GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2022 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2020 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin İlk Görüşmesi münasebetiyle
Yasama Yılı:5
Birleşim:28
Tarih:06.12.2021

İYİ PARTİ GRUBU ADINA DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri, siyasi partilerimizin muhterem Genel Başkanları ve televizyonları başında bizleri izleyen sevgili vatandaşlarımız; hepinizi en derin saygılarımla selamlıyorum.

2022 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ve 2020 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi'ne ilişkin İYİ Partimizin görüşlerini açıklamak üzere huzurunuzdayım.

Konuşmamın başında millî iradenin tecilligâhı Türkiye Büyük Millet Meclisinin kurucu iradesini, Gazi Mustafa Kemal Atatürk başta olmak üzere bütün kıymetli şahsiyetleri rahmet, şükran ve minnetle yâd ediyor, aziz hatıraları önünde tazimle eğiliyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

Türkiye Büyük Millet Meclisi demokratik sistemin kalbidir, Türkiye Büyük Millet Meclisi kişi hak ve hürriyetlerinin teminatıdır. Bu sebeple, Türkiye Büyük Millet Meclisi, Türk milletinin üstün iradesini temsil ettiğinin bilinciyle öncelikle kendi varlığına ve kendi haklarına sahip çıkarak hareket etmek durumundadır. Egemenlik yalnız ve ancak Türk milletine aittir. Dolayısıyla, Türk milletine ait olan egemenlik hiçbir şart altında hiçbir kişiye, kuruma, zümreye ya da sınıfa asla terk edilemez. İstiklal mücadelesini vermiş ve Türkiye Cumhuriyeti devletini kurmuş olan bu Gazi Meclis ekonomik çöküşün, bürokratik yozlaşmanın, siyasi kamplaşmanın sebebi olan Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine ve tek adam rejimine de asla teslim olmayacaktır. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

Demokrasi tarihimize aşina olanlar bilirler, 1924 Anayasası'nın Türkiye Büyük Millet Meclisinde görüşüldüğü günlerdi, taslak metnin 25'inci maddesinde "Reisicumhur gerekçesini Meclise ve millete bildirmek şartıyla seçimlerin yenilenmesine karar verebilir ve Meclisin feshine karar verebilir." ifadesi yer alıyordu. Yani Reisicumhura Meclisin mevcut varlığını sona erdirme ve memleketi seçime götürme yetkisi verilmek istenmişti. O dönem genç bir milletvekili olan Mahmut Esat Bozkurt, bu yüce Meclisin kürsüsüne çıktı ve şöyle itiraz etti: "Dünyanın hangi köşesinde hangi devlet teşkilatı hâkimiyetin kayıtsız şartsız milletin olduğu anlayışının tecellisine rağmen Meclisi feshedebilir?" Ardından da merhum Şükrü Saracoğlu yine bu kürsüye çıkarak dedi ki: "'Hâkimiyet kayıtsız şartsız milletindir.' diyorsak böyle bir kuvveti Cumhurbaşkanı dahi feshedemez." Bu büyük Meclis o gün Cumhurbaşkanına Meclisi feshetme yetkisinin verilmesini reddetti. Gazi Meclis, Türk milletinin bağımsızlık savaşının Başkomutanı, Türkiye Cumhuriyeti devletinin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'e dahi kendi varlığını sona erdirecek bir yetkiyi vermemiştir.

Devletimizin kurucusu Atatürk, 1924 Anayasası'nda Cumhurbaşkanına fesih yetkisine karşı çıkan Mahmut Esat Bozkurt ve Şükrü Saracoğlu'nu Bakan yapmıştır. Bugün itiraz edenleri istifa müessesesinin şerefinden bile mahrum bırakan, "Af istedi, affedildi." diyerek tarihe kayıtlayan anlayışa bakarak o günkü bakış açısının kıymetini bir kere daha anlıyoruz ve o Meclisi tekrar saygıyla selamlıyoruz. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar) Çünkü cumhuriyet ve demokrasi, tartışmayı, uzlaşmayı, istişareyi, itiraz etmeyi ve en nihayetinde Türk milleti için daima en güzel olanı, en doğru olanı, en iyi olanı bulmayı hedeflemiştir. Ancak bugün geldiğimiz noktada cumhuriyeti ve demokrasiyi içselleştirememiş, araçsallaştırmış bir zihnin ürünü olan Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarında Türkiye Cumhuriyeti devleti, tüm yetkilerin tek adamda toplandığı, ne olduğu hâlâ anlaşılamayan Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi tarafından yönetilmektedir. Türkiye'yi siyasi ve ekonomik çöküşe sürükleyen bu tek adam rejiminde Türkiye Büyük Millet Meclisinin yetkileri kısıtlanmış, denge ve denetleme mekanizmaları yok edilmiş, denetimsiz bir yürütme, keyfî bir yönetim anlayışı ortaya çıkmıştır.

Partili Cumhurbaşkanı, kararnameler yoluyla Meclisin yasama yetkisini de fiilen gasbetmiştir. Yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı fiilen sona ermiş, hukuk siyasetin tasallutu altında ezilmiş, korkusuz yargı hasreti günden güne kendini hissettirmeye başlamıştır. Partili Cumhurbaşkanı, devletin ve milletin temsilcisi olmaktan çıkmış, bir siyasi görüşün temsilcisi ve siyasi kamplaşmanın bizatihi sebebi hâline gelmiştir. Devletimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk'e dahi verilmeyen fesih yetkisi cumhuriyetimizin özünü ve ruhunu idrak edemeyen bir iktidar tarafından ele geçirilmiş, 600 milletvekilinin görev ve sorumluluk süresi bir kişinin iki dudağının arasından çıkacak söze terk edilmiştir. Türkiye Büyük Millet Meclisinin bütçe hakkı ve yetkisi fiilen elinden alınmıştır. Bu Meclisin yetkilerine göz dikenler ve şahsını devletin varlık sebebi olarak görenler dönüp bir geçmişe bakmalıdırlar. Türkiye Cumhuriyeti'nin demokratikleşme tarihi bu Gazi Meclisin yetkilerini savunma ve genişletme tarihidir. Türkiye Cumhuriyeti devletinin şahıs devleti olduğunu zannedenler, devlet malını kendi malı gibi görenler ve yiyenler, bu haramzade düzenin sahipleri ve taşeronları, özellikle de "Ben gidersem devlet yıkılır." diyen o sakat zihniyet, bizi iyi dinleyin, İYİ Parti olarak şunu söylüyoruz, kulak verin sözlerimize: Siz ilk genel seçimde bu iktidardan gideceksiniz. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar) Adınız ve geriye bıraktığınız kötü hatıralarınız dahi unutulacak, hatırlanmayacaksınız ve Türk milleti ve Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır. (İYİ Parti sıralarından alkışlar) Çünkü bu memleket "Ben gidersem devlet yıkılır." diyenlerin değil "Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır fakat Türkiye Cumhuriyeti sonsuza kadar yaşayacaktır." diyenlerin memleketidir. (İYİ Parti sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar; CHP sıralarından alkışlar)

Değerli milletvekilleri, bütçe yapma yetkisi elinden alınmış bir Mecliste, seçilmişlerin değil, atanmış bürokratların sunduğu bir bütçeyi tartışıyoruz. Hatta buna "tartışma" demek dahi ne kadar doğru bilemiyorum. Saraydan buraya bir metin geldi, yanında sayfalarca doküman. İçinde vatandaşın yoksulluğuna çare yok, EYT'linin sorununa çözüm yok, 3600 sözünüzü yerine getirecek kaynak yok, gençler yok, çocuklar yok, kadınlar yok. Önümüze gelen bu bütçede geleceğe dair bir umut yok, insanımıza vadedilen bir mutluluk da yok. Bu bütçenin sahibi de burada yok. Nerede bu Cumhurbaşkanı? (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar) Kendi bütçesini savunmaya gelmiyor, kendi bütçesini sunmaya gelmiyor; biz de diyoruz ki: "Sayın Cumhurbaşkanının herhâlde çok işi var." Sayın Cumhurbaşkanı Türkiye Büyük Millet Meclisinin itibarını nazarıitibara almalı ve öyle davranmaya kendini mecbur hissetmelidir. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar) Türkiye Büyük Millet Meclisine 4 bütçeden beri ne bütçeyi sunma ne de bütçeyi savunma zahmetine katlanamayan bir Cumhurbaşkanının elbette ki bu yüce kuruma olan saygısı da tartışma konusu olacaktır. O sebeple, bu bütçeye, öncelikle Sayın Cumhurbaşkanının lütfedip sunmaması ve savunmaya da gelmeyeceğinin anlaşılması münasebetiyle neresinden bakarsanız bakınız en başından itibaren öksüz ve yetim bir bütçe olarak bakıyoruz. Bu bütçe yokluk bütçesidir ve bu bütçenin sonucu da doğal sonucu da pek tabiidir ki yolsuzluktur. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

İYİ Parti olarak iktidar grubuna defalarca fırsat verdik, unuttuğunuz, arasına karışmaktan korktuğunuz halkın sorunlarına önergeler vermek suretiyle işaret ettik, Komisyon gündemine taşıdık, Komisyon görüşmelerinde tam 19 tane önerge verdik. Bir taneniz bile söz alıp bu önergelerin üzerinde konuşmadınız, bir taneniz bile tartışmadınız, bir taneniz bile önerilerimizi istişare etme zahmetine katlanmadınız. Aslında size hak vermiyor da değilim; konuşmak, tartışmak, uzlaşmak, özgür iradeye sahip olan bir topluluk içinde anlam kazanır. Her biriniz önergeleri reddetmek için el kaldırmaya hazır beklediniz; 84 milyonun bilinen, görünen sorunlarına yönelik önerilerimize "hayır" dediniz. İçinizden bir kişi bile çıkıp bu önergeleri neden reddettiğinizi açıklamadı. Bakanların dahi Cumhurbaşkanı izin vermeden konuşamadığı, onurlu bir istifa hakkına dahi sahip olmadığı, yalnızca af dileyebildiği bu ucube sistemde belki de size çok fazla yükleniyoruz, fazla şey istiyoruz. Sizlere "hürriyet" ve "şahsiyet" kavramlarının faziletini hatırlatıyor, lafın daha fazlasını feraset ve tahayyül kabiliyetinize bırakıyorum. (İYİ Parti sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) - Sayın Başkan, bunlar çok ağır ifadeler. Sayın Başkan, bu ifadeler çok ağır ifadeler.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Sen kendine bak!

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (Devamla) - Sayın Başkan...

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Bunları bize söyleyemezsiniz ya!

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) - Burada gördüğünüz her bir milletvekili haysiyetli ve şereflidir.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (Devamla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri...

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) - Lütfen hatibi temiz bir dil kullanmaya davet edin.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Doğru söylüyor Mahir Bey ya!

Sayın Başkan, böyle olur mu ya!

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (Devamla) - Şahsiyet...

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) - Bu ifadeleri aynıyla iade ediyoruz.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Aynen iade ediyoruz... Aynen iade ediyoruz...

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (Devamla) - Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Arkadaşlar, lütfen...

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) - Her birimizin iradesi, haysiyeti ve onuru alidir. Rica ediyorum...

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Konuşuyorsun... Ne gülüyorsun orada, ne gülüyorsun!

BAŞKAN - Sakin olalım, lütfen...

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (Devamla) - Şimdi...

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Bunu bize söyleyemezsin sen.

BAŞKAN - Devam edelim.

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) - Lütfen temiz bir kullanmaya davet edin.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (Devamla) - Ben oldukça temiz bir dil kullandım.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Hayır, ne temizi ya!

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) - İnsanların onurları ve haysiyetleriyle ilgili konuşamazsınız.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Sen bizim haysiyetimize laf söyleyemezsin!

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (Devamla) - Ferasetinize ve tahayyül kabiliyetinize bıraktım.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Sen bizim haysiyetimize laf söyleyemezsin! Söylemeye de hakkın yok!

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) - Meseleyi kişiselleştirmeyin.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (Devamla) - Şahsiyetinize ve şerefinize laf etmem.

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) - Bütçeyle ilgili konuşun, bütçeyle ilgili konuşun.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Nasıl etmezsin ya, söylediklerine baksana!

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (Devamla) - Türkiye Büyük Millet Meclisinin şerefini ayağa düşüren ben değilim! (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) - Kimse burada şerefi ayağa düşürmedi. Bu yüce Meclisin mehabetini koruyan biziz.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Ne alakası var? Konuşuyorsun ya! Kendi Genel Başkanına söylesene!

BAŞKAN - Arkadaşlar...

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Sen kendi Genel Başkanına söylesene!

BAŞKAN - Sayın Bak...

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (Devamla) - Susarsa devam edeceğim.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Olur mu öyle şey ya!

Sayın Başkan, kimse bizim şahsiyetimize laf söyleyemez.

İSMAİL TATLIOĞLU (Bursa) - Sayın Başkan, bütçenin bir sahibi var.

BAŞKAN - Sayın Tatlıoğlu, arkadaşınız kürsüde, Lütfen...

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) - Sayın Başkan, bütçenin sahibi var, doğru.

BAŞKAN - Sayın Ünal, lütfen...

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Temiz dil kullan ya! Böyle şey olur mu?

BAŞKAN - Sayın Bak, lütfen...

İSMAİL TATLIOĞLU (Bursa) - Bütçenin sahibi var orada.

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) - Bütçenin sahibi var ama bizimle ilgili konuşuyor, bizim onurumuzla ilgili...

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Ayıptır ya! Ayıp!

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (Devamla) - Otur oturduğun yere! Ayıp ya! Ayıp ya!

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Olmaz Başkan ya!

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (Devamla) - Yani ne yapalım?

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Söyleyemezsin ki!

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) - Osman Bey... Osman Bey...

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (Devamla) - Efendim, bakın...

YASİN ÖZTÜRK (Denizli) - Dinlemeye bile tahammülünüz yok!

BAŞKAN - Arkadaşlar...

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (Devamla) - Benim...

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) - Bizim onurumuzla, haysiyetimizle ilgili konuşuyor hatip, bütçeyle ilgili konuşmuyor.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (Devamla) - Ben onur ve haysiyetten hiç bahsetmedim.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Saçmalıyorsun ya!

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) - İrademizle, onurumuzla, haysiyetimizle ilgili konuşamazsınız.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (Devamla) - Neden bu kadar alınganlık gösteriyorsunuz doğrusu isterseniz anlayabilmiş değilim.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Saçmalıyorsun ya!

ZAFER IŞIK (Bursa) - Hem "Söylemedim." diyorsun hem alttan almaya...

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (Devamla) - Neyse... Olabilir...

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Ya, konuşuyorsun ya! Biz de halkın yanına gidiyoruz, sadece sen mi gidiyorsun ya?

BAŞKAN - Arkadaşlar...

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Ne diyorsun sen?

İSMAİL TATLIOĞLU (Bursa) - Değerli Başkan, böyle bir usulümüz yok.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (Devamla) - Ne yapıyorum? Ne yapayım?

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Ben de gidiyorum halkın yanına, sen mi gidiyorsun sadece?

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (Devamla) - Nereye gidiyorsun?

BAŞKAN - Sayın Bak...

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Hepimiz gidiyoruz, hepimiz sahadayız.

BAŞKAN - Sayın Bak, size söz vermedim, lütfen...

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Sen bunları bize söyleyemezsin.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (Devamla) - Efendim, müsaade...

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Konuşma!

BAŞKAN - Lütfen... Kürsüde bir arkadaşımıza söz verdim, lütfen...

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (Devamla) - Sayın Başkanım...

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Olur mu öyle şey ya?

BAŞKAN - Cevap verme hakkınız var, tamam.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Sayın Başkanım...

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (Devamla) - Sayın Başkanım...

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Böyle bir şey olur mu ya?

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (Devamla) - Burası...

BAŞKAN - Sayın Dervişoğlu, lütfen Genel Kurula hitap edin.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Söyleyemezsin ya!

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (Devamla) - Burası Türk demokrasisin kalbidir.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Tamam... Sen milletvekilli arkadaşına hakaret edemezsin ya!

BAŞKAN - Arkadaşlar, hatibi dinleyelim.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (Devamla) - İktidar oldunuz diye bu kürsüde bulunan hiçbir hatibe hadsizlik yapamazsınız, haddinizi bilin! (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Sen yapamazsın! Sen de yapamazsın!

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (Devamla) - Siz tahammülsüz...

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) - Hakaret hak değildir.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (Devamla) - Doğrudur.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Konuşuyorsun ya!

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (Devamla) - Doğrudur, orta yerde hakaret yok çünkü.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Nasıl yok ya?

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) - Meclis İçtüzüğü temiz bir dil kullanmayı gerektirir.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - O kadar...

BAŞKAN - Lütfen, Sayın Ünal... Lütfen... Tamam, söz istersiniz, cevap verirsiniz.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Eleştirebilirsin...

BAŞKAN - Sayın Bak, lütfen... Lütfen ama yani!

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (Devamla) - Ziyadesiyle aynı cümleyi size göndereyim ya da tutanaklardan bakınız. Alınganlığınızı anlayabilmiş değilim.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Konuşuyorsunuz ya! Biz de sahaya gidiyoruz be!

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (Devamla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri...

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Sahada vatandaşın sorusuna cevap veremiyorsunuz ya!

ERHAN USTA (Samsun) - Kes ya, kes!

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (Devamla) - Susturur musunuz ya?

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Vatandaşa cevap veremiyorsunuz! Kaçıyorsunuz vatandaştan, Meral Hanım kaçıyor vatandaştan, niye konuşmuyorsun? Bir de küfür ediyorsunuz vatandaşa.

BAŞKAN - Sayın Bak... Sayın Bak... Lütfen...

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (Devamla) - Ne güzel! Ne güzel!

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Vatandaşa küfür ediyorsunuz.

BAŞKAN - Çalışma düzenini bozmayın, lütfen...

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (Devamla) - İçişleri Bakanın gelince konuşacağız onu.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Konuşma, konuşma!

ERHAN USTA (Samsun) - Sayın Başkan, böyle bir görüşme olamaz, susturur musunuz.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Olur mu öyle şey ya!

BAŞKAN - Sayın Usta, tamam, müdahale ediyoruz.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (Devamla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tahammülsüzlüğü anlıyorum; doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar, onu da biliyorum ama bu yandan laf atmalar ile tehditlere pabuç bırakmayacağımı da buradan söylüyorum. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)

FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) - Biz de onları konuşturmayız!

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Konuşuyorsun ya!

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (Devamla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri...

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Vatandaşın yanına gidiyormuş; vatandaşa küfür ediyorsunuz, onu bile... (İYİ Parti sıralarından gürültüler)

ERHAN USTA (Samsun) - Ayıp ya! Bakanlık yaptın ya!

BAŞKAN - Sayın Bak, lütfen...

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Hakaret ediyorsunuz.

BAŞKAN - Arkadaşınızı ikaz ediniz Grup Başkan Vekilleri, olmaz ki böyle bir yöntem ya!

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (Devamla) - Ona da geleceğiz, ona da.

Sen Mecliste bunu yaparsan arkasında olduğun provokatörler daha fazlasını yapar.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Kimse yapmaz, konuşuyorsun.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (Devamla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri...

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Halkın yanına gitmiyormuş... Biz de halkın yanına gidiyoruz.

BAŞKAN - Sayın Bak...

Sayın grup başkan vekilleri, arkadaşımızı susturur musunuz.

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Başkanım, öncelikle maskesini taksın, maskesini.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (Devamla) - Sayın Başkan, bu susturulacak bir insan değil, bunu birisi zapt etsin, zapt etsin hemen!

BAŞKAN - Sayın Dervişoğlu, siz buyurun.

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Maskesini taksın Başkanım, maskesini taksın ya! Maskesini taksın, hastalık yayıyor şu anda.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Ne oldu, rahatsız mı oldun? Gerçekleri söyleyince rahatsız mı oldun sen?

ERHAN USTA (Samsun) - Ayıp ya! Ayıptır ya! Bir buçuk saat konuştu Cumhurbaşkanı Yardımcısı, kimse bir şey demedi.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (Devamla) - Oturduğun yerden laf etmeye devam edersen... Fikir insicamımı bozamazsın, senin attığın laflar bu kürsüde bana güç verir. Ben, Türk milletinin sesinin temsilcisiyim, ayakçısı değilim iktidarın. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Hadi, hadi, hadi!

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (Devamla) - Kimsenin terbiyesinden mesul değilim, üslubundan hiç değilim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün, iktidar partisinin milletvekilleri de bu kürsüye çıkacaklar ve çarptırılmış rakamlara, sahte büyümelere, olmayan başarılara sarılarak tamamen hayal ürünü olan, tozpembe bir tablo çizmeye çalışacaklar. Türkiye Büyük Millet Meclisi Televizyonundan rica ediyoruz: Sıra AK PARTİ Grubunun konuşmalarına geldiğinde "Bu yayında anlatılan ülke, kişi ve kurumlar tamamen hayal ürünüdür." şeklinde bir uyarıda bulunsunlar. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)

İYİ Parti olarak çiftçilerimizden emeklilerimize, esnafımızdan memurlarımıza her bir vatandaşımızın hakkını iktidar karşısında koruyarak hukuku savunmaya, milletimizin gerçeklerini iktidara göstermeye gayret sarf ediyoruz; anlayan anlar, anlamayan anlamaz.

Bu ülkede, ucuz ekmek kuyruklarına mahkûm edilen vatandaşlarımız var. Bu ülkede, işsizlikle ve umutsuzlukla sınanan sıradağlar gibi evlatlarımız var. Bu ülkede, tenceresi kaynamayan nice analar var. Bu ülkede, evladının okul masraflarını karşılayamadığı için intihar eden babalar var. Çıkın artık sarayınızdan, inin arabalarınızdan ve vatandaşı dinleyin! (İYİ Parti sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar; CHP sıralarından alkışlar) Şu cümleleri duyacaksınız: İktidarınız, yoksulluk demektir. İktidarınız, pahalılık demektir. İktidarınız, işsizlik demektir. İktidarınız, israf demektir. İktidarınız, adaletsizlik demektir.

Şimdi, bu kürsüye çıkıp birtakım süslü laflarla ve kelime oyunlarıyla bu aziz milletin gerçeklerini inkâr edebilirsiniz ama günü gelir o gerçekler sizi bulur ve ilk seçimde yakanıza yapışır; hesabını da er geç ödersiniz. Demokrasi, kabul etseniz de etmesiniz de, isteseniz de istemeseniz de bir hesap sorma ve hesap verme rejiminin adıdır.

Savunulacak bir şeyi kalmayanlar kendilerini haklı çıkarmak için her şeyi inkâr etmeye başlarlar. Sizin, Türk halkının emeğini ucuz iş gücü olarak uluslararası piyasalara pazarlamaktan başka savunacak hiçbir şeyiniz kalmamıştır. Türk milletinin cebinden aldığınız faizi Londra'daki tefecilere verdiğiniz ve bu milletin kanını emen müteahhitleri ihya ettiğiniz bu iktidarın miadı dolmuştur. (İYİ PARTİ sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar; CHP sıralarından alkışlar)

On dokuz yıllık iktidarınızda ülkeyi getirdiğiniz yer bellidir. Yoksulluk, yolsuzluk, toplumsal ayrışma, dış politikada itibarsızlık ve yalnızlaşma, kayırmacılık ve ötekileştirme; alametifarikalarınız bunlardır. Bu noktada memleket için yapabileceğiniz tek bir hayırlı iş kalmıştır, o da hemen seçimdir. Madem yönetemiyorsunuz patatesi, soğanı siz yiyin, siz; biberi, domatesi taneyle siz alın, siz; yediğiniz yemeğin porsiyonlarını da siz küçültün. (AK PARTİ sıralarından gürültüler, İYİ Parti sıralarından alkışlar) Tebdilikıyafetle dolaşmayı bırakın, çıkın milletin huzuruna, getirin sandığı milletin önüne; görün milletin gerçeklerini.

Değerli milletvekilleri, çok önemli ve tehlikeli bir noktaya da değinmek istiyorum. İktidarın yanlış para politikaları yüzünden Türkiye'de servet ve mülkiyet hızla el değiştiriyor. Türk lirasının eridiği bu zamanda ve zeminde malımız mülkümüz, neyimiz varsa değer kaybetmiş, yabancı sermayeye yok pahasına satılıyor, Türkiye âdeta yağmalanıyor. Ancak yerli ve millî olduğunu iddia eden bu iktidar, yabancı sermayenin ucuza satın aldığı mal mülk ve şirketlerin yanına bir de promosyon olarak Türk vatandaşlığı veriyor. Yazıklar olsun Türk vatandaşlığını promosyon olarak dağıtan bu siyasi akla ve iktidara! (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

Adalet ve Kalkınma Partisi refah üreten ve paylaştıran bir iktidar olmak yerine yarattığı yoksulluğu yöneten bir iktidar olmayı tercih etmiştir. Tek adamın siyasi inadı yüzünden ayçiçeği yağı karneyle satılır hâle gelmiştir, yağ reyonlarında kuyruklar oluşmaya başlamıştır. Marketler döviz bürosu gibi camlarına anlık yağ, un, şeker fiyatlarını yazıyorlar. Vatandaşımız bugün aldığını bir ay değil, bir hafta değil, bir gün sonra bile aynı fiyata temin edemiyor. Yokluk, yoksulluk ve fukaralık bütün memleketi âdeta esir almıştır. "Türk tipi başkanlık sistemi" diyerek tek adam rejimini bu memleketin başına bela edenler, şimdi de "Türk tipi ekonomi modeli" diyerek halkımızın üzerinde âdeta bir ekonomi deneyi yapıyorlar. Siz, Türk milletini kobay mı zannediyorsunuz? (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

Eskiden risk alıyordunuz, şimdi de gemi azıya almış karanlık maceralara doğru at sürüyorsunuz. Sizleri uyarıyoruz, aklınızı başınıza almanızı tavsiye ediyoruz; bu ucube sistemdir yoksulluğu körükleyen, bu ucube sistemdir vatandaşın günden güne gelirini eriten. İlk önce bu ucube sistemi kurtarmaya çalıştınız, olmayınca iktidarınızı kurtarmanın peşine düştünüz, şimdi de kendinizi kurtarmanın derdine kapılmaktasınız. (İYİ Parti sıralarından alkışlar) Millet artık "Yeter!" diyor. Ey, bir dönemin muktedirleri; siz gidiyorsunuz, milletin terazisinden kaçabilirsiniz ama asla saklanamazsınız. Korkmayın, sandığı getirin ve bu milletin merhametine kendinizi teslim edin. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

Değerli milletvekilleri, şimdi yetkileri gasbedilmiş bu yüce Meclisin çatısı altında, 2022 Yılı Bütçe Kanunu Teklifi'ni görüşüyoruz. Görüşmekte olduğumuz bütçe teklifi Meclise sunulduğunda ödenekler toplamı 211 milyar dolara tekabül ediyordu, şu anda ise 130 milyar dolara denk gelmektedir. Bu, şu demektir: Türkiye Cumhuriyeti devletinin 2022 yılı bütçesinin üçte 1'inden fazlası henüz Komisyonda görüşülürken erimiş, yok olmuştur. Bu bütçe, anlamını yitirmiş ve kaybetmiştir. Böyle bir tablo karşısında yapılması gereken, anlamını ve var olma sebebini yitirmiş olan bu bütçeyi geri çekmek, onun yerine tüm siyasi partilerin ortak mutabakatıyla erken seçim takvimini de öngören bir ekonomi programı ortaya koymaktır.

2021 yılının başında dış borçlarımızın Türk lirası karşılığı 3,2 trilyon liraydı, şu anda geldiğimiz noktada bu borç 6 trilyon liraya çıktı. Yılın başlangıcından bu yana, Türk lirasının değer kaybetmesi sebebiyle Türkiye'nin dış borcu 2,8 trilyon artmış durumdadır. 2022 yılında 84 milyon vatandaşımızdan toplanacak vergi 1 trilyon 400 milyar lira. Bunun anlamı ne biliyor musunuz? 84 milyon vatandaşımızdan toplanan verginin 2 katı kadar bir meblağ tek adamın hırsları yüzünden kaybedilmiştir. Sadece son iki ayda döviz kurundaki yükseliş sebebiyle dış borcumuzdaki artış miktarı 1 trilyon 750 milyar Türk lirasına tekabül ediyor. Söz konusu artış, 2022 merkezî yönetim bütçesinin tamamına denktir. Son iki ayda milletimizin bir yıllık bütçesinin tamamı, sizin beceriksizliğiniz ve liyakatsiz ekonomi kadrolarınız ile inadınız yüzünden yok edilmiştir. Şu anda, aslında, Türkiye Büyük Millet Meclisi var olmayan bir bütçe üzerinde tartışmaktadır. 2022'de milyonlarca çalışanımızın maaşından kesilecek gelir vergisi miktarı 241 milyar liradır. Peki, Türkiye'nin faize ödediği miktar nedir? O da 240 milyar lira. Ülkemizde kayıtlı çalışan işçinin, memurun, asgari ücretlinin tamamının gelirinden günde 30, ayda 900 lira kesiyorsunuz; bu parayı da gidip faiz lobisine veriyorsunuz. Sonra çıkıp diyorsunuz ki: "Biz faize karşıyız." Vatandaşın vergi borcunda faiz var, vatandaşın ödediği ceza borcunda faiz var, gençlerin öğrenim kredisinde faiz var, çiftçinin tarımsal kredilerinde faiz var. Hani faize karşıydınız? Hani nas ortadaydı? Allah'ın ayetinin azı çoğu olur mu? (İYİ Parti sıralarından alkışlar) 5 müteahhidin vergi borcunu sildiğiniz gibi silin vatandaşın borç faizini. Ama yapamazsınız çünkü Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarı faize, verirken karşıdır, vatandaştan alırken değil. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

Şimdi soruyorum: Mandacılık, bu soygun düzenine "Dur!" demek midir, yoksa sizin yaptığınız gibi milletin cebindeki parayı tefecilere ipotek ettirmek midir? Asıl mandacılık, memleketimizin bir yıllık bütçesini iki aylık döviz kuru artışıyla yabancı sermayeye peşkeş çekmektir beyler, peşkeş çekmektir. (İYİ Parti sıralarından alkışlar) Asıl mandacılık, Türkiye'nin bir yıllık bütçesinin üçte 1'inin daha Genel Kurula gelmeden erimesine sebep olmaktır. Asıl mandacılık, döviz garantili rant projelerini İngiliz mahkemelerinin vicdanına terk etmektir.(İYİ Parti sıralarından alkışlar) Tüm bu gerçekler ortadayken bu bütçeyi tartışmanın ve görüşmenin hiçbir anlamı yoktur.

Huzur ve refah içinde yaşatma vaadiyle geldiniz, partili Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle Türk milletini fukaralığa mahkûm ettiniz, eserinizle övünebilirsiniz. Türkiye'de yoksulluk artık toplumun bir kesiminin sorunu değil, neredeyse tamamının yaşam biçimi hâline gelmiştir. Esnaf, çiftçi, işçi kan alıyor; kâr edemiyor ama kira ödüyor; para kazanamıyor ama mücadele ediyor; iş bulamıyor ancak hayata tutunmaya çalışıyor; iktidar ise milletin sorunlarına çare olmak yerine, çaresizlik içinde yine suçu dış güçlere atarak polisiye tedbirlerle enflasyonu düşürebileceğini zannediyor. "Terörist çiftçiler" "lobici manavlar" "dış güçlerin maşası market zincirleri" yalanlarına da artık hiç kimse inanmıyor.

Emperyalizm ve AK PARTİ iktidarı arasında izaha muhtaç, karmaşık bir ilişki var. AK PARTİ için işler kötü gittiği zaman hemen emperyalizm aşağı, emperyalizm yukarı oluyor; "dış güçlerin karanlık planları, lobilerin sinsi kumpasları" diyorsunuz; işler tıkırında gittiğinde hiç dış güçlerden bahsetmiyorsunuz; yoksa başka başka işler ve ilişkiler mi yaşıyorsunuz? (İYİ Parti sıralarından alkışlar) Tüm bu kara propaganda çabalarınız beyhudedir, milletimiz asıl meselenin Sayın Erdoğan ve AK PARTİ olduğunu gayet net bir biçimde görüyor. Sayın Erdoğan konuşuyor, Türk lirası değer kaybediyor; Sayın Erdoğan konuşuyor, hayat pahalılığı artıyor; Sayın Erdoğan konuşuyor, milletimiz daha da yoksullaşıyor. Sizin bana dediğiniz gibi biz de ona defalarca "Sus!" dedik ama bir türlü dinletemedik. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (Devamla) - Bitiriyorum Başkanım.

BAŞKAN - Buyurun.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (Devamla) - Bugün paramız pul olduysa sorumlusu bellidir; mutfaklar yangın yerine döndüyse, milletimiz enflasyon altında her geçen gün daha fazla eziliyorsa sorumlusu bellidir. Sorumlusu dış güçler değil, yirmi yıldır ülkenin ekonomisini yöneten Sayın Recep Tayyip Erdoğan'dır. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

"Türkiye ekonomik bir kurtuluş savaşı veriyor." gibi hamasi söylemlerle iktidarın mutlak sonunu değiştirmeniz ya da geciktirmeniz mümkün olamayacaktır. Bir ay önce "Türkiye uçuyor, ekonomi şahlandı." diyordunuz, şimdi "Türk ekonomisi işgal edildi ve kurtuluş savaşı verecek noktaya geldi." diyorsunuz. Doğrudur, Türk ekonomisi işgal altındadır; Türk ekonomisini işgal eden bugünkü iktidar sahipleridir. Türk milleti sizin zulmünüze de yeterince katlanmıştır, bu haramzade düzenini yıkacağız. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (Devamla) - Son cümlelerim.

BAŞKAN - Sayın Dervişoğlu, tamamlayalım lütfen.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (Devamla) - Türk milleti sizin zulmünüze yeterince katlandı, bu haramzade düzeni yıkacağız. Milletimiz müsterih olsun, Türkiye'nin çözülemeyecek derdi yoktur.

Genel Başkanımız Sayın Meral Akşener'in de söylediği ve ilan ettiği gibi: Evet, enflasyon yüksek ama biz hazırız, biz çözeriz. Evet, zamların ardı arkası kesilmiyor ama biz hazırız; çözeriz. Evet, işsizlik özellikle gençlerimizi canından bezdirdi ama biz hazırız, çözeriz. Zedelenen adalet duygusunu onarırız; biz hazırız, çözeriz. İYİ Parti olarak, Türk devletinin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne ve Atatürk'ün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti devletinin kuruluş ilkelerine sımsıkı bağlı kalarak Türkiye'de güçlendirilmiş parlamenter demokrasiyi, hukukun üstünlüğünü, güçler ayrılığı ilkesini, adil bir devleti, adil bir toplumu, liyakatli bürokrasiyi, namuslu siyaseti, zengin ve huzur içinde yaşayan bir Türkiye'yi yeniden inşa edeceğiz. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (Devamla) - Yolumuz, büyük Türk milletinin yoludur; yolculuğumuz ve mücadelemiz de büyük Türk milleti içindir. Hiçbir kuşkuya yer yoktur ki mutlaka başaracağız, başaracağız, başaracağız! Ne mutlu Türk'üm diyene! (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti ve CHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)