| Konu: | Vergi Usul Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 7 |
| Tarih: | 14.10.2021 |
MHP GRUBU ADINA MEVLÜT KARAKAYA (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 280 sıra sayılı Vergi Usul Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'yle ilgili olarak üçüncü bölümde Milliyetçi Hareket Partisinin görüşlerini açıklamak üzere söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, toplam 65 maddeden oluşan teklifin 20 maddesi, yürürlük ve yürütme dâhil olmak üzere, üçüncü bölümle alakalı. Üçüncü bölümdeki bu 20 maddenin önemli bir kısmı da yine teklifin diğer bölümlerindeki konularla ilgili. Ben genel olarak hemen şunu bir ifade etmek istiyorum: Tabii, burada getirilen düzenleme ve değişikliklere baktığımızda, vergi açısından son derece kapsamlı olduğunu, birçok konuyla alakalı olduğunu ve bunların da aşağı yukarı tamamına yakınının uygulamada karşılaşılan birçok sorunu çözmeye, onları gidermeye yönelik olduğunu, tabiri caizse bu yapılan değişikliklerin genel olarak değerlendirmesini yapmak gerekirse mükellef dostu bir düzenleme olduğunu görüyoruz. Tabii, basit usulde vergilendirilen mükelleflerin ticari kazançlarının gelir vergisinden istisna edilmesinden sosyal medya içerik üreticilerinin vergilendirilmesine, tarımsal destek ödemelerindeki stopajın kaldırılmasından geçici vergi beyanname döneminin 3 döneme indirilmesine, elektronik ortamlarda kayıt ve belge düzeninden gider pusulası düzenlenmesine ilişkin birçok konuda daha önceden yaşanan bazı sorunların giderilmesi maksatlı düzenlemeler gerçekten şu son dönemlerde, özellikle pandeminin getirdiği sıkıntıları da dikkate aldığımızda, yerinde düzenlemeler oldu. Bunların bazılarıyla ilgili detay görüşlerimizi paylaşacağım ama şunu da hemen ifade etmekte fayda var: Burada, tabii ki bu düzenlemeler bir vergi reformu niteliğinde olan düzenlemeler de değil. Bu görüşmeler sırasında aslında şunu görüyoruz: İktidar, muhalefet, tüm partiler ciddi, radikal bir vergi reformuna ihtiyaç olduğunu sürekli tekrar ediyorlar. Evet, Türkiye'nin böyle bir vergi reformuna ihtiyacı var. Nasıl bir vergi reformu olacak? Yine bu kürsüden bunun nasıl olması gerektiği söyleniyor. Bunun için yeni bir keşif yapmaya da gerek yok. Sonuçta, vergilemenin belli ilkeleri var o ilkeler çerçevesinde bu düzenlemenin bir bütün olarak alınması gerekiyor. Nitekim, On Birinci Kalkınma Planı'nda bu eksiklik ya da ihtiyaç görülmüş zaten ve burada özellikle gelir vergisi ile kurumlar vergisinin birleştirilip Vergi Usul Kanunu'nunda yeniden yazılması şeklinde bir düzenlemenin yapılması gerektiği ifade edilmişti. Tabii ki bu ihtiyaç yine önümüzde duruyor.
Değerli arkadaşlar, aslında, bugün burada başka bir açıdan konuya bakmak istiyorum. Özellikle finansal raporlama, uluslararası muhasebe standartları boyutuyla bir iki hususun altını da çizmek istiyorum. Tabii, aynı zamanda bugün burada Maliye bürokrasisi de var dikkatler bu konuya da yoğunlaştırılmışken bunları dile getirmenin faydalı olacağını, önümüzdeki dönemlerde böyle bir reform çalışması yapılacaksa bir katkı olması anlamında ifade etmek istiyorum. Öncelikle şunu belirteyim ki: Bizim vergi mevzuatımız ile finansal raporlama ilke ve standartları konusunda ciddi bir uyumsuzluk var, nerede var? Dil ve ifade de var. Dil ve ifade birliği yok, kavram ve kavramlarda anlam birliği yok, ortak amaç ve hedef birliği de yok. Yani buradan kastım, vergi mevzuatımıza baktığımızda, vergi mevzuatımız bir dönem düzelme gösterdi ancak sürekli olarak sadece vergi matrahını belirlemeye yönelik düzenlemeler... Ya da bu dili kullanmayı tercih ediyor. Dolayısıyla, vergi mevzuatı tamamen bir vergi muhasebesi yaklaşımıyla konuya yaklaşıyor ama Uluslararası Finansal Raporlama Standartları, TMS'ler bilgi amaçlı olarak yaklaşıyor yani bir vergi reformunda dikkat edeceğimiz önemli hususlardan biri de finansal raporlamayı dikkate alan bir vergi dilinin kullanılması, kavramların kullanılması.
Bakın, kâr ve matrah kavramı dahi bu anlamda gerçekten farklılaşıyor. Bugün bir işletmenin herhangi bir sebeple ortaya çıkan giderinin muhasebeleştirilmesinde hiçbir engel olmaması gerektiği hâlde vergi mevzuatı açısından kabul edilmeyen bir gider olabilir ama verginin kullandığı dil "Bunu gider yazamazsın." Böyle bir dil yok yani finansal raporlamayı dışlayan bir dil; matrahtan indirilememesi ayrı bir konu, onun gider yazılması, raporlamada kullanılması ayrı bir konu.
Değerli arkadaşlar, bugün bağımsız denetime tabi olan şirketlerin önemli bir kısmı, hatta -önemli bir kısmı demeyeyim, düzelteyim- tamamı Uluslararası Finansal Raporlama Standartları'na, TMS'ye uygun bilanço ve gelir tablolarına ulaşabilmek için kayıt dışı düzeltmeler yapıyor yani kayıtlardan finansal raporlara gidilemiyor. Bu konuda Kamu Gözetimi Kurumunda aslında bir çalışma yapılmıştı. Bu çalışmada, mevcut tek düzen muhasebe sisteminde yer alan tek düzen hesap planındaki hesaplara standartların gerektirdiği hesaplar ilave edilerek bir düzenleme yapılmıştı; neden bu geri kaldı bilmiyorum ama bu tür düzenlemelerin, uyumlaştırmaların da bir an önce yapılması gerektiğini ifade etmek istiyorum.
Yine, bu gelen teklifte bu kavramlarla ilgili -yani bunu dümdüz söyleyeceğim- onlarca yanlış kullanımı da burada görüyoruz, maalesef dile hiç dikkat etmiyoruz. Örneğin, burada yeniden değerleme konusunda bir düzenleme yapıldı. Aslında, yeniden değerleme olarak buraya getirilen bu teklifteki değişiklik talebi kısmi bir enflasyon düzeltmesi konusudur. Yani, bu enflasyon düzeltmesi -biliyorsunuz- 2003 yılında ilk defa uygulandı, 2004'ten sonra uygulanmasına gerek kalmadı enflasyonun düşük olması ve oradaki enflasyon muhasebesi uygulanmasının şartlarını tutmaması nedeniyle, üç yıl kümülatif yüzde 100, o yıl yüzde 10 şartları doğmadığı için yapılmadı ama o günden bugüne fiyat endekslerinde ciddi artışlar oldu ve işletmelerin mali tablolarındaki bilançonun aktifindeki varlıklarının önemli bir kısmı güncel olmaktan ya da paranın satın alma gücü açısından baktığımızda gerilerde kaldı. Buna ilişkin bir düzenleme getirildi ama buradaki altını çizmek istediğim asıl yanlış şu: Değerli arkadaşlar, bu bir yeniden değerleme değil, bu bir kısmi enflasyon düzeltmesidir. Onun için buradaki "yeniden değerleme değer artış" kavramı da doğru değildir. Burada bir düzeltme farkı vardır. Bu düzeltme nedir? Bu düzeltme, tarihi, maliyet değeriyle aktife girmiş olan maddi duran varlığın genel fiyat düzeyi endekslerine göre yeniden yani düzeltmenin yapıldığı tarih itibarıyla düzeltilmiş hâlidir. Dolayısıyla, bu aslında bir değer vesaire değil. Burada konuşmaları dinledim, bazı konuşmacılar hep şunu ifade ettiler: "İşte, günün şartlarına getirmiyor." şeklinde falan. Zaten böyle bir amaç, hedef de yok. Yanlış şu: Bakın, Türkiye Muhasebe Standartları 16. Bu 16'da yeniden değerleme şöyle tanımlanıyor: "Maddi duran varlığın gerçek değerine getirilmesidir." Gerçek değer nedir? Özel fiyat hareketlerine göre bulunandır, buradaki genel fiyat hareketleri; tamamen birbirinden ayrı konuları konuşuyoruz. Dolayısıyla, muhasebe standartlarda, finansal standartlarında yeniden değerlemenin anlamı ayrı, buraya getirdiğimiz yeniden değerleme ayrı. Oysa, 5024'te biz enflasyon muhasebesi uygulamasını getirdiğimizde, mükerrer 298'deki o düzenlemeyle birlikte, "enflasyon düzeltmesi" demiştik ve ondan sonra da şunu yaptık: Bunu bir değer artışı olarak görünce bunun üzerinden vergi almaya kalktık. Nedir üzerinden almaya kalktığımız vergi? Daha önceki yaptığımız düzenlemede yüzde 5'ti, kimse gelmedi, şimdi yüzde 2. Oysa bu bir enflasyon düzeltmesidir, burada gerçek bir değer artışı yoktur. Bunu şunun için söylüyorum: Sonuçta bir arz talep... Ve mükellef bu işi alır ve ona göre düzeltmeyi yapar yapmaz ayrı bir konu ama eğer bir vergi reformu yapmayı düşünüyorsak, vergide düzenleme yapıyorsak ki bundan sonraki düzenleme ve değişikliklerde de Allah rızası için şu dil konusuna da bir dikkat etmeye çalışalım, kavramları hiç olmazsa uyumlaştırmaya çalışalım, aksi takdirde, birçok karmaşanın, birçok sıkıntının sebebi hâline geliyorlar, anlaşmazlığın sebebi hâline geliyorlar.
Değerli arkadaşlar, aynı şey... Örneğin, Yenileme Fonu'yla ilgili bir düzenleme, bir düzeltme var ama -öteden beri- uygulaması hiçbir zaman finansal raporlama standartlarına uymadı yani biz diyoruz ki: Bunun yenisi alınacaksa, yenilenecekse maddi duran varlığın satışında ortaya çıkan kârı Yenileme Fonu olarak pasifte bir hesapta beklet ve daha sonra satın aldığın varlığın amortisman gideriyle bunu mahsup et. Bu, tamamen bir vergi mantığı, vergici yaklaşımıdır, dolayısıyla finansal raporları hiç dikkate almayan bir yaklaşımdır. Yani daha önce ortaya çıkan kârı kâr yazdırmıyor ama sonradan ortaya çıkan gideri de gider yazdırmıyor. E peki, finansal tablolar nasıl gerçeği gösterecek, o finansal tablolardan bilgi edinecek taraflar, kişiler, paydaşlar buradan doğru bilgiyi nasıl sağlayacak? Vergi diyor ki: "Benim elimde güç var, benim dediğim gibi yap." Oysa bilgi amaçlı olarak düzenlenen bir finansal raporlamada, bir kayıt sisteminde vergi de bilgisini alacak, devlet de idare de gerekli bilgiyi alacak, diğer bilgi ihtiyacı olanlar da o bilgileri alacak. Onun için benim burada özellikle üzerinde durmak istediğim konu buydu; finansal raporlama standartları boyutuyla... İbrahim Bey, bir dahaki gelecek değişiklikte dikkat etmek lazım. Gelecek standartlardaki değerleme hükümleri, kavramlar, bunlarla ilgili hususların vergi mevzuatıyla uyumlaştırılmasının önemli olduğunu düşünüyorum, olması gerektiğini düşünüyorum. İnşallah bundan sonraki şeylerde daha dikkatli olacağız diye bekliyoruz.
Buradaki düzenlemelerde bir de özellikle tarımsal desteklerdeki bu stopajların kaldırılması, kesintilerin kaldırılması, geçmişe dönük de bunların çiftçiye tekrar ödenecek olması gerçekten çok anlamlı olmuştur. Özellikle bu kuraklık döneminde çiftçinin üretimle ilgili ciddi sıkıntıları vardı ve bunların düzeltilmiş olması yerinde olmuştur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEVLÜT KARAKAYA (Devamla) - Emeği geçen herkese teşekkür ediyoruz ve yüce heyetinizi tekrar saygıyla selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)