adaletini sağlayabiliyor mu? Bunu söylemek mümkün değil. Tabii, ayrıca iktidarın bir vergi reformu gibi tanımlamaya çalıştığı bu düzenlemenin -içinde bulunduğumuz yüksek kur, ağır vergiler, zamlar, artan girdi fiyatları, yüksek enflasyon altında ezilen esnaf, çiftçi, köylü, sanayici, ağır vergiler, zamlar- bırakın reformu, çözüm üretmekten de çok uzak olduğunu, ülke ekonomisine bir katkı sağlayacağını söylemekten uzak olduğunu, hele hele vergi adaleti getirmekten çok uzak olduğunu rahatlıkla söyleyebiliyoruz.
Tabii, ülkede tüm sosyal kesimler eziliyor, yok oluyorken, örneğin asgari ücret açlık sınırının dahi altındayken... Ben cari değerler üzerinden karşılaştırma yapmayı pek sevmiyorum, doğru değil; enflasyon, kur farkları, faiz değerleri, reel faiz üzerinden konuşarak veri vermek gerekir ama Cumhurbaşkanımız bir dönem, geçenlerde, asgari ücretin örneğin 16 kat arttığını söylemiş idi 2002 yılına göre bugün. Tabii, duyan 16 katı çok değer olarak görebilir, düşünebilir oysaki şunu da hesaplamakta fayda var: Çiftçinin borcu ne kadar artmış diye baktım, çiftçinin borcu 83 kat artmış cari değer üzerinden. Peki, vatandaşın kredi borcu ne kadar artmış aynı dönemde? 139 kat artmış. Asgari ücret 16 kat artmış; övünebilirsiniz vatandaş yok olurken, açlık ve sefalet içerinde sürünürken.
Dolayısıyla değerli arkadaşlar, bu kanun teklifi üzerinde söylenecek çok şey var. Tabii, kamu maliyesinin üç temel amacından bahsedilir; ekonomik dengenin sağlanması, gelir dağılımında adaletin sağlanması, ekonomik kalkınma, büyüme ve gelişmenin sağlanması. Dolayısıyla, bu üç amaca yönelik devletin görevi de ekonomik, mali politikalara yön vermektir. Şimdi soruyorum size: Bunların hangisi AKP iktidarında bugün sağlandı diyebiliyoruz? Ekonomik denge mi, gelir dağılımında adalet mi, ekonomik kalkınma, büyüme ve gelişme mi sağlandı ve sağlanmaya devam ediliyor? Tabii "Faiz sebep, enflasyon sonuç." diyerek ekonomiye doğrudan müdahil olan bir tek kişinin, sarayın bir telkiniyle yönetilmeye çalışılan Merkez Bankası, sürekli Başkanını değiştirerek kararlarında nüfuzunu kullanan bir Cumhurbaşkanı var ise ülkede bunların sağlanması, kamu maliyesinin bu üç amacının sağlanması pek mümkün görünmüyor.
Tabii, kamu gelirlerinin içinde en büyük paya sahip olan vergi gelirleri de önemli bir yer alıyor. Dolayısıyla, kamunun yatırım ve hizmet üretebilmesi için yapacağı harcamaları karşılayabilecek bir gelire gereksinimi olduğunu da söyleyebiliriz. Ancak vergi gelirleri, bu bağlamda, ülkemizde genel bütçe gelirleri içerisinde yaklaşık yüzde 85'e varan en büyük paya sahip. Gayet iyi biliyoruz, vergi, dolaylı ve doğrudan ya da dolaysız vergi olarak iki ana başlık altında değerlendiriliyor ki gelir ve servet üzerinden alınan vergilerin dolaysız yani doğrudan vergiler, harcamalar üzerinden alınanların da dolaylı vergiler olduğunu biliyoruz. Dolaylı vergiler, aslında harcamalar üzerinden alınır ama yüksek veya düşük gelirli herkesten eşit olarak alınan bir vergi türüdür, zengin ile yoksul arasındaki vergi adaletini sağlamaktan uzaklaşır. Oysaki bu vergi türlerinin ülkemizdeki dağılımına baktığımızda doğrudan vergi gelirlerinin, toplam vergi gelirleri içerisindeki payının yüzde 33,7 olduğunu, dolaylı vergi gelirlerinin ise yüzde 66,1 olduğunu görebiliriz. Gelişmiş Batı ülkelerinde, AB üyesi 28 üyenin ortalamasına baktığımızda ise bunun tam tersine dolaylı vergilerin yüzde 35, doğrudan vergilerin yani gelirden ve servetten alınan vergilerin yüzde 65 düzeyinde olduğunu, tersine bir ilişkinin olduğunu görüyoruz. Burada, bu vergi adaletini sağlamanın en temel görev olması gerekirken bunun sağında, solunda, etrafında dolaşan, işte, bugünkü kanun teklifiyle "Bir şey yapıyorum ve vergide bir reform yapıyorum." algısı üzerine getirilen tekliflerden öte bir yere gitmiyoruz. Tabii, vergi adaletinin temel amacı, vergi yükünün vatandaşlar arasında eşit ve adil bir şekilde dağıtılmasını sağlamak. Bu bağlamda mali güç yaklaşımından yararlanılıyor. Vergi adaletinin sağlanmasında başka birtakım araçların da olduğunu biliyoruz gerçi. En az geçim indirimi, artan oranlı tarifeler, ayırma ilkesi, muafiyetler, istisnalar. Bu araçların ne amaçla ve hangi kesimlere uygulandığı sorusu da doğal olarak en temel soru. Ülkemizde mali güç yaklaşımı, sosyal devlet anlayışı temelinde en önemli vergi adaleti aracı. Buna göre mükelleflerin gelir, servet ve harcama düzeylerinin birbirinden farklı olduğu anlayışıyla, herkesin mali gücüne göre vergilendirilmesi esas; hem yatayda hem dikeyde adalet sağlamak gerekiyor. Buradan şunu da söyleyebiliriz: Mali gücü olmayan bireyler vergilendirilmeyecektir, vergilendirme ödeme kapasitesine göre yapılmalıdır. Peki, böyle mi? Bu, aynı zamanda anayasal bir görevi devletin yani Anayasa'nın 2'nci maddesi sosyal hukuk devletini tanımlıyor, 10'uncu maddesi herkesin kanun önünde eşit olduğunu, hiçbir zümreye ve sınıfa ayrıcalık tanınamayacağını söylüyor. Bunu söylemek mümkün mü ülkemizde? 55'inci maddesine göre ücrette adaletin sağlanması amacıyla devletin, çalışanların adaletli bir ücret elde etmeleri ve sosyal yardımlardan yararlanmaları için gerekli tedbirleri alması gerektiği, bu sağlanıyor mu? Ya, asgari ücretten, açlık sınırının bile altında olan bir ücretten vergi alıyorsanız bunu sağlayabildiğinizi söylemeye el insaf deriz. Tabii, Anayasa'nın 73'üncü maddesi de herkesin kamu giderlerini karşılamak üzere mali gücüne göre vergi ödemekle yükümlü olduğunu, vergi yükünün adaletli ve dengeli dağılımının maliye politikasının bir sosyal amacı olduğunu söylüyor. Peki, bu ifadelere yer verilirken, vergi adaletini sağlamak anayasal bir görev iken bunun gerçekleştiğini söyleyebiliyor muyuz?
Vergi afları, vergi barışı, varlık barışı; bunlarla çok karşılaştık. Tabii ki vergi aflarının veya varlık barışının yaşanan ekonomik, mali ve hatta siyasal bunalım dönemlerinde başvurulan bir yöntem olması bir derece kabul edilebilir ancak bu yöntemlere yönetim ve denetim zafiyetiniz nedeniyle başvuruyorsanız ve sık sık başvuruyorsanız bu ülkeye, ekonomiye yarardan çok zarar getiriyor anlamını taşır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayınız lütfen.
KAMİL OKYAY SINDIR (Devamla) - Tabii, vergi affı beklentileri yaratarak vergi ödevlerinin yerine getirilmemesine neden olduğunuzu, vergisini zamanında ödeyen mükellefler aleyhinde haksız rekabete neden olduğunuzu ve vergi sistemini sarsmakla, denetimleri zayıflatmakla kayıt dışı ekonomiye de yol açtığınızı söylemeden geçemeyeceğim.
Değerli arkadaşlar, tabii, bu Pandora belgelerinde, 11 milyon 900 bini aşkın belgede, iş dünyasından 5'li çete üyelerinin de aralarında bulunduğu holding sahiplerinin, KÖİ projelerinde iktidarın göz bebeği iş insanlarının da bulunmasının sözde "varlık barışı" adı altında ülkemizi para aklama ve vergisiz kazanç cenneti durumuna düşürdüğünü de söylemek isterim.
Evet "vergi adaleti" mi demiştiniz? "Varsıldan çok, yoksuldan az vergi" mi demiştiniz? Buna olsa olsa vergi soygunu denir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
KAMİL OKYAY SINDIR (Devamla) - Artık paçalarınızdan, eteklerinizden dökülmeye başladı bu soygun düzeninizin görüntüleri.
Hepinizi sevgiyle saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)