| Konu: | 2022 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2020 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 5'inci Tur Görüşmeleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 33 |
| Tarih: | 11.12.2021 |
HDP GRUBU ADINA FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Avrupa İstatistik Ofisi (EUROSTAT) verilerine göre, Türkiye, çalışanlar için dünyanın en kötü 10 ülkesi arasında, SGK verilerine göre ise hem çalışanların yüzde 42'si asgari ücret alıyor hem de bu ücret Avrupa'daki en düşük asgari ücret. Yurttaşlar düşük ücrete, güvencesiz çalışma koşullarına rağmen işleri varsa kendilerini şanslı sayıyor çünkü nüfusun yüzde 20'si işsiz; kadınlarda ise bu oran yüzde 30 yani her 3 kadından 1'isi işsiz. Çalışma yaşamında bu, özet bir tablo.
Bu arada, Bakanlık istihdam politikası oluştururken İŞKUR'un işsizlik verilerini mi kullanıyor yoksa TÜİK'in verilerini mi kullanıyor, merak ediyoruz çünkü ikisi birbirine zıt, tezat bilgiler paylaşıyor. Örneğin, 2021 Eylül ayında İŞKUR kayıtlı işsiz sayısının 219 bin kişi arttığını söylüyor, TÜİK'e göreyse 160 bin kişi azalmış. Buradan TÜİK'in niye kimselere randevu vermediği de anlaşılıyor aslında. (HDP sıralarından alkışlar) Ama gerçek işsiz sayısını belirlemek için bir de TÜGVA'ya bakmak lazım çünkü asıl orası biliyorsunuz özel istihdam bürosu olarak çalışıyor.
En çok çocuk işçi çalıştıran ülkelerden biriyiz, 2 milyondan fazla çocuk çalışmak zorunda bırakılıyor. İSİG Meclisi, İş Güvenliği Meclisi, son yaptığı açıklamaya göre, son sekiz yılda 500'den fazla çocuğun iş cinayetlerinde hayatını kaybettiğini raporladı. Çocuk, işçi ve ölüm; bunlar asla yan yana gelmemesi gereken sözcükler.
2021'in ilk on ayında en az 1.853 işçi çalışma koşulları güvenli olmadığı için hayatını kaybetti. Her gün iş kazası denilen olaylarda ölen işçilerin haberlerini okuyoruz ama "iş kazası" diyerek geçiştirilen bu cinayetlerin önü niçin alınamıyor diye sormayacağım çünkü kapitalizm öldürür, biliyorum. AKP'li kapitalizm ise katbekat öldürüyor maalesef. (HDP sıralarından alkışlar)
Peki, yurttaşlar bu güvencesiz koşullarda çalışmaya mecbur kalırken aldıkları ücretlerle geçinebiliyorlar mı? Tabii ki ona da hayır. Bu ülkede 7 milyon işçi açlık sınırının altında ücret alıyor. Tabii, bu 7 milyon verisi, açlık sınırını hesaplayabildiğimiz günlere ait. Son aylarda bu hesabı yapmak da imkânsızlaştı. Temel ihtiyaç ürünlerinin her gün fiyatları artıyor. Çiğ süte tek seferde yüzde 47 zam gelebilir mi? Geldi ama. Gıda krizi de hızla geliyor. Evet, marketlerde şeker, yağ, un satışı kısıtlanıyor.
Biraz da yarattığınız bu krize çözüm diye önerdiğiniz Çin tipi ekonomik modele bakalım. Çin, emeğin ucuzlatıldığı büyüme modelini 1980'lerde kullandı ve büyük bir emek sömürüsü yaptı. Bu öyle güzel bir model olarak aktarılmasın ama bir yandan da ciddi bir planlaması ve sanayi teknoloji politikası vardı. Şimdi, sizin bu kötü modelden bile örnek aldığınız kısım sadece emeği ucuzlatmak. Halka diyorsunuz ki: "Kısa vadede ücretler ciddi şekilde bastırılacak. Gelir dağılımı daha da bozulacak ama eğer böylesine bir kurtuluş savaşında isyan ederseniz daha büyük bir baskı rejimi olacak ve yoksullaşmaktan başka bir seçeneğiniz yok."
Şimdi, baskı rejiminin sinyali, 25 Kasım 2021'de Millî Güvenlik Kurulu bildirisinde de verildi. Erdoğan, tehditlere karşı gerekli güce sahip olduklarını MGK'ye iletti ve dedi ki: "Ekonomi politikalarını hayata geçirme sürecinde karşılaşılabilecek tehditler ve sınamalar değerlendirilmiştir." Şimdi, bu ne demekti? Aslında biz buradan şunu anlıyoruz: Hem Çin modeli bu model hem de çok tanıdık bir başka model; 12 Eylül darbe modeli. Aynen 12 Eylülde de böyle olmuştu. Aynı 12 Eylül darbe rejimi gibi yine önceden tehdit etmeler, işçi sendikalarını devre dışı bırakmalar, enflasyon ve devalüasyonun alaşağı ettiği reel ücretler ve basına "İntihar haberlerini yazmayın." diye geçilen baskılar. Yoksul daha yoksul, zengin daha zengin anlayacağınız.
Ve "Barınamıyoruz." diyen öğrenciler yarın Ankara'ya geliyorlar. Evet, "Barınamıyoruz." diyorlar, "Bizimle yürüyün." diyorlar ve yarın Ankara'ya geliyorlar. Sayın bakanlar, sayın iktidar; aslında buna neden olduğunuz için bunu söylemek tabii, belki komik oluyor ama gerçekten onları engellemek yerine, onların sorunlarını çözün; yapmanız gereken bu, sorumluluk almalısınız.
Değerli arkadaşlar, birçok konuşmamızda da değindiğimiz gibi en çok işsiz kalan, kayıt dışı çalışanlar kadınlar ve iş yerinde taciz ve mobbinge uğrayanlar da kadınlar. Ama bunların çözümü olduğunu da biliyoruz. İş yerlerinde kadın kotası gerekli, çocuk-yaşlı bakımı kamusal hizmet olarak sunulmalı, 50'den fazla çalışanı olan iş yerlerine kreş açma zorunluluğu getirilmeli, iş yerinde tacizi ve şiddeti önlemek için hazırlanan 190 sayılı ILO Sözleşmesi imzalanmalı ama daha çok söyleyecek önerimiz var fakat "Kadınlar iş aradığı için işsizlik oranı yükseliyor." diyen zihniyetin bu sorunları çözmeye de gönüllü olmadığı ortada.
O yüzden, söylemek isterim ki günlerdir Mecliste bir söz dolaşıyor ya "Geliyor gelmekte olan." diye, işte o, sizden başkası değil sevgili halkımız yani örgütlü mücadele ve dayanışma. "Geliyor gelmekte olan." sizsiniz, yoksa partiler, şunlar bunlar değil aslında. (HDP sıralarından alkışlar)
Şimdi, bütçenin Komisyon görüşmelerinde Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanını beşinci yargı paketindeki çocuk teslimiyle ilgili uyarmıştık, aynı şekilde Adalet Bakanını da uyarmıştık bu konuda. Size 2 Aralık tarihli bir Anayasa Mahkemesi kararından söz etmek istiyorum. Çocuk teslimi sırasında boşandığı erkek tarafından öldürülen bir kadın hakkında açılan davada AYM, önemli bir karar verdi. Bu kadın, 2013'te boşandığı erkek tarafından tehdit edildiği için şikâyette bulunmuş, tedbir kararı aldırmıştı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayın sözlerinizi.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) - Tamamlıyorum Sayın Başkan.
Tedbir kararı bittiği gün çocuk teslimi sırasında öldürüldü. İşte, biz de bunu söylüyorduk. AYM de burada kamu görevlilerinin, yaşam hakkını koruma ve etkili soruşturma yükümlülüğünü ihlal ettiğine karar verdi. Bu yaptığınız, icrayı ve çocuk polisini oradan kaldırmak daha çok kadın cinayetine ve daha çok çocuğun istismarına neden olacak.
Ayrıca dün Erzurum Palandöken'de Diyanete bağlı bir Kur'an kursunda 7 çocuğu istismara maruz bırakan fail, kaçmak isterken gözaltına alındı. Yeni Ensar vakalarını, facialarını önlemenin de sizin sorumluluğunuzda olduğunu hatırlatmak isterim.
Dün 2 kadın öldü, biri cezaevinde, Garibe Gezer; diğeri KHK'li ihraç Fatma Demirel. Üzüntülerimi ifade etmek istiyorum buradan ve bunlar da ne intihar diyorum ne de aslında başka bir şey; gerçekten, cinayete teşvik aslında.
Saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)