| Konu: | 2022 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2020 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin Maddeleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 38 |
| Tarih: | 16.12.2021 |
MHP GRUBU ADINA SAFFET SANCAKLI (Kocaeli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, televizyonları başında bizleri izleyen büyük Türk milleti; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Evet, bütçe görüşmeleri doğal olarak gergin geçiyor, geç vakitlere kadar sürüyor; biraz yorgunuz. Ben de biraz siyasetin dışına çıkıp biraz gençlikten, biraz da spordan size bahsetmek istiyorum.
Şu anda Türkiye'de bulunan genç nüfus Avrupa'nın en genç ve en dinamik nüfusudur; bu, sadece sözde değil, rakamlarla da sabittir. 18 milyon ilköğretim öğrencimiz var bizim, 25 milyon da 20 yaş altı gencimiz var, 35 yaş altı da toplamda 45 milyon kişi yani Türkiye hakikaten Avrupa'nın en genç ve en dinamik nüfusuna sahip. Peki, kendimize o zaman şöyle bir soru soralım: Acaba bu genç nüfusu biz doğru bir şekilde kullanabiliyor muyuz, gerekeni yapabiliyor muyuz, aktif hâle getirebiliyor muyuz? İşte, burada -tabii ki eksiklerimiz olabilir- bunları biraz konuşmak istiyorum ben çünkü Türk gençliği başıboş bırakılabilecek bir alan değildir; eğer başıboş bırakılırsa maalesef, başta terör örgütleri olmak üzere bunu suistimal eden birçok grup var.
Tabii, cumhuriyeti kuran irade, başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere yakın çalışma arkadaşlarıyla nasıl bir Türk gençliği istediklerini bundan yaklaşık yüz sene önce söylemişler. 15 Temmuz 1921 Maarif Kongresi'nde Atatürk şöyle söylüyor: "Gençlerin, vatanını ve milletini seven, ülkenin birliğini ve bağımsızlığını koruyacak, idealist ve fedakâr nesiller olarak yetiştirilmesini istiyorum." demiş. Yine aynı Kongre'de "Görecekleri eğitimin derecesi ne olursa olsun, onlara her şeyden önce Türkiye'yi, millî benliklerini koruyacak bilgi ve bilincin kazandırılmasını istiyorum." demiştir. "Türkiye'nin istiklaline ve millî birliğine düşman unsurlarla mücadele etmeyi öğretmek gerekir; bunu bilmeyen bireylerden oluşan bir topluma hayat ve istiklal hakkı yoktur." demiş Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk. Bir kez daha okuyorum burayı: "Bunu bilmeyen bireylerden oluşan bir topluma hayat ve istiklal hakkı yoktur." demiş Atatürk.
Tabii, Atatürk'ün bundan sonra da gençlikle ilgili herkesin bildiği ve söylediği bir sözü var, diyor ki: "Ey yükselen yeni nesil, istikbal sizindir! Cumhuriyeti biz tesis ettik, onu yaşatacak ve idame ettirecek sizsiniz." Atatürk, bununla, Türk gençliğine seslenerek, nasıl bir Türk gençliği istediğini ve Türk gençliğine ne kadar güvendiğini yüz sene önce açıkça ifade etmiştir.
Tabii, Ulu Önder Atatürk Türk gençliğiyle ilgili konuşurken, nasıl bir Türk gençliği istediğini söylerken bunu sporla birleştirmiş ve "Sporla birlikte Türk gençliğini sağlam bir kafa ve sağlam vücutta nasıl buluşturabilirim?" düşüncesiyle 1938 yılında Beden Terbiyesi Genel Müdürlüğünü kurmuş ve Türkiye Büyük Millet Meclisinde onaylatmış. O zaman, Atatürk -tabii, Gençlik ve Spor Bakanlığı yok, Beden Terbiyesi Genel Müdürlüğü var- Hollanda'nın şu andaki yüz ölçümü kadar bir araziyi Beden Terbiyesi Genel Müdürlüğüne bağışlamış ve ilkokullardan başlatarak, öğretmenleri de içine katarak -Millî Eğitimi de katarak- gençlere bir sportif proje başlatmıştır. O zaman, bu Beden Terbiyesi Kanunu'nu yazarken 12-35 yaş arası kadınlara, 12-45 yaş arası erkeklere haftada dört saat beden eğitimi ve spor zorunluluğu getirmiştir. Yani Atatürk, gençlik ve sporu birleştirerek bu ülkenin geleceğini kurma hayalini kurmuştur. Nitekim, şu andaki Bakanlığımızın adı da zaten Gençlik ve Spor Bakanlığı.
Tabii, Atatürk sporla ilgili daha neler söylemiş, sporun önemi hakkında? "Türk çocuklarına sporun bugünkü tekniğini öğretmek ve bunların bir kısmını bazı törenlerde ve bayramlarda dekor olarak ortaya koymak gerekir." demiştir. Atatürk, Türk sporunun ve sporcularının uluslararası alanda tanınmasının önemli olduğunu şu sözlerle vurguluyor: "Türk sporculuğu, beynelmilel sahnede layık olduğu mevkisi ihraz edecektir. O zaman Türk sporculuğu memleket ve millet hayatında müessir olduğu kadar biraz da medeni ve belki de benim tahminimden fazla bir şiarımedeniyet olacaktır." demiştir. Atatürk, beden eğitimi ve sporda gerçekleştirdiği uygulamalarla, Türkiye'de beden eğitimi ve spor faaliyetleriyle grup dinamiğini oluşturarak bunun millet dinamiğine ulaştırılmasını amaçlamıştır. Bütün bu uygulamalar, Atatürk'ün üstün görüşü sayesinde vücut bulabilmiştir onun döneminde. Beden eğitimi ve sporla sağlıklı bir beyin ve vücut oluşturulduğuna, sağlıklı beyinler ve vücutlarla daha güçlü toplumlar yaratıldığına göre, spor politikalarının devletin bütün çalışma alanlarına yansıtılacak millî bir politika olarak ele alınması ve yürütülmesi birinci görev olmalıdır. Yani "Ülke olarak biz sporu, spor politikası olarak bütün branşlarda, bütün alanlarda birinci görev olarak önümüze koymalıyız." diyor Ulu Önder. "Beden eğitimi ve spor toplum için her şeyden önce bir yaşam biçimi hâline getirilmelidir." "Yaşam biçimi hâline getirilmelidir." "Sağlıklı düşünen sağlıklı bedenlerden oluşan toplumlar, kültür ve uygarlık alanında daha kolay gelişebilir ve ilerleyebilirler. Böyle toplumlar, dünya uluslarıyla sağlıklı ve uyumlu ilişkiler kurarak bir evrensel dinamik oluşturmada ve bu dinamiği yaşatmada etkili olurlar. Türkiye Cumhuriyeti devletinin de bu dünya dinamiğine katkıda bulunan bir beden eğitimi ve spor politikası yürütmesi Türk milletinin sağlığı, mutluluğu, saygınlığı bakımından önemli görülmelidir." diyor Mustafa Kemal Atatürk. Yani geçen hafta Spor Bakanlığının bütçesinde anlatmış olduğum o proje, büyük Türk milletine spor kültürünü aşılamak. İlkokullardan başlayarak beden eğitimi derslerini artırarak, spor ve sanat yaptırarak sağlıklı, yeni bir toplum yaratabiliriz. Yüz yıl önce de Atatürk bu vizyonu bize anlatmış. Ben bu Meclis kayıtlarını kurcalarken, bakarken ne oluyor diye, belki buradan da esinlenerek böyle bir şeyler anlattım sizlere arkadaşlar. Atatürk'ün nasıl bir vizyon sahibi olduğu buradan da ortaya çıkıyor.
Şimdi, tekrar gençliğe döneceğim, bugünümüze geleceğim. Biz acaba bu gençliğimizi kategorize ederek; X, Y, Z diye başka gruplara ayırarak doğru mu yapıyoruz? Bence doğru yapmıyoruz arkadaşlar, ben katılmıyorum. Türkiye'de bir tane gençlik var, onun adı da Türkiye Cumhuriyeti gençliğidir. (MHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)
Bir de, bu gençliği ayırıyoruz, sonradan da ikide bir şöyle bir şey -ben gençliğe haksızlık yapıldığını düşünüyorum- söylüyoruz: "Önümüzdeki seçimlerde -ilk oy olarak- şu kadar milyon genç oy kullanacaktır."
Arkadaşlar, bu gençleri bu politikadan biraz uzak tutalım, siyasetten biraz uzak tutalım, onları politika malzemesi hâline getirmeyelim, onları oy deposu olarak görmeyelim. Nasıl 18 yaşına gelenler bir yere oy kullanacaklar... Artık "18 yaşındaki çocuk" dediğimiz çocuklar vallahi çocuk değil. Rahmetli dayım telefon almıştı, ben 8-9 yaşındaydım, bana çevirtmişti o telefonu böyle, ben de sülalenin en havalı çocuğu olmuştum o telefonu çevirdim diye; o şeyli telefonlar var ya, hatta bej renkliydi, üstünde de tülbent vardı. Şimdi, yeni doğan çocuk daha 1 yaşında internete giriyor ve dünyayı görüyor, iletişimi çok kolay sağlıyor. Onun için bu çocuklara böyle çocuk muamelesi yapmayalım. "İlk defa oy kullanacaklar, işte şöyle diyelim, böyle..." Gerek yok, onlar zaten her şeyi görüyor ve yapmaları gerekeni de yaparlar. Ben bu gençlerin politika malzemesi olarak kullanılmasına karşıyım, ayrışmalarına da karşıyım.
Tabii ki kuşak çatışması var bizim ile çocuklarımızın arasında. Ben çocuktum, diyorlardı ki: "Bu gençler ne olacak?" Sonra genç olduk "Bu gençler ne olacak?" Şimdi yaşlanmaya başladık, hâlâ "Bu gençler ne olacak?" diye bir soru soruyoruz. Bu, kuşak farkından arkadaşlar. Biz, çocuklarımızı bizden daha iyi okullarda okutmaya çalışıyoruz, daha iyi imkânlar sunuyoruz, bu bilişim çağında her şeyi önlerine koyduk, sonra diyoruz ki: "Bizim her dediğimizi yapacaksın." Yapmayacaklar tabii ki bizim her dediğimizi. Onun için, biz, bu kuşak farkından dolayı, oturup, gençleri, iyi dinleyip bunları ikna etmek zorundayız çünkü bu Türk gençliği, çok akıllı, çok zeki bir gençliktir. Atatürk'ün yüz yıl önce söylemiş olduğu, istemiş olduğu gençlik bugün de var, hiç merak etmeyin.
Tabii, gençlerle ilgili bizim ne yapmamız lazım? Gençlerimizi -birkaç madde yazmışım- spora, sanata, bilime, teknolojiye yönlendirmemiz gerekiyor; geleceğin daha güçlü Türkiyesini onların inşa edeceğine ikna etmemiz gerekiyor. Türk gençliği, onurlu, karakterli, yüksek vasıflı, vatansever bir gençliktir. İşte bu noktada, Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak, gençlerimizle ilgili daha fazla nasıl projeler yapabiliriz, onların önünü nasıl açabiliriz diye burada çalışma yapmamız lazım, burada bazı projeler yapmamız lazım ve onların önünü açmamız lazım, daha fazla imkân yaratmamız lazım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayalım lütfen.
SAFFET SANCAKLI (Devamla) - Bitiriyorum Başkanım.
Türk gençliğine imkân verildiğinde neler yapabileceğini çeşitli alanlarda görmekle beraber, en son TEKNOFEST'te bir kez daha gördük; binlerce pırıl pırıl genç, bilimsel çalışma ve yaratıcı ruhlarıyla millî teknoloji alanında yaptıklarıyla büyük başarılar elde etmiş ve bütün dünyanın ilgisini Türkiye'ye çevirmiştir. Aynı şekilde, üniversitelerimizin teknoparklarında gençlerimiz bilişim, yazılım konusunda, mühendislik konusunda mükemmel işler yapmışlardır. Yani, ben şunu söylemek istiyorum arkadaşlarım: Türk gençliği yetenekli, Türk gençliği akıllı, Türk gençliği vatanseverdir. Bizim, burada, 600 milletvekili, gençlerimizle ilgili daha fazla proje yapıp geleceğin Türkiyesini onların inşa edeceğine onları ikna etmemiz lazım. Biz Türk gençliğine güveniyoruz ve kendilerini seviyoruz.
Beni dinlediğiniz için de teşekkür ederim, saygılar sunarım. (MHP, AK PARTİ ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)