GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: AK PARTİ GRUBU ÖNERİSİ
Yasama Yılı:3
Birleşim:61
Tarih:05.02.2013

MUHARREM İNCE (Yalova) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu hafta ne görüşeceğiz? İşte, tezkere var, terörizmin finansmanı var, Hükûmetin bilgi vermesi var, yetişirse yer altı suları var. Yasamanın bu içler acısı hâline gerçekten üzülüyorum. Yasama Türk milleti adına yapılır ve bu yetki devredilemez. Yargı Türk milleti adına yapılır, bağımsız mahkemeler tarafından yapılır. Ama yasamayı görün ki Meclis Başkanı bırakmış -hele barajın ismini de kaptı- hiç bu işlerle ilgilenmiyor.

Bakın, nasıl yürüyor, size bunu anlatayım: AKP milletvekillerinin kamulaştırma kanununda değişiklik öngören 1 maddelik yasa teklifi 16 Ocak 2013 tarihinde Meclis Başkanlığına gönderilmiş. Daha sonra, 25 Ocak 2013 tarihinde AKP milletvekilleri yer altı sularına ait 2 maddelik yasa teklifini Başkanlığa göndermişler. Tarım Komisyonu da AKP ve CHP milletvekillerinin daha önce vermiş oldukları yer altı sularına ilişkin yasa tekliflerini, 25 Ocak 2013 tarihinde, AKP milletvekilleriyle birlikte olan bu teklifle görüşülmek üzere 30 Ocak 2013'te Komisyonu toplantıya çağırıyor, gündemi oluşturuyor. Toplantı, Genel Kurulda 2/B görüşülüyor diye erteleniyor, daha sonra 29 Ocak 2013 tarihinde, yine AKP milletvekilleri hem Kamulaştırma Kanunu  hem yer altı sularına ilişkin kanunu değiştiren 3 maddelik yeni bir yasa teklifini Meclis Başkanlığına gönderiyorlar. Meclis Başkanlığı da jet bir hızla aynı gün bu teklifi Komisyona havale ediyor. Tarım Komisyonu, teklifin verilmesinden hemen sonra, 31 Ocak'ta  toplantıya çağırıyor. Bu, Türkiye Büyük Millet Meclisini küçük düşürmektir; bu, Türkiye Büyük Millet Meclisini hafife almaktır; bu, yasamayla dalga geçmektir.

Değerli arkadaşlarım, bakınız, böyle bir yöntem olamaz. Yani, siz İç Tüzük tanımıyorsunuz, Anasaya tanımıyorsunuz, yasa tanımıyorsunuz, kural tanımıyorsunuz. Burası bir yasama Meclisi değil, şekil şartlarını yerine getiren bir noter gibi davranıyor, burası noter değil.  Yani, padişahların döneminde bile bir divan vardı, bir fetva kurumu vardı; burada divan da yok, fetva da yok. Ondan çok daha kötü bir şey bu. Yani, bu Meclis? Ben yasamanın bir üyesiyim, sizler de öylesiniz. Bunun iktidar ya da muhalefet partisi olması bir şeyi değiştirmez. Siz de  yasamanın bir üyesisiniz. Bu yöntem,  bu uygulama yasamaya bir hakarettir. Bana olduğu kadar, bize olduğu kadar, AKP milletvekillerine de hakarettir bu.

Değerli arkadaşlarım, 5 teklif yer altı sularıyla ilgili, 6'ncı teklif kamulaştırmayla ilgili yani Tarım Komisyonunda kamulaştırma? O zaman, Rıxos'a arazi tahsisi Dışişleri Komisyonunda, patates üreticilerinin sorunları Millî Eğitim Komisyonunda, öğrencilerin sorunları Millî Savunma Komisyonunda, böyle görüşülmesi lazım.

Değerli arkadaşlarım, siz 5 teklifin yer altı sularıyla ilgili olduğu, bir tanesini, son anda, uyduruk bir şekilde getirerek kamulaştırmayı bunun içine dâhil ederek Tarım Komisyonunda kamulaştırmayı görüştürürseniz, yasama organının üyelerine haksızlık yaparsınız, saygısızlık yaparsınız. Yani hiç mi hukuk bilgisi yok, hiç mi İç Tüzük okumadılar, hiç mi yasama faaliyetine katılmadılar? Bunu bilecek olan Meclis Başkanıdır, bürokratlar değildir. Bunu yapacak olan grup başkan vekilleridir, komisyon başkanlarıdır, en başta Meclis Başkanıdır. Değerli arkadaşlarım, ben kendime yapılan bu saygısızlığı yasamanın bir üyesi olarak yakıştıramıyorum, yakıştıran varsa devam etsin.

Değerli arkadaşlarım, yine bir başka konu; Hükûmet, Meclise bugün bilgi verecek, bilgilendirecek. Şimdi ben size bir soru soracağım: Televizyonlarda patriotları gördünüz mü? Televizyonlarda asker konvoylarını gördünüz mü? Ben görenlere söylüyorum. Eğer televizyonlarda patriotları, yabancı askerleri, onların konvoylarını gördüyseniz, görenlere söylüyorum. Değerli arkadaşlarım, yani, o, "askerler" dediğim Türk askerini kastetmiyorum, "Hans'ı, Coni'yi" kastediyorum. Siz, Türkiye Cumhuriyeti'nin sınırları içerisinde "Hans'ı, Coni'yi" gördünüz mü, görmediniz mi? Gördüyseniz, Anayasa 92'yi okudunuz mu? Yani, Türk Silahlı Kuvvetlerinin yurt dışına çıkışı ya da yabancı silahlı kuvvetlerinin Türkiye'ye girişi, Meclis onayına tabidir; sizin, bizim, hepimizin, bu 550 kişinin onayına tabidir. Bu olmadığı taktirde anayasal bir suç işlenir burada. Yani, burada milleti kandırdınız, Büyük Millet Meclisini kandırdınız, sonunda da geldiniz topraklarımızı NATO toprağı ilan ettiniz. Yani, sorum şu, çok basit. İktidar partisinin yetkilileri gelsinler, şu soruma cevap versinler: Kürecik'teki üs, bir NATO üssü müdür, bir Amerikan üssü müdür? Bu soru çok net. Devir teslim yapılmış mıdır? Yapılmışsa, ne zaman yapılmıştır? Bakın, ben çok net olarak soruyorum. Türk halkı, bizim milletimiz, Kürecik'teki üssü, 15 Eylül 2011 tarihinde Beyaz Saray'ın İnternet sitesinden öğrendi, burasının ne olduğunu. Yani bu ülkenin Başbakanından öğrenemedik, Dışişleri Bakanından öğrenemedik ama 15 Eylül 2011 tarihinde Beyaz Saray'ın İnternet sitesinden Kürecik'teki üssün bir NATO üssü olmadığını, bir Amerikan üssü olduğunu öğrendik.

Amerikan Başkanı Obama 21 Mayıs 2011 tarihinde Kürecik'teki radara ilişkin bir açıklama yaptı, bakın 21 Mayıs 2011: "Zamanı gelince NATO'ya devredeceğiz." dedi. NATO'nun olan bir şey NATO'ya devredilmeyeceğine göre, demek ki burası NATO'yla ilgili bir durum değil. Anayasa 92'yi düzgün okuduğunuzda, orada uluslararası hukukun gerektirdiği haller NATO'yu hariç tutuyor zaten, "NATO'nunsa Meclisin iznine gerek yok." diyor. Ama sizin yaptığınız açıklamalarda, Amerikan yetkililerinin yaptığı açıklamalarda, Amerikan Başkanının yaptığı açıklamalarda çelişki var. Yani, siz oraya bir NATO üssü kurmadınız, orası bir başka devletin üssü. Bir başka yabancı silahlı kuvvetleri Türkiye'ye, Türkiye Cumhuriyeti'nin sınırları içerisine sokabilmeniz için Meclisin onayını almanız lazım. Meclisin onayını almadınız, Anayasa'yı çiğnediniz, Anayasa 92'yi çiğnediniz, anayasal suç işlediniz. Zamanı gelince herkes bunu görecek.

Değerli arkadaşlarım, yani Almanya Alman askerlerini Türkiye'ye gönderirken Alman Parlamentosundan izin aldı, Hollanda Türkiye'ye asker gönderirken izin aldı. Yani neden Türkiye'ye gelince bir kişi karar veriyor bunlara? Yabancı silahlı kuvvetlerin Türkiye'ye girişiyle Türk Silahlı Kuvvetlerinin dışarıya çıkışı aynı şeydir, meclis iznine tabidir. Yani Alman Parlamentosu kendi askerleri için izin veriyor, Hollanda Parlamentosu kendi askerlerinin Türkiye'ye gitmesi için mecliste bunu tartışıyor, izin veriyor ama yabancı silahlı kuvvetler Türkiye'ye gelirken siz tek başınıza karar veriyorsunuz. Buna hakkınız yok, suç işliyorsunuz, er ya da geç bunun hesabı sorulur. Bu Meclis tutanakları elli yıl sonra, yüz yıl sonra, üç yüz yıl sonra burada duracak. Siz bu topraklarda halkı kandırdınız ve dediniz ki: Yok "Düğmesi bizde olacak.", iki gün sonra, yok "NATO'da olacak." "Parasını biz vermeyeceğiz." Parasını da biz verecekmişiz.

Sorularımız çok net: Ne zaman Amerikan üssüydü? Devredildiyse eğer, ne zaman NATO'ya devredildi?

Soru iki: Bunlar kimi koruyacak; Ahmet'i, Mehmet'i, Hasan'ı, Hüseyin'i mi, başkalarını mı?

Üç:  Bu parayı kim verecek?

Bunları açıklayacaksınız bu Mecliste. Yani Hükûmet gelecek, bizim uyarılarımız sonucunda, yine bir kısa bilgilendirme yapacak ama Meclisin bu çalışması hiç de böyle, burada bir yasama yapılıyormuş gibi? Bana öyle gelmiyor en azından. Ama şundan emin olabilirsiniz: On bir yıl önce bu Meclise geldiğimde, bu Meclis bugünkünden yüz kat daha sağlıklı çalışıyordu. On bir yılda öyle bir bozdunuz ki yapıyı, Meclisin bile genetiğini değiştirdiniz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUHARREM İNCE (Devamla) - Meclisin adabını bozdunuz, kurallarını bozdunuz, İç Tüzük'ünü bozdunuz, teamüllerini bozdunuz, geleneğini bozdunuz; her şeyini bozdunuz.

Hepinize teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim.