GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Sezai Karakoç'un vefatına ilişkin gündem dışı konuşması
Yasama Yılı:5
Birleşim:21
Tarih:18.11.2021

MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Önceki gün şiir semamızın çok köşeli yıldızlarından Sayın Sezai Karakoç, kendi tabiriyle, dünya sürgünü sona ererek, aramızdan ayrıldı. Vefatında kabri başında aklıma, 1983 yılında Necip Fazıl'ın vefatı nedeniyle yazdığı bir yazı geldi. Sezai Karakoç, o yazıda "Göklerin Çektiği Kartal" diye bir tabirde bulundu ve orada diyor ki: "Ey ölüm, sen ne sırlı bir güçle donanmışsın ki yalçın kayalıkların üzerinde oturan kartallar bile avın olur. Onları tuzağa düşürürsün." Esas itibarıyla, Sezai Karakoç, şiir göğümüzün hem önemli bir sütunu hem de eğer bir kartal olarak tarif edilecekse önemli bir kartalıydı. Şöyle ki, kartal, sadece kendi avladığını yer; başkasının elinden, başkasının avladığını yemez. Sezai Karakoç, 396 nüsha olarak otuz iki yıl içerisinde yayımladığı Diriliş Dergisi'ni sadece kendi emeği ve kendi finansman gücüyle sağladı. Hiç kimseden, hiçbir şekilde, hiçbir destek, hiçbir yardım kabul etmedi. Ailesi yoktu, bütün gençliği ve bütün milleti kendi ailesi kabul etti. Yani o manada da yalnızdı kartal gibi ve yuvası da yoktu.

Dün, ben evine gittim ve Fındıkzade'deki o küçücük, mütevazı dairede, onun yıllarca "Feyze mazhar olmaz düşmeyince hâke nebat/Mütevazı olanı Rahmetirahman büyütür." beytinin sırrıyla nasıl yaşadığını orada gözlerimle gördüm.

1933 yılında Diyarbakır'ın Ergani ilçesinde doğdu. Ergani ilçesi, gerek seküler tarihin gerek dinler tarihinin üzerinde mutabık kaldığı, Kur'an-ı Kerim'de ismi geçen "Zülkifı" ve "Elyasa" Peygamberlerin kabirlerinin yanında, yakınında bulunan bir yerleşim yeridir. Orada doğdu ve doğduğu yere, topraklara ait "Yaz" şiirinde şöyle der:

"Kara incir ve nar,

Piran ülkesinde bir bahar,

Suyunun derin sülüklerden,

Örülmüş saçları var."

Burada doğdu.

Sezai Karakoç bir mefkûre adamıydı, diriliş düşüncesini ve bunun sistemini kuran aynı zamanda bir mütefekkirdi. Sezai Karakoç, Türk edebiyatında, Türk şiirinde "İkinci Yeni" diye adlandırılan akımın en önemli köşe taşlarından birisiydi. Sezai Karakoç'la birlikte çok yakın arkadaşı Cemal Süreya, aslında o yolu, "İkinci Yeni" şiir akımının yolunu açtılar. Ve Cemal Süreya'nın şöyle -o kadar yakın ve onun şiirine o kadar değer veriyor ki- dediğini biliyoruz: "Sezai, bana bir mısra borç verir misin?" diyen bir şairdir. Dolayısıyla, bütün şiirleri Sezai Karakoç'un İslam medeniyet tasavvurunun esasen şiirleridir. Bütün hayatı ve bütün şiirleri ki 13 sağanak hâlinde yazmıştır şiirlerini. Şiirlerinin ilki "Gül" sağanağıdır -ilk bölümü, ilk dönem şiirleri 1951-1955 arasında- son sağanak da "Kış" sağanağıdır ve çark bir daha döner ve ondan sonra 13'üncü sağanak da "Diriliş" olur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurunuz Sayın Eker.

MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - Teşekkür ediyorum.

Şimdi, Türk şiirinin önemli örneklerinden, özellikle modern Türk şiirinin, mesela "Balkon" şiiri 1957'de yazılan, modern Türk şiirinin köşe taşı şiirlerinden olarak kabul edilir bütün edebiyat eleştirmenleri ve edebiyat tarihçileri tarafından. Orada ölüm düşüncesini, ölüm tasavvurunu "balkon" kavramıyla, imgesiyle söyler evlerdeki ve şöyle söyler:

"Çocuk düşerse ölür çünkü balkon

Ölümün cesur körfezidir evlerde.

Yüzünde son gülümseme kaybolurken çocukların

Anneler anneler elleri balkonların demirinde.

İçimde ve evlerde balkon

Bir tabut kadar yer tutar.

Çamaşırlarınızı asarsanız hazır kefen

Şezlongunuza uzanıp ölü..."

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayınız efendim.

MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - Teşekkür ederim.

"...Gelecek zamanlarda

Ölüleri balkonlara gömecekler.

İnsan rahat etmeyecek

Öldükten sonra da.

Bana sormayın böyle nereye

Koşa koşa gidiyorum.

Alnından öpmeye gidiyorum

Evleri balkonsuz yapan mimarların."

Bu büyük şair, dünya sürgününde "Sürgün Ülkeden Başkentler Başkentine" şiirinin son bölümündeki söylediği yakarışla önceki gün aramızdan ayrıldı; kendisine rahmet diliyoruz.

Şöyle söylüyor:

"Ülkendeki kuşlardan ne haber vardır?

Mezarlardan bile yükselen bir bahar vardır.

Aşk celladından ne çıkar, madem ki yâr vardır.

Yoktan da vardan da ötede bir var vardır.

Hep suç bende değil, beni yakıp yıkan bir nazar vardır...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayalım Sayın Bakan.

MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - Tamamlıyorum Sayın Başkan.

...O şarkıya özenip söylenecek mısralar vardır.

Sakın 'kader' deme, kaderin üstünde bir kader vardır.

Ne yapsalar boş, göklerden gelen bir karar vardır.

Gün batsa ne olur, geceyi onaran bir mimar vardır.

Yenilgi yenilgi büyüyen bir zafer vardır.

Sırların sırrına ermek için sende anahtar vardır.

Göğsünde sürgününü geri çağıran bir damar vardır.

Senden ümit kesmem, kalbinde 'merhamet' adlı bir çınar vardır.

Sevgili

En sevgili

Ey sevgili..."

Biz de sevgili şairimizi, inşallah, gençliğin, şiir sanatımızın, edebiyatımızın bundan sonraki sürgünlerinde takip edecek, izleyeceğiz çünkü filizleri var, sürgünleri var ve biz ondan umutluyuz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - İnşallah, bu edebiyat çınarı verdiği büyük emekle arkasında bıraktığı sürgünler, filizler ormana dönecek ve hepimizin dünyasına apayrı bir güzellik ve yeşillik bahşedecek.

Çok teşekkür ederim. (AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)