| Konu: | 2022 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2020 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 6'ncı Tur Görüşmeleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 34 |
| Tarih: | 12.12.2021 |
HDP GRUBU ADINA HİŞYAR ÖZSOY (Diyarbakır) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, öncelikle hepinizi selamlıyorum saygıyla.
Konuşmama başlamadan önce, bir dönem öğrencisi olduğum Boğaziçi Üniversitesinin öğrencilerinin ve hocalarının hâlâ devam ettirdikleri direnişlerini de saygıyla selamlıyorum.
Yine, aynı zamanda, bugün "Barınamıyoruz." diye Ankara'ya gelip sesini duyurmak isteyen 20 yaşındaki gençler şu an nezarethanelerde bekletiliyorlar.
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Adana) - Hocam, ses, ses...
HİŞYAR ÖZSOY (Devamla) - Birazdan açılır sesim Vekilim.
Buradan kendilerine de selamlarımızı, sevgilerimizi iletiyoruz. Tabii ki bu insanlar düşüncelerini ifade edecekler, barınamıyorlarsa, açlarsa bunu ifade edecekler. Az önce Mahir Bey burada, Valinin yasağından bahsetti. Ben gerçekten çok üzüldüm sizin adınıza Mahir Bey. Anayasa bu, bu insanların protesto hakkı var.
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) - Peki, protesto hakkıyla ilgili yasal düzenlemeyi kim uyguluyor?
HİŞYAR ÖZSOY (Devamla) - Vali Anayasa'nın üzerine çıkmış bu sistemde ve siz bunu meşrulaştırıyorsunuz yani ilginç bir durumdur, çok üzüntü verici sizin açınızdan gerçekten, gerçekten.
HÜSEYİN YAYMAN (Hatay) - Bu Mahir Ünal da HDP'ye bir yaranamadı gitti.(x)
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) - Niye yaransın?
HİŞYAR ÖZSOY (Devamla) - Sataştım, kendisi cevap verir, onun için sataştım zaten.
Kıymetli arkadaşlar, sivil havacılık konusunda ben biraz konuşacağım. Arkadaşlar, 3 tane uçak hikâyesi, 3 tane Kürt hikâyesi anlatacağım ben size. (HDP sıralarından gülüşmeler) Şaka değil yani Kürtçe olursa "..."(x) olur herhâlde bu konuşmanın başlığı. Biliyorsunuz istikbal göklerde olduğu için, uçaklar da önemli olduğu için ben de birkaç kelime, kelam edeyim. Bu son dönemde Türkiye'de bazı uçaklar konuşuldu biliyorsunuz, ben çok kısaca değineyim.
Bir tanesi, meşhur Sezgin Baran Korkmaz'ın uçağı. Biliyorsunuz, kendisi kara para aklama, rüşvet, bir sürü mafya ilişkileriyle anılan bir isimdi. Amerika, Avusturya'dan kendisini tutuklamasını, iade etmesini istemişti. Sonra, biliyorsunuz, İçişleri Bakanının bu uçakta resimleri çıkmıştı. İçişleri Bakanı da "Efendim, başka uçak yoktu da ben bu uçağa bindim." falan demişti; artık yerseniz! Böyle ilginç bir uçak hikâyesi var. (HDP sıralarından alkışlar)
2'nci uçak hikâyesi, biraz daha ilginç bir uçak hikâyesi. Cumhurbaşkanı Özal döneminde alınmış, Cumhurbaşkanı Erdoğan'a da hizmet etmiş ama bir müddet sonra iktidara yakın bir iş adamına satılmış 1 tane uçak, biliyorsunuz Brezilya'da yakalandı; Brezilya'da içinden 1,3 ton pudra şekeri çıktı.
MURAT ÇEPNİ (İzmir) - Hadi canım!
HİŞYAR ÖZSOY (Devamla) - Evet, hani, kokaine "pudra şekeri" diyorlar ya. (HDP sıralarından gülüşmeler) Çıktı, çıktı. Sonra, daha ilginci var, uçakta olan tek İspanyol yolcu bir müddet sonra öldü, Türk pilot şu an içeride ama şu ana kadar bu uçağın akıbetiyle ilgili Türkiye'den kimse bir şey söylemiyor. Hani, daha kötüsü, bir dönem Cumhurbaşkanlığı uçağı olan ve "..."(x) "Kuyruk" demek Kürtçede. "..."(x) "ATA" yazan -sonra onu da değiştirmişler- bir uçağı şu an Brezilya polisi kamulaştırmış, kendisi kullanıyor ve kimseden çıt çıkmıyor.
MURAT ÇEPNİ (İzmir) - Onlar şu an Kürtçeyle meşgul, Kürtçeyle.
HİŞYAR ÖZSOY (Devamla) - 3'üncü uçak hikâyesi daha ilginç arkadaşlar ve daha ciddi. 3'üncü uçak hikâyesi de şu: Belavia'yla birlikte Türk Hava Yolları yaz boyunca Belarus'a, Minsk'e ha bire yolcu taşıdı. Avrupa Birliği Türkiye'yi uyardı, "Yapmayın, siz VIP usulü insan kaçakçılığı yapıyorsunuz." dedi; "Hayır, biz yapmıyoruz." dediler. En sonunda, Avrupa Birliği yetkililerinin Türk Hava Yollarına "Avrupa Birliği ülkelerine yasak getiririz, giremezsiniz." dedikleri noktada, Türk Hava Yolları Irak'tan, Suriye'den ve Yemen'den Minsk'e giden yolcuları yasakladığını söyledi.
3 tane ilginç uçak hikâyesi var karşımızda arkadaşlar. Bu uçak hikâyelerini, hani, biraz latife, biraz ironi, biraz retorik olsun diye söylüyorum ama Türkiye'de, iktidarın içinde, etrafında dönen ne kadar çok tuhaf, kirli ilişkinin olduğunu gösteriyor. Kara para aklama mı dersiniz, kokain mi dersiniz, insan kaçakçılığı mı dersiniz, neredeyse her şey var.
Ulaştırma Bakanı da burada, yeri gelmişken; Sayın Bakan, Bingöl'e, Diyarbakır'a -ben Bingöllüyüm, şu an Diyarbakır Vekiliyim- sürekli gidip geliyoruz bölgeye; Türk Hava Yollarının, Anadolu Jetin uçaklarında sürekli olarak Arapça -Arapça da var, İngilizce de var- anons yapılıyor, Türkçe de yapılıyor. Bingöl'ün herhâlde yüzde 70'i, 80'i Zazaca konuşur; Diyarbakır'da Kurmanci konuşulur, Kürtçe konuşulur. Ben şimdi düşünüyorum, Türk Hava Yollarının en azından bizim o taraflara giden uçaklarında Zazaca, Kürtçe bir anons yaparsanız uçak mı düşer, devlet mi yıkılır ya? (HDP sıralarından alkışlar) Gerçekten bunu defalarca söylüyoruz, siz de not alın lütfen; Bingöl eski Milletvekili, şimdi Diyarbakır Milletvekili Hişyar Özsoy'un böyle bir talebi açık, net, biz talebimizi Bakanlığımıza yapıyoruz; lütfen, saraydaki yetkililerle birlikte düşünün, buna bir çözüm getirin. Ayıptır; sene olmuş 2020, millet... Biz geçen gün Taner Yıldız'la NATO'nun toplantısına gittik "..."(x) konuşuyorlar, Mars'a gidiyorlar, Ay'a gidiyorlar, Ay'ın ötesine gidiyorlar; biz Türkiye'ye geliyoruz şu Meclise, efendim "Kürt" dedi, "kürdistan" dedi; atıyoruz ya. Neyin aklıdır gerçekten ya? Ne kadar kopmuşuz ya? Sabahtan beri, işte, Kürtçe konuşulur, konuşulmaz... Bizde Zazaca'da bir laf vardır, derler "..."(x) Zazaca bilenler bilir yani "Ha söyle, ha söyle." (HDP sıralarından gülüşmeler, alkışlar) Altı yıldır dönüp dolaştığımız yer, gerçekten, tartışmaların içeriğine baktığımız zaman tam anlamıyla utanç verici bir durumun içerisindeyiz; herkesin utancı.
Şimdi, 3 tane uçak hikâyesi anlattım, 3 tane de Kürt hikâyesi anlatayım. Devletin gücünü kadın da olsa, çocuk da olsa, yaşlı da olsa Kürt'e gösterme siyaseti; bu son hafta içerisinde bana gelen birkaç tane örnek. Arkadaşlar, birincisi: 7'siydi sanırım... Evet, bir saniye, notlarıma bir bakayım. Birincisi: Mehmet Emin Özkan -az önce de arkadaşlarımız söyledi- 83 yaşında, Bahtiyar Aydın'ın öldürülmesinden sanık kendisi; vaktizamanında savcılık bile "Suçu yok, bu adamı beraat edin." dediği hâlde hâlâ içeride tutuyorlar; 85 yaşında, yüzde 87 engelli raporu var. Bakın, bir yasa yaptınız, ne kadar mafya bozuntusu, katil, hırsız varsa çıkardınız ya, bakın, bu adam hâlâ içeride, niye içeride olduğunu bilmiyor. Geçen gün basından aradılar, dediler ki... Bir de Corona olmuş; koluna da kelepçe yapmışlar, götürmüşler, bağlamışlar, şu an Corona tedavisi görüyor. Suçu yok, hâlâ yargılanıyor yarın beraat ederse hayatını içeride geçirmiş, içeride ölmüş birisi olacak; bu bir. İkincisi: Şu genç arkadaşımız Mazlum İçli. Ben uzaktaydım, birkaç gün burada değildim, Grup Başkan Vekillerimiz, bazı arkadaşlarımız ifade ettiler. Sanırım ayın 8'inde, Avukatı Mahsuni Bey bana ve başka vekil arkadaşlarımıza bir not gönderdi. Lütfen, buna iyi bakın. Bu, 14 yaşındayken bu Kobani protestoları döneminde, Yasin Börü dâhil 4 kişinin öldürülmesi davasında gözaltına alınan, sonra tutuklanan Mazlum İçli. Olay esnasında 14 yaşındaymış, tam yüz yirmi beş yıl ceza almış. Aldığı ceza, devletin bölünmez bütünlüğü, eziyetle insan öldürme, 3 kişiyi öldürme, 1 kişiyi yaralama; böyle dizmişler. Fakat ilginç bir şey -arkadaşlarımız anlatmıştır, telefon kayıtları, telefon sinyalleri, şoför, düğün sahibinin açık beyanları- olayın olduğu an babasıyla birlikte Diyarbakır'a 140 kilometre ötede olduğuna dair en azından 7-8 açık delil olmasına rağmen ve savcı, bir noktada, bu gencin, bu çocuğun bu suçla uzaktan yakından alakası yoktur diye beraatini talep etmesine rağmen, yirmi yedi gün sonra aynı savcı, kendisi hakkında aleyhine başka bir delil olmadığı hâlde yüz yirmi beş yıl cezaya çarptırdılar, Yargıtay da onaylamış. 14 yaşında bir çocuk. Niye böyle? Ben size söyleyeyim: Nasıl ki Mehmet Emin amcayı bu Bahtiyar Aydın'ın katili diye içeride tutuyorlar ya, çünkü onu orada öldürecekler, davayı öyle kapatacaklar. Yani devletin içerisinde öldürülmüş Bahtiyar Aydın; meşhur hikâye, hepiniz bilirsiniz, siz de bilirsiniz JİTEM'in nasıl şeyler yaptığını. Aha Mazlum İçli'yi de muhtemelen Kobani protestoları davasını kapatmak için -14 yaşındaki bir çocuğu- yüz yirmi beş yılla cezalandıracaksınız. Sonra "Kürt bizden ne istiyor?" Elinin körünü istiyor! Yani bunun karşısında ne isteyebilir sizden? (HDP sıralarından alkışlar) Diyarbakırlı bir çocuk.
Son olarak -bitiriyorum- Garibe Gezer, 23 yaşında tutuklanmış, 28 yaşında devletin emanetindeyken cenazesi çıkmış. Aile cenazeyi almaya geçerken oradaki sözde kamu memuru polisler "Alın cenazenizi gidin lan!" diye bağırma cesareti, cüreti gösterebilen, cenaze memleketine vardığı zaman kayyum atadığınız belediyelerden cenaze nakil aracı verilmeyen -bir pikapla götürüyorlar, cenazeyi defnediyorlar- müftü de "Cenaze evini boşaltın." diye bastırıyormuş bir taraftan. Bu kadın tecavüze uğradığını söylüyor, yerlerde sürüklendiğini, işkence gördüğünü... O kadar söylemiş ki mektuplar, dilekçeler yazmış...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayalım lütfen.
HİŞYAR ÖZSOY (Devamla) - Bitiriyorum Başkanım.
...elinden gelen her şeyi yapmış. Ya, ben Adalet Bakanı olsaydım, bir kadın, benim Adalet Bakanı olduğum bir yerde "Bana işkence yapıldı, tecavüz yapıldı." derse gece binersiniz aracınıza, o cezaevinin kapısına dikilirsiniz. Ama Kürt ya, ama terörist ya, ya, ya... Bir de rezil bir gazete de "İçeride beslenen terörist öldü." diye yazmış. Düşünebiliyor musunuz, ne kadar insanlıktan çıkma durumu!
Şimdi, ben, size, bu kadının, bu çocuğun, bu yaşlının hikâyesini niye anlattım, biliyor musunuz arkadaşlar? Bunları arkadaşlarım zaten çokça anlattılar size, şunun için anlattım: Şu anlattığım üç hikâye, şu Türkiye dediğimiz bu resmin parçası, tıpkı az önceki 3 uçakta olduğu gibi. Yani siz diyebilirsiniz "Ne alaka Hişyar Hoca, uçaklar nerede, Kürtler nerede?" Yok, bunlar aynı hikâyenin, aynı resmin parçası, aynı madalyonun iki yüzü çünkü her türlü rezilliği, kara para aklamayı, insan kaçırmayı...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HİŞYAR ÖZSOY (Devamla) - ...dövmeyi, hepsini milliyetçilik ve Kürt düşmanlığıyla meşrulaştırmaya çalışırsanız biz de hâliyle bunlar arasında zor olmayan bir bağlantı kurarız diyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)