| Konu: | İcra ve İflas Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 23 |
| Tarih: | 24.11.2021 |
AHMET KAMİL EROZAN (Bursa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu 37'nci maddenin özü konusunda bir mütalaaya girmeyeceğim ama evvelce de yaptığım gibi okuduğum yerden devam edeceğim.
Bir defa, öncelikle bu toplantılarda zaman zaman benim "Sirte'de tutuklu bulunan vatandaşlarımızın hâli ne olacak?" diye sorduğumu mutlaka hatırlayanlar vardır. Çok şükür, bu vatandaşlarımız geçen hafta kurtuldular veya kurtarıldılar diyeyim. Ama şunu da belirtmek gerekiyor ki demek ki baskı altında kaldığınız zaman gereğini yapıyorsunuz. Şimdi, bu "Baskı altında kaldığınız zaman gereğini yapıyorsunuz." dediğimiz zaman büyük beklentimiz aynı şeyi 3600 ek göstergede de yapmanız.
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) - Yapacağız, biz zaten söz verdik, yapacağız, sorun yok.
AHMET KAMİL EROZAN (Devamla) - Yapacaksınız, buna ne şüphe! EYT'de de yapacaksınız. Sonunda asgari ücretten vergi almaktan da vazgeçeceksiniz. Bunların hepsi yolda. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
Ben yine Libya'ya döneyim. Libya'ya döndüğüm zaman şunu hatırlatmam lazım: Biliyorsunuz, 12 Kasım tarihinde Paris'te bir Libya zirvesi yapıldı. Bu zirveye önemli ülkeler önemli düzeyde katıldılar. Amerika Birleşik Devletleri, Başkan Yardımcısı düzeyinde katıldı; pek çok ülke Başkan veya Başbakan düzeyinde katıldı; Türkiye Cumhuriyeti, Dışişleri Bakan Yardımcısı düzeyinde katıldı; o düzeyde katılan tek ülke olduk. Bu gibi uluslararası toplantılarda bir ülkenin ağırlığı liderinin boyu veya kilosuyla ölçülmüyor, toplantıya katılan kişinin sıfatıyla ölçülüyor.
Şimdi, siz o toplantıya sadece Bakan Yardımcısı düzeyinde katılırsanız sizin toplantıdaki ağırlığınız da ancak o kadar olur. Buradan başka bir yere gelmek istiyorum: Bu toplantı, biliyorsunuz, bir seri toplantıdır. Bundan evvelki toplantı da Berlin'de yapıldı ve Berlin'de yapılan toplantıda şöyle bir cümle yer alıyordu: "Libya'da bulunan yabancı güçlerin çekilmesi..." Kimdir o yabancı güçler diye saysanız iki üç tane çıkar, bir tanesi Türk Silahlı Kuvvetleridir. O açıklamaya, Berlin'deki açıklamaya Türk tarafı bir şerh koydu yani "Benim bu maddeyle ilgili bir ünlem işareti veya soru işaretim var." dedi. Aynı cümle bu toplantıda da vardı, hiçbir şey demediniz, hiçbir şey demediniz. Neden vazgeçtiğinizi bize bir izah etmeniz lazım.
Ben bunları, tabii, Sayın Çavuşoğlu buraya, Genel Kurula geldiğinde soracağım ama siz kendisinin kulağına şimdiden lütfen fıslayın.
10 bin kişi var orada bizim derhâl çıkarmamız gereken; Türk Silahlı Kuvvetlerinden bahsetmiyorum, bir de Suriye'den gelenler var. Dolayısıyla bunun yarattığı bir sıkıntı var.
Bunun ötesinde, biliyorsunuz, 24 Aralık tarihinde seçimler yapılacak Libya'da ve bana sorarsanız yeterinden fazla aday var. Bu yeterinden fazla aday olması etrafı biraz daha bulanık hâle getirdi. Bu seçimden kimin çıkacağı meçhul. Piyango bizim açımızdan, bana sorarsanız, 2 tane, yaklaşımlarından dolayı tavşan mı çıkacak, ne çıkacak bilmiyoruz o şapkadan. Ama şöyle bir durum var: Kim gelecekse iktidara veya Parlamento nasıl bir oluşum içinde olacaksa ilk yapacakları işlerden biri -ben buraya yazıyorum, buraya çok yazdım aslında, bu tahtaya- bizim deniz yetki alanı anlaşmamızı tartışma konusu yapacaklardır. Ben bunu Sayın Çavuşoğlu'na sordum Komisyonda ve hatta şunu da ilave ettim: "Niye bu deniz yetki alanı anlaşmasını yaptıktan sonra bir de münhasır bölge ilan etmediniz?" diye sordum. Ne dedi biliyor musunuz? Komik bir cevap verdi: "Deniz yetki alanı tamam ama münhasır ekonomik bölge balıklarla ilgili." dedi. Konuyu balıklara indirgedi ama şunu hatırlatmak lazım Çavuşoğlu'na: Karadeniz'de millet birbirini yiyor denizler ve balıklar üzerinden. Siz iktidar olarak o anlaşmanın, deniz yetki alanı anlaşmasının arkasını getiremediniz; getiremediğiniz gibi Mısır ile Yunanistan geldi, onun üzerine başka bir anlaşma yaptı. Siz istediğiniz kadar "Ben bunu Birleşmiş Milletlerde kayda geçirdim." deyin, bunun hiç kimseye faydası yoktur.
Bir ayıbımız oldu bizim bu arada. İçişleri Bakanımız, biliyorsunuz, o da ekonomist, nitekim ekonomiyi uçurmak konusunda iddialı beyanları olmuştu ama geçen hafta biraz burnumuz sürtüldü bizim başka bir konuda. Biliyorsunuz, Belarus üzerinden bir insan kaçakçılığı meselesi var ve bu insan kaçakçılığının bir çıkış noktası da Türkiye. Ve öyle bir noktaya geldi ki; Türk Hava Yolları, Belarus'a yaptığı uçuşlara bazı ülke yolcularını almamak gibi bir mecburiyetle karşı karşıya kaldı yani bu insan kaçakçılığının çıkış noktası olduğunu kabullendi. Bunu da bir ayıp hanesine yazıyorum.
Vaktim çok sınırlı olduğu için şunu söyleyeyim: Kerkük'ü unuttunuz. Kerkük'ü unuttunuz, önümüzdeki dönemde peşmergenin gelip Kerkük'e çöktüğünü görürsek başınıza taş yağar gökten.
Hepinizi saygıyla selamlarım. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)