GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Türkiye İhracatçılar Meclisi ile İhracatçı Birliklerinin Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:5
Birleşim:14
Tarih:03.11.2021

HDP GRUBU ADINA NECDET İPEKYÜZ (Batman) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Evet, ihracatçı birlikleriyle ilgili görüşüyoruz, ihracattan söz ediyoruz. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde "ihracat" kavramına baktığımızda, dönem dönem ihracatla ilgili hep aklımıza gelen çeşitli anlatımlar söz konusudur ve ihracata önem verildiğinde dönem dönem de farklı söylemler ortaya çıkmaktadır. Bir dönem ihracattan söz edilirken hayalî ihracatçılar vardı ve ülkede yine bolluktan, bereketten söz ediliyordu ama nereden nereye geldik. Ama bazı gerçeklerle yüzleşmemiz lazım. Denenmiş, başka yerlerin denediği tecrübeleri, başka yerlerin ekonomideki büyüme için hedefledikleri birçok şey yaşama geçmemiş ve bir krizde bununla yeni bir şey keşfetmişçesine yola çıkmak bir başarı getirmeyecektir.

"İhracat" dediğinizde, aslında ülkenin her tarafında, bir şekilde ekonominin kalkınması lazım, ekonominin düzelmesi lazım ama siz ham maddeyi geri plana itip, dışa bağımlı bir politika geliştirip dövizi yükseltirseniz günübirlik yaşamda ülkenin birçok yerinde problemlerle karşı karşıya kalacaksınız ve bu strateji sizi başarıya götürmeyecek. Ne deniliyor? Şimdi Plan ve Bütçe Komisyonundan geliyorum, sabahleyin de orada Bakan sunum yaptı. Açıkladığı kavram şuydu: "Bu yıl 21 ülke arasında Türkiye en çok büyüyen ülke oldu." Gerçekten, buradaki grafiğe baktığımızda İngiltere'den sonra, Birleşik Krallık'tan sonra en çok büyüyen ülke. En sondaki hangi ülke arkadaşlar? Norveç. Ya, acaba Türkiye büyüyor da Norveç'ten farkımız ne? Dünyada refah düzeyi, demokrasi düzeyi, insan hakları düzeyi, gençlerin mutlu olduğu, en çok takdir edilen ülke Norveç. Şimdi, buna bakıp biz hangisini tercih edeceğiz? Bu grafik böyle.

Bir başka grafik göstereyim, yine çubuk grafik. Bu ne? Birbirine çok benziyor değil mi? Buradaki Sefalet Endeksi. Sefalet Endeksi ne? Enflasyon, işsizlik ve bankaların faizle ilgili yaptığı oranlarla ilgili işlem. Türkiye yine aynı yerde, Türkiye yine ilk sıralarda. O zaman, siz ihracatla büyümeyi hedeflerken hâlâ Batman'da, Siirt'te, Şırnak'ta insanlar yoksulsa, işsizse ve giderek işsizlik artıyorsa bunun sorumlusu sizsiniz. Siz tümüyle bir ülkede kalkınmayı gerçekleştiremiyorsanız, düzenleyemiyorsanız yine bunun sorumlusu sizsiniz. Sadece bu bölgede mi? Bakın, Tüketici Hakları Derneği var Türkiye'de "16 milyon kişi açlık sınırında." diyor. "Açlık sınırı" dediğimiz nedir arkadaşlar? Temel besin ihtiyaçlarını alabilmedir bunun içinde kira yok, eğitim yok ve diğer giderler yok.

Peki, yoksulluk sınırı? O da onu kapsıyor. Yoksulluk sınırına baktığımızda 50 milyon kişiden söz ediliyor. Toplam sayıya baktığımızda 66 milyon kişi yoksulluk sınırıyla karşı karşıya. Sizin "Büyüyoruz, büyüyoruz" dediğiniz şey birilerini büyütmek. Nasıl ki... Burada müteahhitlerden, çeşitli kurumlardan söz ettiğimizde, onları büyütüyorsunuz. Siz büyümeyi, yaptığınız alanlarla, otoyollarla, New York'ta yaptığınız yüksek binalarla değil, halkın büyümesiyle, en diptekinin büyümesiyle gerçekleştirebilirsiniz. Bu ülkede asgari ücretli sayısı giderek artıyorsa, düşmüyorsa bir problem var.

Hep yardımlardan söz ediyorsunuz; yardımlar, yardımlar. Pandemiyle beraber 2 kat arttı yardımlar, demek ki insanların ihtiyacı var. Daha önce geçinebilen insanlar yardıma muhtaç olmuşsa bu sizin sorumluluğunuzdur, siz doğru dürüst bir gelişmeyi sağlayamıyorsunuz. Ve teşvik ediyorsunuz. "Teşvik, teşvik" dediğiniz; tümüyle, belli kesimleri teşvik ediyorsunuz, büyük çoğunluğu görmüyorsunuz ve eşitsizliği daha da derinleştiriyorsunuz. İhracatla beraber birçok problem de aslında AKP'nin geldiği ekonomik krizle bizi karşı karşıya getiriyor. Gelir eşitsizliği artıyor, enflasyon artıyor, faiz artıyor, döviz kurları yükseliyor.

Az önce Diyarbakır'daki, Batman'daki arkadaşlarla konuştum; son dönemde orada tekstilde gelişme var, doğal gaza da zam yapıldı. Bakan diyor ki: "Bilerek yaptık, hiçbir problem yok." En çok tekstil konusunda... İhracat da yapılıyor. Aynı gün kumaşa, boyaya, ipliğe yüzde 30 zam gelmiş. Siz, o zaman ihracatla neyi değiştireceksiniz, doğal gaz zammıyla neyi değiştireceksiniz? Siz, tümüyle insanların büyük çoğunluğunu açlığa mahkûm ediyorsunuz ama bu gelen paralar, bu gelen ihracattaki artıklar, bizim size söylediğimiz savaşa, sermayeye ve saraya yetmiyor, yurttaşa yansımıyor; yurttaşa yansımadığı sürece hiçbir ilerleme de kaydedemezsiniz. Ama ne oluyor? Yoksulluk artıyor.

Dünyanın birçok yerinde, işte "Biz faizle ilgili Merkez Bankasına müdahale edelim, bu konuları düzeltebiliriz." diye düşündüler, başarılı olamadılar; Türkiye de başarılı olamayacak. Niçin başarılı olamayacak? Asıl ihraç edilmesi gerekene değil, asıl ithal edilmesi gerekene değil, dünya şuna bakıyor: Demokrasinin, eşitliğin, yargı bağımsızlığının olduğu yerde, siz özgürlükleri artırdığınız sürece refahı da artırırsınız; o zaman ekonomik kalkınma da olur. Ekonomik kalkınma sadece ihracatı artırarak, hayalî şeyler gerçekleştirerek, bankalarda bir kısım kendi yandaşlarınıza ortam yaratarak, Türkiye'nin dünya sıralamasına giren müteahhitlerini oluşturarak olmaz. Bunu yaptığınız sürece, o zaman Demirtaş konusunda, Kavala konusunda, İdris Baluken konusunda, yargı konusunda, Kobani davası konusunda siz Avrupa'ya bir şey anlatamazsınız. Değil ki Avrupa, Avrupa merakımız değil, dünya merakımız değil, Türkiye'de yaşayan halklara bu konuda bir şeyler anlatmanız lazım. O yüzden, bu yaptığınız düzenlemelerin çoğu Türkiye'deki ne yoksulluğu ne işsizliği ne de Türkiye'de yaşayan herkesin yaşam kalitesini düzeltmeyecek.

Bakın, biz iş ve aş buluşmaları nedeniyle, sonra da bütçe buluşmaları nedeniyle birçok ile gittik; İzmir'e gittik, Manisa'ya gittik, Ağrı'ya gittik, Mardin'e gittik. İhracattan söz ediyorlar. Tarımı yok ettiniz ya, tarımı yok ettiniz ya! Mardin'in köylüsüne gitseniz... Tarımı yok ettiniz.

Az önce tekrar arkadaşlarla konuştuk "GAP idaresi, GAP idaresi" diyorsunuz enerjinin yüzde 25'i orada üretiliyor, bütün Türkiye de biliyor, DEDAŞ orada zulmedip insanların sulamasını engelliyor ve sulama kanalları yapılmıyor, enerji üretimi yapılıyor. Siz o zaman ne tür ihracattan ne tür kalkınmadan söz edeceksiniz? "Kalkınma" dediğiniz bütün herkese eşit ulaşabilmektir, bunu yapmadığınız zaman gerçek demokratik bir gelişme olmayacağı gibi yapacağınız çözümler de hiçbir zaman bizi geliştirmeyecek. Hayvancılık konusunda, tarım konusunda...

Bir diğeri, ilişkilere, komşuluklara baktığımızda yine yok oluyor. "Tarım" dediğiniz... Kürdistan Bölgesel Yönetimi'yle olan ilişkilerde bile sıkıntılar yaşanmakta. Van'a gittik, Van'da İran kapısından gelen insanlar Van'daki otellerde, alışveriş yapamıyorlar. Niçin? Engelleniyor. Antalya'ya gidebiliyor, oraya gidemiyor. "İhracat ve ithalat" dediğiniz kısımların, tümüyle insanların her tarafına yansıyacağı, her tarafı, refah düzeyini yükseltebilecek bir düzeye getirilmesi lazım.

Erdoğan hep diyor ki: "Ben ekonomiyi çok iyi bilirim, ekonomiyi çok iyi düzeltirim." Cumhurbaşkanlığı sistemiyle beraber ortaya çıkan tablo bu; dolar yerle bir olmuş, alım gücü düşmüş, asgari ücretli artık geçinemez düzeyde, birçok kişi yoksullaşmış.

Bir diğer konu ne? İşsizlik artmış. Bakın, ben oranlar vereyim size. Türkiye İstatistik Kurumunun bu oranlarına çoğumuz güvenmiyoruz, çoğumuz diyoruz ki: "Bunlar zaten tümüyle kamufle ediliyor." Ona bile baktığımızda Batman, Siirt, Mardin, Şırnak Türkiye'deki işsizliğin en fazla olduğu yerler ve genç işsizliğinin olduğu yerler. Siz ihracatı artırmakla -siz kimilerini zengin etmekle- insanların işsizliğine çözüm bulmuyorsanız, insanların yoksulluğuna çözüm bulmuyorsanız ilerleyemezsiniz, büyüyemezsiniz. Cumhurbaşkanlığı sistemiyle beraber bir gelişmenin olmadığı da çıktı.

"İhracat" deniliyor. Bu ihracat hangi kalemlerde yapılıyor; gerçekten Türkiye'nin coğrafyasıyla, yer altı zenginlikleriyle uyumlu mu? En fazla yaptığı ihracat otomotiv sektörü ama Türkiye yirmi yıldır da "Yerli araba üreteceğim." diye konuşuyor, hiçbir şey yok otomotivde de. Aslında, biz burada üretilen şeyi gönderdiğimizde oradaki otomotiv geliyor. Özel tüketim vergisiyle yüzde 100'den fazla para verip araca muhtaç ediyorsunuz. Böyle bir süreçle karşı karşıya kaldığınızda, ham maddeye önem vermediğinizde, bölgeler arası eşitliğe önem vermediğiniz sürece, demokrasiye, özgürlüklere önem vermediğiniz sürece işsizlik artacak ve Türkiye geriye gidecek.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayın sözlerinizi.

NECDET İPEKYÜZ (Devamla) - Peki, ihracat çözüm olacak mı? İhracat çözüm olmayacak. Burada amaç: "Döviz yükselsin de biraz hareketlilik olsun da para gelsin de Türkiye'ye her şey düzelecek." Düzelmeyecek arkadaşlar, giderek hayat daha karamsar bir şekle dönüşecek ve son kurtuluş için yapılan bu çabalar da iktidarın kurtuluşu olmayacaktır.

Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)