| Konu: | Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 40 |
| Tarih: | 21.12.2021 |
ALİ KENANOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, sayın vekiller; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Tabii, hangi kanunu görüştüğümüzü arkadaşlar soruyorlar, eminim birçoğu da hangi kanunu görüştüğümüzü bilmiyor, herkes birbirine soruyor "Ya, bu hangi kanundu?" diye. Bütçeden önce gelen, yarıda kalan, hani, bu elektrikteki TRT payının kaldırılması kanunu vardı ya, işte, onu görüşüyoruz şu anda. İsimsiz bir kanun. İsimsiz olduğu için de hangi kanun olduğunu bilmiyoruz yani bilmiyor arkadaşlar. Benim olduğum Komisyonda olduğu için biz de konuya biraz vâkıfız. Arkadaşlar da gülüyorlar haklı olarak! Evet, aynen böyle.
Şimdi, öyle komik ki kanun geldi, kanun görüşülüyor burada, bitmedi, araya bütçe falan girdi. Doktorlar için bir iyileştirme, daha doğrusu, haklarını teslim etme maddesi vardı, o çekildi. Tepkiler vardı, tepkiler üzerine, limanların kırk dokuz yıllığına kiraya verilmesi maddesi vardı, o çekildi. Sonra ne oldu? Daha kanun tamamlanmadan, kanun bitmeden yeniden Komisyonu toplantıya çağırdılar ve limanların kiraya verilmesiyle ilgili olarak yani kırk dokuz yıllığına ihalesiz bir şekilde kiraya verilmesiyle ilgili yeniden bir kanun geldi. O kanunu görüştük, bugün onu bekliyorduk, bir de duyduk ki o kanun bugün de gelmeyecekmiş falan. Yani artık, komedi ötesi bir şey oldu Meclis. Meclisin bütün saygınlığını, itibarını yerle bir eden bir uygulama bu, yani bu, tek adam düzeninin getirdiği sonuç. Hani, bunu getirirken denildi ya: "Meclisin itibarı yükselecek. Kanunlar yapılacak, şöyle olacak, böyle olacak." Biz de heveslendik, milletvekili olarak kendimizi bir yere koyduk, dedik: "Önemli işler yapacağız falan herhâlde." Yani gelinen noktaya baktığımız zaman, hakikaten, komedi bir şey yani ilginç bir durumla karşı karşıyayız; hangi kanun görüşülecek, ne olacak hiçbiri belli değil. Kanunun biri çekiliyor, daha bitmeden kanun tekrar komisyona geliyor. Bilmiyoruz, bakalım, şimdi, limanların kiraya verilmesiyle ilgili Komisyondan geçen kanun teklifinin de ertelendiği ve ayın 5'inde geleceği söyleniyor, onları da bekliyoruz.
Şimdi, tabii, aralık ayı son derece acıların yaşandığı bir ay. Aralık ayında Maraş katliamı var, 19-22 Aralık cezaevi katliamları var, Roboski katliamı var; bütün bu süreçlerin yaşandığı bir dönem yaşıyoruz.
Şimdi, bu -arkadaşlarımız da dile getirdi- Maraş katliamıyla ilgili bugünlerde ilginç bir konu konuşuluyor, ilginç bir belge yayınlandı. Ergenekon iddianamesine eklenmiş 400 klasörden 57 numaralısında Veli Küçük'ün evinde çıkan belgeler bulunuyor ve bunlardan biri Veli Küçük'ün 1970'lerde Hatay İl Jandarma Alay Komutanıyken tuttuğu ajanda. Yani bir istihbaratçının günlüğü gibi bu ajanda. Hatay'da Kıyı Oteli'ne Maraş'taki bu katliamdan önce zengin ve fabrikatörlerin geldiğini ve bunların buraya MİT tarafından getirilip yerleştirildiğini söylüyor. Niye? Bu, Ergenekon iddianamelerinde çıkan dosya arkadaşlar, dedikodu filan değil. Diyor ki: "MİT, Maraş'ta o katliamın yaşandığı günün öncesinde geliyor, Maraş'taki iş insanlarına, zenginlere, fabrikatörlere bilmem ne, 'Burası karışacak, o nedenle sizin buradan gitmeniz lazım.' diyor. Haydi, topluyorlar Hatay'a; bunlar Hatay'da olayın durulmasını, geçmesini bekliyorlar."
Şimdi, bu bize şunu gösteriyor: Yani burada MİT bütçesini de görüştük, arkadaşlarımız sordu "MİT ne iş yapar?" diye, işte demek ki MİT bu işi yapıyor. Yani Maraş katliamının olacağını biliyor, bunu en iyi ihtimalle biliyor; hani hazırlayıcısı mıydı, işte katkısı var mıydı, bununla ilgili de belgeler var. Yani örneğin dönemin Başbakanı Bülent Ecevit öldükten sonra çekmecesinden çıkan belgeler de var. Orada MİT'in bizzat işin içerisinde olduğu, bu katliamın hazırlanmasında sahaya sürülenlerin işin içerisinde olduğu, evlerin işaretlenmesinde, bütün bu süreç içerisinde MİT'in işin içinde olduğunu açıklayan, ortaya koyan bir belgeydi o da. Belge ortaya çıktı ama sümen altı edildi. Ama bu olay yani Ergenekon iddianamesindeki Veli Küçük'ün ajandasından çıkan mesele, hiçbir şey yoksa bile, MİT'in bu katliamın yaşanacağını bilip kendince koruması gereken kişiler için tedbir aldığının ama halkın katledilmesine, oradaki insanların katledilmesine göz yumduğunun bir belgesidir arkadaşlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayın sözlerinizi.
ALİ KENANOĞLU (Devamla) - Tamamlıyorum Başkanım.
Şimdi, tabii, 19-22 Aralık cezaevi katliamları da başka bir süreç, "Hayata Dönüş Operasyonu" adı altında insanların katledildiği bir dönem o da. Aslında cezaevi katliamları bitmedi yani sadece 19-22 Aralık 2000'de oldu bitti filan yok, bugün de yani bir ay içerisinde 7 tane cenaze çıkıyorsa cezaevinden, cezaevi katliamları devam ediyor. Orada tankıyla topuyla bir anda girdiler, insanları yaktılar, yıktılar, katlettiler; şimdi görmezlikten gelerek, sanki bir idam cezası hükmünü uygular gibi insanları ölüme terk ederek... Neymiş? Adli Tıp Kurumu "cezaevinde kalabilir" raporu veriyormuş. Adli Tıp Kurumu, hakikaten tıp kurumu mu? Yani tıbbın hangi ilkelerine göre hareket ediyor? Tamamen siyasi bir kurum, tamamen alınan kararları uygulama kurumundan başka bir şey değil. (HDP sıralarından alkışlar)