| Konu: | 2022 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2020 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 1'inci Tur Görüşmeleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 29 |
| Tarih: | 07.12.2021 |
HDP GRUBU ADINA MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; konuşmamda Anayasa Mahkemesine ilişkin değerlendirmelerde bulunacağım. Öncelikle, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Anayasa Mahkemesinin çok yaşamsal görevleri var. Birincisi, kanunların Anayasa'ya uygunluğunu yargısal olarak denetlemek; ikincisi, Yüce Divan sıfatıyla Cumhurbaşkanı, Cumhurbaşkanı Yardımcısı, yüksek yargı organlarının başkan ve üyelerini yargılamak; üçüncüsü, Anayasa'ya yeni giren bir ilke, temel hak ve özgürlüklerinin ihlal edildiğini düşünenlerin bireysel olarak yaptıkları başvuruları incelemek; son olarak, siyasi partileri mali olarak denetlemek ve kapatma davalarını karara bağlamak. Hükûmet, ilk 3 yetkisinden çok rahatsız, ben ayrıntılarına ve örneklerine girmeyeceğim; daha çok, siyasi partiler hakkında açılmış kapatma davalarını anlatmaya çalışacağım. Bana "Anayasa Mahkemesinin en istikrarlı kararları hangisi?" diye sorarsanız tereddütsüz, siyasi parti kapatma kararları derim. Türkiye'de son otuz yılda verilmiş siyasi parti kapatma kararları İkinci Dünya Savaşı'ndan bugüne bütün Avrupa'da verilmiş parti kapatma kararlarının toplamından daha fazla. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin parti kapatma davalarında verdiği kararların, içtihadın temelini Türkiye'yle ilgili olarak verilmiş kararlar oluşturuyor. Venedik Komisyonunun siyasi parti kapatma kararlarına ilişkin temel ilkeleri Türkiye'deki parti kapatma kararları üzerine oluşturuluyor. Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisinin siyasi parti kapatmalarına ilişkin temel ilkeleri Türkiye'deki kapatma davaları üzerine oluşturuldu.
AYM parti kapatma konusunda âdeta istikrar abidesi. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi bugüne kadar verilmiş kapatma kararlarından sadece ikisi hakkında ihlal kararı vermedi; bunlardan biri Herri Batasuna kararı, diğeri de bu karar örnek gösterilerek verilmiş olan Refah Partisi kapatma kararıdır; bunun dışında, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin verdiği bütün kararlar sözleşmenin ihlal edildiği yönündedir. TBKP'yle ilgili karar da böyledir, Sosyalist Partiyle ilgili karar da böyledir, Emek Partisiyle ilgili; HEP, DEP, HADEP, DTP hakkındaki kararların tamamı sözleşmenin ihlal edildiği yönündedir. Peki, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin bu kararları Türkiye için bir örnek oluşturdu mu? Oluşturmadı. Her seferinde neredeyse aynı gerekçelerle kapatma davaları açıldı, her seferinde neredeyse aynı gerekçelerle kapatma kararları verildi. Hatta 2008'de Türkiye'nin en çok oy almış, tek başına hükûmeti oluşturan siyasi partisi hakkında da kapatma davası açıldı. Biz, bugün, siyasi partilerin kapatılması davalarına nasıl karşı isek o gün de karşı çıktık ama Adalet ve Kalkınma Partisi, bugün, herhâlde küçük ortağını küstürmemek için olsa gerek, ölü balık taklidi yapıyor, bu konuda hiç sesini yükseltmiyor çünkü AK PARTİ'li arkadaşlar demokrasiyi savunmuyor, demokratik değerleri savunmuyor, yalnızca kendileri için demokrasiyi istiyorlar. Burada ve başka yerlerde çok tekrarlanan bir iddia var, deniliyor ki: "Herri Batasuna terörü kınamadığı için kapatıldı, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de bunu sözleşmeye uygun buldu, öyleyse HDP de kapatılsın." Bu bilgi külliyen yanlıştır arkadaşlar. İspanya Yüksek Mahkemesi Herri Batasuna'yı terörü kınamadığı için kapatmadı; kapatma gerekçesi, Herri Batasuna'nın şiddeti açıkça savunması ve teşvik etmesiydi. Doğru veya yanlış ama kapatma gerekçesi buydu, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'yle ulaşılmak istenen değerlere aykırı gördüğü için Herri Batasuna kararını sözleşmeye aykırı bulmadı.
Bu "terör" kavramına gelince arkadaşlar, gerçekten çok tartışmalı ve siyasallaşmış bir karar; ülkeden ülkeye değişiyor, yıldan yıla değişiyor. Örneğin, Rusya, kendi topraklarında kendisine yönelik bir eylemi olmayan dünyadaki hiçbir örgütü terör örgütü olarak görmüyor. Diyelim, İsrail Hamas'ı terör örgütü olarak görüyor ama Adalet ve Kalkınma Partisi Hamas'ın liderlerini kendi kongresine davet edebiliyor. Amerika Birleşik Devletleri düne kadar terör örgütü olarak gördüğü Taliban'la bugün masaya oturabiliyor veya bir başka somut örnek verelim, düne kadar YPG'lileri devletin hastanelerinde tedavi ettiren, PYD'nin eş başkanlarını Dışişleri Bakanlığında ağırlayan Adalet ve Kalkınma Partisi bugün, PYD'ye, YPG'ye işine gelmediği için "terör örgütü" diyebiliyor. Ayrıca, en önemli şey, kafanıza göre siyasi parti kapatma gerekçesi uyduramazsınız. Hangi gerekçelerle bir siyasi parti hakkında kapatma davası açılacağı Anayasa'nın 69'uncu maddesinde, Siyasiler Partiler Yasası'nın 79, 80, 81, 82 ve 83'üncü maddelerinde tek tek sayılmış. Bunun içerisinde "terörü kınamamak" diye bir gerekçe yok.
BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) - Terörü kınamadığınızı söylüyorsunuz.
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla) - Ben size daha dramatik olanını söyleyeyim: İspanya'da şiddeti doğrudan teşvik etmek bir siyasi parti kapatma gerekçesi ya, Türkiye'de böyle bir kapatma gerekçesi de yok ama varsayalım bir gün Anayasa'da, bir gün Siyasi Partiler Yasası'nda şiddeti teşvik etmek bir siyasi partinin kapatılma gerekçesi sayılırsa o, bizim partimiz hakkında kampanya yürütenlerin vay hâline! Bu ülkede şiddeti doğrudan teşvik edenler onlardır. (HDP sıralarından alkışlar)
Neyse, konuyu dağıtmayalım. Herri Batasuna terörü kınamadığı için değil, şiddeti teşvik ettiği için kapatıldı. AİHM kararı doğru yanlış ayrı bir konu, ayrı bir tartışma konusu ama gerekçe buydu.
ERKAN AKÇAY (Manisa) - Siz de öylesiniz.
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla) - Peki, HDP şiddeti mi savunuyor yoksa doğrudan şiddetin mağduru olan bir parti mi?
ERKAN AKÇAY (Manisa) - Şiddeti savunuyor, PKK'yı savunuyor.
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla) - Bakın, mitinglerimize IŞİD tarafından bombalı saldırı düzenlendi, arkadaşlarımızı kaybettik. Mersin ve Adana il binalarımıza bombalı paketler gönderildi; içinde arkadaşlarımız varken seçim otobüslerimiz yakıldı; güpegündüz İzmir'in ortasında il binamıza girildi, 1 arkadaşımız katledildi, kapının önüne çıktığında "İçimi soğuttum." dedi. Neden? Çünkü iktidar ve ortakları gece gündüz bizim partimizi hedef gösteriyordu. Yüzlerce binamız linç girişimlerine maruz kaldı, genel merkezimiz yakıldı, arkadaşlarımız çatıya çıkarak kurtulabildiler. Linç gösterilerine katılanları susturma bahanesiyle karşılarına çıkan Emniyet Müdürü ne dedi biliyor musunuz? "Tepkinizi anlıyoruz, haklısınız; artık dağılabilirsiniz." dedi. Demek ki neymiş? HDP şiddetin en büyük mağduru olan partiymiş. Şiddeti kınamaya gelince, biz bugüne kadar, kimden gelirse gelsin; kişi, örgüt veya devlet fark etmez, Türkiye'de veya dünyanın başka yerinde açık biçimde şiddete karşı tavrımızı koyduk. Bu konuda şüphesi olan varsa internet sitemize girebilir, bütün sorularının yanıtlarını orada bulabilir.
Evet, başsavcılıkça bir kapatma davası açıldı. Anayasa Mahkemesi bunu reddetti. Anayasa Mahkemesi ne için reddetti biliyor musunuz? Sadece HDP üyelerinin, yöneticilerinin, vekillerinin hakkındaki kapatma davalarını üst üste koymuşsunuz ama bununla HDP arasında nasıl bir bağ kurdunuz, bunu unutmuşsunuz. Yani "Niye HDP'nin kapatılmasını istiyorsunuz, dilekçeye yazmamışsınız." diye reddetmişti. 7 Haziran tarihinde başsavcı yeniledi. Sadece kalın bir cümle koyarak: "İşte bu kadar HDP'li hakkında bu kadar dava var, öyleyse odak olmuşlardır, öyleyse HDP hakkında kapatma davası açılsın." Kalan 843 sayfanın 720 sayfası böyle; kalan 120 sayfada ne var biliyor musunuz? HDP tarafından doğrudan gerçekleştirilmiş hiçbir etkinlik yok. İddianamede HDP yok ama PKK var, uzun uzun PKK'yi anlatmış başsavcı; kongre tarihlerini, kongre kararlarını, konferans tarihlerini -HDP kurulmadan yirmi yıl önce olan olaylar- konferanslarda alınan kararlarını, avukatlarının İmralı'da Sayın Öcalan'la HDP kurulmadan yıllar yıllar önce yaptığı görüşmeleri bile koymuş. Sanırsınız bu dava HDP hakkında değil de PKK hakkında açılmış bir kapatma davası. İçişleri Bakanlığına başvurularak kurulmuş bir parti olmadığına göre neden başsavcı bu kadar uzun uzun PKK'yi anlatıyor? Çünkü heybesinde başka bir hikâye yok. Bırakınız hukuksal bir temeli, bir argüman bile geliştirememiş başsavcı. "Google iddianamesi" gibi bir iddianame var. Emin olun; oturmuş, hakkımızdaki adli sicil kayıtlarını indirmiş, bir de Google'dan taramalar yapmış, hakkımızda bir dava açmış.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayalım lütfen.
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla) - Tamamlıyorum Sayın Başkan.
Sonra da -AKP'ye katılanlar bilmez ama AKP'nin kurucuları bilir- 2008 yılında AKP hakkında kapatma davası açıldığında da yine Google taramalarıyla böyle bir dava açılmıştı.
Son olarak şunu söyleyeyim, söylemek istediğim çok şey var ama: Siyasal partiler birbirleriyle rekabet ederler ama siyasal olarak rekabet edemediklerini, iktidarlarının sonunu getiriyor diye uyduruk gerekçelerle kapatmaya çalışmazlar, çalışırlarsa ne olur? İşte o zaman eksiklerine rağmen "gelişkin demokrasiler" olarak adlandırılan Norveç, İsveç, Finlandiya, Almanya, Hollanda, Fransa olmaz; yarı diktatörlük, Asya tipi diktatörlüklerle yönetilen Türkmenistan, Kırgızistan, Kazakistan, Azerbaycan liginde top koşturursunuz. Onların Batılı değerlere ulaşması için bir köprü olabilecekken onlar gibi olursunuz diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)