| Konu: | 2022 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2020 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 7'nci Tur Görüşmeleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 35 |
| Tarih: | 13.12.2021 |
MHP GRUBU ADINA ERKAN HABERAL (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kültür ve sanat, bir milleti ayakta tutan en önemli temel yapı taşlarındır. Kültürün bozulması veya yok olması, milletlerin sonunu hazırlayan en güçlü nedenlerden bir tanesidir.
700'lü yıllarda kurulan Türk devleti içinde yaşayan vatandaşlarımız, İslamiyet öncesi dönemde yaşadıkları inancın ve koşulların etkisiyle geçmişten günümüze kadar süregelen kültür ve sanat hayatımızın temel taşlarını oluşturmuşlardır. Bu dönemin dinî inançlarına göre, herkes birbirine dua edecek ve bu dualar yazılı olarak birbirlerine takdim edilecekti. Bu düşünce doğrultusunda, Çin'den matbaanın alınmasıyla Türk harf hareketlerine uygun olarak yeni matbaa geliştirilmiş, herkesin birbirine dua basıp hediye etmesiyle evler bu kitaplarla dolmuştur. Zaman içinde evlerde bu kitapları koyacak yer bulunmayınca, o zamanki yaşayan insanlarımız "Herkes okusun; ortak bir yer yapalım, ortak bir bina yapalım." fikriyle hareket ederek meydana bir bina yapıp bugünkü kütüphanenin ilk temelini atmışlardır. İşte, o dönemki inanç ve ihtiyaçtan doğan o Türk kültürü, günümüz Türkiyesinde olağanüstü mimarisi, milyonlarca kitabı, yüzbinlerce kaynak eseri, 5.500 kişilik oturma kapasitesiyle Ankara Cumhurbaşkanlığı Millet Kütüphanesi olarak millî şuurla harmanlanmış, dünyaya örnek olmuştur.
Yine, aynı inanışa göre, o tarihin Türkleri, yaşadıkları bölgenin orta kısmına tapınak yapmışlar, günde 9 defa o tapınağı zorunlu olarak görme sebebiyle kolaylık olsun diye evlerini bu tapınağın etrafına, birbirlerinin ışığını ve görüntüsünü kesmeyecek şekilde inşa etmişlerdir. Dönemin eczanesi olan aktarlar ve kıraathaneler, tapınağın etrafına yerleştirilmiş, yapılan tapınağın zamanla yağmurlar nedeniyle su alması sonucunda tapınağın üst kısmı Türk dünyasında ilk defa kubbe tasarımıyla kapatılmış ve ilk külliye ortaya çıkmıştır. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar) O ilk kubbeli külliye yapısı; Türk-İslam senteziyle birleşmiş, Karahanlılar'da ilk Türk İslam Medresesi, Anadolu'da Danişmentlilerle Niksar'da Yağıbasan Medresesi olarak devam etmiştir. Bu medreseler, icazet vererek devlet adamı ve bilim insanı yetiştirmek amacıyla kurulmuş ve günümüze 200'den fazla üniversite olarak nüfuz etmiştir.
Değerli milletvekilleri, Türk devletinin asırlardır varlığını sürdürmesindeki temel neden kültürüne bağlı kalıp sahip çıkmasıdır. Millet olarak yolumuza yine bu düsturla devam edip, kendi kültürel mirasımıza sahip çıkıp, örf, âdet, gelenek ve göreneklerimizi koruyup gelecek nesillere aktarmalı, millî değerlerimizin etkinliğini sürdürmesini sağlamalıyız. Türk tarihinin ilk kütüphaneleriyle, destanlar ve hikâyeler kitaplara döküldüğünde insanlar bu kitapları okuyup canlandırmaya başladılar, ilk destanlar canlandırıldı. Canlandırılan bu destanlar, külliyenin orta alanında icra edilmeye başladı; orta oyunu, peşine pandomim, gölge oyununu getirdi, Türk tiyatrosunun ilk temel taşı oldu. Bu sessiz canlandırılan oyunları kithara, kopuz ve çevganla renklendirelim dediler; ilk Türk operalarının ve şan eserlerinin kökü oldular. İşte, neredeyse bin beş yüz yıl öncesinden bir orta oyunuyla ilham alan Türk tiyatrosu; binlerce sanatçısı, devlet ve özel tiyatrosuyla dünü bugüne, bugünü yarına bağlayan bir köprü oldu. O millî kültürle harmanlanmış köprü, orta oyununa eşlik eden melodi, günümüzde ismiyle mütenasip Atatürk Kültür Merkezi'nde bir yıldız gibi ışık saçmakta.
2.040 kişilik opera salonu, 800 kişilik tiyatro salonu, çok amaçlı kültür ve sanat salonu, sergi alanlarıyla tarihî mirasından aldığı kubbeli külliye yapısını, modern kubbe yapısıyla yarınlara taşıyan Atatürk Kültür Merkezi.
Yine, dünyanın sayılı projelerinden biri olan Beyoğlu Kültür Yolu -Sayın Milletvekilimiz Ahmet Erbaş Bey bahsettiler- Türkiye'nin gururu oldu. Yalnız, Sayın Bakanım, biz Ankara olarak, Beyoğlu Kültür Yolu'nda yapılan etkinliğin aynısını "Başkent Kültür Yolu" olarak, "Başkent Kültür Festivali" olarak Ankara'da talep ve arz ediyoruz efendim. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Ayrıca, Sayın Bakanım, bu kürsüde, bütün konuşmalarımda her zaman sizden rica ettim: Topraktan tarih fışkırıyor; müzelerimiz, depolar tarihî eserlerle dolu. Ankara'ya Türkiye'nin değil, dünyanın en büyük müzelerinden birinin yapılmasını rica ediyoruz Sayın Bakanım.
Değerli milletvekilleri, Milliyetçi Hareket Partisi olarak millî kültürümüzün korunması, geliştirilmesi ve yaşatılması noktasında büyük bir hassasiyete sahibiz; bu konuyu önemsiyor ve titizlikle takip ediyoruz. Devletimizin millî kültürümüz adına atacağı her adımı destekliyor, her türlü katkıyı vermeye hazır olduğumuzu belirtmek istiyoruz çünkü biliyoruz ki kültür; ecdad demek, öz demek, en önemlisi de tarihî mirasın genetik kodlanması demek.
Pandemi dönemi nedeniyle kültürel etkinliklerden biraz uzak kalsak da toplumun tüm kesimlerine ulaşmak, bu sanat dallarının kültürel birikimimizle bütünleşmesini sağlamak, ülkemizin dünya kültür ve sanat alanında etkinliğini artırmak amacıyla opera ve bale alanında yapılan faaliyetler hız kesmeden devam etmektedir.
Değerli arkadaşlar, dinî inanışlarımıza yön veren -Türk tarihindeki- gene dönemin din adamlarının telkinleriyle evlerinin duvarlarına resim yapmaya başlayan insanlarımız -her birisi yetenekli olmadığı için- yetenekli ressamları buluyorlar "bedizci" ismi verilen bu yetenekli insanlar tarafından duvarlar nakış gibi işleniyor ve Türk tarihinde ilk fresko duvar sanatı ortaya çıkıyor. Zamanla aynı duvar resimlerinden sıkılanlar bedizcileri çağırıp yenisini talep ediyorlar; lakin, duvardaki kök boyanın çıkmasının zorluğu karşısında bedizciler aynı figürleri küçülterek kağıda işlemeye başlıyor ve tarihimizin ilk minyatür el sanatı ortaya çıkıyor. İşte, o tarih, o ruh, o şuur, Resim Heykel Müzesinde günümüze renk katıyor, Dolmabahçe ve Topkapı başta olmak üzere millî saraylarımızda sergileniyor, ziyaretçilerle buluşuyor, tarihiminiz sanat ve kültür ihtişamı parıldamaya devam ediyor.
Sayın Bakanlığımızın bu düşünceden yola çıkarak yapmış olduğu Yazma Eserler Portalı bizim tarafımızdan fazlaca takdir görmüş, vatandaşlarımızın buradan yazma eserlere ulaşmasını sağlamıştır. Yine, aynı dönemde -altını çizerek söylemem gerek ki- aynı bilincin, aynı tarihin, aynı zamanda yaşanan bugünkü benliğimizde vücut bulmuş hâli Orhun Yazıtları, Türk tarihî ve kültürü açısından önemini fazlasıyla korumaktadır. İçeriğinde, yabancıların Türk siyasetine karıştığı zaman devlet kademelerinde liyakatsiz kişilerin yönetimi çalıştırmadığını, toplumda memnuniyetsizlik oluştuğunu, en zor şartlarda bile kendi içinden liderler çıkarıp, ülkeyi kurtarıp devletin güçlendirildiği tasvir edilen bu anıtlarda "Türk Oğuz Beyleri, işitin! Üstte gök çökmedikçe, altta yer delinmedikçe, ilini ve töreni kim bozabilir? (MHP sıralarından alkışlar)
Ey Türk ulusu! Kendine dön. Seni yükseltmiş Bilge Kağanı'na, özgür ve bağımsız ülkene karşı hata ettin, kötü duruma düşürdün.
Ulusun adı sanı yok olmasın diye, Türk ulusu için gece uyumadım, gündüz oturmadım." cümleleri günümüze o dönemin iz düşümü olarak sirayet etmiştir.
İşte, ulusun adı sanı yok olmasın diye, Türk ulusu için gece uyumayan, gündüz oturmayan Sayın Genel Başkanımız Devlet Bahçeli'nin talimatları ve takibiyle bire bir aynısını yaptırdığı Orhut Anıtları, Milliyetçi Hareket Partisi Genel Merkezinin önünde bir sanat ve tarih abidesi olarak ayakta durmakta, gelen ziyaretçilere millî şuurumuzu hatırlatıp "Ey Türk ulusu! Kendine dön." diye haykırmaktadır. Yapandan da yaptırandan da Allah razı olsun. (MHP sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
ERKAN HABERAL (Devamla) - Türklük onuru, şuuru ve ruhu her nerede, hangi coğrafyada, hangi gönülde yaşayıp yaşatılıyorsa selam olsun, selam olsun, selam olsun.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum efendim. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)