| Konu: | 281 sıra sayılı 2022 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ve 282 sıra sayılı 2020 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi'nin onuncu gün görüşmelerine ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonunda görüşülecek olan (2/4018) esas numaralı Kanun Teklifi'ne ilişkin açıklaması |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 37 |
| Tarih: | 15.12.2021 |
ERHAN USTA (Samsun) - Çok teşekkür ederim Sayın Başkan.
Şimdi, bugün, biz bu müzakereleri yaparken Türkiye'nin dış borcu 190 milyar TL arttı yani sabah 14,40'la başladık, şu anda 14,80. Şimdi, bir yandan da arkadaşlarımız da hep söyledi, ilk kez, biliyorsunuz, bu bütçe rakamları orta vadeli programda açıklandı. Açıklandığında değerli arkadaşlar, 224 milyar dolardı, bugün itibarıyla bu da 118 milyar dolara düştü yani neredeyse yarısı eridi; 106 milyar doları gitti bütçenin. Şimdi ben, Sayın Akbaşoğlu acaba niye bu kadar ateşli konuşuyor, niye bu kadar çok bağırıyor, hani hiç estetik de değil, onu düşünürken anladım, suç bastırmak için. Şunlar konuşulsun istemiyor, suçluluk psikolojisi içerisinde davranan bir AK PARTİ Grup Başkan Vekili var. Dolayısıyla milletin çığlığı duyulmasın, suçumuz ortaya çıkmasın diye bağırıyor olmalı, başka mantıklı bir izahının olmadığını herhâlde arkadaşları da takdir ediyordur.
Şimdi bir yandan da yarın Sanayi Komisyonunda bu limanlarla ilgili bir kanun teklifi görüşülecek Sayın Başkan. Şu anda mevcut, kırk dokuz yılın altında kiralanmış olan limanların, efendim, hepsinin kırk dokuz yıla çıkarılmasına ilişkin bir kanun teklifi bu. Tabii, bu da yeni bir peşkeş, yeni bir soygun, çok net söylüyorum çünkü ihale olmayacak burada, sadece dışarıda bir danışman firmaya bir bedel tespiti yaptırılacak, onun üzerinden bir şeyler yapılacak. Hâlbuki zamanında biz bu ihaleleri yapmışız; yirmi yıl, otuz yıl her neyse süresi bittiğinde bunun açık ihaleyle yapılması gerekirdi. Eğer buna arkadaşların bir itirazı olacak olursa -İsmet Bey, itiraz edecekmiş gibi duruyor- ben geçmişte bunun yapıldığı bir kişiyi bununla ilgili olarak hatırlatırım, böyle devam eden aynı işletme sahibine iş verilmesinin ne kadar büyük bir soygun, vurgun olduğunu söylerim. Herhâlde bunlar da duyulsun istemiyor ki Sayın Akbaşoğlu, bağırıp bağırıp duruyor.
Şimdi, aslında ben başka bir şey konuşacaktım ama o kadar çok malzeme verdi ki... "Millî bütçe" diyorsunuz yani bütçenin millîliği nedir Sayın Akbaşoğlu, bana bir söyler misiniz? Yani bir bütçe millî bir bütçeyse bir defa o bütçenin erimemesi lazım. Bakın, ben uzman yardımcılığından itibaren bu Mecliste uzman, genel müdür, müsteşar yardımcısı, milletvekili, Grup Başkan Vekili olarak otuz yıldır bütçeyi takip etmiş bir kişiyim. Şunu biz ilk kez yaşıyoruz: Bir bütçenin yarısı daha bütçe Meclisten çıkmadan önce eriyor. Yani bunun üzerinde durup düşünmek lazım. "Biz bu ülkeyi nasıl yönetiyoruz?" diye bir düşünmeniz lazım; bu bağırmayla, çağırmayla, hamasetle, efendim, biz burada bütçe konuşuyoruz, öbür tarafta başka meseleleri sürekli gündeme getirmekle bu işleri çözmek mümkün değil. Yani millî bütçe eriyen bütçe mi demek? Sizin millîlikten anladığınız bu mu? Veya EYT'linin olmadığı, 3600'ün olmadığı, çiftçinin olmadığı, esnafın olmadığı... Bunlara ilişkin destekler artırılsın dedik.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Devam edin lütfen.
ERHAN USTA (Samsun) - Şu anda "Artıralım." deseniz artırma imkânımız yok çünkü -biliyorsunuz- Genel Kurulda harcama artırıcı bir önerge veremiyoruz. Ha, şuraya geliyor iş, şu anda konuştuğumuz maddelerle de alakalı: "Ya, biz bütçe filan takmayız, biz zaten Parlamentoyu da hiç önemsemeyiz. Biz ödenek olmasa da istediğimiz şekilde para harcarız." şeklinde bir antidemokratik anlayışa geliyor olmalı.
Şimdi, efendim "Üretim, istihdam, yatırım." Ya, arkadaş, bunlara karşı çıkan mı var? Yirmi yıldır aklınız neredeydi yani yirmi yıldır aklınız neredeydi? Demek ki bu sizin içinizde şişmiş, böyle patlayacak duruma gelmişsiniz, enerji birikmesi olmuş. Sayın Erdoğan 22 Kasım akşamı "On dokuz yıldır biz sonuç alamadık bu politikalardan." demeseydi hiçbiriniz bunu konuşmayacaktınız, şimdi herkes bunu konuşuyor. "Üretim, istihdam, yatırım." işte "Türkiye ithalat cenneti oldu." Kim ithalat cenneti hâline getirdi? Bu ülkede samanı kim ithal etti arkadaşlar, kimin döneminde oldu? Yani, ya bu kadar pişkinlik olur mu? Yani bu ülkeyi ithalat cenneti hâline getireceksiniz, o dönemde gelen paraları çatır çatır yiyeceksiniz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayın sözlerinizi, son kez açıyorum.
ERHAN USTA (Samsun) - "Benim rezervim arttı." diye caka satacaksınız o paralarla. Şimdi, para bitti, rezerv bitti, her şeyi erittiniz, borç birikti. Artık para gelmeyince, Nasrettin Hoca'nın "Eşekten zaten inecektim." dercesine -tamam mı- ondan sonra şimdi "Biz üretim, istihdam, yatırım..." Arkadaşlar, buna itiraz eden yok, niye yapmadınız bugüne kadar? Kim, nasıl yapacaksınız? Yıllardır "Üretim, istihdam, yatırım." diyoruz ya, biz yıllardır "Üretim, istihdam, yatırım." diyoruz, yirmi yıl sonra aklınıza geldi. Bu belirsizlik ortamında Sayın Başkan, kim yatırım yapar, kim üretim yapar? Ya, şurada kurla hesap yapıyoruz, hesabı söyleyinceye kadar hesap değişiyor. Bunun üzerinden kim iş yapabilir, kim ticaret yapabilir? Fiyatın olmadığı yerde birileri nasıl hesap yapıp da mal alacak, mal verecek, iş yapacak? Hiç ihracatçılarla konuşmuyor musunuz, hiç ithalatçılarla konuşmuyor musunuz? Zaten para da yok. Dolayısıyla "Üretim, istihdam, yatırım." dediğiniz şeyin de hiç aslı astarı yok.
Şimdi, efendim, diyor ki Sayın Akbaşoğlu... Ya, bunu defalarca söyledik, artık kendimizi tekrarlamaktan usandık biz, hâlâ "IMF, IMF..." deniliyor. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Beş dakika doldu.
ERHAN USTA (Samsun) - Sayın Başkan...
BAŞKAN - Sadece son cümlenizi toparlamanız için açıyorum.
ERHAN USTA (Samsun) - Ben şunu söyleyeyim Sayın Başkan. Sizin yönetiminizde değil ama şu hep oluyor: Biz beş dakika konuşuyoruz, bunun sonradan sekiz, dokuz, on dakikaya kadar uzadığı oldu. Diğer arkadaşlara da vermeyeceksiniz ben burada kesebilirim.
BAŞKAN - Altı dakika açtım, tamamlayın sözlerinizi.
ERHAN USTA (Samsun) - Tamam ama yani hakikaten öyle oluyor ve biz bundan çok mağdur oluyoruz.
BAŞKAN - Yok, altı dakikada bırakacağım en fazla.
ERHAN USTA (Samsun) - Şimdi, "IMF, IMF..." deniliyor, tamam mı? IMF'yle Türkiye Cumhuriyeti tarihinde en uzun programı yapan siyasi parti AK PARTİ'dir, AK PARTİ hükûmetleridir arkadaşlar. Ya, suç bastırmak, ya bu kadar mı olur ya! "IMF'yle yollarımızı..." IMF'de siz kaynak kullanmadınız mı? "IMF'nin borcu ödendi." Ödenmeyecek miydi bu ülkenin borcu? IMF'nin borcunu ödediniz, Dünya Bankasından borç alarak ödediniz, Londra'dan borçlanarak ödediniz, Tokyo'dan borçlanarak ödediniz yani kamunun borcu azalsa siz IMF'nin borcunu ödeyince, ben diyeceğim ki; hakikaten güzel bir iş yapıldı. Ya, kamunun borcu 3'e, 5'e katlamış yani bir başka yerden para alıyorsunuz, öbür tarafın borcunu ödüyorsunuz, bu kadar ucuz siyaset peşinde koşmayın ya! Bu, tükenmişliğin bir belirtisidir. Yapmayın Allah aşkına böyle. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
Kurtuluş Savaşı... Ya, bir gün önce "Kitap yazdım." diyor Sayın Cumhurbaşkanı, bir gün sonra...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)