| Konu: | 2022 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2020 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 4'üncü Tur Görüşmeleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 32 |
| Tarih: | 10.12.2021 |
MHP GRUBU ADINA MUHARREM VARLI (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Tarım Bakanlığı bütçesi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tarım Bakanlığı denilince -aynı zamanda Tarım ve Orman Bakanlığı- Devlet Su İşlerini de görmezlikten gelmemek lazım. Devlet Su İşleriyle ilgili daha önce de burada birkaç defa söylemiştim, yine tekrarlamak istiyorum: Özellikle, Çukurova'daki araziler "salma sulama" dediğimiz yöntemle sulandığı için tarlaların çoraklaşmasını engellemek adına taban drenajlarının bir an önce bitirilmesi ve taban suyunu normal akıntı drenajlarına taşımamız lazım. Eğer bu yapılırsa tarlaların çoraklaşması bir an evvel engellenmiş olacaktır.
Yine, Yedigöze Barajı yapıldı, bitirildi; sulama sistemlerinin bir kısmı da yapıldı ancak önemli olan büyük kısmı yapılmadı yani 750 bin dönümlük arazinin şu anda ancak 20 bin dönümü sulanabiliyor. Bununla ilgili de 730 bin dönüm arazinin sulanabilmesi için bir an önce sulama sistemleri şebekelerinin tamamlanması lazım ki oradaki mümbit arazileri sulayabilelim. Böylece hem çiftçilerimize hem ülkemiz ekonomisine katkı sağlamış oluruz.
Yine, ırmaklara, nehirlere suyu taşıyan taşıyıcı drenajların da sık sık temizlenmesi gerek çünkü tarlalardan su aktığı zaman ister istemez oralarda toprak birikintileri oluşuyor ve suyun akışını engellediği için de hem sivrisinek üremesine çok ciddi manada katkı sağlıyor hem de suyun akışını engelliyor. Bunun için de o drenaj kanallarının sık sık temizlenmesi lazım.
Meteorolojiyle ilgili söylenecek çok fazla bir şey yok. Meteoroloji son yıllarda görevini gerçekten iyi yerine getiriyor. Öncesinde çiftçilerimizin, ülkemizde yaşayan insanlarımızın erken uyarılarla hem yağış hem kuraklıkla ilgili uyarılarla ekim dikim yapmasına ya da gübre atacağı dönemi en iyi şekilde belirlemesine katkı sağlıyor; buradan yetkililere teşekkür ediyoruz.
Bu yıl narenciyeyle ilgili bölgemizde de diğer taraflarda da ciddi sıkıntılar oldu. Özellikle, limon üreticilerimizin çok ciddi kayıpları oldu. Bunu da Tarım Bakanlığının dikkate alıp bir an önce bu konuda da çiftçilerimize katkı sağlayacağına inanıyoruz. Çiftçilerimizin böyle bir beklentisi var çünkü limon ihracatı gerçekleşemedi yeterince, iç piyasada da biraz üretim fazlalığı olduğu için limon çoğu yerde insanlarımıza zarar ettirdi; bununla ilgili narenciye üreticilerimize de katkı sağlamak gerekir.
Buğday -her zaman söylüyoruz- gerçekten stratejik bir ürün. Yani bu pandemi sürecinde gördük ki gıda sektörü her şeyden önemli. İnsanlar evlerine kapalı kaldığı zaman icabında otomobilini kullanmayabiliyor ya da lüks dediğimiz başka araç gereçleri kullanmayabiliyor ama mutlaka yemesi ve içmesi lazım, bunun için de işte, ekmek dediğimiz, pasta dediğimiz ve insanlara her şekilde makarnasıyla, bulguruyla ulaşan buğday önemli stratejik bir ürün.
Türkiye'nin şu anda buğday ihtiyacı 22-23 milyon ton. Geçen yıl üretimi -tahminimi söylüyorum- 18 milyon ton civarında oldu, 4 milyon ton civarında buğdayı dışarıdan ithal etmek zorunda kaldık. Buğdayı çiftçimize mutlaka ektirmemiz lazım, ektirebilmek için de desteklemesini artırmamız lazım, Sayın Bakandan ve Tarım Bakanlığı yetkililerinden de çiftçilerimizin beklentisi bu yönde çünkü gübre fiyatları dolara bağlı olarak çok ciddi arttı; bunu mutlaka sizler de görüyorsunuz, bizler de gezdiğimiz, dolaştığımız yerlerde görüyoruz. Dolayısıyla, çiftçimize buğday ektirip buğday üretimini artırabilmemiz ve insanlarımıza buğdayı teşvik edebilmemiz için, gıda sektöründe de eksikliği giderebilmemiz adına, ithalatı önleyebilmemiz adına buğdayı desteklememiz, desteğini artırmak gerekir diye düşünüyorum ve buradan Sayın Bakana, Bakanlık yetkililerine de çiftçilerimizin beklentilerini söylemek istiyorum.
Yine, mısırla ilgili... Geçen yıl mısırda ülkemizin ihtiyacını karşılayabilecek oranda bir üretim gerçekleştirdik ki bunu zaten gerçekleştirebilecek topraklarımız, havamız, suyumuz müsait Allah'a çok şükür. Çiftçimiz de mısırı artık iyi öğrendi; ekiyor dikiyor, hasadını yapıyor. Geçen yılki fiyatlarla çok şükür çiftçimiz kazandı ama tabii bu yıl dolar artışına bağlı olarak gübre fiyatları ciddi derecede yükseldi; şu anda mısır fiyatları da ona bağlı belli bir seviyeye kadar yükseldi. Bizim beklentimiz, çiftçimizin hem mısır prim desteğini artırmak hem de çiftçimizi zarar ettirmeyecek şekilde bu fiyatları koruyabilmektir. Çiftçimizin beklentileri, çiftçimizin Bakanlığımızdan istekleri bunlardır çünkü mısır önemli bir üründür; hem yem sanayisinde hem yağ sanayisinde hem glikoz sanayisinde ciddi bir katkı sağlayan üründür. Dolayısıyla, mısırı ürettiğimiz zaman hem ham yağ ihtiyacına çok katkı sağlamış olacağız hem yem sektörüne çok ciddi bir katkı sağlamış olacağız hem de çiftçimiz bundan para kazanmış olacak. Demin de söylediğim gibi, pandemi sürecinde en önemli şeyin gıda olduğunu hep birlikte yaşadık ve gördük; dolayısıyla gıdaya teşvik olacak buğday, mısır gibi ürünleri de mutlaka desteklememiz ve çiftçiye ektirmemiz lazım ki çiftçi üretebilsin. Para kazandığı için de daha fazla üretmeye teşvik etmek adına bunları desteklememiz lazım.
Pamukta geçen yıl fiyatlar yine iyiydi, çok şükür çiftçimiz pamuktan da para kazandı. Ancak yine, dediğim gibi, gübre fiyatları çok ciddi arttığı için önümüzdeki yıl da bu fiyatları koruyabilecek şekilde çiftçimizi korumamız ve teşvik etmemiz lazım. Pamuk prim desteklerinde de yine çiftçilerimizin beklentileri olduğunu belirtmek isterim. Pamuk prim desteğini artırdığımız zaman pamuk ekim alanları da genişleyecektir, daha fazla ekilecektir. Yani Türkiye'nin 3,5 milyon ton kütlü üretmesi lazım. Bu 3,5 milyon kütlüyü ürettiğimiz zaman biz hem dışarıdan satın aldığımız ham yağı ciddi manada içeride üretmiş olacağız, ham yağa katkı sağlayacağız hem çiğitten elde edilen, işte ham yağdan sonra geriye kalan artılarıyla küspe gibi yem maddelerine katkı sağlayacağız. Dolayısıyla, hem çiftçimiz kazanacak hem ülkemiz kazanacak hem yem sektörü kazanacak hem de ham yağ ithalatını ciddi manada engellemiş olacağız. Zaten Türkiye'nin en önemli ihracat girdilerinin içerisinde tekstil var. Yani geçen hafta Adana'da yaptığımız toplantıda sanayicilerimiz -tekstil ürünlerini satmakta çok iyi- bugünlerde ciddi manada ihracat yaptıklarını söylediler. E, tekstilin ham maddesi de pamuk yani biz bu pamuğu üretebilecek durumdayız Allah'a çok şükür; toprağımız, suyumuz, havamız müsait buna. Çiftçimiz de pamuğu biliyor, ekip dikebiliyor. Dolayısıyla, pamuğu çiftçimize ektirdiğiniz ve 3,5 milyon ton kütlüyü ürettiğiniz zaman, dediğim gibi, hem ham yağ ithalatına ciddi manada engel olmuş olacağız, döviz çıktısına engel olmuş olacağız hem de tekstil sanayisinin ham maddesini geliştirmiş olacağız.
Dolayısıyla, pamuk aynı zamanda istihdamı da sağlayan bir ürün. Onun için pamuğu mutlaka teşvik etmek ve ektirmek lazım. Sayın Bakana ve yetkililere bu konuda buradan çiftçilerimizin beklentisini iletiyorum.
Değerli arkadaşlar, şimdi, burada, tabii ki çiftçimiz geçen yıl, dediğim gibi, mısır fiyatlarında, buğday fiyatlarında ciddi manada kazanç elde etti yani bunu inkâr etmek doğru olmaz. Ben de bir çiftçiyim, ekip diken, satan bir kardeşinizim ama bu yılki fiyatlarla... Şu anda zaten buğday fiyatları 5 bin lira civarında, belki 6 bin liraya doğru gidecek; mısır fiyatları 4 bin lirayı buldu, belki 5 bin liraya doğru gidecek; pamuk fiyatları, kilogram adına eski parayla söylüyorum, 15 bin lira gibi. Bu fiyatları mutlaka korumamız lazım. Eğer biz bu fiyatları korumaz, ithalata teşviki açar, çiftçiyi de mazot ve gübre fiyatları girdisi altında ezersek çiftçimizin üretmesini engellemiş oluruz ki çiftçimizi teşvik etmek adına bunları mutlaka yapmamız lazım. Tabii, ben bir çiftçi olarak bunları isterken... Buğday fiyatları arttığı için un fiyatları artacak, efendim, bulgur fiyatları artacak, makarna fiyatları artacak. Buradan da yani tahrik siyaseti yapmamamız lazım. İnsanlarımıza da gidip bunu anlatmamız lazım. Yani ben çiftçi olarak eğer buğday fiyatlarını 5 bin lira, 6 bin lira istiyorsam... E, makarna fiyatlarının da yüksekliğini insanlarımıza anlatmamız lazım, yağ fiyatlarının neden yükseldiğini insanlarımıza anlatmamız lazım. Yani tahrik siyaseti değil de doğruları konuşursak, doğruları istersek, doğruları talep edersek inanıyorum ki hem çiftçimiz kazanacaktır hem ülkemiz kazanacaktır. (MHP sıralarından alkışlar) Ben Hükûmetin hem asgari ücretlileri hem emeklileri hem de hiçbir maaşı olmayan çok dar gelirli insanları kaymakamlık, valilik vasıtasıyla koruyacağı kanaatindeyim. Onları da korumamız lazım zaten. Bu insanlar bizim insanlarımız netice itibarıyla. Asgari ücretle geçinmenin ne kadar zor olduğunu herhâlde hep birlikte görüyoruz. Toplumun içerisinde yaşıyoruz, gezdiğimiz zaman karşılaştığımızda insanlarımız bunları bize söylüyorlar. Yani hem asgari ücreti hem emekli maaşını burada insanlarımızı mağdur etmeyecek şekilde düzenlememiz lazım. Yani ben, dediğim gibi, kazanmak istiyorsam karşımdaki insanı da düşünmem lazım; ki zaten bundan en fazla etkilenen de dar gelirli insanlarımız olacak. Dolayısıyla, dar gelirli insanlarımızı yani hem emekliyi hem asgari ücretliyi Hükûmet yetkilileri eğer ciddi manada korurlarsa inanıyorum ki bu problemler çözülecektir. Tekrar söylüyorum, geçen yıl çiftçimiz mısır ücretlerinden, buğday ücretlerinden, pamuk ücretlerinden memnun kaldı. İnşallah, bu yıl da mazotta fiyat artışına dolar artışına istinaden gübrenin fiyatının artmasından kaynaklı bu fiyatları koruruz.
HÜSEYİN YAYMAN (Hatay) - İnşallah.
MUHARREM VARLI (Devamla) - Bu fiyatları koruduğumuz zaman da çiftçimiz bundan memnun kalacaktır ama karşıya yansıması un fiyatlarına, makarna fiyatlarına, bulgur fiyatlarına olacağı için dar gelirlileri de korumak yine Hükûmetin görevidir, bunu da yapacağına inanıyoruz.
Ben bu duygu, düşüncelerle hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)