GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2022 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2020 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 7'nci Tur Görüşmeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:5
Birleşim:35
Tarih:13.12.2021

MHP GRUBU ADINA KAMİL AYDIN (Erzurum) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Kültür Bakanlığımızın, Gazi Paşa'mızın emaneti bazı kurumlar ile Dışişleri Bakanlığımızın bütçeleri hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi ve ekran başında bizleri izleyen aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.

Tabii, iki farklı bütçe olduğu için konuşmamı olabildiğince yeknesak hâle getirip, birbiriyle ilintili konular olduğu için birlikte deruhte edip sizlere sunmaya çalışacağım.

Saygıdeğer milletvekilleri, şerefli tarihimizde dünden bugüne zamanlar ötesi kalıcı iz ve eser bırakan abide şahsiyetlerin amaçları ve hedeflerine baktığımızda, kuru cihangirlik peşinde koşan, bireysel şan şöhret, mevki makam veya bugünkü moda ifadeyle "PR" yapma odaklı olmaktan ziyade; doğru ve hak olduğuna inanılan değerlerin ve ilkelerin içselleşip ülküleştiğine tanıklık etmekteyiz. Yani onların tarih yaparak tarih yazdıran iradelerinin ete kemiğe bürünmüş hâlinin odağında sistematik ve kurumsal yapısı devletin ebet müddet hayatiyetini sürdürmesi bulunmaktadır. İnandığı yüksek değerleri kutlu ülkülere dönüştüren, büyük devlet ve dava adamı muzaffer komutan Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün yegâne istek ve özlemi, bu yüksek ideallerin beslediği millet olma iradesini somut varlık hâline getirdiği cumhuriyetin ilelebet müdafaa ve muhafaza edilmesiydi. Bu süreçte, cumhuriyetimizin kalıcı ve güçlü temeller üzerine oturtulacağı dil ve tarih şuurunun kurumsal bir yapıda varlığını sürdürmesi adına Gazi Mustafa Kemal Atatürk, yapısal reformlar gerçekleştirerek, sonradan Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu şeklinde birleştirilen Türk Dil Kurumu ve Türk Tarih Kurumu ismiyle kurumlar teşekkül ettirmiştir. Bu vesileyle, Atatürk, Gaspıralı İsmail'in Tercüman gazetesi üzerinden hedeflediği "Dilde, fikirde, işte birlik." amacına matuf düşünceden hareketle, bir gün Sovyetlerin çözüleceği öngörüsüyle, dil ve tarih birliği düşüncesine hizmet ederek kurumsal yapıları da beraberinde oluşturmuştur.

Saygıdeğer milletvekilleri, Milliyetçi Hareket Partisi olarak bizim de parti programlarımızda ve beyannamelerimizde öncelikli ilke olarak zikrettiğimiz "Ulusal ve uluslararası meselelere Ankara merkezli, Türkiye perspektifiyle bakmak." şiarıyla hem sahada hem de masada hiçbir ezikliğe, büzüklüğe ve teslimiyetçi düşünceye kapılmadan icraatlarını gerçekleştiren Dışişleri Bakanlığı mensuplarına ve dünyanın toplam 253 noktasında şerefli görevlerini ifa eden çalışanlarına Bakanımız şahsında şükranlarımı sunuyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar) Bu ilkesel geleneğin yansıması yurtta da cihanda da millî, karakterli duruşun karşılığında elde edilen başarılar ortadadır. Kısaca ifade etmek gerekirse, sınır ötesi başarılı operasyonların uluslararası zeminde masada da karşılık bulması açık ve nettir. Yarım asırlık çözümsüzlük sürecine Kıbrıs Türkünün egemen ve eşit hakları çerçevesinde iki devletli çözümün dillendirilmesi Türk diplomasisi adına diğer önemli bir kilometre taşıdır. Akdeniz ve onun devamı Ege'de ve Karadeniz'de yani mavi vatanda her türlü oldubittiye sahayla uyumlu, masada da kararlı dik duruşun yansımaları gayet yerinde ve isabetli hamleler olduğu muarızların tepkilerinden açıkça görülmektedir. Türklüğün maşerîvicdanında otuz yıldır açık bir yara olarak duran Karabağ'ın azatlığa kavuşması ve bunun açık bir işgalin sonlandırılması olarak dünya âleme ifade edilmesi yine takdire şayan bir diplomasi başarısıdır. Öte yandan, hâlâ havuç-sopa politikalarından vazgeçmeden ulusal egemenliğimize müdahale ederek haddini aşan Avrupa Birliği ülkelerinin büyükelçilerine hadlerinin bildirilmesi de diplomasi tarihine düşen önemli bir nottur aynı zamanda.

Sayın milletvekilleri, şimdi bir tarih hatırlatıp kısa bir anekdotla devam edeceğim inşallah; benim unutamadığım bir tarih, 17 Ekim 1990. Türkiye Millî Futbol Takımı ile İrlanda Cumhuriyeti'nin maçının yapıldığı bir gündü ve biz o gün İrlanda'ya maça gitmeden önce içimizde büyük bir yara olarak kanayan, sürekli, her türlü uluslararası meselede önümüze ısıtılarak konulan, karikatürize edilen, efendim, "Türkiye" yerine "Turkey" kelimesi kullanılması söz konusuydu. Biz de o gün, nerede olursak olalım ülkücü olmanın bir şiarı gereği kendimizi, ülkülerimize, ilkelerimize, devletimize, vatanımıza bağlılıktan dolayı hissettiğimiz sorumlulukla, tişörtler bastırıp "..." (x) diye yani "Turkey değil, Türkiye" diye bir şeyler yazdık.

Şimdi, o gün, büyük hayalimizdi, aynen o sokaklarda Karabağ'ın özgürlüğü için yürüdüğümüz günlerdeki gibi, bu da bizim için çok önemli bir meseleydi çünkü sürekli karikatürize edilip alay konusu edildiğimiz bir kavramdı ama Allah'a şükür, bakınız, o gün bizim bizatihi sahaya yansıttığımız mesele, 4 Aralık 2021 Cumartesi günü bir Cumhurbaşkanlığı kararıyla artık resmî bir tavır hâline geldi. Biz, artık uluslararası kullanımlarda "Türkiye"yi kullanacağız; sattığımızda da, aldığımızda da, konuştuğumuzda da, dile getirdiğimiz her türlü meselede de.

Saygıdeğer milletvekilleri, hani "Bir şeyler olmuyor, yapılmıyor." diyorlar ya, böyle, sırayla devam edeceğiz inşallah.

Diğer önemli bir kazanım ise cumhuriyetin ilk yıllarında Atatürk'ün de yüksek hayali olan Türk ve akraba topluluklarının bağımsızlıklarını kazanarak ortak kültür, dil ve tarih ilhamıyla bir araya gelip fikirde ve işte birliğe yönelme düşüncesi, bugün, artık ete kemiğe bürünmüştür. Bunun adı da düne kadar "Türk Keneşi" "Türk Konseyi"yken bugün artık elhamdülillah "Türk Devletler Teşkilatı" adına dönüşmüştür. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar) Yani yüce milletimiz, tek millet çok devlet olma yolunda büyük bir tezahüre tanıklık etti, elhamdülillah.

Bölgemizde lider ülke olma misyonu gereği, Kafkaslarda, Balkanlarda, Doğu Avrupa'da ve Afrika'da etkin, inisiyatif kullanıp ikili, bölgesel ve küresel meseleleri mütalaa etme, çözüm üretme faaliyetleri yanı sıra, bir tür dünya forumu niteliğinde gelenekselleşen Antalya Diplomasi Forumu etkinliği de uluslararası ilişkiler bağlamında önemli bir referans kaynağına dönüşmüştür. "Yurtta sulh, cihanda sulh." prensibini kendine şiar edinmiş köklü bir devlet ve beraberinde diplomasi geleneği olan Türkiye'nin özellikle Mısır, İsrail, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Katar, Libya, Rusya, ABD ilişkilerinden yola çıkılarak -tırnak içinde söylüyorum çok konuşulduğu için- doğrudan başkalarından alıntı "Dün kötü olduklarımızla bugün neden görüşüyoruz?" gibi, bu yüce Mecliste izaha ve izana muhtaç açıklamalara tanıklık ettik. Bu tarz popülist bir söylem, aslında, uluslararası ilişkilerde ve onun önemli bir enstrümanı olan diplomaside hepimizin diline pelesenk olmuş -yine tırnak içinde söylüyorum- "Ülkeler arası münasebetlerde ebedî dostluk, ebedî düşmanlık olur mu canım?" söylemine de tezatlık ifade etmektedir. Ya onu diyeceğiz ya bunu diyeceğiz ya da her ikisinin de gereğini yapacağız, bu kadar açık ve net. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Kıymetli arkadaşlar, bu konuda içeriden ve dışarıdan 2 önemli örneği paylaşacağım. Şimdi, bakınız, birinci örnek... Hani, "Ebedî dostluklar, düşmanlıklar olmaz." öbür taraftan "Niye görüşüyoruz dün kavgalıydık?" Bir tanesi dünyadan bir örnek: Avrupa'da İkinci Dünya Savaşı sonrası birbirlerine rakip olan, birbirlerinin canına kıyan, şehirlerini yerle bir eden iki önemli ayak, hemen akabinde bir araya gelip kömür ve maden birlikleriyle başlayan, daha sonra Avrupa Ekonomik Topluluğuna dönüştürülüp ve bugün de Avrupa Birliğine dönüştürülen yapıyı birlikte kurdular ama birbirlerine "Sen savaşta benden bu kadar öldürdün, sen şu kadar yaptın." demeden yeni bir hamleye geçiştiler çünkü uluslararası ilişkiler bu tür rövanşist yapıları kaldırmaz.

Diğeri daha özgün, daha orijinal; şimdi, hakikaten benim çok veciz bulduğum bir diplomasi hamlesidir, bu veciz diplomasi anekdotunu özellikle söylüyorum, şimdi, hariciye ve akademik bilgi birikimini siyasi hırs ve arzularına feda edenlerin dikkatine sunarak bu anekdotu paylaşıyorum. Cephede çarpışan liderler Gazi Paşa ve Venizelos, gün geliyor, İstanbul'da bir görüşme ayarlıyorlar. Tabii, büyük risk, şartlar malum. Efendim, eski köşkte bir araya geliyorlar ama Gazi Paşa, çalışanlarıyla zaman zaman muhabbeti çok hoş olan bir insan, berberi -aslen Selanikli- Mehmet'le sohbet ediyor "Mehmetciğim, biz bir şey yapacağız, Venizelos'la bir araya geleceğiz, görüşeceğiz, sen ne diyorsun bu konuda?" diyor. Tabii, Mehmet, Selanikli olmanın o psikolojik sıkıntısıyla -çünkü Selanik işgal edildi, gitti- dedi ki: "Paşam, Selanik'i işgal edip bugünlerde de -geçmişe, yakın tarihe atıfta bulunarak- orayı elimizden alıp Ankara'yı dahi işgal etmeyi düşünen bir Yunanistan Devlet Başkanıyla ben görüşmem." Gazi Paşa, gülerek o gerçekten veciz ifadesini kullanıyor, Mehmet'e diyor ki: "Mehmet, bu, memleket işidir; bu yüzden, dost olmaya, dost görünmeye mecburuz, hem bunu yapmazsak tarih bizi affetmez, affetmez." (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar) Şimdi, yapılan ekonomik, askerî anlaşmaları vesaire bir tarafa koyalım; hakkında haksız yere idam cezası verilen bir soydaşımızın -ismini zikretmeyeceğim müsaade almadığım için ama biz, bu ailenin her bireyiyle görüştük, partimizde bu işlerden sorumlu bir Genel Başkan Yardımcısı olduğum için; inanın çoluğu çocuğu, eşi, kardeşi büyük bir acı içerisinde "İdam fermanı kesilmiş, ne zaman idam edilecek?" diye- bir kardeşimizin kurtarılması için bile Birleşik Arap Emirlikleri'yle yapılan görüşmeler, bu sineyimillette karşılık bulur, bulmak zorundadır.

Şimdi, buradan, efendim, konjonktürel olarak milliyetçiliği cebine koymuş, gittiği her yere götüren; bir hisse senedi gibi, efendim, bir çek gibi; bireysel birtakım çıkarlar noktasında çıkarıp tahvile dönüştürmeye çalışanların böyle Çin karşıtlığını da anlamakta zorlanıyorum. Doğu Türkistan davası olanların aynı tavrı içeride, dışarıda ve her türlü muhasır yapılara da göstermelerini bekliyoruz. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar) Bu davranış, bu ikircikli... Hele hele bir de Anayasa'nın 4 maddesini gizli gizli görüşüp -yani Türkiye'deki üniter yapıya kastedecek yapıları dile getirip- burada tek kelime söylemeyip ama Uygur Türklerinin haklarını çok iyi savunuyorlarmış gibi görünmelerini de aynı zamanda bu yüce milletin dikkatlerine sunuyorum.

Sayın milletvekilleri, görüşmeler esnasında siyasi mülahazalarla takıntı hâline getirilen diğer önemli bir mesele de bu AYM ve AİHM kararları. Yani bu kararlar, haşa -benim söylenenlerden algıladığım- eleştirilemez, tartışılamaz çünkü bunlar kutsal metinlerdir, yani kutsal metinleri açıklamakla yükümlü Diyanete her şeyi söylemek mübah ama AYM ya da AİHM kararlarıyla ilgili en ufak bir şey söylemek müthiş bir suç. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar) Böyle antidemokratik bir davranış olamaz. Aslında bağlayıcı. Aslında, şimdi bir şeyler söyleyeceğim, somut örnekler de var. Belki Sayın Bakan da paylaşacak bunları ama sürekli temcit pilavı olunca, gerçekten psikolojik olarak artık sürekli Pavlov'un şartlı refleksi aklıma geliyor. Artık herkes böyle inanmaya başlayacak. Hayır, öyle değil, aziz milletimiz öyle değil. Aslında bağlayıcı olmayıp tavsiye niteliği taşıyan bu kararların birçok konsey üyesi ülke tarafından uygulanmamasına rağmen, ilgili ülkelerin parlamentolarında hiçbir zaman tartışma konusu olmaz, olmaz, fakat söz konusu Kavala ve Demirtaş olunca, içeride ve dışarıda koro halinde "AİHM kararları uygulanmalı." feveranı koparanlara soruyorum şimdi, çok açık ve net: Yunanistan ve Kıbrıs Rum kesimi başta olmak üzere ve özellikle soydaş ve dindaşlarımıza yönelik kanuni ihlalleri bir defa buradan gündeme getirip de Allah aşkına protesto edebildiniz mi? Yani Çin'deki Uygurları bırakın yanı başımızdakileri hiçbir defa, bir defa... Sadece karar değil, iç kararlar da var "Dilekçelerimizi dikkate alın." diye talepler var ama ilgili ülkelerde dilekçeler dikkate dahi alınmadı. Şimdi, Konseyin diğer bir sorgulamamız gereken... Yine, bu çifte standarda bir örnek olsun diye söylüyorum. Avrupa Konseyinin diğer bir ilgili kurumu olan Frontex'in, Ege Denizi'nde masum insanların Yunan güvenlik botları tarafından tacizi, botlarının patlatılması, öldürülmesi, ölüme terk edilmesinin artık bir insanlık suçu, bir ihlal olduğuna bütün dünya gözleriyle baktı ve karar verdi. Arkadaşlar, şu kürsülerden duydunuz mu bir cümle?

OYA ERONAT (Diyarbakır) - Yok.

KAMİL AYDIN (Devamla) - Yani masum... Soydaşımız da değil, bunlar dünya vatandaşı, masum insanları ölüme terk edenlere yönelik bir cümle kurulduğuna tanıklık etmedim, kendi iç bünyelerinde de bunları konuşmazlar, hayatta konuşmazlar. Şimdi, sözün özü şudur: Bu konuda özellikle partimizin ve Genel Başkanımızın kararlı ve net duruşundan Konsey üyesi ülkelerin de yegâne hedefi bebek katilinin heykelini dikmek olan bir teröristin özgürlüğünü savunanların da rahatsızlığını çok iyi anlıyoruz. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar, HDP sıralarından gürültüler)

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Terörist sensin, sen!

KAMİL AYDIN (Devamla) - Çok iyi anlıyoruz.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Terörist sensin.

KAMİL AYDIN (Devamla) - Çok anlıyoruz.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - "Terörist." diyemezsin. Haddini bil, "Terörist." diyemezsin, sözünü geri al,

KAMİL AYDIN (Devamla) - Otur!

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Sözünü geri al!

KAMİL AYDIN (Devamla) - Almıyorum!

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Sensin terörist, sensin!

KAMİL AYDIN (Devamla) - Bebek katilinin heykelini diken de onun gibi teröristtir!

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Sensin terörist!

KAMİL AYDIN (Devamla) - Bin defa söylüyorum!

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Irkçı faşist!

KAMİL AYDIN (Devamla) - Fakat...

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Irkçısın, ırkçı! Kafatasçı!

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) - Faşist!

TAYİP TEMEL (Van) - Tam bir faşist!

KAMİL AYDIN (Devamla) - Cumhur İttifakı'nın paydaşı Milliyetçi Hareket Partisi olarak...

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Irkçılarla işimiz yok.

KAMİL AYDIN (Devamla) - ...açıkça ifade ediyoruz ki egemenliğimize, iç hukukumuza ve onu oluşturan temel kaynak hasebiyle aziz milletimizin maşerî vicdanına mütecaviz bir kararı tanımayacağız. (MHP sıralarından alkışlar)

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Selahattin Demirtaş'a "terörist" diyemez.

OLCAY KILAVUZ (Mersin) - Teröriste "terörist" denir.

KAMİL AYDIN (Devamla) - AİHM ve AYM kararlarını kirli emellerine savunma kalkanı yapıp içeride ve dışarıda Türkiye Cumhuriyeti düşmanlığı yapanlara Türk milliyetçiliğini ve Atatürkçülüğünü konjonktürel olarak bir değer kabul edip yani onları zaman, zemin, ortam ayarlı kullanıp bölücülerle çay kahve muhabbetine düşenlere hitaben...

TAYİP TEMEL (Van) - Siz böldünüz, siz!

KAMİL AYDIN (Devamla) - ...dün en zor şartlarda, Erzurum Kongresi'nde karar altına alınan ve tevafuken sanki bugünü öngörür gibi tarihe not düşen Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün sözleriyle cevap veriyorum.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Irkçılık konuşuyor, ırkçılık; dünyanın en büyük suçu.

KAMİL AYDIN (Devamla) - Şimdi, dikkatinizi çekiyorum. Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün ilkeleri ve ülküleri konjonktürel kullanılacak değildir, aynen şunu söylüyor -o fakruzaruret dönemlerinde tarihe not düşülmüş, kimileri manda, himaye savunuyor- diyor ki: "Hayır paşalar, hayır; hayır, beyefendiler; hayır, hanımefendiler, hayır manda yok. Ya istiklal, ya ölüm!" (AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) - Dolar yükseliyor, döviz yükseliyor; sen ver gazı.

ARZU ERDEM (İstanbul) - Apo'yla ne alakası var? Bebek katiliyle ne alakası var?

KAMİL AYDIN (Devamla) - Arkadaşlar, Allah rızası için, siyaset devşireyim derken ülkemize haksızlık etmeyelim. Bakın, nerede haksızlık ediyoruz? Şimdi, somut raporları çıkardık. Biz de bu Konsey toplantılarına gidiyoruz. Ülkenizle biraz empati kurun ya. Siyaset yapalım derken ülkenin değerleriyle hesaplaşmayın, ülkenin üniter yapısına halel getirecek hamleler yapmayın; arzumuz budur bizim.

Şimdi, AİHM'in kararlarıyla ilgili: Türkiye, 2019'da 732, 2020'de 168, 2021'de 138; son on yılda 2.861 kararı uyguladı, bugüne kadar uygulanan karar sayısı da toplam 4 bin civarında. Şimdi, Allah aşkına, uygulanmayan kararlara örnek olsun yani buraya çıkan kimse bilgisiz, belgesiz konuşmasın. Birleşik Krallık'a karşı, Kuzey İrlanda mevzusuyla ilgili McKerr kararı var; karar 2001 tarihli, bugüne kadar uygulanmadı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun.

KAMİL AYDIN (Devamla) - 2001'den bugüne kadar.

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) - Anayasa'ya uymamaya teşvik ediyorsun, Anayasa'yı çiğnemeyi teşvik ediyorsun şu anda.

KAMİL AYDIN (Devamla) - Fransa'ya karşı tecrit ve cezaevi koşullarıyla ilgili bir "Duval" davası var; Bakanlık yetkilileri biliyorlar, takip ediyorlar. 2011'de alınan karar henüz uygulanmadı, uygulanmıyor. Keyfîlik Konsey üyesi diğer ülkeler için hiçbir sorun teşkil etmiyor ama eğer biz hâlâ devam eden bir kararla ilgili... Aman ya Rabb'i, yargıya öyle bir baskı ki...

Şimdi, daha yakın bir örnek; Bekir Usta ve arkadaşlarının Yunanistan'da açtığı dava on üç yıldır uygulanmıyor, on üç yıldır ya, üstelik ara karara rağmen. Şimdi, Allah aşkına, eğri oturup doğru konuşalım, demokrasi adına, insan hakları adına, değerler adına her şeyden önce, her şeyden önce, Türkiye Cumhuriyeti'nin temel ilkeleri adına "Önce ülke ve millet." demeyi öğreneceğiz artık.

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) - İnsan haklarını ağzına alma, insan haklarını ağzına alma.

KAMİL AYDIN (Devamla) - Önce bu milletin birliği, beraberliği diyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

KAMİL AYDIN (Devamla) - Ben, yüce Meclise iki bütçenin de hayırlara vesile olmasını diliyorum.

Yüce heyetinizi ve milletimi saygıyla selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)