| Konu: | 2022 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2020 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 7'nci Tur Görüşmeleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 35 |
| Tarih: | 13.12.2021 |
HDP GRUBU ADINA FELEKNAS UCA (Batman) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Avrupa Birliği Başkanlığı bütçesi üzerinde partim adına söz almış bulunuyorum. Buradan Genel Kurulu ve ekranları başında bizi izleyen halkımızı, cezaevlerinde bulunan Parti Eş Genel Başkanlarımız, milletvekillerimiz, belediye eş başkanlarımız, MYK, PM üyelerimiz başta olmak üzere, tüm siyasi rehinleri selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, bilindiği gibi, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine geçişle birlikte, Avrupa Birliği Bakanlığı kapatılarak Dışişleri Bakanlığına bağlanmıştır. Bu rejim değişikliği, Avrupa Birliğiyle ilişkileri ilerletme konusundaki bütün kurumları feshederek Avrupa Birliğiyle yaşanan gerilimleri iç siyaset malzemesi hâline getirmiştir. Özellikle son altı yıldır tamamen demokrasi ilkelerinden uzak bir rota izleyen AKP Hükûmeti Avrupa Birliğinin 2021 yılı Raporu başta olmak üzere birçok uluslararası raporda Türkiye'yi, Türkiye halklarını hak etmediği bir konuma soktu. İnsan hakları ihlallerinden yolsuzluklara, yargı bağımsızlığı ile hukukun üstünlüğü ilkesinin yok sayılmasından devletle bağlantılı suçların en çok olduğu ülke kategorisine kadar birçok alanda Türkiye son sıralarda. İç hukukta bağlayıcı olan AİHM kararları ısrarla uygulanamıyor. Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesinin yaptığı toplantılarda gündemine aldığı ve derhâl serbest bırakılmaları çağrısında bulunduğu Selahattin Demirtaş ve Osman Kavala davalarına ilişkin AKP Hükûmetinin yargı üzerindeki baskısı devam ediyor. Hükûmet, imzacısı olduğu uluslararası sözleşmeleri ve kurucu üyesi olduğu Avrupa Konseyi gibi uluslararası platformları hiçe saydığını açıkça ilan etmektedir. Son Bakanlar Komitesi toplantısından sonra çıkabilecek ağır bir yaptırım kararı Türkiye'nin dünya genelindeki itibarını hiç olmadığı kadar düşürecektir.
Değerli milletvekilleri, AKP'nin iktidarı boyunca propaganda malzemesi olarak kullandığı Avrupa Birliğine üyelik vaatleri Avrupa Birliğinin demokrasi eksenli değişim taleplerine karşılık vermemesiyle tamamen durmuştur. AKP'nin dış politikaya yönelik çizdiği gerçek dışı tablo, Suriye, Karabağ, Libya, Doğu Akdeniz ve Afganistan'da çökmüştür. Savaş ve şovenizmle beslenen iktidarın gerçek yüzü bu dış politika perspektifiyle daha da berraklaşmıştır.
İnsancıl dış politikadan bahsediyorsunuz ancak, şu an Suriye başta olmak üzere insani kriz içinde olmadığınız tek bir komşumuz yok. Bu mu insancıl dış politikanız? Suriye'ye yabancı savaşçıların geçişi için her türlü imkânı sağlayıp Antep ve Hatay'ı onlarca farklı köktenci örgüt için lojistik üssüne dönüştürdünüz. Desteklediğiniz çeteler Suriye toprakları içinde sayısız savaş suçu işlediler.
Diğer yandan, Suriyeli Kürtlerin kendi coğrafyalarında meşru bir siyasi irade olmasının önüne geçecek her türlü provokasyonu ve muhatap devlet liderleriyle her türlü kirli pazarlığı yapmaktan çekinmediniz. Kuzey Suriye'den Türkiye'ye yönelik hiçbir tehdit ve saldırı olmadığı hâlde yüzlerce kez sınır boylarındaki Kürt sivil alanlarını bombaladınız. Afrin işgalinden sonra bölgede Kürt kültürüne, ekonomisine yönelik sistematik saldırılar gerçekleştirdiniz, demografik yapıyı değiştirmeye çalıştınız. Farklı inançlara ait mezarlar tahrip edildi, Afrin zeytinlerinin Türkiye üzerinden başka ülkelere satılması da işlediğiniz savaş suçlarından biri. Birlikte yaşadığınız halkların yaşam hakkını savunmak yerine bölge halklarının bir arada yaşama umuduna karşı asıl tehdidi iktidarınız oluşturdu.
Suriye'de insanların yerlerinden edilmesine sebep olan mezhepçi ve ırkçı dış müdahaleyi değil de siyasal çözümü teşvik eden bir politika benimsemiş olsaydınız, bugün Suriye krizi böyle yıkıcı bir hâl almayacaktı.
Düzensiz göç ve sınırlardan denetimsiz geçişleri çeşitli gizli anlaşmalar ve amaçlar doğrultusunda teşvik ettiğinizi biliyoruz. Bir taraftan ucuz iş gücü, örgütsüz emek, güvencesiz çalıştırmayla sermaye sınıfı beslenirken, diğer taraftan mülteciler şantaj malzemesi hâline getirilerek Avrupa Birliği ve Birleşmiş Milletlerden para almak gibi çok yönlü hesaplar yapılıyor. Avrupa Birliğinden alınan paralar karşılığında mültecilere karşı gardiyan rolünün üstlenilmesini asla kabul etmiyoruz. Göçlerin kaynağı olan yıkım süreçlerini ortadan kaldıran ilkeli ve yapıcı politikaların hayata geçirilmesini savunmaya devam edeceğiz.
Yanı başınızda tarihin en büyük soykırımlarından biri yaşandı; Ezidiler katledildi, binlercesi topraklarından edildi. Şengal halkı özerk bir yönetim istiyor, Ezidiler maruz kaldıkları soykırımdan sonra kendi güvenliklerini sağlayabilme konusunda haklı gerekçelere sahiptir. Şengal'deki Ezidi öz savunma güçleri Türkiye için bir tehdit olmadığı hâlde hava saldırılarıyla bombalanıyor. Geçen seneki bütçede de Şengal'i bu kürsüde dile getirdim. Geçen seneden bu yana Şengal yine bombalandı ve saldırılar devam etti. Bu sene içinde Şengal'e 4 kez saldırdınız. Hastaneyi, Halk Meclisini bombaladınız. Ezidi halkına karşı bu düşmanlık neden? Size karşı hiçbir tehdit oluşturmadığı hâlde bu halk neden saldırılarınızın hedefi oluyor? Bu bombardımanlar IŞİD'in tamamlayamadığı katliamı devam ettirme isteğinden başka bir şey değildir. Ezidilere saldırmaktan vazgeçin artık. (HDP sıralarından alkışlar)
Ezidi katliamına Birleşmiş Milletler soykırım demişken, Avrupalı ülkeler tanımışken, siz hâlen kabul etmediniz. Almanya'da bir DAİŞ'li Ezidi soykırımından sorumlu tutulup mahkûm edilirken burada etkin bir soruşturma dahi yapılmıyor hatta Türkiye'de yüzlerce sivilin katledildiği IŞİD saldırılarına dair de doğru düzgün bir soruşturma yok. Yaptıklarınız ortadayken dünya IŞİD'le gerçek anlamda mücadele ettiğinize inanmaz.
DAİŞ çeteleri tüm savaş suçlarının yanı sıra en büyük insanlık suçunu Ezidi kadınlara karşı işledi. Yüzlerce kadın ve kız çocuğunu köle pazarlarında satan bu çetelerin kaçırdıkları kadın ve kız çocukları Türkiye'nin başkentinde ortaya çıktı. Dün Şengal'de yapılan bu kadın kırımı, bugün desteklediğiniz silahlı gruplar tarafından Afrin'de ve yine desteklediğiniz Taliban yönetimi tarafından Afganistan'da yapılıyor. Afganistan yönetimi 55 yaşındaki bir adamın 9 yaşındaki bir kız çocuğuyla evlenmesine onay veriyor, kadınlar türlü işkencelere uğruyor. Afgan kadınları sanattan, spordan, eğitimden, kısacası yaşamın her alanından izole edildiler. Taliban'ın bu uygulamaları ortadayken Erdoğan Taliban için "Türkiye'nin inancıyla ters bir yanı yok." açıklaması yapabiliyor.
Sayın Bakan, siz kadınları koruyan uluslararası sözleşmelere düşman, Afganistanlı kadınları şiddete maruz bırakan Taliban'ı VIP odalarda karşılayan bir Dışişleri Bakanısınız. Siz Afrin'de kadınlara yönelik insanlık suçu işleyenlerin yanındasınız.
CEYDA BÖLÜNMEZ ÇANKIRI (İzmir) - PKK kadınları nasıl koruyor?
FELEKNAS UCA (Devamla) - Siz Türkiye'nin uluslararası itibarını yükseltmeye çabalayan, komşu ülkelerle sorunları diplomatik bir zeminde çözmeye, tüm halkları kapsayan barışçıl politikaları uygulamaya dair bir misyon üstlenmiyorsunuz. Siz şimdiye kadar toplumsal barışa hizmet eden bir Dışişleri Bakanı hiç olmadınız.
Sayın milletvekilleri, asker postalını diplomasinin önüne koyan anlayış, Türkiye'yi, çözümsüzlüğü dayatan ve kriz üreten bir ülke konumuna getirdi. Doğu Akdeniz'de yalnızlaşmayı, Libya'da, Suriye'de ve Kıbrıs'ta çözümsüzlüğün tarafında olmayı Türkiye hak etmiyor. Türkiye, ekonomik kaosa sürüklenmeyi ve bunun sonucunda Katar gibi ülkelere parsel parsel satılmayı hak etmiyor. Türkiye ancak AKP'nin gidişiyle, dünyada hak ettiği itibara kavuşacak, komşularla müzakere ve diyaloğa açık ve kadınlar için güvenli bir ülke olacak.
Teşekkürler. (HDP sıralarından alkışlar)