| Konu: | 2022 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2020 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 4'üncü Tur Görüşmeleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 32 |
| Tarih: | 10.12.2021 |
CHP GRUBU ADINA CAVİT ARI (Antalya) - Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum.
Yargı, vatandaşın hakkını aradığı, mağduriyetini gidermek için son çare olarak kapısını çaldığı yerdir. Bu nedenle, bağımsız ve tarafsız bir yargı, hukukun üstünlüğünün ve demokrasinin en önemli şartıdır.
Sayın Adalet Bakanı diyor ki: "Hukuk devletinde yargının yegâne ideolojisi vardır, o da adalettir. Emir alacağı tek yer vardır; Anayasa'dır, hukuktur, kanundur. Bu konu en temel hassasiyetimizdir. Bu hassasiyetle yargının bağımsızlığına ve tarafsızlığına büyük önem veriyoruz. Çünkü ancak bağımsız ve tarafsız bir yargı millet adına karar verebilir." Ne kadar doğru ve güzel bir ifade. İyi de bu söylenenleri siz yapabildiniz mi? Hayır. Yargıyı yürütmenin tahakkümünden kurtarabildiniz mi? Hayır.
Bir toplum için en büyük tehlike, yasama, yürütme ve yargı erklerinin tek elde toplanmasıdır. Bugün yaşadığımız işte tam da budur. Yasama, yürütme, yargı erklerinin bugün neredeyse tek elden yürütüldüğü bir sistemle karşı karşıya bulunmaktayız. Bir siyasi parti genel başkanının mahkemeye yargıç atadığı bir yerde adalet olur mu veya bağımsız ve tarafsız adalet olabilir mi?
"Yargı paketleri, yargı paketleri..." Evet, yargı paketleri içerisinde, meslekte, bugünkü teknolojinin de kullanılarak başta UYAP olmak üzere birtakım düzenlemelerin, kolaylaştırıcı işlemlerin yapıldığını bir meslektaş olarak ben de görüyorum ve bunların bir anlamda faydalı olduğunu da ifade etmek istiyorum. Ancak bunlar yargının tarafsız ve bağımsız olmasını sağlayabilir mi, buna yeterli mi? Tabii ki de hayır. Örneğin, siz cumhuriyet savcılarının bile özgürlüğünü ortadan kaldırdınız, elinden aldınız. Bugün bir savcı dava açacağı zaman öncelikle başsavcının "Uygun." demesi hâlinde dava açabilir. Başsavcılar bugün iktidarın iki dudağı arasında. Bu durumda ne olur? Bu durumda başsavcının istemediği, dolayısıyla da iktidarın istemediği hiçbir dava açılamaz. Bakın, iktidar sayesinde bugün Türkiye, 2021 Hukukun Üstünlüğü Endeksi'nde 139 ülke arasında 117'nci sırada yer alabilmiştir.
Sayın Bakan, değerli milletvekilleri; ülkemizin en önemli sorunu yargıya olan güven sorunudur. İktidarınızın zamanında tarafsız ve bağımsız yargıya olan güven yüzde 38'lere kadar düşmüştür. Bu ne demektir? Bu, ülkemizde yargıya olan güvenin kalmadığını göstermektedir, siz önce bunu düzeltin. (CHP sıralarından alkışlar) Ancak şunu söyleyeyim: Bu güveni bu şartlarda sağlayamazsınız. Hâlen, AKP kadrolarında il başkanı, ilçe başkanı, milletvekili adayı olmuş, yaşı 45'e dayanmış, siyasi kimliği olan avukatlar hâkim, savcı olarak görev yaptığı sürece bunu sağlayamazsınız. Yazılı sınavda 80'lerin üzerinde puan alan birçok kişi elenirken, 55-60 puan alan ve torpil yarışlarının yapıldığı, referanslarının siyasete dayandığı hâkim ve savcılarla bunu sağlayamazsınız. Sayın Bakan, Sezgin Baran Korkmaz'ın mal varlıkları üzerindeki tedbirleri kaldıran, yurt dışına çıkış yasağını kaldıran, bu olaylarda ismi geçen Ankara Cumhuriyet Başsavcısı İrfan Fidan'ın HSK tarafından önce Yargıtaya, bir gün dahi çalışmadan, bir dosyanın dahi kapağını açmadan Cumhurbaşkanı tarafından Anayasa Mahkemesine atanmasıyla ve yine bu kararlara imza atan Cumhuriyet Başsavcı Yardımcısı Hasan Yılmaz'ın da yine Adalet Bakanı Yardımcısı olmasıyla bunu hiç sağlayamazsınız. (CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar) Vatandaş kime güveneceğini şaşırmış durumda. Bir yargı, kararında tarafsız olmalı; korkmadan, çekinmeden karar verebilmeli, siyasetin etkisinde kalmamalı, siyasi iktidara hoş görünmeye çalışmamalı. Bakın, bir örnek vermek istiyorum: Antalya'da 10 mahalleyi ilgilendiren Kırcami imarı meselesi var. Bu konu yıllardır çözüm bekleyen bir konu. AKP iktidarında ve 2 dönem AKP'li Büyükşehir Belediye Başkanlığı döneminde çözülemeyen bir konu. İktidar tarafından her seçimde defalarca seçim malzemesi yapıldı, hatta 2019 yerel seçimlerinde, bakın, Çevre Şehircilik Bakanı, AKP İl Başkanı, milletvekilleri, belediye başkanları siyasi şov yaptı, tapular dağıtıldı, vatandaş buna inandı, evini yıktı, ağacını kesti, yıllarca beklediği planlama tamamlandı zannetti. Ne oldu? Seçim geçti, AKP kaybetti Antalya'da. Devreye kim girdi? Devreye yargı girdi.
Bakın, meslek odası tarafından bir dava açıldı ve bu davada bilirkişiler tarafından, planlamanın her yönüyle kusursuz olduğu, planın uygun olduğu açıkça yazıyor, hiç tereddüt yok, bilirkişi raporu böyle, açık, net. Peki, Antalya 1. İdare Mahkemesi ne yaptı? Raporu hiç dikkate almadan, genel uygulamaların aksine, uydurma iki gerekçeyle, ortada bu kadar net bilirkişi raporuna rağmen, planlamanın iptaline karar verdi. Mahkemenin gözü dosyada mıydı, yoksa iktidarda mıydı hiç belli değil. Peki, sonrasında ne oldu? Dosya, Konya Bölge İdare Mahkemesine, istinafa gitti değerli arkadaşlar. "Burası ne yaptı?" derseniz, eşi benzeri görülmemiş, hukuk komedisi olabilecek bir siyasi karara imza attı. İstinaf kararında deniyor ki: "İlk derece mahkemesinin, planı iptal kararının dayandığı gerekçelerin doğru olmadığı görülmekle birlikte, yine de karar doğrudur."
Bakın, değerli arkadaşlar, böyle komedi bir gerekçeyle verilmiş karar. Yani sanki bir zamanlar ifade edilen "Hiçbir şey olmasa bile bir şey oldu." açıklamasına benzer bir gerekçeyle karşı karşıya kaldı bu dosya.
Bir avukat olarak bir kararı eleştirmek gibi bir alışkanlığımız meslek hayatımızda hiç olmadı ama yine de sormak isterim: Bu karar nasıl bir karardır, nasıl bir gerekçeye dayalı olarak karar verilmiştir ey hâkimler, ey bu kararı verenler? İşte, siyasetin gölgesinde nelerin yapıldığının açıkça ortada olan bir örneği. (CHP sıralarından alkışlar) Çünkü Kırcami meselesi, Kırcami planı CHP'li ilçe ve büyükşehir belediyesi tarafından çözülmesi, iktidarın baskısıyla, yargı eliyle engellenmiştir, yargı aracı yapılmıştır, işte, böylece yargı siyasete alet edilmiştir. Halk bunun hesabını sizden, iktidarınızdan mutlaka soracaktır, Kırcami halkı, Antalya halkı bunun siyasi hesabını iktidarınızdan sormak için bekliyor değerli arkadaşlar. Adalete güveni yeniden artıralım, siyasi müdahaleyi sonlandıralım. Yargıdaki siyasi kimlikleri ayıklayın, aksi hâlde adalet her geçen gün değer kaybediyor. Bu şartlarda, tarafsız ve bağımsız yargının sadece ismi olur ama gerçeği olmaz değerli arkadaşlar.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bildiğiniz gibi, Antalya orman yangınları yaşadı, burada önemli bir konuya değinmek istiyorum: Bu orman yangınları sürecinde, bilindiği üzere, Tarım ve Orman Bakanlığı maalesef, yangınları söndürmede başarısız oldu ve kaderine terk edilmiş bir yangın süreci yaşandı; gerekli uçak ve helikopterlerin kullanılmasında maalesef yeterli olunamadı. Yangınla mücadele yerine siyasi mücadele tercih edildi. Şimdi, böyle bir hâlde vatandaşlarımız şu an kaderine terk edilmiş durumda. Binlerce vatandaşımızın evi yandı, ahırı yandı, hayvanları kaybedildi, şimdi burada ciddi bir mağduriyet var. Cumhurbaşkanı geldi "Evlerinizi yapacağız, yüzde 60'ı bizden, yüzde 40'ını siz ödeyeceksiniz." dedi; Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı geldi "Yüzde 50'sini devlet olarak biz ödeyeceğiz, yüzde 50'sini siz ödeyeceksiniz." dedi, sonrasında ne oldu?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
CAVİT ARI (Devamla) - Bitiriyorum Başkanım.
BAŞKAN - Buyurun.
CAVİT ARI (Devamla) - Vatandaşa açık sözleşmeler imzalattırıldı. Vatandaş ne ödeyeceğini şu an bilmiyor ama bir taraftan evlerin yapımı ihaleye verildi. Bakın, bir tarafta müteahhitler şu an evlerin inşaatlarına başladı ancak vatandaş kaç para ödeyeceğini bilmiyor değerli arkadaşlar. Cumhurbaşkanı Yardımcısına "Bu evler kaç paraya yapılıyor, vatandaş kaç para ödeyecek?" diye sordum. Çünkü bu insanlar, 60 yaşında, 70 yaşında, 80 yaşında insanlar açık sözleşmelerle borçlandırıldı. Cumhurbaşkanı Yardımcısının verdiği cevabı size söylemek istiyorum: "Fiyatlar ve indirim oranları netleşmediği için vatandaşlara bildirim yapılmamıştır." Bu nasıl bir rezalettir? İnşaat başlamış, müteahhit işi almış, vatandaşa boş sözleşme imzalatılmış ama vatandaş kaç para ödeyeceğini bilmiyor.
Değerli arkadaşlar, orman yangınında evi yanan vatandaşlardan para alınmasın; bu insanlar zaten mağdur edildi, mağduriyetleri önlensin diyorum.
Hepinize saygılar, sevgiler sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)