GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2022 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2020 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin Maddeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:5
Birleşim:37
Tarih:15.12.2021

HDP GRUBU ADINA TAYİP TEMEL (Van) - Değerli halkımız, Sayın Başkan, saygıdeğer Meclis üyeleri; başta tüm tutsaklar olmak üzere bütün dinleyenleri selamlıyorum.

İçinden geçtiğimiz küresel siyaset, Covid-19 gibi bir sınavın sonrasında yeni gelişme ve dönüşümlere gebedir; yeni iktidar arayışları, yeni ittifaklar kapıdadır. Buna bağlı olarak yeni savaşlar, yeni tercihler, yeni mücadele yöntemleri; üretimin ve tüketimin alışkanlıkları giderek değişmektedir. Bugünkü finans kapital, kamplara bölmek üzerinden değil, iç içe geçmiş, her alanda birlikte hareket etmeyi tercih eden bir durumdadır. Eskisi gibi statik değil, son derece akışkan bir mücadele var karşımızda. Sistem içi çekişmeler özünde devam etse de kapitalist sisteme hizmet eden bir tabloyla karşı karşıyayız. Yeni bir yüzyıla girerken bu çağ bazı siyasi, sosyal ve toplumsal arayışları öne çıkaracak, bazılarını da oyun dışı bırakacak. Oturacağı yeni ekseni arama ve kaybetme arasında gidip gelen Türkiye Cumhuriyeti tüm bu olup bitenlerden azade bir durumda durmayacak.

Cumhuriyet, 100'üncü yılına ülkenin en kaotik dönemeciyle giriyor. Yeni bir ideolojinin dayatıldığı, toplumsal renklerin ve farklılıkların tasfiye edilmeye çalışıldığı, dar bir grubun çıkar dünyasına göre şekillendirilen bir rejim istenciyle mücadele ediyoruz hepimiz. AKP ve küçük ortağı açıktır ki cumhuriyetin 2'nci yüzyılına yeni bir inkâr konseptiyle giriyor. Özellikle Aleviler ve Kürtler başta olmak üzere, halklara dönük tahammülsüzlüğün zirve ulaşması, Kürtçeye dair sistematik tahammülsüzlük, kadın düşmanlığı ve kayyum rejimi yeni sistemin nasıl olacağının şifrelerini veriyor. Varlığını korumuş tüm farklılıkları hedef alan bu anlayış onları parçalayarak, ezerek âdeta bir çöl yaratmak istiyor.

Mevcut iktidar, sorunları çözmek yerine daha büyük sorunlar yaratan yöntemler geliştiriyor göz göre göre. Hâliyle bugün yurttaşların itirazlarını iletecekleri muhatap bir kurum bile bulunmamaktadır. Durmadan ekonomik mucizeden, siyasal istikrardan, aç bırakılan halklara seslenip onlara sabır telkin edip gelecek güzel günlerden bahsedip duruyorsunuz; bu da yetmiyor, yaptıklarınıza "Geleceği yeniden inşa etme ekonomik savaşı." diyerek çöküş siyasetini meşrulaştırıyorlar. Tabii, burada başka bir akıl işliyor. Uçlaştırılmış ve kutuplaştırılmış bir iç siyaset, gündelik olarak değişen, yer yer pazarlayıcı bir dış siyaset, halkları yok sayan, kendinden olmayan herkese düşman, korku ve dehşet üzerinden devlet yeniden dizayn edilmeye çalışılıyor. Neredeyse tüm muhalefetin bastırılması, Kürtlerin eşitlik ve özgürlük talebi, kadınların mücadelesi, sol sosyalist demokrasi güçlerinin mücadele direnci kırılmak isteniyor ve en önemlisi de AKP-MHP dışındaki herkesin hizaya getirilmesi hedefleniyor hatta bu amaçla iktidar ve propaganda aygıtları bütün gücüyle muhalefeti parçalama siyasetini yürütüyor. Elbette bu, sadece günümüze has bir siyaset tarzı değil, geçmişin yıkım siyasetine merdiven dayayan ve bunun üzerinden yükselen, bugünün viranı hâline ulaşan bir kötülük yolculuğudur bu.

Cumhuriyet, kuruluşundan bu yana tüm demokratik arayışlara rağmen antidemokratik karakterini hep korudu; farklılıklar bu düzen içinde tehlike olarak görüldü. Bu siyasetin odak noktası inkâr politikasıdır. Kürtlere, Ermenilere ve diğer tüm halkların payına düşen mutlak bir inkâr ve onun sonucu olarak bir imha siyaseti oldu. Özellikle, 1923-1938 yılları arası dönem ile 1950-1980 aralığı devam ederek günümüze gelen devlet politikası ve siyasi hat ibretlik derslerle dolu aslında. Tüm kimlikler inkâr siyaseti altında ezildi, tüm değerler inkâr eksenli siyasetin başarıya ulaşması için tüketildi, harcandı, tüm zenginlikler tekçi zihniyeti hâkim kılmak için tüketildi.

Cumhuriyet tarihi boyunca sistematik olarak devreye konulan darbelerin, askerî müdahalelerin, muhtıraların ve ekonomik krizlerin varlığı topluma büyük bedeller ödetti. AKP, yarattığı bu belirsizlik içinde bugün toplumla savaş hâlindedir, hukukla savaş hâlindedir, kadınlarla, gençlerle savaş hâlindedir, adaletle savaş hâlindedir, doğayla savaş hâlindedir, işçi ve emekçilerle savaş hâlindedir, AKP en çok da Kürtlerle savaş hâlindedir. Kürtlere saldırmak için kapı kapı geziyor iktidarınız oysa Amerika ve Rusya, artık kaba çelişkilerle değil karşılıklı mutabakatla Orta Doğu'ya giriyor ve ortak planlar yapıyor. O yüzden, Türkiye'nin bu çelişkilerden yararlanma zemini kalmamıştır, bunu görmeniz gerekiyor. Türkiye şu süreçte ne Rusya'ya ne de Amerika'ya dayanarak yeni Osmanlıcılık anlayışıyla Orta Doğu'nun etkin bir gücü olamaz; bunu sadece demokratikleştirerek, Kürt sorununu çözerek yapabilirdi ancak mevcut iktidar bu fırsatı büyük oranda kaçırmıştır.

Bakın, demokratikleşme sancılı biçimde de olsa bugün Türkiye dışındaki tüm Orta Doğu ülkelerinde devam ediyor. Bugün Orta Doğu'da demokratikleşme dinamiğinin ve gelişimin öncüsü her gün saldırdığınız kuzey ve doğu Suriye Kürtleridir. Evet, Rojava modeli Arap dünyasında ciddi arayışlara vesile olmuştur. Artık AKP-MHP ittifakının politikaları hem dışarıda hem içeride çıkmaza girmiştir; şimdi varlığını Kürtlere karşı yürüttüğü savaşa bağlamıştır. Ancak biliyorsunuz Arap Birliği bile birçok defa açıkça Türkiye'nin yürüttüğü savaş politikasına, Suriye ve Irak'a yönelik askerî yönelimlerine karşı çıkmaktadır. Artık iktidarın "Teröre karşı mücadele ediyorum." safsatalarına ve tezlerine kimse inanmıyor hatta Arap ülkeleri, terörist gördüğü örgütlerle iktidarın ilişki içinde olduğunu görüyor, biliyor; Türkiye'nin tüm Arap ülkeleri için de istikrarsızlık odağı olduğunu yüksek sesle ifade ediyor.

Değerli arkadaşlar, Kürt sorunu, defalarca ifade ettiğimiz gibi bu ülkenin en temel ve en köklü sorunudur. Bu soruna doğru temelde yaklaşmayan hangi iktidar ve anlayış olursa olsun dağılmaya mahkûmdur. Yakın döneme baktığımızda Kürt sorunundaki çözümsüzlüğün daha çeyrek asırda 8 başbakanı, 13 iktidarı siyasetin çöp sepetine attığını görüyoruz. Yarım asırdır gelişen, gelip iktidar olan hükûmetlerin, darbelerle, büyük hevesle Türkiye halkının başına getirilen iktidarların Kürt sorununu çözmediklerinde nasıl eriyip yok olduklarına, yaptıkları tüm zulme ve halka karşı uygulamalara rağmen Kürt düşmanlığı üzerinden yapılan tüm soygun, talan ve katliamlara rağmen nasıl da...

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Yalan, yalan, yalan!

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) - Dinle, dinle!

TAYİP TEMEL (Devamla) - ...güç olamadıklarına, en güçlü göründükleri dönemde de nasıl dibi gördüklerine, ki buna en iyi örnek şimdiye kadar Çiller Hükûmetiydi, bundan sonra AKP ve MHP iktidarı olacak. (HDP sıralarından alkışlar)

NECİP NASIR (İzmir) - Kürt sorunu yoktur, terör sorunu vardır.

TAYİP TEMEL (Devamla) - Kürtlere düşmanlık cumhuriyetin en büyük çıkmazıdır, artık bu görülmelidir; mevcut iktidar bloku bunun son örneğidir. Bu iktidar, çözümsüz bıraktığı kadar çözülecektir, bu meseleye layıkıyla yaklaşmadığı sürece aynı sonu kendisi de çaresizce bekleyecektir. Ekonominin de bilinen bir kuralıdır biliyorsunuz; çözümsüz kalan her şey maliyeti artarak, büyüyerek devam eder. Devletin bu konudaki toptancı uygulamaları, millî birlik ve beraberliği sadece Türklük üzerinden geliştirme çabası çözümsüzlüğü derinleştiren en önemli etkendir. Bugün iktidarın Kürtlere karşı operasyonlarından daha büyük operasyonlar örtülü olarak Türkiye halkının ekonomik değerlerine, Türkiye coğrafyasına, doğasına, insanların emeğine düzenleniyor. Tüm bunların üzeri Kürt düşmanlığıyla örtüldüyse de Kürt halkının ve demokrasi güçlerinin ısrarlı mücadelesi karşısında tüm maskeler düşmüştür artık. Bu siyasal ve toplumsal soruna sadece güvenlikçi ve asayiş perspektifinden bakan herkes kaybetti; oysa, devlet aklı bu sorunun çözümüne layıkıyla yaklaşsa; ülkeye siyasal, sosyal, ekonomik açıdan büyük avantajlar ve derinlikler kazandırabilirdi.

Irak Federal Kürdistan bölgesine durmadan operasyon yaparak, Şengal'i bombalayarak, kuzey ve doğu Suriye'ye sürekli saldırarak, demografik değişiklikler yaparak, cezaevlerini savaş alanına çevirerek, mutlak tecridi derinleştirerek, siyasal arayışlara kapatma davaları açarak bir yere varamayacaksınız; bunu anlamanız gerekir.

Bugün, iktidar, İmralı'da bütün yasaları ayaklar altına alarak Sayın Öcalan'a ağır bir siyasi ve fiziki tecrit uyguluyor. Öcalan'ın tek bir cümlesinden korkmuş bir iktidarla karşı karşıyayız; bundan dolayı, havalandırmada, sporda söylenen birkaç cümleyi bile disiplin konusu yapıyorsunuz. Bu, zayıflayan, tahttan düşme korkusu yaşayan bir iktidarın ruh hâlidir; zayıfsınız, o yüzden tecridi derinleştiriyorsunuz. Korkunun ecele faydası yok çünkü Öcalan'ın değerlendirmeleri toplumsal barışa ve demokratik çözüme katkı sunmaya devam edecektir.

YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Öcalan terörist değil mi?

TAYİP TEMEL (Devamla) - Saygıdeğer Meclis, Kürt sorununu Ankara'da çözebilirsiniz, Diyarbakır'da çözebilirsiniz çünkü biliyorsunuz ki bu sorunun çözümü dışarıda değil.

NECİP NASIR (İzmir) - Kürt sorunu yoktur, terör sorunu vardır!

TAYİP TEMEL (Devamla) - Emperyalist devletler sorunun çözümünü istemiyor. Sayın Öcalan'ın da önemle vurguladığı gibi savaş politikaları ve çözümsüzlük onlar için daha çok silah satmak, daha fazla hükûmete güç gösterisinde bulunmaktır. Bu savaşın çatışmadan nemalanan uluslararası güçler ve savaş lobileri dışında kimseye bir şey kazandırmadığını gördük.

Demokratik müzakere yöntemlerinin değerlendirilmesi, savaşa akıtılan kaynakların toplum yararına kanalize edilmesi temel görev olmalıydı ama bu fırsatı kaçırdınız. İktidara uyarımızdır: Etrafınızı saran ve yaklaşan muazzam fırtınayı artık görün. Bu fırtınada devlet aklı ya mevcut hâli geride bırakan bir geçiş süreci başlatır ya da temas ettiği her şeyi şu günlerdeki gibi çürüten bir yapıyla toplumu felakete götürür. Kürtlerle demokratik bir ilişki, hak ve hukuk gözeten bir çerçeve, kadın kazanımlarını destekleyen ve koruyan bir siyaset, tüm inanç ve kimliklere sağduyulu bir temas bu ülkenin yararınadır. Bundan niye çekiniyorsunuz? Ekonomiyi bir zümre için değil herkes için, adaleti bir zümre için değil herkes için uygulamak zorundasınız; aksi tüm hâller geriye götürür, çelişkileri derinleştirir, sizi de batırır. Bundan ötürü diyoruz ki öncelikle bu itaatçi zihniyetinizi terk edin. Bundan ötürü diyoruz ki demokratik siyaset, demokratik müzakere ve onurlu barış bu ülkenin kaderini değiştirecek tek şeydir. (HDP sıralarından alkışlar)

Bakın, Türkiye'de radikal demokrasi isteyen güçlerin mücadelesi ve direnişi diğer tüm muhalefet güçlerine de cesaret vermiştir. HDP'nin çatısı altındaki siyasi birleşenler, HDP'nin ilişkide olduğu demokratik güçler, kadın mücadelesi, gençler, Aleviler ve emekçiler bu zorba iktidarın önüne barikat kurmuştur. Türkiye'de AKP-MHP dönemi kapanmıştır. Bugünden seçime gidecek olan bu ülkede, gelen iktidarlar uzun süre bu enkâzı toplamakla meşgul olacak. Türkiye'de Kürt halkının özgürlük talebi tasfiye edilmediğine göre, Türkiye'de yönetim ve iktidar olmak Kürt sorununu çözmekle gerçekleşir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

TAYİP TEMEL (Devamla) - Bir dakika lütfen...

BAŞKAN - Tamamlayın sözlerinizi.

TAYİP TEMEL (Devamla) - Hangi güç ve siyasi anlayış iktidarı hedefliyorsa, önce, çözüm programını ortaya koymalıdır. Biz haklar bahçesi HDP olarak; kimlikleri yok sayan, bizleri katı tanımlamalara hapseden, toplumsal sorunlarımızı çözmek yerine daha da kutuplaştıran, kriz ve kaoslarla ayakta kalmaya ant içmiş, yoksulluğu kader bellemiş bir cumhuriyet istemiyoruz. Bizim ihtiyacımız, demokratik bir cumhuriyettir; HDP bunun adresidir. HDP demişken şunu da hatırlatmak istiyorum: HDP'ye yaklaşım bu ülkenin demokrasisine, geleceğine yaklaşımdır; HDP, halk özgürlük eğiliminin bu topraklarda temsilcisidir; Gezi'de bir ağaç, Dersim'de bir orman, Soma'da bir işçi, parkta bir öğrencidir. (HDP sıralarından alkışlar) Kerbelâ'da Hüseyin, Diyarbakır zindanında Mazlum'dur; Ceylan, Berkin, Dilek'in asılı kalmış bakışıdır. (HDP sıralarından alkışlar)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Temel, süreniz tamamlandı; teşekkürler.

TAYİP TEMEL (Devamla) - Esas görevi de toplumu savunmaktır.

Teşekkür ederim. (HDP sıralarından alkışlar)