| Konu: | 2022 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2020 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin Maddeleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 38 |
| Tarih: | 16.12.2021 |
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) - Sevgili halkımız, şu fotoğrafa iyi bakın. Geçen hafta Adalet Bakanı buradayken cezaevinde hayatını kaybeden Garibe Gezer'le ilgili defalarca sorular sorduk, tek bir kelime cevap veremedi ve bizim, cezaevinde hayatını kaybeden bu mahpustan sonra gördüklerimiz inanılmazdı, ne insanlığa sığan ne de herhangi bir dine sığan uygulamalar gördük. Kocaeli Devlet Hastanesinde polis, cenazeyi "Cenazenizi alın, gidin lan!" diye gönderiyordu, Mardin'de cenazeye cenaze aracı verilmiyordu. Değerli arkadaşlar, bu ne insanlığa sığar ne de dine sığar, olacak şey değil bu ama yaptılar.
Bakın, Garibe Gezer avukatına gönderdiği mektubunda diyor ki: "İntihara teşebbüs ettim, evet ancak öldükten sonra bize değer verip bize yapılan haksızlıkları araştırıyorlar." Yunus Emre'ye atfen bir şey söyleyeyim: Bir Garibe ölmüş diyeler, sakıncalıdır o "diye"ler. Yunus Emre'den beri bu topraklarda siyasi iktidarlar -siz de dâhil- garip ve Garibe'leri bitirmediniz. Sevgili Ahmet Kaya ne der: "Ne yapsa ne etse üstüne gitmişler / Mavi gökyüzünü ona dar etmişler."
Değerli arkadaşlar, bir devlet, vatandaşını bu kadar köşeye sıkıştırmamalı ama sıkıştırıyorlar, devam ediyor. Adalet Bakanı, aslında Adalet Bakanı değil "zulümat bakanı". Bir hafta içinde 4 mahpus hayatını kaybetti, görün şu fotoğrafları. Abdülrezzak Şuyur, hastaydı, kanserdi, Şakran Cezaevinde hayatını kaybetti; Halil Güneş, Diyarbakır Cezaevindeydi, infaz ertelemeleri verilmedi, yılların kanser hastasıydı; ikisi de tabutta tahliye oldu. Salih Tuğrul ise ölüm döşeğinde tahliye oldu, evinde bir iki gün sonra hayatını kaybetti. Böyle bir bakanlığa ben Adalet Bakanlığı demiyorum "zulümat bakanlığı" diyorum ve bakın, sizin iktidarınız da Adalet ve Kalkınma Partisi değil "zulümat ve kötülük partisi". İşte ispatı: Güya "işkenceye sıfır tolerans" diyorsunuz; ben bu Meclise işkenceyle ilgili Meclis araştırması için defalarca başvuru yaptım, daha geçen "ret" cevabı geldi. Bakın, çok ağır işkence iddiaları var; E. A. isimli kişiye Ankara TEM'de "Abdülkadir Türkyılmaz" isimli bir polis memuru arkadaşlarıyla beraber makada cop sokma, 3 kez poşetle havasız bırakma gibi işkenceler yapmış. Biz bunun Mecliste araştırılmasını istedik, başka nerede araştırılmasını isteyeyim? Meclis bana "Kaba ve yaralayıcı ifadeler var." dedi. İnsanlar işkenceyi nasıl anlatsın? Ben tek kelime ekleme yapmadım ama işte böyle bir Meclis arkadaşlar, ben inanamıyorum bunlara.
Bakın, başka nedir? Öylesine bir Meclis Başkanımız var ki resmî evrakta sahtecilik yapıyor bu Meclisin Başkanı. Mecliste vekilliğim düşürüldüğünde Genel Kuruldan HDP toplantı odasına çıkarken ben ve arkadaşlarım güya yasa dışı sloganlar atmışız diye tutanak tutturmuş, boş tutanağın altına 10 polis memuruna imza attırmış. Beni buradan alıp apar topar karakola götürdüler, bir saat içinde Meclis Başkanının şu tutanağının sahte olduğu ortaya çıktı. Yalancının mumu yatsıya kadar bile yanmadı, bir saat içinde tüttü. (HDP sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar, böyle bir Meclis Başkanlığı olabilir mi? Hayâ ediyorum ya! Nasıl böyle bir Meclis Başkanı olabilir? Nasıl böyle bir Meclis olabilir? Böyle bir Mecliste bütçe mi olur? Zaten sakıt bir bütçedir, ben bunun üstünde de konuşmuyorum.
Zulümleriniz bitmiyor, boşuna "zulümat ve kötülük partisi" demiyorum. Bu kim biliyor musunuz? İki buçuk yıla yakındır kaçırılmış ve muhtemelen öldürülmüş bir insan -defalarca arkadaşlarımız da söyledi- Yusuf Bilge Tunç, Cumartesi Annelerinin OHAL dönemindeki versiyonu. Onlarca kişi kaçırıldı, işkence edildi ve bu insanlar bulunamıyor, korkunç bir durum bu ve biz bunları defalarca söylüyoruz size.
ÖZNUR ÇALIK (Malatya) - Gara şehitlerini hatırlıyor musunuz, Gara şehitlerini? Semih Özbey'i hatırlıyor musunuz, Semih Özbey'i? Beş yıl kaçırdılar ve sonunda şehit ettiler!
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Neye itiraz ediyorsunuz Öznur Hanım, neye itiraz ediyorsunuz? Hayret bir şey ya!
ÖZNUR ÇALIK (Malatya) - Kim kaçırdı?
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Bilmiyoruz vallahi!
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) - Bakın, şu belgeye bakın; bakın, şu belge boş bir belge. Sayın Ali Babacan ne dedi biliyor musunuz? Bu Mecliste AK PARTİ sıralarından tek bir kişi buna cevap veremedi. "KHK'ler imzalanırken bakanlara boş kâğıtların altına imza attırıldı." dedi, tek biriniz bir açıklama yapamadı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayalım lütfen.
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) - Biraz evvel KHK konusunu tartıştık; KHK zulümdür, boş kâğıtların altına bakanlar imza atmıştır, bir soykırımdır, yüz binlerce kişiyi sivil ölüme mahkûm etmek demektir. Ondan dolayı "zulümat ve kötülük partisi"siniz. Bitmedi, "AK PARTİ-MHP cumhur zulüm ittifakı"nın Çin devletiyle ilgili uygulamalarını burada üç yıldır eleştiriyoruz. Çin devletinin soykırımına ve o insanları sömürmesine, katletmesine sesi çıkmayan bir Cumhur İttifakı var. Ben ve arkadaşlarım ne kadar iyi niyetliymişiz ki bunu eleştiriyorduk. Meğerse bu AK PARTİ-MHP Cumhur İttifakı, Çin gibi olmak istiyormuş; Çin'in o sömürgeci anlayışı, soykırımcı anlayışı gibi olmaya çalışıyormuş; işçileri ezen, sömüren anlayışı gibi olmaya çalışıyormuş. (HDP sıralarından alkışlar) Biz de iyi niyetle niye Çin'i eleştirmiyorsunuz...
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Siz mi!
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) - İşte gerçek ortaya çıktı, işte gerçek yüzünüz, "zulümat ve kötülük partisi" olduğunuz ortaya çıkmış oldu. (HDP sıralarından alkışlar)