| Konu: | 2022 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2020 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 6'ncı Tur Görüşmeleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 34 |
| Tarih: | 12.12.2021 |
MHP GRUBU ADINA MEVLÜT KARAKAYA (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yükseköğretim Kurulu, ÖSYM, Yükseköğretim Kalite Kurulu ve üniversitelerin bütçeleri üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, benden önce parti grubumuz adına söz almış olan değerli konuşmacılar özellikle millî eğitim ve ortaöğretimle alakalı birçok konuyu, öğretmenlerimizle alakalı birçok hususu gündeme getirdiler. O konularda tekrara girmeden, özellikle son dönemlerde çok fazla gündeme getirilen öğretmenlik meslek kanununun önümüzdeki günlerde Meclis gündemine getirilecek olmasının, öğretmenlerle ilgili sorunların önemli ölçüde çözümü açısından uygun bir düzenleme olacağını ifade ederek sözlerime başlamak istiyorum. Bu vesileyle, emeği geçecek olan herkese şimdiden teşekkür ediyorum.
Değerli milletvekilleri, ÖSYM merkezî ölçme ve değerlendirme konusunda bir ihtisas kurumumuz. Bir toplumda birçok alan ve konuda merkezî ölçme ve değerlendirme yapacak en az bir ihtisas kurumuna ihtiyaç olduğu gerçektir. ÖSYM, 1974 yılında, üniversiteye giriş sınavlarının merkezî olarak yapılmasına duyulan bir ihtiyacı karşılamak üzere kurulmuş, o günden bugüne çok geniş bir yelpazede, birçok konuda merkezî sınavlar gerçekleştirmiştir. İdari ve mali özerkliğe sahip kendi yağıyla kavrulan, genel bütçeye yükü olmayan bir kurumumuz. Bize göre ÖSYM'nin asli işlevi, çok sayıda toplum kesiminin emeğinin karşılığının tescili ve belgelendirilmesidir. Çoğu, yıllara mal olan birikmiş emeğin karşılığını bulması ancak adil ve güvenilir bir ölçme ve değerlendirmeyle mümkündür. Bu yönüyledir ki ÖSYM, vebali son derece yüksek, kutsal bir görevi icra etmektedir. Ölçme ve değerlendirmede yapılacak küçük bir hata dahi zincirleme yoluyla, telafisi mümkün olmayan ağır sonuçlara neden olabilir. Bu sebepledir ki tamamen teknik bir konu olan bu alanda, bilimin ışığında sıfır hata idealini gerçekleştirmek esas olmalıdır bahsettiğim bilimsel hatalarla alakalı. Hileler ve soruların çalınması, toplu kopya çektirilmesi gibi hususlar maalesef kurum tarihine geçmiş arzu edilmeyen hususlardır. Geçmişte belli terör sempatizanlarının üniversitelere yerleştirilmesi için yıllarca salonlarda toplu kopya çektirildiği de herkesin malumudur. Birçok prestijli üniversitede öğrenci olaylarının arka planında bunların olduğu da yine kayıtlarda olan ve hepimizin bildiği hususlardır. En son örneği de maalesef geçtiğimiz yıllarda FETÖ terör örgütünün soru çalmasıdır. Buradaki mesele, sadece birilerinin haksız yere başkalarının önüne geçirilmesi değil, hak etmediği görev ve pozisyonlara veya unvanlara sahip olarak tüm topluma bedel ödetilmesidir.
Bize göre ÖSYM, bir ölçme ve değerlendirme terazisi olma ve emanete sahip çıkma şiarıyla bir adalet kurumudur, aynı zamanda temel hedefi, millî varlık ve birliğimize kastedenlere fırsat vermeme yönüyle de millî yönü ağır basması gereken bir kurumdur. Bu vesileyle, kurumun özellikle sınav hizmetleri süreçlerinde ISO 27001 Bilgi Güvenliği Yönetim Sistemi ve ISO 9001 Kalite Yönetim Sistemi belgelerini almaya hak kazanmasını önemsiyoruz ve Sayın Başkan nezdinde emeği geçen herkese teşekkür ediyorum. ÖSYM'nin, sınavların detaylı analiz ve değerlendirme raporlarını kamuoyuyla paylaşması da yine önemsediğimiz önemli bir husus.
Değerli milletvekilleri, yükseköğrenime gelince; yükseköğretime erişim, oluşturulan ilave kapasite sayesinde artık ülkemiz için önemli bir sorun olmaktan çıkmıştır. 2020 Yılı Bologna Süreci Uygulama Raporu'na baktığımızda, yükseköğretime kayıtlı öğrenci sayısı bakımından Türkiye, Avrupa yükseköğretimi alanında ilk sırada yer almaktadır. Cinsiyet bakımından da yine gerek öğrenci gerekse akademisyen oranları bakımından dünyada ilk sıralarda. Bunlar, yapısal anlamda bakıldığında olumlu gelişmeler. Aynı şekilde, üniversitelerimizde kalite değerlendirme ve akreditasyon çalışmalarının başlaması, ihtisaslaşma, farklılaşma, çeşitlilik, şeffaflık, hesap verilebilirlik gibi kavramlar çerçevesinde üniversitelerin yeniden yapılandırılması, Yükseköğretimde Dijital Dönüşüm Projesi, Geleceğin Meslekleri projesi gibi projeler YÖK'ün başlattığı olumlu projelerdir ve bu hususta fikir oluşturan, emek veren herkese de teşekkür ediyoruz.
Değerli arkadaşlar, Türk yükseköğretimi, kurumsal ve sektör olarak yeni ufuklara doğru açılmalıdır. Türkiye, ilk defa, üniversitelerde eğitim gören uluslararası öğrenci sayısı yönünden 200 binleri aşmış ve dünyada ilk 10 ülke arasında yer almıştır. Bu pandemi sürecinde yükseköğretime olan uluslararası öğrenci talebi azalmamış, bilakis artmıştır.
Türkiye, turizm ve sağlık alanında olduğu gibi yükseköğretim alanında da çok ciddi bir potansiyele sahiptir. Dijitalleşmenin de sunduğu imkânlar bu potansiyele ilave edildiğinde, özellikle şu pandemi sonrasında yaşanan değişim ve dönüşüm fırsatlarından yararlanılması gerektiğine inanıyoruz. İhracatı önceleyen ekonomik dönüşüm gayretleri içerisinde önemli bir bacasız sektör olarak yükseköğretimi bu yönüyle de harekete geçirmenin elzem olduğunu düşünüyoruz. Eğitimde uluslararası iş birlikleri de son dönemlerde bu konularda önemli fırsatlar sunmaktadır.
Bunların haricinde, yine Yükseköğretim Kurulu tarafından yürütülen önemli projeler var ama bunların içerisinde en çok önemsediklerimizden biri de Meslek Yüksekokulu Koordinasyon Kurulunun oluşturulması -özellikle mesleki ve teknik eğitime yönelik yürütülen projelerdir- bu çok önemli. Bugün Türkiye'de, bir tarafta personel, işçi açığı var, diğer tarafta ise ciddi bir işsizlik olayı da söz konusu. Sanayiyle yaptığımız görüşmelerde bunu net bir şekilde görebiliyoruz. Genellikle, sanayi erbabı için "ara eleman" ifadesi yerine aslında "ana personel" ifadesi kullanılması gerektiğini de ben buradan kayıtlara geçirmek istiyorum.
Değerli milletvekilleri, tabii, üniversitelerimizin çok ciddi sorunları var, öğretim üyelerimizin çok ciddi sorunları var ama bunların başında gelenlerden biri de kadrolarla ilgili sorunlar. Özellikle unvan almış doçent ve profesörlerin üniversite kadrolarına atanması sırasında karşılaşılan sorunlar gerçekten çok önemli yani buradan Sayın Bakana ve Yükseköğretim Kurulu Başkanımıza da iletmek istiyorum: Bu hocalarımızın -üniversite hocalarının- unvanlarını almış olanlarını kadro peşinde daha fazla koşturmayalım ve aynı şekilde üniversite öğretim üyelerinin özlük haklarıyla ilgili sorunların da giderilmesi gerektiği hususunu ileterek hepinize saygılarımı sunuyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)