| Konu: | 2022 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2020 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin Maddeleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 37 |
| Tarih: | 15.12.2021 |
HDP GRUBU ADINA AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, ekranları başında bizi izleyen değerli halkımız ve yine cezaevlerinde rehin tutulan sevgili yoldaşlarımız, arkadaşlarımız; herkesi saygıyla selamlıyorum.
Evet, aslında, günlerdir bütçe tartışması yürütüyoruz. İlk günden bu yana ısrarla ve inatla ifade ediyoruz ki: Bu bütçe halkın, kadınların, gençlerin bütçesi değil; bu bütçe savaş bütçesi, bu bütçe kadın düşmanı bir bütçe, bu bütçe rant bütçesi, bu bütçe yandaşın bütçesi. Tabii, belki en sonda söyleyeceğimi başta söyleyerek ifade edeyim ki: Bu, AKP'nin son bütçesi.
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Yirmi yıldır aynı şeyi söylüyorlar.
AYŞE ACAR BAŞARAN (Devamla) - Önümüzdeki bütçeyi halkla, kadınlarla, gençlerle, yoksullarla biz yapacağız ve bu haksızlığa da hep beraber bir son vermiş olacağız.
Evet, arkadaşlar, şimdi neden bu bütçeye kadın düşmanı bir bütçe diyoruz? Çünkü bu bütçede personel giderlerinizi çıkarttığınız zaman kadının neredeyse adı yok ama bir taraftan da iktidar, kendi politikasını uygulamak için yani tekçi rejimini uygulamak için kadın karşıtı düzenlemelere de bu bütçeyle bir kez daha destek vermiş oluyor. Şimdi, biz HDP Kadın Meclisi olarak şubat ayında bir kampanya başlattık, "Kadınlar İçin Adalet" kampanyası, biliyoruz ki bu ülkede zaten adalete erişim neredeyse imkânsız, toplumun yüzde 90'ı bu ülkede adaletin olmadığını ifade ediyor ama kadınlar açısından daha da vahim bir tablo var. Her gün kadınlar katlediliyor, kadınlar bu ülkede iktidarın gözetiminde tacize, tecavüze uğruyor, kadınlar bu ülkede her gün biraz daha yoksullaşıyor, zaten var olan yoksulluk kadınlar açısından daha da büyüyor, genişliyor ve bu kampanyamızın 2'nci etabını "Kadın Yoksulluğuna Hayır", "Kadınlar İçin Adalet" şiarıyla gerçekleştirdik. Onlarca şehre gittik, yüzlerce kadınla bir araya geldik, onlarca kadın kurumuyla bir araya gelip gerçekten bu kadın yoksullaşmasını hep beraber nasıl ortadan kaldırabileceğimizin tartışmasını yürüttük ve en nihayetinde -yine, aslında Meclisin yapması gereken işi de biz yaptık- "Toplumsal cinsiyete duyarlı bütçe nasıl olur?" tartışmasını yürüttük ve bunun için de birçok öneriler ortaya çıkarttık.
Şimdi, biz bütün bu şehirlerde gezerken kimlerle bir araya geldik? Roman kadınlarla bir araya geldik -hani burada böyle harikalar diyarı anlatılıyor ya kadınlar- ve onların koşullarını, içerisinde oldukları derin yoksulluğu dinledik onlardan. Romanlar, bu ülkede kabul edilmeyen, yok sayılan, sistematik bir biçimde en fazla yok sayılan kesimlerden bir tanesi ve Roman bir kadının ifadesini buradan kendisi adına tekrarlamış olayım: Roman kadın arkadaşımız, evinde tuvalet olmadığı için komşusuna tuvalet ihtiyacını gidermek için gittiğini ifade etti. Tarım emekçisi kadınlarla bir araya geldik, sanatçı kadınlarla bir araya geldik, mülteci kadınlarla bir araya geldik, tekstil işçisi kadınlarla bir araya geldik, ev eksenli çalışan kadınlarla bir araya geldik, size rağmen kooperatif kuran ve bunun mücadelesini yürüten kadınlarla bir araya geldik, koçer kadınlarla bir araya geldik, Süryani kadınlarla bir araya geldik, Ermeni kadınlarla bir araya geldik, Arap Alevisi kadınlarla bir araya geldik, kadın platformlarıyla bir araya geldik yani sizin aslında görmediğiniz, duymadığınız, sorunlarını burada tartışmadığınız bütün kesimlerle bir araya geldik ve onların cümlelerini buradan ifade etmek istiyorum, siz duymadınız belki ama buradan onların adına bir kez daha tekrarlamak istiyoruz. Midyat'ta Süryani kadınlarla bir araya geldik ve kadınlar şunu söylüyordu: "Süryani olduğumuz için peynirimizi, sütümüzü satamıyoruz. Hayvanlar da mı Süryani?" Yine, Iğdır'da kayısı işçisi kadınlarla bir araya geldik "Aldığım para eve gidene kadar bitiyor, çocuğuma bez alamıyorum, bez parasına yetmiyor." diyordu kayısı işçisi kadınlar. Yine, mevsimlik tarım işçisi kadınlarla bir araya geldik "Su yok, elektrik var ama o da parayla, rezil olduk buralarda." diyordu kadınlar. Bursa'da tekstil işçisi kadınlarla bir araya geldik "Günde on saat çalışıyoruz, kazandığımız bize yetmiyor." diyorlardı. Antep'te ev eksenli çalışan kadınlarla bir araya geldik yani parça başı çalışan kadınlarla "Su içmediğim pınar, çadır kurmadığım yer kalmadı ama doyamadım, yine bu tezgâhın başına geçtim ve çalışmak zorundayım." diyordu kadınlar. Cihanbeyli'de de tarım işçisi kadınlarla bir araya geldik. Çok yakın, çok uzak değil ama orası da buradan maalesef görünmüyor, sizin gözlerinize göre çok uzak bir yerde. Cihanbeyli'de kadınlar "Gideceğimiz yer yok, bazılarımız tarlada doğduk." diyorlardı ve gerçekten onlarca çocuk tarlalarda çalışmak zorunda kalıyordu. Serada çalışan kadınlarla bir araya geldik, domates üretiyorlardı ve ne diyorlardı biliyor musunuz serada çalışan kadınlar? "Ürettiğimiz domatesi marketten satın alamıyoruz." diyordu kadınlar. Yine, İzmir'de seyyar satıcı kadınlarla bir araya geldik -kadınlar her defasında ısrarla söyledikleri gibi "Yardım istemiyoruz, lütuf istemiyoruz." diyorlardı- "Ben yardım istemiyorum, işimi rahatça yapmak istiyorum, iş istiyorum." diyordu her gittiğimiz yerde kadınlar. Adana'da tarım işçisi kadınlarla bir araya geldik. Tabii, bu, dolar artmadan önceydi, şu anda bunu da alamıyorlar "Bir günlük emeğimize 1 kilo yağ alıyoruz." diyordu o zaman ama şu anda 1 kilo yağı da bir günlük yevmiyeyle kadınlar alamıyor. Adıyaman'da tütün işçisi bir kadınla bir araya geldik ve eğitimini yarıda bırakmak zorunda kalmıştı. Edebiyat öğretmenliğini 1'inci sınıftan terk etmişti, eğitimine devam edemediğini, tütün işçisi olarak çalışmak zorunda kaldığını ifade ediyordu. Yine, Cihanbeyli'de bir kadın "On iki saat çalışıyoruz, çocuklar, evdeki işler... Aslında on iki saat değil, kadınlar açısından mesai yirmi dört saat." diyordu. Yine Bursa'da kadınlar "Tarladan döndüğümüzde duş almak için 20 kişi sırada bekliyoruz." İşte, yarattığınız Türkiye tablosu bu. Yine müzisyen kadınlarla bir araya geldik. Yoksulluktan enstrümanlarını satmak zorunda kalmışlardı. Evet, işte yarattığınız kadınların Türkiye tablosu tam da bu, karşımızda duruyor.
Şimdi, biz kadınlara onların sesini buradan duyurma sözünü vermiştik ama bir sözü daha veriyoruz buradan kadınlara. Biz değiştireceğiz, bize reva görülen yaşamı, hep beraber, ortak mücadeleyle biz kadınlar değiştireceğiz ve dönüştüreceğiz. Biliyoruz ki iktidar açısından büyük bir tehlike olarak görülüyor kadınlar. Onun için her yerde büyük bir hedef olarak görülüyoruz. Bir gece yarısı İstanbul Sözleşmesi'nden geri çekiliyorsunuz. Her gün her alanda kadınlara yönelik düşmanca politikaları örgütlüyor ve önünü açıyorsunuz. Erkeklerle bir ittifak hâlindesiniz, siz söylüyorsunuz, erkekler sokakta kadınları katlediyor ama biz HDP Kadın Meclisi olarak bunun böyle gitmeyeceğini ve her alanda dönüşümü yaratabileceğimizi ifade ediyoruz; bunu gerçekleştirdik de. Bakın, HDP Kadın Meclisi olarak bizler, Türkiye'deki onlarca yıldır mücadele eden Kürt kadın hareketinin, yine feminist kadınların, yine Türkiye kadın hareketinin ortak mirasının bileşkesiyiz. Kadın Meclisimizde çok farklı kimliklerden, çok fazla inançtan, çok farklı düşünceden kadın arkadaşımız var. Ortak paydamız kadın mücadelesi. Ortak paydamız erkek egemenliğine karşı mücadele ve Kadın Meclisimiz önceki dönem tecrübeleriyle komisyondan kola ve en nihayetinde şu an özgün, özerk bir örgütlülüğe kavuştu. Kendimiz karar alıyoruz, program çıkarıyoruz ve bu kararlarımız bütün parti mekanizmalarımızı bağlıyor. Biz eş başkanlık sistemiyle aslında dünyaya örnek bir sistemi şu anda partimizde uyguluyoruz. Yine, kota sistemini değil -işte, Meclisin hâlâ başaramadığı şeyi, bırakın başarmasını yanından geçemediği- eşit temsiliyeti partimiz içerisinde uyguluyoruz. (HDP sıralarından alkışlar)
Şuradan, şu kürsülerden çokça övünülüyor ya "Mecliste kadın temsiliyeti arttı." diye, aslında Meclisteki kadın temsiliyetini artıran parti de biziz. Sadece son seçimlerdeki sonuçlardan birkaç tanesini size söylemiş olayım. Biz, HDP olarak, 25 kadın milletvekiliyle buradayız, neredeyse eşit temsiliyeti sağlamış durumdayız. AKP'de 53 -ben toplam milletvekillerini söylemek istemiyorum bile- CHP'de 18, MHP'de 5, İYİ Partide 3 milletvekili... Aslında, dediğim gibi, oransal olarak, Meclisteki kadın temsiliyetini artıran da biziz.
Yine, yerel yönetimlerde -2 meclis üyesinden- şu anda bütün yerellerimizde eş başkanlık sistemini uygulayarak dünyada biricik bir modeli uyguluyoruz. Dünyanın neresinde olsa göz bebeği gibi bakılacak, geliştirilmesi için her türlü desteğin verileceği bizim bu modelimiz, maalesef AKP açısından büyük bir tehlike olarak görüldü, hedef alındı, kayyum atandı ama orada da çokça başarılarımız vardı. Bakın, yerel yönetimlerimizde büyükşehirlerde daire başkanlıkları, ilçelerde ve il belediyelerinde de müdürlükler kurduk, bunların 3 temel çalışma alanı vardır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayın sözlerinizi.
AYŞE ACAR BAŞARAN (Devamla) - Bitiriyorum Başkanım.
Kadına yönelik şiddetle mücadele, kadın ekonomisini geliştirmek, eğitim ve araştırma. Ve birçok kadın kurumu kurarak aslında toplumda da büyük bir dönüşüm yarattık, yerel yönetimler pratiğimizde bir kadın belediyeciliği örneği sergiledik, kadın dostu kentler kurduk ve yerel yönetimler bütçelerimizi de toplumsal cinsiyete duyarlı bütçeler şeklinde düzenledik. Sadece kadınlarla ilgili alanlarda değil, aslında bütçenin bütün kalemlerinde kadını da gören, o dezavantajları da gören bir perspektifle bütçelerimizi hazırladık. İnanıyoruz ki biz bu iktidarı devirdiğimizde, yerine kadın özgürlükçü bir yönetimin bir parçası olacağız ve kadınlara buradan bir kez daha ifade etmek istiyoruz ki bu tekçi iktidar gittiğinde biz, hep beraber, sizinle beraber, kadınlarla beraber bu ülkeyi daha özgür bir yönetime kavuşturacağız diyorum.
Teşekkür ederim. (HDP sıralarından alkışlar)