GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2022 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2020 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 6'ncı Tur Görüşmeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:5
Birleşim:34
Tarih:12.12.2021

MHP GRUBU ADINA KAMİL AYDIN (Erzurum) - Millî Eğitim Bakanlığı bütçesi hakkında konuşmak üzere Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Saygıdeğer Başkan, sizi ve Meclisimizin çok kıymetli milletvekillerini saygıyla selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, öncelikle, şunu ifade etmek isterim ki görüşmekte olduğumuz 2022 yılı bütçesini kürsüye çıkan bazı muhalefet temsilcilerinin "haram" "harami" "talan" "soygun" ve "yolsuzluk bütçesi" diyerek yaftalaması bu bütçeden faydalanacak sadece kurumlara değil, toplumun her bir bireyine dolaylı bir hakaret ifade etmektedir. Şimdiye kadar kürsülerden öğretmenler, çiftçiler, yargı ve Emniyet mensupları, sanayiciler ve iş adamları sektörel olarak ayrı ayrı hakarete maruz bırakılırken şimdi artık ayrım gözetmeksizin bütçenin muhatabı tüm Türk toplumu hedef alınmaktadır. Kıymetli arkadaşlar, çünkü bu bütçe aynı zamanda, başta biz milletvekillerinin, kamu görevlilerinin, esnaf ve sanatkârların, işçilerin, çiftçilerin, sanayicilerin yani hülasa, helal geçimini sürdürecek herkesin faydalandığı bir kaynaktır. Dolayısıyla, bu ulvi mekânın ciddiyet ve saygınlığını halel getirmemeye azami özen göstermek en büyük sorumluluğumuzdur.

Saygıdeğer milletvekilleri, tüm paydaşlarıyla dikkate alındığında eğitim öğretim toplumumuzun hemen hemen 84 milyonunu da yakından ilgilendiren çok önemli bir konudur. Dolayısıyla, bütçedeki önemli bir payın da öncelikli ve ağırlıklı olarak eğitim ve öğretime ayrılması doğal ve kaçınılmazdır. Dahası, doğuştan mezara önemli bir süreci kapsayan ve tamamen insan odaklı bir mahiyette olması da bu konunun ciddiyetini ortaya koyan diğer önemli bir husustur. Okul öncesinden ilköğretime, ortaöğretimden yükseköğrenime kadar uzanan eğitim ve öğretimin kıymetli kadroları ve öğrenci sayıları göz önünde bulundurulduğunda yaklaşık 30 milyonluk doğrudan muhatap bir kitleyi ilgilendiren bu alanda fiziki ve hijyen şartlarının bugüne kadar olduğu gibi yine öncelikli bir sorumluluk olarak algılanması tartışılmazdır.

Öte yandan, sektörün en önemli paydaşı ve ana yüklenicisi olan öğretmenlerimizle ilgili öğretmenlik meslek kanununun çıkarılması kararı bizleri ziyadesiyle mutlu etmiştir. TÜRK EĞİTİM-SEN'in düzenlediği 2'nci Maarif Kongresi'nde de açıkça vurguladığımız gibi kangrenleşmiş bu konuya vurduğu neşterle eğitim camiamızı rahatlatan Sayın Cumhurbaşkanımıza ve Bakanlığımıza partimiz ve eğitim camiası adına şükranlarımızı sunuyoruz.

Görüşmeler aşamasında detaylarını tartışacağımız 20'nci Millî Eğitim Şûrası'nda bu önemli kararın en kısa zamanda kanunlaşması en büyük arzu ve temennimizdir. Öte yandan, okul okul öncesi eğitimin yaygınlaşması ve daha aşağı yaşlara çekilmesi ülkemizin geleceği adına memnuniyet verici bir gelişmedir. Yine, öğretmen başına düşen öğrenci sayısının OECD ortalamalarını yakalaması da sevindirici bir sonuçtur.

Sayın milletvekilleri, dikkatimizi çeken diğer önemli bir gelişme de mesleki eğitimde yapılan yerinde ve etkin hamleler sonucu aranan elaman tedariki konusunda epey bir mesafe katedilmiş olmasıdır çünkü istihdam öncelikli anlayışla ilgili paydaş niteliğindeki meslek kuruluşları ve odalarla iş birliği ve eş güdümlü çalışmalar artık olumlu sonuçlar vermeye başlamıştır. Benzer çözüm odaklı anlayış ve uygulamaların özel eğitim ve rehabilitasyon merkezleri, özel yurtlar ve özel okullar gibi sektörün diğer temsilcileriyle de yapılması iyi niyetli beklentimizdir. Bu arada, kontenjanları bütün branşlarda artırarak öğretmen atamalarımızı çoğaltan, yine gerek engelli ve gerekse ücretli öğretmenlere büyük bir imkân tanıyıp bugüne kadar kadro temin eden Bakanlığımızın yarım kalan işi tamamlayacağına olan inancımız da tamdır.

Sayın milletvekilleri, alınan on iki on üç yıllık eğitim birikiminin sağladığı kazanımları evrensel boyuta taşımanın adı olan yükseköğrenimde kurumsal fiziki altyapı yatırımları ve gelişmeler önemli bir seviyeye ulaşmıştır artık. Diğer bir ifadeyle, 8 milyon 240 bin öğrencisi ve 180 bin akademisyen ve idari destekleyici kadrosuyla yaklaşık 10 milyonluk bir kitleyi içeren yükseköğrenim yuvalarımız olan üniversite sayımız 200'ün üzerine çıkmıştır. Nicelik ve altyapı bağlamında elde edilen başarının ve gelişmenin artık niteliği artırıcı hamlelere dönüşmesi en büyük arzumuzdur. Bu bağlamda, üniversitelerimiz, araştırma merkezlerimiz ve enstitülerimizin araştırma geliştirmeye, teknolojik üretimlere ve uluslararası rekabete yönelik hamleleri öncelemeleri kaçınılmazdır. Bunu sağlamanın yolu da yetki, sorumluluk ve kaynakların yerinde ve etkin kullanılması, ehliyet ve liyakatin öncelenerek özellikle katma değer sağlayacak uluslararası rekabette başarılı akademisyenlerin her bağlamda desteklenmesinden geçmektedir. Öte yandan, günün koşullarına ve ihtiyaçlarına, bilimsel gelişmelere ve bölgesel potansiyele uygun fakülte, bölüm ile uygulama ve araştırma merkezleri kurmak hem genel nüfusumuza istihdam hem de uluslararası bilimsel rekabette söz sahibi olmamıza katkı sağlayacaktır. Dahası, pedagojik formasyon başta olmak üzere diploma, sertifika ve lisansüstü programlara sıkı bir kontrol ve denetim getirilerek bireysel veya kurumsal keyfîliğe yer bırakılmamalıdır.

Yine, öğrenci kontenjanlarının tespitinde gerekli hassasiyet ve değerlendirmenin dikkate alınması da diğer önemli bir beklentimizdir. Bu konuda YÖK'ün iyi niyetli ve çözüm odaklı hamlelerini takip ediyor ve memnuniyetimizi ifade etmek istiyoruz.

Sayın milletvekilleri, akademisyen bir milletvekili olarak kadim memleketim Erzurum başta olmak üzere Doğu ve Güneydoğu Anadolu'daki köklü üniversitelerde yaşanan akademik bir sorunun çözülmesine yönelik bir durumu da dikkatlerinize sunmak istiyorum. Malumunuz, öğretim üyeleri için zorunlu emeklilik yaş sınırı olan 67'nin 2006'dan sonra kurulan üniversitelerimizde 75 yaşına kadar uzatılması, yerinde ve insan kaynağını önceleyen bir karardır. Burada hepimiz mutabıkız. Bu sayede, sayıları 43'ü bulan üniversitelerimizde hızlı bir büyüme ve gelişmeyi gözlemledik hep beraber. Bu durum, bölgemizde yetkin ve tecrübeli 67 yaş sınırında birçok akademik beyin göçüne neden oldu aynı zamanda. Dolayısıyla, bir çırpıda aklıma gelen Erzurum, Elâzığ, Van, Sivas ve Diyarbakır'daki köprü üniversitelerin "istendiği veya uygun görüldüğü takdirde" şartı olmaksızın 43 üniversiteyle aynı uygulamaya tabi tutulması yani tecrübeli akademisyenin 75 yaşına kadar oldukları yerde hizmet etmeleri hususunu yetkili kurulların dikkatine ve gerçekten incelemesine sunuyorum. Niye bunu söylüyorum? Çünkü bizatihi yaşadığım ve aldığım "feedback"lerden yola çıkarak bunu ifade etmek istedim. Yani, aynı bölgeden diğer 43 üniversiteye eğitim öğretime katkıda bulunması için gönderdiğimiz ya da imkân sağladığımız akademisyenler inanın, doğudaki üniversiteleri bırakıyor, tamamen batıdaki yani gelişmeye açık illerdeki üniversitelere yöneliyorlar. Bunun önüne geçilmesi için bu 43 üniversiteye eğer bu saydığım gerçekten köklü üniversitelere... Yani birini geliştirmeye çalışırken birini yok etmemek lazım ya da zayıflatmamak lazım. Bunu YÖK Kurulu üyelerime, Değerli Başkanıma özellikle arz ediyorum.

Öte yandan, ilimizin eğitime önemli katkı sağlayan ve Kültür Varlıkları Koruma Kurulunca koruma altına alınan 2 önemli lisemiz var. Birincisi, 1889'da kurulan, benim de mezunu olduğum ve Ahmet Hamdi Tanpınar'ın edebiyat öğretmenliği yaptığı Erzurum Lisesidir. Diğeri ise, 1900 yılında inşa edilen Nenehatun Kız Öğretmen Lisesi, bugünkü adıyla Kız Anadolu Lisesi. Bu tarihî okullarımızın restorasyonlarının yaptırılması konusunda Sayın Bakanım yardımlarınızı talep ediyorum.

Bütçemizin hayırlara vesile olmasını diliyorum ve yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)