GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2022 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2020 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin Maddeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:5
Birleşim:37
Tarih:15.12.2021

MHP GRUBU ADINA SERMET ATAY (Gaziantep) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2022 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi'nin 9'uncu maddesi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubumuz adına konuşma yapmak için söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemiz üç yılı aşkın bir süredir Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle yönetilmektedir. Milletimiz 16 Nisan referandumuyla kararını vermiş, parlamenter sistemin ağırlıklarından ve küflü prangalarından kurtulmuştur. 21'inci asrın Türk asrı olması için bir dönüm noktası olarak gördüğümüz bu tercih, hızlı bir kalkınma ve hızlanma olma sürecini de beraberinde getirmiştir. Esasen bu sistem, Türk tipi başkanlık sistemidir. Cumhuriyet tarihinin en kapsamlı yönetim reformu olan Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi kabul edildikten sonra yoğun bir reform dönemi başlamış olup devletimizin tüm kurum ve kuruluşlarıyla ilgili mevzuatlar yeni sisteme göre revize edilmektedir. Adalet, eğitim, güvenlik gibi birçok alanda atılan adımlar, yapılan yenilikler sayesinde vatandaşın devlete ve hizmete erişimi hızlanmış, dolayısıyla da kolaylaşmıştır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; parlamenter sistemle yönetildiğimiz yıllarda, özellikle çok partili seçimlerle başlayan süreçte, ülkemiz birçok defa sistemin dayatmalarıyla kaotik durumlara maruz kalmıştır. Seçimlerin hemen arkasından gelen hükûmet krizleri ve bu durumun sebep olduğu erken seçim süreçleriyle istikrar kesilmiş, devlet düzeni bozulmuştur. Hükûmet krizlerinin sebep olduğu yönetim boşlukları, dünya görüşü birbirinden farklı siyasi partilerin uzlaşmaya kapalı duruşları ve bunlar gibi birçok durum bahane edilerek millî iradenin askerî cuntalar tarafından tehdit edilmesine ve darbe yapmak suretiyle gasbedilmesine kadar varan olaylar yaşanmıştır.

Dünyadaki demokratik yönetim modellerine baktığımızda; başkanlık, yarı başkanlık ve parlamenter sistem olarak üç yönetim modeli vardır. Esasen bu yönetim modellerini, yasama ve yürütmenin yapısı ile aralarındaki ilişkiler birbirinden ayrılmaktadır. Parlamenter sistemin ülkemizdeki en önemli sorunlarından biri yönetimdeki çift başlılık olmuştur. 2007 yılındaki Cumhurbaşkanlığı seçiminde yaşanan 367 krizi sonrası Cumhurbaşkanının halk tarafından seçileceği bir Anayasa değişikliği yapılmış ve 2014 yılında millet ilk defa doğrudan Cumhurbaşkanını seçmiştir. Yönetimde çift başlılık sorununu daha da derinleştiren bu durum, 15 Temmuz hain darbe girişimiyle bekayı tehdit eder hâle gelince çözüme kavuşturulması gereken en önemli sorun hâlini almıştır. Yönetimde çift başlılık ortadan kaldırılarak; hızlı karar alan ve uygulayan, bu sayede müreffeh yarınlar için üretkenliğini artıran, içerideki problemlerden kurtularak bölgede ve dünyada söz sahibi olmaya başlayan büyük Türkiye hedefinin temelleri atılmıştır. Yasama, yargı ve yürütme net çizgilerle birbirinden ayrılmış, Meclisimizin denge ve denetim mekanizması olarak güçlendirilmesi sağlanmıştır.

Bölgesel ve küresel ölçekte her alanda uluslararası hukuka uygun, meşru ve millî politikalarımızla, bekamıza, güvenliğimize, egemenlik haklarımıza, tarihî mirasımıza sahip çıkılmaktadır. Türk dünyasıyla geliştirilen ilişkiler birçok alanda iş birliği zeminini genişletmektedir. Tüm Türk devletlerinin birlik içerisinde olduğu Türk Devletleri Teşkilatı geçtiğimiz günlerde kurulmuş ve faaliyetlerine başlamıştır.

Batı'da giderek artan Türk düşmanlığının ve bunun yanında İslamofobinin öne çıkması, güçlenen Türkiye korkusundan kaynaklanmaktadır. Batı dünyası İslam âlemiyle bitmeyen savaşlara girdiği bin yılı aşkın süreçte karşısında İslam'ın bayraktarı olarak hep Türkleri görmüştür. En az bin yıldır, Batılılar için Türk demek Müslüman demek, Müslüman demek Türk demektir.

AB ve ABD'yle ilişkiler bağlamında uydu devlet konumundan öte bir misyon üstlenmesine izin verilmeyen ve NATO vasıtasıyla yörüngede tutulmaya çalışılan Türkiye, yeni dünya düzeninde ise ılımlı İslam'la uyuşturulmaya çalışılmıştır. Bu arada dinler arası diyalog kurgusu üzerinden sosyal bir aşı denemesine girişilmiş, bu aşının kitlelere zerki için kullanılan FETÖ'nün operasyonel bir örgüt hâline gelmesi sağlanmıştır. Batı, Türkiye'de yürütme erkini değiştirip devleti ele geçirme nihai hamlesini, 15 Temmuz 2016'da FETÖ militanlarını bir askerî darbe girişiminde, teşebbüsünde bulundurarak gerçekleştirmiş ancak girişim karşısında, Türk milletinin sarsılmaz iradesini bulmuştur.

Türkiye kendisine biçilmeye çalışılan yeni düzen gömleğini yırtarak hem atalarının ruhunu ihya etmiş hem de cumhuriyetin kuruluş yıllarındaki bağımsız, hükümran, rol model devlet fonksiyonuna Cumhurbaşkanı hükûmet sistemiyle geri dönerek bölgesinde ve dünyada yükselmeye başlamıştır. Bu vesileyle, Atatürk'ün ölümünden sonra içine tıkıldığı daracık uydu devlet kabuğu kırılmıştır. Bu açıdan bakıldığı zaman, Cumhur İttifakı'nın temelinde millî bekanın yattığını, bu milletin sinesinden geldiğini ve bu ittifakın siyasi partiler değil, yüce Türk milleti tarafından oluşturulduğunu idrak etmek kolaylaşacaktır. Güçlendirilmiş parlamenter sistem söylemleri bu kervanı yolundan döndüremeyecektir. Önümüzdeki süreçte, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle ortaya konulan başarılar, Türk tipi başkanlık sistemiyle tamamen uyumlu, vesayet etkilerinden ve darbeci zihniyetlerle hazırlanan metinlerden uzak yeni bir anayasayla taçlandırılmalıdır.

Geride bıraktığımız zaman dilimi içerisinde, içeride ve dışarıda küresel güçlerin kumanda ettiği terör örgütlerinin faaliyetleri akamete uğratılmış, sınırlarımızda oluşturulmaya çalışılan terör koridoru planlayıcılarının başına geçirilmiştir. Kürdistan hayalleri kuran kravatlı bölücü teröristler Türk adaletinden kaçamamıştır. Küresel güçlerin gizli servislerine hizmet eden ve devlet düşmanlığı yapan Osman Kavala gibi hainler Türk adaletine hesap vermektedir; kravatlı teröristlerle kahvaltıda buluşma hayali kuranlar hüsrana uğrayacaklardır.

Savunma sanayisinde ulaşılan başarı Türkiye düşmanlarını huzursuz etmiş, millî sanayi ve kalkınma hamleleri bu güçleri harekete geçirmiştir. İnsansız hava araçlarımız, bunun yanında geliştirilen silah sistemlerimiz devletimizin bu konudaki dışa bağımlılığını bitirme noktasına getirmiştir. "Kendi tankını, helikopterini üreten Türkiye" düşüncesi küresel baronların uykularını kaçırmıştır. Akdeniz'de haklarımız çiğnetilmemiş, bize rağmen burada bir şey yapılamayacağı bütün dünyaya gösterilmiştir. Türkiye bu atılımları gerçekleştirirken bu yükselişi engellemek isteyen odaklar asimetrik bir ekonomik savaşla önümüzü kesmeye başlamış, yeni bir planı uygulamaya koymuştur. Bütün dünyayı yaklaşık üç yıldır etkisi altına alan, küresel anlamda ticareti ve üretimi ciddi bir şekilde akamete uğratan pandemi sürecinde, dünyada ekonomik ve sosyal düzen değişmiştir. Devletimiz ekonomik savaşta milletimizin her kesimine yönelik tedbirler almış, devletin imkânları ölçüsünde sanayicisinden esnafa, işverenden çalışana kadar desteğini esirgememiştir ve esirgememeye devam etmektedir. Sanayi yatırımlarını devletimiz ciddi anlamda teşvik etmekte, gereken adımlar bürokratik engellere takılmadan atılmaktadır.

Kendi seçim bölgem olan Gaziantep, sanayi ve ihracatta ülkemizin lokomotifi hâline gelmiştir. 1969 yılında temelleri atılan ve 43 milyon metrekareyi aşan alanıyla Türkiye'deki en büyük organize sanayi bölgesi olan Gaziantep Organize Sanayi Bölgesi'nin -genişleme alanı- Gaziantep Organize Sanayi Bölgesi-Fırat Nehri Arası Kullanma Suyu Hattı Yapım İşi Protokolü, Sanayi Bakanlığımızca imzalanmıştır. Gelişen ihracatımıza ve ilimizin ekonomisine ciddi katkısı bulunan Gaziantepli üreticilerimizin yoğun ticaret yaptığı Irak'ın Erbil kentine yeniden Türk Hava Yolları tarafından direkt sefer konulması bir gerekliliktir. Bu sayede, aktarmalı uçuşlarla harcanan zaman ve maliyetler düşürülecektir. Sanayisinin yanında dünyada sayılı gastronomi şehirlerinden biri olan Gaziantep, yerli ve yabancı turistlerin yoğun rağbet gösterdiği bir cazibe merkezidir. Şehrimizin yeni havalimanının terminal binası, Gaziantep'in düşman işgalinden kurtuluşunun yıl dönümünde, 25 Aralıkta, Sayın Cumhurbaşkanımızın katılımıyla hizmete açılacaktır. Artan nüfus ve iş hacmiyle beraber bölgemizde yaklaşık 4 milyon kişiye hitap eden bir havalimanı olmasından dolayı Türk Hava Yollarının özellikle Ankara, İstanbul, Antalya gibi büyük şehirlerimizden ek seferler koyması ve sefer sayılarının artırılması, şehrimizin haklı bir talebidir.

Ciddi kazalara, can ve mal kaybına sebep olan Nurdağı-Gaziantep kara yolu bir an önce bitirilmeli, bu kayıpların önüne geçilmelidir. On yıllardır süregelen Barak Ovası sulama projelerine hız verilmeli, bereketli ve tarıma uygun bu ova su kaynaklarına bir an önce kavuşturularak ülkemiz ekonomisine katkı sağlanmalıdır.

Gaziantep'te Antep fıstığındaki üretimin yanında ciddi miktarda zeytin üretimi de yapılmaktadır. Ticaret Odası liderliğinde organize edilen rekolte ve üretimi arttırmaya yönelik çalışmalar takdire şayandır. Ancak bu ürünün bir borsasının olmayışı, paketleme tesisi bakımından bir işletmenin bulunmayışı, zeytin üreticisini zor durumda bırakmaktadır. Antep fıstığımız için yapılan organizasyon ve tesislerin zeytin üreticileri için de teşvik edilmesi ve bu üreticiye de bu suretle imkânlar sunulması, Ticaret Bakanlığımız ve Tarım Bakanlığımızın iş birliğinde bir zeytin ve zeytinyağı borsasının kurulması bölge üreticimizin haklı bir talebidir. Bu talebi milletin kürsüsünden ileterek konunun takipçisi olacağımı bildiriyor; bütçemizin vatanımıza, milletimize, devletimize hayırlı olmasını niyaz ediyor, yüce milletimizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)