| Konu: | Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün vefatının 83'üncü yıl dönümüne, memleketi önce sosyal medya üzerinden, şimdi de Türkiye Büyük Millet Meclisi üzerinden bir savaş alanına çevirmek isteyenlerin üslubuna uymayacağına, bu üslubun milletvekillerine ve bazı Adalet ve Kalkınma Partisi sözcülerine de nüfuz etmiş olmasını esefle kınadığına ve Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu'nun yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelere ilişkin açıklaması |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 17 |
| Tarih: | 10.11.2021 |
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum.
Cumhuriyetimizin ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin kurucusu Gazi Mustafa Kemal'i ebediyete irtihalinin 83'üncü yılında şükran, minnet ve rahmetle anıyorum. Bir millete alçalmadan da yükselebileceğini gösteren ve bunu tüm dünyaya ispat eden Gazi Mustafa Kemal'i, silah ve siyaset arkadaşlarını tekraren şükranla, minnetle, rahmetle yâd ediyorum.
Böylesine önemli ve müstesna bir günde Türkiye Büyük Millet Meclisinin üslubuna çekidüzen vereceği umuduyla Türkiye Büyük Millet Meclisine gelmiştim ve hatta birtakım olumsuzluklar yaşanmasın diye de muhataplarım olan kişileri uyarmıştım ama baktım ki değişen bir şey yok. Burada İYİ Parti Grup Başkan Vekili olarak partimi temsilen "Artık yeter." diyorum çünkü memleketi önce sosyal medya üzerinden, şimdi de Türkiye Büyük Millet Meclisi üzerinden bir savaş alanına çevirmek isteyenleri görüyorum; bu üsluba uymayacağım, öncelikle bunun bilinmesini isterim. Bu kısır tartışmaların hangi değerleri aşağıya çektiğinin de özellikle iktidar grubu tarafından doğru bir biçimde anlaşılmasını temenni ediyorum.
Yine üzülerek müşahede ediyorum ki sadece sosyal medyada kullanılan troller değil bu üslubun saygıdeğer milletvekillerine ve bazı Adalet ve Kalkınma Partisi sözcülerine de nüfuz ettiğini gözlemliyorum. Doğrusunu isterseniz, öncelikle, bu hususu esefle kınıyorum. Üç kuruşluk siyasi menfaat temin edilecek ve üç beş oyluk alana hitap edilecek diye Türkiye'nin değerleriyle oynuyorsunuz. Bu konuda ne yaptığınızın farkında olmanız icap ettiği hususunda da sizleri bir yandan bilgilendiriyor öteki yandan da uyarıyorum. Bakın "Bunları basit tartışmalar üzerinden yaratıyorsunuz." dedim.
Biz İYİ Parti olarak size yabancı birtakım ziyaretler yapıyoruz; illeri ziyaret ediyoruz, halkın arasına giriyoruz, esnafın derdini dinliyoruz, çiftçinin derdini dinliyoruz, bu il ziyaretleri gerçekleştirilirken de çeşitli provokasyonların muhatabı olacağımızı zaten söyleyerek o illere gidiyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Açalım mikrofonu.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) - Biz buna defalarca vurgu yaptık. Bingöl'de kötü bir olay yaşandı, keşke yaşanmasaydı. O olaya vesile olan kişinin kimliği ve Sayın Genel Başkanımızla alakalı o zamana kadar yapmış olduğu küfürlü paylaşımları da benden iyi siz biliyorsunuz, bilmeseniz bunu zaten öğrenmeniz de gerekirdi. Böyle bir elim olaya vesile olduğu için Grup Başkan Vekilimiz, mevkidaşımız, sizin de mesai arkadaşınız Sayın Lütfü Türkkan Türk milletinden özür dileyerek görevinden istifa etti.
MEHMET CELAL FENDOĞLU (Malatya) - Türk milletinden dilemedi, Genel Başkanından diledi.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) - Ne yapalım, asalım mı yani?
BAŞKAN - Lütfen, Genel Kurula hitap edelim arkadaşlar.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) - Şimdi size "Grup Başkan Vekilliğinden istifa etti." diyorum. Ne yapalım yani? Bu, onun kararıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Dervişoğlu, devam edelim.
Buyurun.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) - Bakınız, beni asıl rahatsız eden şey şu: Böyle bir olay yaşanmış, milletvekili olarak hepimizin üzülmesi gerekirken "İstifade edebilecek bir siyasi argüman bulduk." diye sevinenler yani böyle bir olaya sevinmiş olanların Türkiye Büyük Millet Meclisinde bulunuyor olmasından da doğrusunu isterseniz alabildiğine üzüntü duyuyor ve rahatsız oluyorum. Yeteri kadar biz üzüldük ama sevinenler neden sevinmiş olabilir?
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) - Biz sevinmedik, biz utandık.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) - Dinleyin, müsaade buyurun; ben siz konuşurken tek kelime etmedim.
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) - Hayır, biz sevinmedik, utandık.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) - Ya, söylüyorum, tek kelime etmedik.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri...
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) - Siyasi bir argüman buldunuz diye sevindiniz.
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) - Utandık.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) - Ben de utandım, şimdi nelerden utandığımı sizlerle paylaşacağım işte. Bunu yapmamak için bu kadar şeyi konuşuyorum ama duramıyorsunuz yerinizde. Şimdi beni dinleyin, utanmanız gereken şeyleri söyleyeceğim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) - Dinliyorum. Biz sevinmedik, utandık, düzeltiyorum.
BAŞKAN - Buyurun.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) - Ben Genel Kurula hitap ediyorum.
Sayın Recep Tayyip Erdoğan Başbakanken 14 Ocak 2000 tarihinde Avustralya SBS Radyosu'na verdiği demeçlerde şehitlerimize "kelle" demişti. Biz bir defa gündeme getirdik mi bunu? Hayır.
AHMET KAYA (Trabzon) - Bundan da utandınız mı?
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) - Bunun üzerine, 20 şehit annesi Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ı mahkemeye vererek -Kartal 2. Sulh Ceza Mahkemesinde- şehit ailelerinin bu sözlerden incindiğine binaen ve incinmiş olmalarına istinaden Sayın Recep Tayyip Erdoğan'la alakalı olarak 3 kuruşluk tazminat davası açmıştır ve Sayın Recep Tayyip Erdoğan 3 kuruş tazminat ödemeye mahkûm edilmiştir, Yargıtay 3. Hukuk Dairesi de bu kararı onamıştır. Şehitlere hakaret ettiği için şehit annelerine 3 kuruş ödemeye mahkûm edilmiş bir Genel Başkanınız var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Açalım mikrofonu.
Toparlayalım Sayın Dervişoğlu.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) - Toparlayacağım ama efendim zamanı kullanmak mecburiyetindeyim yani söyleyeceğim.
Şimdi, 4 Eylül 2006'da Balıkesir'de yaptığı konuşmada "Askerlik yan gelip yatma yeri değil." demiştir. 19 Ağustos 2015 günü Siirt'te döşenen patlayıcıyla şehit edilen 8 askerden biri olan Jandarma Er Recep Beycur'un akrabası, amcası Ömer Bulur hakkında şehit cenazesinde gösterdiği tepki münasebetiyle ve onun sosyal medya hesabında yaptığı paylaşım nedeniyle Erzurum Cumhuriyet Başsavcılığı halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik ve halkı askerlikten soğutma suçundan dava açmıştır. Recep Tayyip Erdoğan'ın şikâyeti üzerine şehit yakınları hakaret suçundan yargılanmaya mahkûm edilmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Açalım mikrofonu.
Toparlayalım.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) - Hakkâri Çukurca'da, temmuz ayında sol bacağını kaybeden İzmirli Bülent Kocaoğlan'ın protez bacağı için sosyal güvenlik kurumlarından ödeme yapılmaması üzerine haciz gelmiş ve protez bacak haczedilmiştir. Komando Er Sinan Dündar 2012'de Hakkâri Derecik'te şehit olmuş, babası Musa Dündar emekli olmasına rağmen kamuda kendisine iş imkânı tanınmış ve daha sonra şehit babasının kendisine haksız kazanç elde ettiği gerekçesiyle 144 bin lira borç çıkarılmış, emekli olmasına rağmen iş hakkına onay veren SGK kendi yaptığı hatayı şehit babasına yükleyerek bu parayı ondan tahsile kalkışmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Evet, son kez açıyoruz.
Sayın Dervişoğlu...
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) - Bunun örneklerini artırabilirim ama bir siyasetçinin söylememesi icap eden bir lafı söylemiş olduğundan ötürü duyduğunuz rahatsızlığa istinaden söylüyorum: Bakın, şehit yakını olması gerekmiyor kişinin, bir siyasetçi hiç kimseye karşı hakaretamiz bir dil kullanmamalı. Daha üzerinden haftalar yeni geçti yani çok eskiye gitmeye gerek yok, Mersin'de bir milletvekiliniz şerefli Türk polisine "Şerefsiz!" dedi. Biz bunu istismar ettik mi? Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine hiç taşıdık mı bunları? Şimdi, bu siyaseten istifade ettiğiniz argümanın, size bumerang olarak geri döneceğini bir kere kabullenin. Şimdi, burada, ben söylüyorum: Burası Türkiye Büyük Millet Meclisi; elinizi vicdanınıza koyun Allah rızası için, burada şehit yakını olmayan bir Allah'ın kulu var mı ya?
ARZU ERDEM (İstanbul) - Var tabii ki...
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) - Şehit yakını olmayan bir Allah'ın kulu var mı? Varsa kendini söylesin. Ben şehit yakınıyım kardeşim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET CELAL FENDOĞLU (Malatya) - Ben de şehit yakınıyım.
AHMET KAYA (Trabzon) - Ben de şehit yakınıyım.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) - Enver Paşa'nın emrinde...
BAŞKAN - Sayın Dervişoğlu...
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) - Bitiriyorum efendim.
BAŞKAN - Lütfen, çok rica ediyorum...
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) - Yoksa o sataşmaları alt alta koyup sataşmadan söz isterim.
BAŞKAN - Mikrofonu açalım ve bitirelim lütfen.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) - Enver Paşa'nın emrinde dövüşmeye giderken yolda şehit olmuş bir ailenin torunuyum ben. Bunun daha da ötesinde, sizin hiçbiriniz yapmamıştır belki ama ben kanlı kefenleri kucaklayıp onu toprağa defneden şehit yakınıyım. Siz şimdi şehit yakınlığı üzerinden siyaset tanzim etmeye çalışıyorsunuz ama asıl şehit yakınlarına hakaret ettiğinizin farkında bile değilsiniz. Sizi aklınızı başınıza almaya ve aklı başa devşirmeye davet ediyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)