GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2022 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2020 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin Maddeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:5
Birleşim:38
Tarih:16.12.2021

HDP GRUBU ADINA ÖMER ÖCALAN (Şanlıurfa) - Sayın Başkan, değerli Genel Kurul; halkımızı saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, şu an zindanlarda, cezaevlerinde büyük hak ihlalleri yaşanıyor. İHD'nin verilerine göre 604'ü ağır olmak üzere 1.605 hasta tutsak cezaevindedir. On yılda 682 tutuklu yaşamını yitirdi, bu son üç dört günde de 2 kişi yaşamını yitirdi. Ne kadar vicdansız bir yönetim oldu, ne kadar acımasız bir yönetim oldu. Düşünün -bir insan ömrü, 15-16 yaşına kadar gençsiniz, çocuksunuz- 20'li yaşlarda cezaevine giriyorsunuz, yirmi dokuz yıl cezaevinde kalıyorsunuz, cezaevinden cenazeniz çıkıyor, cezaevinden maalesef cenazeniz çıkıyor.

Diyarbakır zindanı her zaman eleştirilir. AKP yönetimi tarafından da eleştirildi, siyasi malzeme olarak da kullanıldı. Siz kimsiniz? Siz, Esat Oktay Yıldıran'ın mirasçılarısınız; 80'lerde Kenan Evren tarafından orada İç Güvenlik Komutanı olarak görevlendirilen. Yapılmayan işkenceleri yaptı, onlarca insanı katletti. Onlarca insana taciz, tecavüz, işkence yapıldı. Şu an bunun mirasını devralmış durumdasınız. Ne zaman bu kadar acımasız hâle geldiniz? Ne kadar vicdanınızı bir köşeye bıraktınız? Hiçbiriniz bir sulh çağrısı yapmıyorsunuz, hiçbiriniz olumlu yaklaşmıyorsunuz. Cezaevleri esir kampına dönmüştür. Pandemiden dolayı bir kanun çıkarıldı bu Mecliste; "Siyasilere corona işlemez." dedi, "Siyasiler pandemiden etkilenmez." dedi. Bu ayrım, bu ayrıcalık, bu vicdansızlık nereye kadar sürecek? Bu acımasızlık nereye kadar gidecek? Emin olun, halkımız bunu bilsin, biz bunun hesabını soracağız, bunun hesabını misliyle soracağız. (HDP sıralarından alkışlar) O iktidarı arkanıza alıp cezaevinde yıllarca kalan insanların cenazesini çıkarıp cenaze çıkarken cenaze aracı bile vermeyip kendi dinlerine göre defin işlemlerinin önünde engel olun, sonra insanlıktan, demokrasiden, farklı şeylerden bahsedin. Ne zaman bu kadar vicdansız oldunuz? Düşman hukuku da vardır tabii, düşman hukukunu da uygulamak gerekmiyor mu? Bakınız, Diyarbakır zindanında insanlar açlık grevine girdi, büyük devrimciler. İdris Baluken şu an cezaevindedir, Bingöllüdür, bir doktordur. Mehmet Hayri Durmuş da Bingöllüdür, bir doktordur ve açlık grevinde, ölüm orucunda yaşamını yitirdi; bundan kırk iki yıl önce oldu bu. Neredesiniz arkadaşlar? Gerisindesiniz, kırk yıl öncesinin gerisindesiniz. Ne dedi Mehmet Hayri Durmuş: "Ben ölürsem mezar taşıma 'Halkına borçludur.' diye yazın." İllegalize etmeyin. Bu ülkenin televizyonlarında dizisi çekildi, filmi yayınlandı AKP döneminde. Şu an nedir? Şu an büyük bir vicdansızlık. Kemal Pir, arkadaşlarıyla aynı açlık grevinde, ölüm orucunda yaşamını yitirdi. Ne dedi: "Biz, yaşamı uğrunda ölecek kadar seviyoruz." İşte, şu an zindanda yatan kişiler bu gelenekten geldiği için zulüm yapılıyor, hakaret yapılıyor. İnfazı bitiyor, tahliyesi gelmiş, içerde kurdukları işkence mangaları tahliyesini engelliyor. Otuz yıl cezaevinde yatmış, çağırıyor ne soruyor: "Pişman mısın, değil misin?" İrade kırmaya çalışıyor. Kimin iradesini kırıyorsunuz? Kime ne hesap sormaya çalışıyorsunuz? Bunların hesabını bu iktidardan soracağız yani Allah şahidimizdir. Aysel Tuğluk; burada milletvekiliydi, 2006'da tutuklandı, 2017'de annesini kaybetti. Buradaki faşistler, kafatasçılar, Nazi Almanyasında kafatası ölçenler gittiler annesinin cenazesini mezarından çıkardılar, sonra akşamında da İçişleri Bakanıyla fotoğraf çektirildi. Ne zaman vicdanınızı bir köşeye bıraktınız? Düşmanlığın bir hukuku var. Bunu nasıl böyle yaparsınız? Şu an Aysel Tuğluk zindanda, büyük sağlık sorunları yaşıyor. Bu aynı sıralarda oturdunuz ama düşmanlık hukuku daha işletilmiyor.

Leyla Güven; buradaydı, bu sıralarda milletvekilliği yaptı, yirmi iki yıl üç ay ceza verdiniz, daha sonra propagandadan beş yıl ceza verdiniz, yirmi sekiz yıl bir milletvekiline... Arkadaşlar, düşünceyi açıklamış, fikrini açıklamış; karşısında durabilirsiniz, siyaseten sizin gibi konuşmak zorunda değil, düşüncesini ifade etmek zorunda değil, yirmi sekiz yıl... Bir kadın mücadelesi yürüttü, durum böyle, maalesef durum böyle; bunu biliniz.

Bakınız, Ali Çiçek, Akif Yılmaz, Mehmet Hayri Durmuş, Kemal Pir büyük açlık grevleri sonucunda bir noktaya getirdiler ülkeyi. Sonra ne oldu? Kurduğunuz televizyonlarda filmini çektiniz. Ferhat, Necmi, Eşref, Mahmut, bedenlerini ateşe verdiler, Esat Oktay'ı, o faşisti protesto ettiler, bedenlerini ateşe verdiler; filmini çektiniz. "Biz Kürtlerle barış yapacağız. Biz Kürtlerin haklarını tanıyacağız. Biz Kürtlerle sulh yapacağız." dediniz. Şimdi ne yapıyorsunuz? Burada hamaset, burada yaptığınız her şey propaganda. Siz bu ülkeyi uçuruma götürdünüz. Ayşe Gökkan, bir kadın hakları savunucusudur. Ne yapmış? Nusaybin Belediye Başkanıdır kendisi, belediye başkanlığı yaptı, kadın haklarını savundu; otuz yıl ceza verildi ya arkadaşlar, otuz yıl, inanılır gibi değil. Engizisyon mahkemesi... Kim adaletten bahsedebilir, hukuktan bahsedebilir? Adalet Bakanı buralarda dolanıyor, ülkesinde hukuk olduğunu zannediyor. Sanki aşk ve sevgi ülkesinde yaşıyor? Sanki Norveç'te, İsveç'te yaşıyor? Burada milletvekillerimiz başvuru yapıyor, dilekçe veriyor, görüşme talebinde bulunuyor; maalesef, büyük bir vicdansızlık, büyük bir haksızlık. Selahattin Demirtaş'a "terörist" diyorlar burada birlikte çalıştıkları; kusura bakmayın, halkının en onurlu evlatlarından birisidir. Cezaevinde bulunan bizim siyasetçi arkadaşlarımız, yol arkadaşlarımız bu halkın en onurlu evlatlarıdır, "terörist" diyenin de kendisi teröristtir, Selahattin Demirtaş ceza bile almamıştır. (HDP sıralarından alkışlar) İdris Baluken'e on beş yıl ceza verdiniz ya! Burada beraber oturdunuz "Vay İdris Baluken şöyle konuşurdu, şöyle güzeldi, şöyle iyiydi..." ve arkasından on beş yıl ceza, bir ömür... Ne yapacaksınız arkadaşlar? Adalet Bakanı yatırım aracı olarak cezaevinden bahsediyor, yatırım yapmış, ülkede cezaevi açma yarışına girmiş. Yozgat Vekiliniz "Bu şehirde cezaevi yapılacak, istihdam sağlanacak." diyor. Ne yapmaya çalışıyorsunuz? Ama biz bunun hesabını soracağız.

MEHMET CELAL FENDOĞLU (Malatya) - Ne yaparsın oğlum, ne yaparsın? Ne ceza vereceksin? Neyin cezasını keseceksin?

ÖMER ÖCALAN (Devamla) - Siz sulha gelmiyorsunuz, siz çözüme gelmiyorsunuz, siz diyaloğa gelmiyorsunuz, siz siyasetçileri tutuklayıp esir muamelesi yapıyorsunuz. Kim otuz yıl hapis cezası almış? Kim müebbet hapis cezası almış? Bu bahsettiklerim siyasetçidir, siyasetçi arkadaşlar. Evlerinde bir çakı bile yakalanmamış ya, ellerinde bir yaralayıcı malzeme bile yakalanmamış. Ne olmuş? İktidarı eleştirmişler, iktidarın politikalarına katılmamışlar diye tutuklandı. Bunları İmralı'da, çözüm sürecinde muhatap olarak gönderen hükûmet kendisidir, Kandil'e gönderen kendisidir, haberleri götürüp getiren kendisidir; önemli ve anlamlı işler bunlar. Biz bunlara kıymet atfediyoruz. Kırk yıldır devam eden bir çatışmalı süreç var, "Kan dökülüyor." diyoruz. Bu sıralarda kardeşini, evladını, çocuğunu kaybeden insanlar vardır, tüm parti gruplarında da. Bu sorun nereye gidecek? Çözülmeyecek mi? Diyaloğa girilmeyecek mi? Bir aşamaya getirilmeyecek mi? Sulha çağrı yapılmayacak mı? İşte ekonomik sonuçları arkadaşlar. Bu çatışmalı sürecin ekonomik sonuçları ortadadır. Türkiye halkları bunu görmelidir, Kürt halkı bunu görmelidir. Bunun bir bedeli vardır, bunun faturası hepimize çıkıyor. Burada bu kan üzerine var olan partiler vardır. HDP olmasa, bu çatışmalı süreç olmasa bu Meclise girmeyecek partiler vardır, istismar alanı oluşmuştur. "Vatan, millet, Sakarya" edebiyatı üzerinden Mecliste kürsü işgal edenler vardır. Biz, tabii ki, demokratik siyasette ısrar edenleriz. Siz ne yapıyorsunuz? Talimatlarla bu ülkenin tamamını temsil eden HDP'ye dava açıyorsunuz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayalım lütfen.

ÖMER ÖCALAN (Devamla) - HDP'nin içinde Ermeni var, Ezidi var, Sünni Müslüman var, Alevi var, Kürt var, Türk var, Süryani var, kadın var, var da var arkadaşlar. En büyük temsiliyeti burada yapıyor, ülkenin tamamını temsil ediyor. Ne yapmış büyük şef? Bu partiyi tasfiye etmek için küçük ortaktan talimat alıyor ve hukuktan bahsediliyor. "Kapatacağız." diyor siyasetçiler, hâkimlere, savcılara söz hakkı vermiyorlar; bu parti üzerinde büyük bir terör estiriliyor. Terörizmle, terörle karşı karşıyayız, üzerimizde büyük bir terör estiriliyor. Biz de teröre karşı, terörizme karşı da mücadele ediyoruz.

Halkımızı selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)