GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2022 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2020 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 1'inci Tur Görüşmeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:5
Birleşim:29
Tarih:07.12.2021

MHP GRUBU ADINA ABDURRAHMAN BAŞKAN (Antalya) - Sayın Başkan, Gazi Meclisimizin değerli milletvekilleri; Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu, Nükleer Düzenleme Kurumu, Türkiye Enerji, Nükleer ve Maden Araştırma Kurumu, Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü ile Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü 2022 yılı bütçesi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubumuz adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce heyetinizi ve televizyonları başında bizleri izleyen aziz Türk milletini saygıyla selamlıyorum.

Büyümenin, kalkınmanın, gelişmiş bir ülke olabilmenin temel dinamiklerinden biri olan enerji, büyük ölçüde kendi imkânlarımızla temin edemediğimiz ve ithal etmek zorunda kaldığımız önemli bir girdidir. Enerjiye olan talep, nüfus artışı, sanayileşme, kentleşme ve teknolojik gelişmelere paralel olarak artış göstermektedir. Bu durum, ülke olarak uzun vadeli enerji stratejisi çerçevesinde millî bir enerji politikası ortaya koymamızı zorunlu kılmaktadır. Ülkemizin enerji politikasının temel hedefi, enerjinin ekonomik büyümeyi gerçekleştirecek ve sosyal gelişmeyi düzenleyecek şekilde, zamanında, yeterli, güvenilir, rekabet edilebilir fiyatlardan, çevresel etki de göz önüne alınarak temin edilmesidir. Görüldüğü gibi, ülkemiz enerji politikalarını, enerji arz güvenliğini sağlama ve enerji pazarında avantaj yakalama amacıyla şekillendirmektedir. Dünyada yaşanan teknolojik gelişmeler, ham madde ve petrol fiyatlarındaki değişimler, yenilenebilir enerji ve doğal gaz kaynaklı politikalara geçiş enerji sektörünün dinamik ve gelişmeye ne kadar açık olduğunu da göstermektedir.

Değerli milletvekilleri, 2021 yılı enerji konusunda ülkemizde heyecan verici gelişmelerin olduğu bir yıl oldu. Geçtiğimiz haziran ayında Karadeniz'de Tuna-1 havzasında tespit edilen yüklü miktardaki doğal gaz rezervi ülkemiz millî enerji ve maden politikasını yeni baştan belirleyecek bir önemi haizdir. Yıllık ortalama 40 milyar dolar civarında enerji ithalatı gerçekleştiren ülkemiz ihtiyaç duyduğu doğal gazı ve petrolü Rusya, Azerbaycan, İran'dan boru hatları yoluyla, Cezayir'den ise sıvılaştırılmış doğal gaz olarak tankerlerle temin etmektedir. Bu hem ekonomik olarak ciddi bir maliyet hem de siyasi olarak bağımlılığa sebep olmaktadır. Türkiye'nin petrol ve doğal gazda dışa bağımlılığının Türkiye'nin dış ticaret açığındaki en önemli kalemlerden biri olduğunu göz önünde bulundurduğumuzda, Karadeniz'de Fatih sondaj gemisiyle yapılan derin deniz sondajı sonucunda keşfedilen 540 milyar metreküp doğal gaz rezervi önümüzdeki dönemde Türkiye'nin doğal gaz üretimini artıracak, ithalatını azaltacak sevindirici bir gelişme olmuşken yakın zamanda filomuza katılacak olan 7'nci nesil üstün teknoloji donanımına sahip 4'üncü sondaj gemimizin de bu alanda gücümüze güç katacağına bütün kalbimle inanıyorum. Ayrıca BOTAŞ tarafından, Türk denizcilik siciline kayıtlı ilk yüzer depolama ve tekrar gazlaştırma ünitesine sahip gemisi olan Ertuğrul Gazi gemisi temin edilerek 22 Nisan 2021 tarihinde ülkemize getirilmiş, 25 Haziran 2021 tarihinde ise Hatay'ın Dörtyol ilçesinde bulunan tesisinde devreye alınmıştır.

Ülkemiz için önemli bir proje olan Tuz Gölü Doğal Gaz Yer Altı Depolama Tesisi'nin 1'inci fazı tamamlanarak 10 Şubat 2017'de ilk gaz dolumu gerçekleştirilmiştir. Şu anki mevcut depolama kapasitesi 1 milyar metreküp ve geri üretim kapasitesi 40 milyon metreküp/gün olan proje 2023 yılında tamamlandığında nihai olarak 5,4 milyar metreküp depolama ve 80 milyon metreküp/gün geri üretim kapasitesine sahip olacaktır.

Sondaj ve sismik araştırma gemisi filomuzla, tamamen yerli ekipman ve personelle yürütülen çalışmalarımız sonucu keşfedilen doğal gazın 2023'ten itibaren kullanıma alınması ise hedeflenmektedir. Böylece millî kalkınma ve bağımsızlığın tesisinde çok önemli adımlar atılmış olacaktır. Bu vesileyle, başta Enerji Bakanımız Sayın Fatih Dönmez Bey ve çalışma arkadaşları olmak üzere bu önemli adımların atılmasında payı olan herkese tekrar teşekkür etmek istiyorum.

Değerli milletvekilleri, enerjide dışa bağımlılığı azaltmanın en önemli ayaklarından bir tanesini de nükleer enerji oluşturmaktadır. MHP, her dönem nükleer enerjiye olumlu yaklaşmış ve seçim beyannamelerinde kesintisiz olarak nükleer enerjinin geliştirilmesine yer vermiş siyasi bir harekettir. Merhum Başbuğ'umuz Alparslan Türkeş, daha 1961 yılında nükleer araştırmalarla ilgili bütçeye 30 bin lira para koydurmuştur. Merhum Alparslan Türkeş'le başlayan nükleer güce sahip olma hedefi, ülkücü akademik camianın ve devlet içindeki ülkücü kadroların en önemli ve heyecan verici amaçlarından biri olmuştur. Nükleer santraller güvenlik tehlikesiyle tartışma konusu olsa da kesintisiz, sıfır karbonlu üretim için önemli görülmektedir. Dünya Nükleer Birliğinin verilerine göre, dünyada 33 ülkede faaliyet gösteren 443 nükleer reaktörün toplam kurulu gücü yaklaşık 400 bin megavattır. Bu santraller aracılığıyla dünya elektrik üretiminin yaklaşık yüzde 10'u nükleer enerjiden karşılanmaktadır. Ülkemiz 2010'da Rusya'yla imzalandığı anlaşma uyarınca Akkuyu'da başladığı nükleer santral inşasına devam etmektedir. Bu santral toplam 4.800 megavatlık bir güce sahip olacaktır. Sinop'ta yapılması planlanan 2'nci santralle Türkiye'nin nükleer enerjideki gücünün yaklaşık 10 bin megavata çıkarılması planlanmaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; ithalat bağımlılığı, yerel ve yenilenebilir enerji kaynaklarını devreye almak için yeni politika ve yatırım modellerinin oluşturulması ve uygulanmasının arkasındaki temel itici güç olmuştur. Önemli miktarda yenilenebilir enerji potansiyeline sahip ülkemizdeki bu potansiyelin kullanımı son on yılda büyük artış göstermiştir. Yenilenebilir enerji alanında yapılan yatırımlar ve teknolojik ilerlemeler sayesinde "temiz enerji" de diyebileceğimiz bu enerjinin tüketim oranları giderek artmaktadır. Ülkemiz, 2000'li yıllarda küresel yenilenebilir enerji istatistiklerinde "diğer" başlığı içindeyken, bugün sahip olduğumuz toplam yenilenebilir enerji kurulu gücüyle Avrupa'da 5'inci, dünyada 12'nci sırada yer almaktadır. Türkiye'nin yenilenebilir enerji kapasitesinin 2026 yılının sonuna kadar 26 gigavat artışla yüzde 53 büyümesi beklenmektedir; bu büyümenin yüzde 48'inin güneş, yüzde 30'unun ise rüzgâr enerjisinden sağlanacağı da öngörülmektedir. Türkiye'nin 2021-2026 döneminde Avrupa'da yenilenebilir enerji kapasitesini en fazla artıran 5'inci, dünyada da 12'nci ülke olacağı dile getirilmektedir. Yenilenebilir enerji yatırımları, Türkiye'nin iklim değişikliğiyle mücadele ve ithal fosil yakıtlara bağımlılığını azaltmada önemli bir rol oynayacaktır. Türkiye, Paris Anlaşması kapsamında, Ulusal Katkı Beyanı'nda 2030'a kadar rüzgâr ve güneşte 26 gigavat kapasite oluşturmayı taahhüt etmiştir. Türkiye hedefine rüzgârda dört yıl, güneşte ise yedi yıl önceden ulaşıyor ve çok daha fazla bir potansiyeli mevcuttur.

Değerli Başkan, kıymetli milletvekilleri; enerji arz güvenliği de önemli bir husustur. Uluslararası Enerji Ajansı, enerji arz güvenliğini "enerji kaynaklarının satın alınabilir bir fiyattan, kesintisiz bir şekilde ulaşılabileceği" şeklinde tanımlamaktadır. Uluslararası Enerji Ajansına göre enerji arz güvenliğinin birçok boyutu vardır. Uzun dönemde arz güvenliği "temelde enerji arzını ekonomik gelişim ve çevresel ihtiyaçlarla uyumlu bir şekilde sağlamak amacıyla yapılan yatırımlar" anlamına gelmektedir. Trans Anadolu Doğal Gaz Boru Hattı olarak bilinen TANAP projesinin temeli 17 Mart 2015 tarihinde atılmış, projenin Gürcistan-Türkiye sınırından Eskişehir'e çıkış noktasına kadar olan kısmı faz 0; 12/6/2018 tarihinde Avrupa bağlantısına ulaşacak kısmı faz 1 ise 30/11/2019 tarihinde yapılan açılış töreniyle tamamlanmıştır. TANAP projesi kapsamında ülkemize ilk gaz teslimi ise 2018 yılı Haziran ayında başlamıştır ve Avrupa'nın gaz ihtiyacının önemli bir kısmını da karşılamaktadır.

Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; Türkiye Enerji, Nükleer ve Maden Araştırma Kurumu (TENMAK) AR-GE çalışmalarının daha etkin, verimli bir şekilde yürütülmesi amacıyla Türkiye Atom Enerjisi Kurumu, Ulusal Bor Araştırma Enstitüsü ve Nadir Toprak Elementleri Araştırma Enstitüsü kapatılarak görevleri ile uhdelerinde yürütülen çalışmalar TENMAK çatısı altında birleştirilmiştir. Türkiye Enerji, Nükleer ve Maden Araştırma Kurumu bünyesinde kurulmuş olan Nükleer Enerji Araştırma Enstitüsü (NÜKEN), Bor Araştırma Enstitüsü (BOREN), Nadir Toprak Elementleri Araştırma Enstitüsü (NATEN), Enerji Araştırma Enstitüsü (ENAREN) ve Temiz Enerji Araştırma Enstitüsünün (TEMEN) faaliyete geçmesiyle birlikte enerji, nükleer ve tabii kaynaklar alanındaki AR-GE ve inovasyon faaliyetleri tek çatı altında birleştirilerek daha etkin, verimli ve ekonomik olarak yürütülmesinin sağlanması hedeflenmektedir. Ayrıca, Türkiye Enerji, Nükleer ve Maden Araştırma Kurumu tarafından, Uluslararası Enerji Ajansı ve OECD'ye bağlı Nükleer Enerji Ajansıyla iş birliği içinde, nükleer enerjinin barışçıl amaçlarla kullanımına ilişkin çalışmalar da yürütülmektedir.

Diğer yandan, ülkemizin 2015 yılında ortak üyesi olduğu Avrupa Nükleer Araştırma Merkezine (CERN) ortak üyeliğimiz kapsamında, TENMAK, ülkemizde yürütülen faaliyetleri koordine etmekte, ülkemizde yürütülen çalışmalara mali destek sağlamakta ve CERN çalışmalarında ülkemizi temsil etmektedir. Ülkemiz, Orta Doğu Sinkrotron Işığı Deneysel Bilim ve Uygulamaları Uluslararası Merkezinin de (SESAME) kurucuları arasında yer almaktadır.

Madencilik, ülkemiz ve milletimizin kalkınması için büyük bir öneme sahip. Türkiye'nin bor, perlit, trona, pomza, bentonit, profillit, feldspat, zeolit, barit, manyezit, krom, linyit, jips, mermer ve çimento ham maddelerinde dünyada en büyük rezervlere sahip madencilik sektörünün gayrisafi yurt içi hasılaya katkısı 2019'da 11 milyar lira iken 2020'de 59,2 milyar liraya ulaşmıştır. İşlenmiş maden ihracatı da bunun için önemli bir katkı sağlamıştır.

Madencilik sektöründe atılan adımların ülke ekonomisine kalıcı faydalar sağladığını görmekten memnuniyet duyuyoruz. Madencilik sektöründe temel amaç, iç, Türkiye'deki teknolojinin yerlileştirilmesi ve madenlerin zenginleştirilerek ithalatın azaltılmasıdır. Bu çerçevede, maden ihracatımız 2020 yılında 4,3 milyar dolar iken 2021 yılı Ekim ayı sonu itibarıyla 4,9 milyar doları aşmış yani geçen seneki ihracatımızı ilk dokuz ayda gerçekleştirmiş bulunmaktayız.

Bor madenciliğinde, bor kimyasalları üretimine geçiş yapılarak başlatılan değişim süreci doğrultusunda millî savunma ve yurt dışı piyasası açısından son derece önemli olan bor minerallerinden katma değeri yüksek uç ürün üretilmesine yönelik olarak 25/10/2019 tarihinde Bor Karbür Üretim Tesisinin temeli atılarak inşasına başlanmış olup tesisin 2022 yılının ilk yarısında tamamlanarak faaliyete geçmesi planlanmaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2018 Seçim Beyannamemizde Genel Başkanımız Sayın Devlet Bahçeli Beyefendi partimizin enerji stratejisi ve politikalarının çerçevesini şu şekilde ifade etmiştir:

"Enerji ham maddelerinde dış bağımlılığının azaltılması amacıyla kömür ve yenilenebilir enerji kaynaklarının azami seviyede değerlendirilmesi,

Enerji ithalatında kaynak ve kaynak ülke çeşitliliğinin sağlanmasıyla arz güvenliğinin artırılması,

Nükleer enerji santrali projelerinin hızla tamamlanması,

Etkin bir talep yönetimiyle enerji arzının kesintisiz ve yeterli bir şekilde gerçekleştirilmesi,

Çevreye dost ve duyarlı bir anlayışla, gelişmiş atık kontrol ve bertarafına, havza ve kaynak planlamasına dayalı bir yaklaşımla enerjinin çevre ve insan sağlığına zarar vermeden üretilmesi,

Enerji verimliliğinin üretimden tüketime bütün alanlarda güçlü ve çeşitlendirilmiş finansal araçlarla desteklenmesi,

Yeni enerji teknolojilerini üretecek yetkinliğe ulaşılması,

Enerji sektöründe rekabeti kısıtlayıcı uygulamalara son verilmesi."

Görüldüğü üzere, seçim beyannamemiz ve parti politikalarımızla uyumlu bir enerji politikası yürürlüktedir. Enerji arz güvenliğimiz, bağımsızlığımızla ilgili bu politikalar devam ettiği sürece bizim de bu politikaları destekleyeceğimizi burada ifade etmek istiyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime son verirken Gazi Meclisimizi, değerli milletvekillerimizi ve televizyonları başında bizleri izleyen büyük Türk milletini bir kez daha saygıyla ve sevgiyle selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)