| Konu: | İcra ve İflas Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 22 |
| Tarih: | 23.11.2021 |
MHP GRUBU ADINA SERMET ATAY (Gaziantep) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 285 sıra sayılı İcra ve İflas Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi'nin ikinci bölümü üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Görüşmekte olduğumuz kanun teklifi, Yargı Reformu Stratejisi Belgesi ve İnsan Hakları Eylem Planı çerçevesinde hayata geçirilen reform niteliğindeki düzenlemelerin devamı niteliğindedir ve önemli değişiklikleri ihtiva etmektedir.
Türk Medeni Kanunu 336'ya göre, boşanma durumunda velayet, hâkim tarafından eşlerin birine verilebilir. Bu durumda, çocuğun ikametgâhını belirleyen; bakımı, eğitimi, gelişimi, gözetiminde birinci derecede sorumlu olan, velayet hakkına sahip ebeveyn çocukla sürekli kişisel ilişki içerisindedir. Diğer ebeveyn ise çocukla mahkemenin belirlediği şekillerde -Türk Medeni Kanunu 182'ye göre- kişisel ilişkiler kurabilmektedir.
Velayetin kullanılması kendisine verilmeyen eşin çocukla kişisel ilişkilerinin düzenlenmesinde çocuğun, özellikle sağlık, eğitim ve ahlak bakımından yararları esas tutulur. Türk Medeni Kanunu 324'e göre çocuk ile velayet hakkına sahip olmayan ebeveyn arasındaki kişisel ilişki şekli belirlendikten sonra, kişisel ilişkinin kurulması aşamasında her iki ebeveyn de bir diğerinin çocukla kişisel ilişkisini zedelemekten, çocuğun eğitilmesi ve yetiştirilmesini engellemekten kaçınmakla yükümlüdür. Ancak çocuğun, velayet hakkına sahip olmayan ebeveyniyle kişisel ilişki kurmasında sorunlar yaşanırsa çocukla kişisel ilişki kurmak isteyen ebeveyn eski sistemde icra yoluna başvurabilmekteydi. Ebeveynlerin boşanması durumunda çocuğun her iki ebeveyniyle sağlıklı bir ilişki içerisinde olması, birlikte zaman geçirmesi ve paylaşımda bulunması, aralarındaki karşılıklı sevgi, saygı ve iletişimin niteliğine bağlı olarak kurulan duygusal bağın gelişmesini sağlayacak; bu da çocuğun gelişimini olumlu etkileyecek ve sağlıklı bir birey olarak topluma katılmasını sağlayacaktır. Aksi durumda, boşanmayla yıkıma uğrayan, boşanma sonrasında da çiftler arasındaki çatışmaya maruz kalan çocuğun, gelişimsel alanlarda -özellikle fiziksel, duygusal, zihinsel, kişisel, sosyal ve ahlaki- ve diğer akademik başarısında problemlerin olması dışında, davranış problemleri geliştirmesi beklenen bir durumdur. Ayrıca, parçalanmış aile çocuklarının suça yönelme konusunda daha risk altında oldukları söylenebilir.
Çocuğun ebeveynleriyle sağlıklı ilişki ve iletişimi çocuk için mutlak bir ihtiyaçken, çocuğun kişisel ilişki kurması gereken ebeveynleriyle bu ihtiyacı karşılayamaması ya da kişisel ilişki kurulması sırasında problemlerin yaşanması sık sık karşılaştığımız acı olaylara sebebiyet vermektedir.
İlamlı icralara bakıldığında para, taşınır ya da taşınmaz mal gibi, alacaklının alacağını tahsili işlemleri yapılabilmektedir ancak çocukla kişisel ilişki kurulması ilamlarının icrası alacaklının değil, çocuğun hakkını alabilmesi içindir. Bu nedenle, alacaklının da bir ebeveyn olarak çocuğun hakkını savunmak için kamu gücüne başvurması kaçınılmaz bir yükümlülük olmaktadır.
Ayrıca çocuk, kişisel ilişki kurmayı ve teslimi ebeveynlerinden birinin yönlendirmeleriyle reddediyorsa, bu yönlendirmeleri yapan ebeveyne, çocuğun diğer ebeveyniyle kişisel ilişkisini zedelememe sorumluluğunu hukuki ve ahlaki olarak yerine getirmediği için gerekli yaptırımlar uygulanmalıdır.
Çocukla kişisel ilişki kurmak için kamu gücüne yapılan başvuru sayısının azaltılması, ebeveynler ve çocuk arasında yaşanan problemlerin mümkün olduğunca önlenmesi için aile mahkemeleri tarafından velayet hakkı ve kişisel ilişki şekli belirlenirken çocuğun düşüncesi ve uzman görüşü öğrenilmeli; kişisel ilişki şekli ana, baba ve çocuğa uygun olmalı; ana, baba, çocuk arasındaki kişisel ilişkiyi zedeleyecek olumsuzlukları giderici uygun önlemler alınmalı ve Türkiye tarafından Türk aile hukuku davalarında uygulanacağı kabul edilen Avrupa Çocuk Hakları Sözleşmesi uygulanmalıdır.
Mevcut sistemde, çocuk teslimine ve çocukla kişisel ilişki kurulmasına ilişkin ilam veya tedbir kararları yükümlü tarafından rızayla yerine getirilmediği takdirde İcra ve İflas Kanunu'na göre icra daireleri tarafından zorla yerine getirilmekteydi. Ancak bu yöntem eşler arasında yeni ihtilaflar ortaya çıkarmakta, hak sahibini mali yük altında bıraktığı şeklinde eleştirilere uğramakta ve çocuğun üstün yararına hizmet ekmekte eksik kalmakta, çeşitli tatsız olaylara da sebebiyet vermekteydi. Bu nedenle, 1932 yılından beri uygunlanagelen bu usul bu kanun teklifiyle icra sistemi dışına çıkarılmaktadır. Teklifle birlikte bu işlemler bundan böyle Adalet Bakanlığı bünyesinde faaliyet gösteren adli destek ve mağdur hizmetleri müdürlükleri tarafından, taraflara herhangi bir mali külfet yüklenmeksizin yerine getirilecek olup tüm masraflar devlet bütçesince karşılanacaktır.
Çocuk teslimi ve çocukla kişisel ilişkiler kurulmasına dair işlemler çocuğun üstün yararı gözetilerek psikolog, pedagog, sosyal çalışmacı, çocuk gelişimci ve rehber öğretmen gibi uzmanlar veya öğretmenler marifetiyle yapılacaktır. Uzmanların ortak bir havuza alınmasına müteakip, uzman sayısının artırılmasına ilişkin çalışmalar yürütülmüş, neticesinde uzman sayısı yüksek oranda artırılmıştır. Yapılan planlamalar neticesinde uzman sayıları yakın gelecekte daha da artırılacaktır.
Çocukla kişisel ilişki kurulması işlemlerinde uygulanan zor kullanma usulü zaman zaman istenmeyen görüntülerin ortaya çıkmasına neden olmakta, yazılı ve görsel basın ve sosyal medya platformlarına yansımakta ve kamuoyunda tartışmalara neden olarak çocuğun örselenmesine, psikolojisinin bozulmasına neden olabilmektedir. Bu nedenle, çocukla kişisel ilişki kurulması işlemlerinde uygulanan zor kullanma usulünden bu kanun teklifiyle vazgeçilmektedir. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 182'nci maddesinde yapılan değişiklikle, öngörülen ihtar, hâkim tarafından bir kişisel ilişki tesis edildiğinde mutlaka kararda yer alması gerekmektedir. Bu ihtar, velayet kendisine bırakılan anne veya babaya, kişisel ilişki düzenlemesinin gereklerini yerine getirmezse ve de çocuğun üstün yararı çocuğun velayetinin değiştirilmesini gerektiriyorsa, yargılama neticesinde velayetin değiştirilmesi ihtimalinin bulunduğunun, 4721 sayılı Kanun'un 324'üncü maddesindeki uygulamanın hatırlatılmasıdır. Yükümlünün teslimin emrine aykırı ilk hareketinde ise danışmanlık tedbiri uygulanacak, sürecin işleyişi ve diğer konularda yükümlü bilgilendirilecektir.
Çocukla kişisel ilişki kurulması işlemlerinde zor kullanma usulü kaldırılacağından bazı koruyucu tedbirlere başvurmak gerekliliktir. Yapılacak olan ihtar, velayetin değiştirileceğinin değil, değiştirilebileceğinin ihtarı. Çocuğun menfaatine aykırı olup olmadığı hususu ise yapılacak incelemeler ve konulacak delillere göre mahkemeler tarafından takdir edilecektir. Çocuğun menfaatinin gözetilmeden, sadece bir ihtara dayalı olarak velayetin değiştirilmesi gibi bir durum söz konusu değildir.
Adli Destek ve Mağdur Hizmetleri Müdürlüğü görevlileri tarafından, bulundukları yerlerde çocukların teslimi için uygun mekânlar belirlenecektir. Bunlar için genellikle kreş, anaokulu, bakımevi, kültür ve gençlik merkezi gibi... Kişilerin en yakın teslim mekânına çocuğu götürebilmesine olanak tanınacak, çocuğun örselenmeden, rahat bir ortamda teslim edileceği yerler sağlanmış olacaktır.
Mazeret bildirilmediği müddetçe çocuk teslimi eve gitmek suretiyle gerçekleştirilmeyecektir. Müdürlüklerle birlikte kamu kurumlarının ve belediyelerin iş birliği ve desteği bu noktada önemli olacağından, düzenlemeyle, kanun seviyesinde, teslim mekânlarının belirlenmesi, oluşturulması, tefrişi ve güvenliğinin sağlanması gibi konularda kamu kurum ve kuruluşları ile belediyelere yükümlülük yüklenmektedir.
İlgili kanun teklifinin devletimize, milletimize hayırlı olmasını diler; yüce Meclisi saygıyla selamlarım. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)