GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2022 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2020 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 2'nci Tur Görüşmeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:5
Birleşim:30
Tarih:08.12.2021

HDP GRUBU ADINA MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İçişleri Bakanlığı bütçesi üzerine grubum adına söz aldım, öncelikle hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Üzerinde konuşması hem çok kolay hem çok zor hem de çok acı bir Bakanlık İçişleri Bakanlığı. Kolay çünkü ürettiği haksızlıkları, hukuksuzlukları, yolsuzlukları, suçları sıralarsanız sabaha kadar bitiremezsiniz. Hatta çıkıp YouTube'da program yapsanız 50 milyon insan sizi izleyebilir. Yalnız "Birkaç hukuksuzluğu anlatayım." derseniz saatlerce konuşabilirsiniz. Ama üzerinde konuşmak bir o kadar da acı ve zor çünkü Bakanlığın yarattığı mağdurların acılarını aktarabilmek, yaşadıkları acıları duyumsayabilmek hiç kolay değil ve gerçekten çok zor. Tamamından İçişleri Bakanlığının ve emrindeki kolluğun sorumlu olduğu ne sınır boylarında -nasıl oluyorsa- jandarmanın durmadan seken kurşunlarıyla Derecik'te katledilen 14 yaşındaki Vedat Ekinci'nin ne kaybolan hayvanlarını ararken vurulan Şahap Şendol ve Celal Ekinci'nin ne 16 yaşında Derecik'te asker kurşunuyla katledilen Özcan Erbaş'ın acılarını aktarabiliriz ne de gözaltında yaşamını yitirenlerin acılarını. Ne zırhlı araçların Diyarbakır'da ezerek yaşamına son verdiği 85 yaşındaki Mehmet Tektekin'in ne de bir yıl sonra 6 yaşındaki torununun ölerek kalanlara bıraktığı acıyı ne İdil'de zırhlı aracın katlettiği 7 yaşındaki Mihraç Miroğlu'nun ne Silopi'de evlerinde uyurken zırhlı aracın çarptığı evde 7 yaşındaki Muhammet ve 6 yaşındaki Furkan kardeşlerin acılarını aktarabiliriz. Ne de helikopterden atılarak işkence edilen Osman Şiban ve Servet Turgut'un acılarını ne cezaevi kapılarında yerde sürüklenen, dipçiklenen anaların acılarını aktarabiliriz. Ne de koruma istediği hâlde korunmayarak her gün, her gün, her gün katledilen kadınların acılarını ne Diyarbakır'da bir "Nevroz" günü katledilen Kemal Kurkut'un ne polis kurşunuyla Adana'da katledilen Suriyeli Ali el Hamdan'ın ne Diyarbakır Sümer Park'ta otururken polis kurşunuyla katledilen Recep Hantaş'ın acılarını aktarabiliriz. Ne de "Dur!" ihtarına uymadığı için AKP'nin devriiktidarında, son on üç yılda katledilen 403 kişinin anılarını ve ne de İçişleri Bakanlığının emrindeki polis gözetiminde tehditle Yunanistan sınırına taşınan, yaşamını yitiren göçmenlerin acılarını anlatabiliriz. Gerçekten en acısı da şu: Bu acıların neredeyse tamamını yaşatan kurumun başındaki kişinin, İçişleri Bakanının sanki bunlar bizim ülkemizde yaşanmamış, sanki İçişleri Bakanlığının hiçbir sorumluluğu yokmuş, sanki Kore'de, Zambiya'da, Danimarka'da yaşanmış gibi her sorulduğunda çıkıp bunlara cevap vermek yerine -ki zaten vereceği cevap yok- hamaset yapması. Tıpkı geçenlerde televizyona çıkan genç gibi. Bu genç defalarca askerden kaçmıştır ama olsun; o, büyük bir vatanseverdir, zaten para için de çalışmamaktadır; yaptığı işi vatan için, bayrak için, ezan için, ülke için yapmaktadır; ne olmuş birkaç kez askerden kaçmışsa. (HDP sıralarından alkışlar) Ama kimse yemiyor, kimse yutmuyor ne o gencin yaptığını ne de İçişleri Bakanlığının yaptığı hamaseti.

Uzunca bir süredir Sayın Bakan o kadar çok suçla anıldı ki artık sokaktaki vatandaş bile "suç işleri bakanı" diyor. Emin olun, bu demagoji değil. On dakikalık sürede ne kadarı anlatılabilirse o kadarını anlatmaya çalışayım ama önce başka bir şey anlatmak isterim. Sayın Bakan, Plan ve Bütçe Komisyonunda yoksullukla nasıl mücadele ettiklerini anlatıyordu ve diyordu ki "Biz televizyonlarda hep 'Nerede bu devlet?' sözlerini duyardık, Allah'a hamdolsun, Cumhurbaşkanımızın riyasetinde Türkiye'de 'Nerede bu devlet?' dedirtmedik, 'Allah devletimizden razı olsun.' dedirttik." Böyle dediniz değil mi Sayın Bakan?

Geçenlerde bir video izledim, çoğunuz izlemişsinizdir. 60'lı yaşlarda bir adam evinin önünde, yanında eşi, bir televizyon kanalının uzattığı mikrofona konuşuyor ve diyor ki "Fırından bayat, kuru ekmek istedim, 'Kuru ekmeği tavuklara götüreceğim.' diye yalan söyledim, eşimle beraber oturduk, o ekmeği yedik." Evet, ülkemizde vatandaş kuru ekmeğe muhtaç edilmiş, Sayın Bakan "riyaset" diyor, "'Allah devletimizden razı olsun.' dedirttik." diyor, öyle mi?

Gelelim suç işlerine. Çok açık söyleyeyim, bu kürsüden bir suç örgütü liderinin iddialarını dile getirmeyeceğim çünkü bu iddiaların hangi bilgi ve belgelere dayandığını bilmiyorum. Sadece bir hukukçu olarak şunu söyleyeyim: Bir iddiada eğer olay, kişi, yer, zaman gibi unsurlar varsa, bunlar veya bunların aksi kanıtlanabiliyorsa bunlar araştırılır. Bunlar idari olarak da araştırılır, bunlar adli olarak da soruşturulur isterse isimsiz imzasız bir mektupla gönderilmiş olsun.

Bakın, bu iddiaların yüzde 1'i sokaktaki vatandaşa yöneltilseydi, emin olun ona gün yüzü göstermezlerdi, Sayın Bakan hakkında bir tane mi soruşturma açılmaz. Yalnızca devletin görevlendirdiği uçakla kazandığı milleri kullandığı için Almanya Cumhurbaşkanı istifa etti ama Sayın Bakan ne yapıyor bu dehşet suçlamalara karşı? Hiçbir şey.

Kürtçede çok yaygın bir dua var, tekerleme gibidir, herkes farklı şekilde söyler, şöyledir: "..."(X)

BAŞKAN - Sayın Tiryaki, beni kesmek zorunda bırakmayın lütfen.

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla) - Bir deyime de mi tahammül edemeyeceksiniz Sayın Başkan ya? (HDP ve MHP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN - Ederim.

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla) - Bir deyime de mi tahammül edemeyeceksiniz?

BAŞKAN - Bunun tahammülle alakası yok, bunun İç Tüzük'e aykırılıkla alakası var.

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) - Yazıklar olsun ya!

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla) - Anlamı aynen şöyle: Allah adamı şaşırtmasın, şaşırtırsa süründürmesin, süründürürse çektirmesin, çektirirse perişan etmesin, perişan ederse rezil etmesin. (HDP sıralarından alkışlar) Evet, Sayın Bakan, Allah insanı şaşırtmasın.

Suç örgütü liderinin söylediği iddialar soruşturulmalı ama bunlar iddiadan ibaret. Sayın Bakanın doğrudan gözümüzün içine baka baka işlediği suçlar var, birkaç tane örnek vereceğim, çoğunu biliyorsunuz. Bakın, göreviyle ilgili hiçbir soruşturma olmadığı hâlde 19 Ağustos 2019'dan başlayarak Anayasa'nın 127'nci maddesine aykırı biçimde 48 belediyemize kayyum atayan İçişleri Bakanı açıkça Anayasa'yı çiğnemiş, suç işlemiştir. Değil konuşmalarımız nedeniyle, içeriğine itiraz etmeden Genel Başkanımızı dinlediğimiz için hazırlanan ve Meclise gönderilen fezlekeler var. Anayasa'ya göre açıkça suç işleyen İçişleri Bakanı hakkında soruşturma başlatacak bir savcı yok mu? Bakın, İçişleri Bakanı "Suç örgütü liderinden 10 bin dolar maaş alan kişiyi biliyorum, savcıya bildireceğim." dedi. Ne zaman? Haziran 2021'de. Türk Ceza Kanunu'nun 279'uncu maddesine göre, kamu adına soruşturma ve kovuşturmayı gerektiren bir suçun işlendiğini göreviyle ilgili olarak öğrenip de yetkili makama bildirmeyenler altı aydan iki yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılır, adli kolluk görevlileri tarafından işlenirse ceza yüzde 50 oranında artırılır. Ya kolluğun başındaki kişi bu suçu işlerse? O zaman hiçbir şey yok. Eş Genel Başkanımızı sessizce dinlediğimiz için hakkımızda fezleke düzenleyen cumhuriyet savcıları, televizyonda 84 milyon yurttaşın gözünün içine baka baka altı aydır bildiği suçu bildirmeyen İçişleri Bakanı hakkında soruşturma başlatmayacak mısınız?

Bakın, yine İçişleri Bakanı konuşuyor, konu genel güvenlik ve uyuşturucuyla mücadele, tarih Ocak 2018 şöyle diyor: "Bir uyuşturucu satıcısını gördükleri zaman, beni ne kadar kınarlarsa kınasınlar, ne kadar eleştirirlerse eleştirsinler, o uyuşturucu satıcısının ayağını kırmayan polis görevini yapmamış demektir. Görevini yerine getiren suçu bana atsın, suçu neyse -beş yıl, on yıl, yirmi yıl- ben yatarım." İçişleri Bakanı. Yine İçişleri Bakanı konuşuyor, yıl 2021, değişen hiçbir şey yok, "Mahkeme kararı olmadan metruk binaları yıkamıyoruz." diyen muhtarlara diyor ki: "Siz yıkın, mahkeme kararı sonra gelsin." Türk Ceza Kanunu'nun "Suç işlemeye tahrik" başlıklı 214'üncü maddesi aynen şöyle: "Suç işlemek için alenen tahrikte bulunan kişi, altı aydan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır."

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayın sözlerinizi.

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla) - Ey Eş Genel Başkanımızı itiraz etmeden dinlediğimiz için hakkımızda soruşturma başlatan, fezleke düzenleyen cumhuriyet savcıları, suç işlemeye alenen tahrik eden İçişleri Bakanı hakkında bir soruşturma başlatmayacak mısınız? Vatandaşa yasak olan her fiil İçişleri Bakanına serbest; Anayasa'yı yok sayabilir, mahkeme kararlarını uygulamayabilir, uygulamamayı teşvik edebilir, görevi gereği öğrendiği suçu bildirmeyebilir, suç işlemeye alenen tahrik edebilir ve hakkında hiçbir soruşturma başlatılamaz. Sonra da İçişleri Bakanı çıkıp "Akşam, bekleyin, size hamasetle nutuk atacağım." diyecek öyle mi?

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından "Ee?" sesleri, alkışlar)