| Konu: | 2022 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2020 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 8'inci Tur Görüşmeleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 36 |
| Tarih: | 14.12.2021 |
MHP GRUBU ADINA MUSTAFA HİDAYET VAHAPOĞLU (Bursa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına 2021 mali yılı kesin hesabının ve 2022 mali yılı Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliğinin, Millî İstihbarat Teşkilatı Başkanlığının ve Savunma Sanayii Başkanlığının bütçesi üzerine söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle Gazi Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; "millî güvenlik" kavramını "Devletin anayasal düzeninin, millî varlığının, bütünlüğünün, milletlerarası alanda siyasi, sosyal, kültürel ve ekonomik konular dâhil bütün menfaatlerinin ve ahdî hukukunun her türlü dış ve iç tehditlere karşı korunması ve kollanmasıdır." şeklinde tarif edebiliriz. Sosyal teşkilatlanmanın siyasal teşkilatlanmaya dönüşmesi ve devletleşme düzeyine ulaşmasıyla devletin korunması gündeme gelmiştir. Devletin korunması için organize silahlı güçlere ihtiyaç doğmuş, bugünkü askerî yapılanmaların temeli atılmıştır. Bu süreçte güvenlik sadece kas gücüne, silaha ve silahlı kuvvetlere dayandırılarak yürütülmeye çalışılmış ve devletler askerî güçlerinin savaş kabiliyetini artırmaya yönelmişlerdir. Savaşlar, harp silah ve araçlarındaki gelişmelerin etkisiyle savaşa taraf ülkeler ve bu ülkelerle etkileşim hâlindeki diğer ülkelerde kitlesel tahriplere yol açar hâle gelmiştir. Bu husus cephe stratejilerinin topyekûn savaş stratejilerine dönüşmesine ve savaşların, devletlerin tüm millî güç unsurlarına yöneltilmesine sebep olmuştur. Hedef ülke ya da toplumun tüm millî güç unsurlarının hedef hâline geldiğinin fark edilmesiyle birlikte, sadece askerin gücünün artırılmasının yeterli olmadığı, millî gücü oluşturan siyasi gücün, ekonomik gücün, demografik gücün, coğrafi gücün, bilimsel ve teknolojik gücün, psikososyal ve kültürel gücün de dikkate alınması gerektiğinin farkına varılmıştır. Dolayısıyla, topyekûn savaş stratejisi, topyekûn güvenlik ve günümüz deyimiyle "millî güvenlik" kavramını ortaya çıkarmıştır.
Millî güvenlik kavramının küresel boyut kazanmasında İkinci Dünya Savaşı'nın Birinci Dünya Savaşı'na oranla daha kalıcı ve yıkıcı sonuçlar doğurması, ayrıca toplumun tüm kesimlerini önemli ölçüde sarsması etkili olmuştur. Yine bu çerçevede, Birleşmiş Milletler teşkilatı kurulmuş, kolektif güvenlik ihtiyacı nedeniyle, NATO ve 90'ların başında dağılan Varşova Paktları oluşturulmuştur.
Millî güvenlik sistemlerinin yapısı her devletin coğrafyasına, jeopolitik konumuna, anayasal düzenine, sosyal yapısına bağlı olarak değişiklik göstermektedir. Her ülkenin millî güç unsurlarının yapısal özellikleri farklı olduğu için yapısı, bağlantısı ve işleyişi farklı teşkilatlara gidilmektedir. Her devlet iç ve dış tehditler olarak şekillenen, bekası ve güvenliğine yönelen bu tehditlere karşı kendi tehdit algılamalarına göre tedbir almak, buna göre teşkilatlanmak zorundadır. Bu teşkilatların görev alanına giren konular özel ihtisas gerektiren, gizliliği olan, ayrıntılı araştırma ve değerlendirme isteyen hususlardır. Ayrıca, yapılan her çalışmanın her tür siyasi, ideolojik etkilerden uzak ve tüm bakanlık, kurum ve kuruluşlar tarafından eş güdüm içerisinde yapılarak uygulanması gerekmektedir. Millî güvenliğin gerektirdiği çalışmaları yapmak üzere, tüm ülkelerde bizdeki Millî Güvenlik Kurulu ve Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekterliğinin benzeri kurullar ve kuruluşlar bulunmaktadır. Sadece Türkiye'de olduğu tahmin edilen bir kurum zannediliyor; hayır, ben sadece Doğu'dan ve Batı'dan örnek vereceğim: Amerika Birleşik Devletleri'nde Millî Güvenlik Konseyi, Almanya'da Federal Güvenlik Konseyi, Fransa'da Millî Savunma Konseyi, Rusya'da Ulusal Güvenlik Konseyi gibi. Sabah konuşmacılarından birisi "Millî Savunma Konseyi" filan diyecekti. Evet, Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği ve Kurulun ismi 1930'lu yıllarda "Millî Savunma Konseyi"ydi.
Tarihin her döneminde önceden haber alma, olan bitenden haberdar olma, muhatap olunanı tanıma, bilme, yapılacak bir planın ya da uygulamanın dayanacağı doğru bilgileri temin etme gibi ihtiyaçlar istihbarat ihtiyacını doğurmuştur. İstihbarat ihtiyacı, millî güvenliğin teminini sağlamaya yönelik tedbirlerin temelini oluşturur, ayrıca millî güvenlik ile istihbarat birlikte ele alınması gereken, birbirinden ayrı düşünülmeyecek konulardır.
Günümüzde istihbarat çalışmaları o hâle gelmiştir ki cebinizde taşıdığınız kredi kartları sizin ekonomik gücünüzü ve harcama tipiyle davranışlarınızı, yine cebinizde taşıdığınız cep telefonlarındaki programlar sizin iletişim kurduğunuz kişi ve grupların kim olduğunu, onların siyasi, ekonomik eğilimlerini, dinî tercihlerinizi, uyku düzeninizi, günde kaç adım attığınızı, hangi hastalıktan muzdarip olduğunuzu, hangi ilaçları kullandığınızı, evinizden kaçta çıktığınızı, hangi güzergâhı kullanarak işinize gittiğinizi, mesajlarınızdaki içeriklerden zaaflarınıza varana kadar istihbarata dönüştürülmektedir. Özellikle "güvenlikçi politikalar" diye eleştirilerde bulunan arkadaşlara sesleniyorum: Bunu yapanlar ne maksatla yapıyor, onu lütfen bir düşünün. Tüm bunlar olurken devletin millî güvenliğini, bekasını, millî hak ve menfaatlerini sağlamak için istihbarat faaliyetlerinin yerine getirilmesini eleştirmek, en iyi ihtimalle ileri seviyede ütopik saflıkla ya da binlerce yıllık Türk devlet geleneğine sahip devlet yönetimini aptal yerine koymakla mümkündür.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizlerin de dikkatinizi çekmiş olacağı üzere, son bir buçuk yıldır Türkiye'de özgürlüklerin, adaletin ve yargı bağımsızlığının, demokrasinin, hukukun olmadığı; tutuklu ve hükümlülerin tutsak olduğu, siyasi soykırım yapıldığı, devletin ve yöneticilerin yalan söylediği, temel hak ve özgürlüklerin ihlal edildiği, gözaltına alınanlara işkence etmek olduğu gibi suçlamalar bir plan dâhilinde gündeme getirilmektedir ve bu çabalar, çoğunluğu sözde araştırma kurumları tarafından da desteklenmektedir. Devletimize karşı yürütülen bu çalışmalar basit siyasi propaganda çabaları olarak görülmemelidir. Bir merkezin yönlendirmesindeki dar bir kesimce bilinçli olarak devlete ve kurumlarına olan güveni yok edecek bir kampanya yürütülmektedir. Bu kesim toplumun duygu, düşünce ve davranışlarını şekillendirmeye çalışırken aynı zamanda devletin kayıtlarına hayal ürünü suç ve suçlamaların geçirilmesini sağlamaktadır. Bu kayıtların Türkiye aleyhine kimler tarafından, ne zaman, nerede ve ne maksatla kullanılacağı meçhuldür. Bu konularda devletin kurumlarının uyanık olma zorunluluğu vardır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sağlanan nitelikli destekler ve yapılan çalışmalar sonucunda, ülkemizin savunma sanayisinde dışa bağlılığının yüzde 60 oranlarında düşürüldüğü bilinmektedir ancak bu yeterli değildir. Harp silah ve araçlarında kullanılmaması kaydıyla Türkiye'nin mutlaka nükleer teknolojiye ulaşması gerekmektedir.
Hayatın her alanındaki gidişatı değiştirme ve maliyet ile zaman israfını azaltma imkânı veren yapay zekâ konusunda sürekli yenilenme imkânına sahip bir stratejinin belirlenerek uygulanması ve bu konudaki tüm projelerin desteklenmesi ihtiyacı bulunmaktadır. Yapay zekâ çalışmaları süper zekâ esas alınarak yapılmalıdır. Bu maksatla gençlerimize imkân sağlanmalı ve özellikle, değişik sebeplerle yurt dışına giden genç beyinlerimizin geri dönüşleri için özendirici her türlü tedbir hayata geçirilmelidir. Süper yapay zekânın yöneteceği robot sistemleri, araçların ve gereçlerin üretilmesi teşvik edilmelidir. Millî Uzay Programı'nın hedeflerinin mutlaka gerçekleştirilmesi ve yapay zekâ çalışmalarıyla entegre olarak yürütülmesi sağlanmalıdır.
"Drone"lar dâhil insansız hava araçlarının tümü desteklenmeli, ihracatları kontrollü olarak yapılmalı ve bu konuda bilgi ve teknoloji kesinlikle hiçbir ülkeyle paylaşılmamalıdır. Savunma sanayisinde makine yapan makinelerin, fabrika kuran fabrikaların yapılması teşvik edilmelidir. Savunma sanayisinin ihtiyaç duyduğu nitelikli insan gücüyle gerekli altyapının bulunduğu Bursa gibi en az 1 ilimizin pilot il olarak belirlenerek entegre savunma sanayisi tesislerinin oluşumuna imkân ve fırsat sağlanmalıdır. Savunma sanayisine parça ürün yapan firmalarımızın yabancı piyasalara açılmalarını teşvik edecek ve yabancı rakiplerle yapacakları rekabette güçlerine katkı sağlayacak teşviklerin uygulanmasına ihtiyaç bulunmaktadır. Özellikle AR-GE çalışmalarının üretilen inovatif ürünler esas alınarak desteklenmesi, imitasyon ürünlerinin teşvikinden uzak durulması önem arz etmektedir. Sadece silah ve araç gereç üretimi yerine savunma sistemleriyle ilgili yönetim sistemlerini de oluşturan çalışmaların da teşvik edilmesi gerekmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
MUSTAFA HİDAYET VAHAPOĞLU (Devamla) - Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliğinin, Millî İstihbarat Teşkilatı Başkanlığının ve Savunma Sanayii Başkanlığının 2022 yılı bütçelerine "kabul" oyu vereceğimizi belirtir, yüce Meclisimizi saygıyla selamlarım. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)