| Konu: | 2022 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2020 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 7'nci Tur Görüşmeleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 35 |
| Tarih: | 13.12.2021 |
CHP GRUBU ADINA JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Ebedî Önder'imiz Mustafa Kemal Atatürk'ün ülkemizi düşman postallarından, boyunduruğundan kurtararak kurduğu Türkiye Cumhuriyeti sadece siyasal bağımsızlığın direnişi olmayıp sosyal, ekonomik ve kültürel bağımsızlığın da direnişidir. Bu bağımsızlık sömürü odaklarının işine gelmediğinden cumhuriyet tarihimiz boyunca Atatürk'ün kişiliği, devrimleri, kurduğu kurumların hedef alınmasına yol açmıştır. Özellikle kendi tabanlarını bir arada tutmak için Atatürk karşıtlığını kullananların aslında esas hedefinin ekonomik sömürü olduğunun örneklerini son on dokuz yılda daha sık görür olduk.
Günümüzde ülkemiz, postallarla olmasa da yabancı şirketlerle işgal altında; Arapça sözcükler ile yabancı tabelalarla kuşatma altındayız. Atatürk'ün "Ülkesini, istiklalini korumasını bilen Türk milleti dilini de yabancı diller boyunduruğundan kurtarmalıdır." anlayışıyla kurduğu Türk Dil Kurumu bizlere, biz milletvekillerine bir sözlük göndermiş, hem de bir üst yazıyla. Bakın, ne diyor üst yazıda? "Türkçenin korunması için katkıda bulunan sizlere armağan etmekten mutluluk duyarız." deniliyor. Peki, biz milletvekilleri, özellikle de AKP'li milletvekilleri öz Türkçe kullanıyorlar mı? Sık sık duyar olduk; "Külliyeye indik, çıktık." "Sayın Cumhurbaşkanının tensipleriyle..." sözlerini. Ben sayın milletvekillerine öneriyorum, özellikle "külliye"nin anlamına baksınlar da bundan sonra yanlış kullanmaktan vazgeçsinler. (CHP sıralarından alkışlar)
Evet, şimdi, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumundan, özellikle FETÖ bağlantılı kişilerin Atatürk'ün mirasından pay aldığını, maaş aldığını düşünmek ise içimizi iyice acıtmaktadır. Bakın, 1980 darbesiyle kurulan yüksek kurumlar merkezî yönetime bağlanarak ilk darbeyi alan özerk kurumların bu dönemde Atatürk'ün vasiyetindeki İş Bankası sermaye hisselerinin, kâr payı gelirlerinin Tek Hazine Hesabı'na aktarılmasıysa büyük sorundur. Bu el atmanın, herhangi birimizin bankadaki mevduatına el atmasından hiçbir farkı yoktur sayın milletvekilleri. Tek Hazine Kurumlar Hesabı'nda, Tarih Kurumu bilançosunda 1 milyar 663 milyon lira, Dil Kurumu mali tablolarında 1 milyar 965 milyon lira düşük faizle erimektedir.
Sayın Bakan, 2020 Mart ayında bu uygulamanın haksız olduğunu söylemiştiniz ve Hazine ve Maliye Bakanlığının bir düzenleme yapacağından söz etmiştiniz. Burada size sormak istiyorum: Ne oldu bu düzenleme? Ayrıca, BDDK kararı gereği İş Bankası, Türk Dil ve Tarih Kurumuna aktarmadığı Atatürk hisse payları gelirleri, banka hesabında görünmesi gerekirken kurumun alacak hesabında tutulmaktadır, bu da gelirde düşüşe yol açmaktır. Sürekli el konulmaya çalışılan Atatürk'ün mirası, bakın, 75 bin metrekarelik bir yerleşke için harcanacak -yerleşkenin resmi burada- ve öyle ki ilk ihaleden sonuç alınamayıp inşaat tamamlanamayınca ikinci ihaleye çıkılmış ve ikinci ihale davet usulüyle 21/b maddesine göre gerçekleştirilmiş. Sayın Bakan, bu durumda, inşaatın tamamlanmasındaki aciliyet nedir de 21/b maddesi uygulandı bu ihaleye davette? Bunu da özellikle öğrenmek istiyoruz.
Sayın milletvekilleri, peki, siz 1986 yılından beri verilen bu ödülü hatırlıyor musunuz? Hatırlayanınız var mı bu ödülü? Bu ödül "Atatürk Uluslararası Barış Ödülü" en son 2000 yılında Rauf Denktaş'a verilmiş ve 2013 yılında kaldırılmış, yönetmelik değiştirilmiş, daha sonra yeniden düzenlemeyle beşli ve onlu yıllarda yeniden verileceği söylenmiş, 2015'te ödülden ses yok, 2020 yılında da faaliyet raporunda yer alıyor, 3 aday belirlenmiş ve her zaman olduğu gibi Cumhurbaşkanının tensiplerine sunulmuş, bari "uygun bulunması" yazılsaydı raporda. Şimdi her şey Cumhurbaşkanının uygun bulmasına bağlı ya, her şeye tek bir kişinin karar vermesindeki sonuç, cumhuriyet tarihinde eşi benzeri görülmemiş kültürel yozlaşma ve sosyoekonomik çöküş. Aslında bunlar bize hiç de yabancı olmayan ve anlamamız için sadece cumhuriyet öncesi tarihe bakmamızı gerektiren olaylar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
JALE NUR SÜLLÜ (Devamla) - Sayın Başkan, bir dakika rica edebilir miyim?
BAŞKAN - Buyurunuz.
JALE NUR SÜLLÜ (Devamla) - Bakın, Osmanlı maliyesinin dış borçlanmasıyla iflasa gidiş sonucu, Düyun-ı Umumiye ve Rejiyle ülke hazinesi âdeta, alacaklı devletlere teslim edildi. Yöneticilerin lüks düşkünlüğü ve ithalat artarken ekonomide yabancılar ve yerli iş birlikçileri egemen oldular; tebaaya düşen ise vergi ve savaşlarda can vermekti. Ne padişahlar ne hükûmetler milletin derdini dinlemediler, derman aramadılar; köylü içeride devlet, dışarıda yabancı sermaye gruplarınca sömürüldü. Arapça, Farsça egemenliği, hakkını arayamayan halk; ne kadar da tanıdık geliyor bunlar değil mi? Atatürk'ün "Tarihini bilmeyen uluslar yok olmaya mahkûmdur." vurgulaması bize yol göstermektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
JALE NUR SÜLLÜ (Devamla) - Sayın Başkan, cümlemi tamamlıyorum.
BAŞKAN - Buyurunuz.
JALE NUR SÜLLÜ (Devamla) - Dil ve tarih çalışmalarını yaşatmak için kurduğu derginin ismi de bu konuda bize önemli bir ipucu vermektedir, "Belleten." Evet, bu sözcük üzerinde herkesin uzun uzun düşünmesi gerekir.
Genel Kurulu saygı ve sevgilerimle selamlıyorum.
Teşekkür ederim Sayın Başkan. (CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar