GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Türkiye İhracatçılar Meclisi ile İhracatçı Birliklerinin Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:5
Birleşim:14
Tarih:03.11.2021

MHP GRUBU ADINA MEVLÜT KARAKAYA (Ankara) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 284 sıra sayılı Türkiye İhracatçılar Meclisi ile İhracatçı Birliklerinin Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin ikinci bölümü üzerine söz aldım. Aynı zamanda şahsım adına beş dakikayı da bu konuşmayla birlikte değerlendirmeye çalışacağım. Sizleri ve yüce Türk milletini saygıyla selamlıyorum.

Çok değerli Genel Kurul, yapılan değişiklikler çok sayıda kanunu ve konuyu ilgilendiriyor. Bunların bir kısmı, hükûmet sistemi değişikliğine bağlı olarak prosedüre dayalı bazı değişikliklerin yapılması. Değişikliklerin bütününe önem derecesi açısından bakacak olursak burada ağırlıklı olarak dış ticareti ve KOBİ'leri ilgilendiren İhracatı Geliştirme Anonim Şirketinin kurulması ve buna ilişkin mevzuatın yapılması önemli bir konu olarak karşımıza çıkıyor.

Değerli arkadaşlar, tabii, burada dış ticaret önemli bir alan olarak karşımıza geliyor. Bu düzenlemeyi de bu açıdan iki yönden önemsiyoruz. Birincisi, dış ticaretle ilgili olması ve burada da ihracatı hedef almasıdır. İkincisi de özellikle ihracatçı olarak finansmana ulaşımda sıkıntı çeken KOBİ'lerin esas alınmasıdır. İki alan, iki konu da Türkiye açısından, Türk ekonomisi açısından son derece önemli. Dolayısıyla, yapılan bu düzenlemelerin hem KOBİ boyutuyla hem dış ticaret, ihracatın artırılması boyutuyla çok önemli bir konuya temas etmesi bizim açımızdan önemli.

Değerli arkadaşlar, mevcut ekonomik yapı ve düzen içerisinde ülke insanının refahını artırmanın yolu küresel katma değerden daha fazla pay alabilmektir, bunun yolu da dış ticaretten geçiyor. Katma değerli ürünleri üreteceksiniz ve bunu da dünya pazarlarında satacaksınız.

Dış ticaret, bir ülkenin ekonomik büyüme ve kalkınmasının temelini oluşturur. Ülkelerin dış ticaret politikalarını belirlemelerinde elbette çok sayıda faktör etkilidir. Bunlar içerisinde üretim faktörleri, üretim faktörlerindeki güçleri, coğrafi ve fiziksel konumları, şartları, teknolojik düzeyleri ve bunun gibi birçok faktör dış ticaret politikalarının belirlenmesinde etkili olacaktır. Genel olarak ülkelerin birbirleriyle tamamlayıcı nitelikte iki farklı strateji uyguladıklarını görüyoruz. Bunlardan birincisi ithal ikame stratejisi, diğeri ise ihracata dayalı dış politika stratejisi. Bu stratejiler, aynı zamanda ekonomik büyüme amacıyla kullanılacak araçları da belirleyen stratejiler.

Değerli arkadaşlar, ilk strateji tercih edildiğinde, dışarıdan ithalatla alınan mal ve hizmetlerin ülke içinde üretilebilenlerinin ülke içerisinde üretilmesi sağlanarak izlenen bir yoldur.

İkinci strateji ise ithal ikameci strateji çerçevesinde oluşturulan kapasitenin ve bu şekilde üretilen mal ve hizmetlerin dış dünyaya satışıyla alakalı. Aslında, birbiriyle çelişkili ya da birbirini dışlayan stratejiler değil, birbirlerini tamamlayan stratejiler. Genellikle ülkeler, birinci stratejide ithal ikame boyutunu tamamlayamadan ve içeride üretecekleri ürünleri doğru, sağlıklı bir şekilde üretme noktasını, sürecini tamamlamadan bazen döviz krizlerine girebiliyorlar, yabancı parayla borçlarını ödemekte sorunlarla karşılaşabiliyorlar.

Değerli arkadaşlar, özellikle son dönemde, Türkiye'nin ekonomik büyümesinin kaynakları içerisinde ihracatın payının yüksek olduğunu görmek gerçekten son derece sevindirici, sevindirici olduğu kadar da aslında teşvik edici bir durum. İnşallah, Türkiye, döviz kurlarındaki bu son yükselişleri, yine Covid-19'la birlikte tüm dünyada yaşanan mal ve hizmet fiyatlarındaki anormal yükselişleri, bu durumları, küresel pazarlarda, piyasalarda yaşanan bu fiyat artışlarını, buna bağlı olarak kurlardaki artışı ihracat yönlü olarak, ihracata dayalı kalkınma modeli olarak, ihracata dayalı dış ticaret politikası olarak gerçekleştirecektir. Bundan şüphemiz yok, son gelişmeler bunu göstermekte.

Bugün üzerinde konuştuğumuz, tartıştığımız İhracatı Geliştirme Anonim Şirketi ve buna bağlı olarak yapılan düzenlemeler, EXIMBANK'la ilgili, onun dışarıdaki benzer bankalarla rekabetinde güç sağlayacak birtakım muafiyet, istisna ve destekler bu yönde yapılan adımları ve düzenlemeleri gösteriyor.

Ben, özellikle Komisyon sırasında muhalefet şerhlerini de oralardaki konuşmaları da dinlediğimde şunu görüyorum ki muhalefetin aşağı yukarı tamamına yakını da özellikle bu düzenlemeye karşı çıkmamakta. Düzenlemenin bazı uygulamalarıyla ilgili eleştiriler getiriliyor, elbette bu eleştiriler anlayışla karşılanabilir ama yine, baktığım ve detayında bir de uygulamanın içinde olan ihracatçı birlikleriyle yaptığım görüşmelerde, gerçekten böyle bir uygulamadan son derece memnun olduklarını ifade ediyorlar.

Burada, tabii, daha önceden kurulmuş olması gündeme getiriliyor, bunun hiçbir mahzuru ve önemi de yok çünkü bunu engelleyen bir durum yok, istediği gibi şirket kurulabilir. Ama benim üzerinde durduğum, denetim konusu; Sayıştayın denetimine tabi olacağını, KİT Komisyonunun denetimine tabi olacağını görüyoruz ama bunların hepsinden önemlisi, özellikle ihracatçıya olan katkısıdır. İhracatçılar bugün bankalardan kredi almaya gittiklerinde, yüzde 1'den risk durumuna göre yüzde 5'e kadar varan ölçülerde teminat mektubu komisyonu ödeyerek kredi çekebilmekteler veya ipotek göstermek zorunda kalmaktalar. Bunlar da kredi maliyetlerini, faiz maliyetlerini çok daha yukarı çekmekte, hatta birçoğu bunlara ulaşamamakta. Bu açıdan, KOBİ'lere ekonomi üzerindeki, özellikle krizlere karşı dayanıklılık, hatta ekonomi-demokrasi ilişkisi boyutunda baktığımızda, demokrasi açısından da mutlaka desteklenmesi, kollanması gereken bir işletme modeli olarak baktığımızda, bu düzenlemenin ihracatçı KOBİ'lere sağlayacağı katkı ve faydalara da baktığımızda geriye dönüş mutlaka fazla olacaktır. Biz burada vergi üzerinden veya diğer açılardan sağladığımız bazı faydaları elbette eleştirebiliriz, onlar üzerinde de konuşabiliriz ancak şunu bilmemiz gerekir değerli arkadaşlar: Asıl belirleyici olan bir faydanın tüketimi değil ya da bir faydanın tüketilmesi onun yok olduğu anlamına gelmez, eğer bir fayda tüketildiğinde ikinci bir faydaya dönüşüyor ise bu kazançtır. Burada tüketilen faydaları bir kayıp olarak değerlendirmek son derece yanlış, bunun ciddi kazançları olacaktır.

Değerli arkadaşlar, KOBİ'ler açısından baktığımızda, elbette, tabii ki, KOBİ'lerin girdi maliyetleri açısından ciddi sıkıntıları var genel olarak, bunu biliyoruz, burada da gündeme getiriyoruz ancak ihracatçı KOBİ'lerin bu noktada finansmana erişimini hedef alan bir düzenleme olduğu için bu düzenlemeyi getirenlere ben ayrıca teşekkür etmek istiyorum.

Değerli arkadaşlar, sermaye olarak baktığımızda bu şirketin kuruşuyla alakalı herhangi bir kaynak tüketimi, kamu kaynağının tüketilmesi söz konusu değil. Burada Türkiye İhracatçılar Meclisinin yüzde 95, EXIMBANK'ın yüzde 5 bir ortaklığı söz konusu. Kaynak olarak Türkiye İhracatçılar Meclisinin daha önceki dönemlerde gelir-gider farkından oluşan ve yedek akçe olarak belli hesaplarda bloke edilmiş paraların buralara sermaye olarak aktarılacağı belli. Bu vesileyle, atıl bir şekilde duran kaynak ihracatçıların derdine, onların finansmana ulaşımına, erişimine bir merhem olacak ve bu yönüyle de pasif bir şekilde, atıl bir şekilde bekletilen kaynağın da ülkenin katma değer oluşturmasına bir katkı sağlayacağını da ifade etmek istiyorum.

Değerli arkadaşlar, tabii, biz burada birçok konuyu konuşuyoruz; dış ticaret konusunun öneminden, KOBİ'lerin öneminden bahsettik. Dış ticaretteki bir hususu daha belki dile getirmekte fayda var. En önemli unsurlardan biri güvendir yani uluslararası ilişkilerin temeli zaten güvene dayanır; uluslararası ticaret de uluslararası ekonomi de güven üzerinden yürür. Dolayısıyla bu açıdan bakıldığında birçok risk primi vardır. Bu risk primlerini ayrı ayrı değerlendirebiliriz ama bu risk primlerinin hepsi sonuçta bir ülkeye maliyet olarak geri dönecektir, fiyatlama olarak geri dönecektir. Bu anlamda, tabii, Türkiye uzun zamandır terörle mücadele etmektedir, terörle mücadelesinde de çok ciddi ekonomik kayıplara uğramaktadır. Terörle mücadele ederken harcadığınız kaynaklar, işte, geriye dönüşü olmayan, hani tüketilen fayda olup da geriye bir fayda üretmeyen kaynaklardır. Bu anlamda, kırk yıldır -geçen gün grup toplantısında Sayın Genel Başkanımızın da ifade ettiği gibi- terörle mücadeleye harcadığımız kaynakların ve terörle mücadele için harcadığımız kaynakların alternatif fırsat maliyetlerini de bunun içerisine dâhil ettiğimizde 2 trilyon dolar seviyesindedir. Biz, bugüne kadar kaybolan canlarımızın yanında kaybolan ekonomik değerlerimizi belki gündeme getirmedik, bunları dert etmedik, bunları bir tarafta tuttuk ama biz bugünlerde öyle görüyoruz ki bu kürsüden çıkıp özellikle gençlerin işsizliğinden, esnafın, köylünün, tarımın, çiftçinin zora düştüğünden bahsedenler 2 trilyon dolarlık bir kaynağın da boşa gittiğini, canlarımızın yanında mallarımızın da gittiğini ve buna artık dayanacak takatimizin kalmadığını, buna da bir son vermenin gerektiğini buradan söylemeliyiz, buradan anlatmalıyız.

Değerli arkadaşlar, elbette düzenlemeler peyderpey gelecektir, her şeyin bir anda düzelmesinin bir tasarıyla olması mümkün değildir ama bu tarz tasarıda gelen düzenlemelerin son derece faydalı olduğunu ifade etmek istiyorum.

Çeklerle ilgili bir konuyu da söyleyeyim: Çekler bir ödeme aracıdır, bir kredi aracı değildir ama -bu uygulamalarla- vadeli çek konusunun mevzuatımıza girmiş olduğu uygulamamızda vardı. Bundan sonraki uzatmalarda çeki vade aracı, daha doğrusu kredi aracı hâline dönüştürme riskini de dikkate alalım diyorum.

Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)