GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Türkiye Cumhuriyeti ile Karadağ Arasında Serbest Ticaret Anlaşmasına İlişkin Olarak İmzalanan Mevcut Protokol I'in Yerini Alan Protokol I ile Anlaşmaya Eklenen Protokol III'ün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:5
Birleşim:40
Tarih:21.12.2021

MHP GRUBU ADINA İSMAİL ÖZDEMİR (Kayseri) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti ile Karadağ Arasında Serbest Ticaret Anlaşmasına İlişkin Olarak İmzalanan Mevcut Protokol I'in Yerini Alan Protokol I ile Anlaşmaya Eklenen Protokol III'ün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubumuz adına söz almış bulunmaktayım. Gazi Meclisimizi sevgi ve saygılarımla selamlıyorum.

Karadağ, Balkanların coğrafya olarak küçük ancak bölgenin stratejik değere sahip ve bizim de hem tarihî hem de kültürel bağlarımızın olduğu, köken ve ilişkilerimiz itibarıyla, bugünkü gündem sebebiyle de önemli bir ülkedir. 2011 yılında Dünya Ticaret Örgütüne üye olan Karadağ, 625 bin nüfusu, 13.812 kilometrekarelik yüz ölçümüne paralel olarak küçük fakat açık bir ekonomik modele sahiptir. Karadağ'ın 2018 yılındaki gayrisafi yurt içi hasılası da 5,4 milyar dolar civarındadır. Ülkemiz, Karadağ'ı 12 Haziran 2006 tarihinde tanımış 7'nci ülke olup, yine 3 Temmuz 2006 tarihinde ise ilk diplomatik ilişkilerimizin tesisi başlamıştır.

Türkiye, Balkanların barış ve istikrarına önem vermekte ve bu çerçevede bölgenin barış ve istikrarına katkı sağlayan ülkelerden olan Karadağ'ı dost bir ülke olarak görmektedir. Ülkemiz ile Karadağ arasındaki ilişkilerin diğer bir önemli unsuru da Karadağ nüfusunun yüzde 17'sini oluşturan Karadağlı Müslümanların varlığıdır. İki ülke arasında imzalan Serbest Ticaret Anlaşması, Ekonomik İşbirliği Anlaşması, Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunması Anlaşması gibi önemli düzenlemeler bu zamana kadar ilişkilerimizin ahdî temelini oluşturmaktadır.

İkili ekonomik ve ticari ilişkilerde son yıllara baktığımızda önemli ilerlemelerin kaydedildiğini de görmekteyiz. 2017 yılında Karadağ'a olan ihracatımız 2016 yılına göre yüzde 16,4 oranında artış göstermiş, ithalatımız ise önceki seneye kıyasla yine yüzde 3,1 artışla 24,1 milyon dolar olarak kaydedilmiştir. Böylece, toplam ticaret hacmimiz 84,4 milyon dolar seviyesine çıkmış, bu rakam ülkelerimiz arasında bugüne kadar kaydedilen en yüksek ticaret hacmi olarak tespit edilmiştir.

Diğer yandan, 2007 yılında kurulan TİKA'nın Karadağ Ofisi bugün de bölgede faaliyetlerini sürdürmekte olup şimdiye kadar 6 milyon avroyu aşan proje katkısını sağlamıştır. Karadağ ile ülkemiz arasındaki eğitim ve kültür alanlarında ilişkiler çok büyük öneme sahiptir. Hükûmet bursu ve Büyük Öğrenci Projesi kapsamında Karadağlı öğrencilere verilen burslar bugün de devam etmektedir. Soydaşlarımızın ve dindaşlarımızın ileriye yönelik nitelikli din görevlisi ihtiyaçlarının karşılanmasını teminen Türkiye Diyanet Vakfı tarafından da yine her yıl burs sağlandığı biliniyor. Karadağ'la kültürel ilişkilerimizde tarihî eserlerin restorasyonundan eğitimde kapasite gelişmesine uzanan geniş bir yelpazedeki çok büyük projelere imza atmış olan TİKA Karadağ Ofisinin yine ilişkilerimiz anlamında büyük yere sahip olduğu açıktır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemiz ile Karadağ arasındaki Serbest Ticaret Anlaşması 26 Kasım 2008 tarihinde İstanbul'da imzalanmış ve 1 Mart 2010 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Söz konusu anlaşmayla ihracatçılarımıza Karadağ pazarında Avrupa Birliği ihracatçılarıyla eşit rekabet imkânı sağlanmış, sanayi mallarında Karadağ-Avrupa Birliği İstikrar ve Ortaklık Anlaşması'nda düzenlenen tercihli rejim Türkiye ile Karadağ arasındaki Serbest Ticaret Anlaşması'na aynen yansıtılmıştır. Bu çerçevede, hâlihazırda tüm sanayi ürünlerinde karşılıklı olarak gümrük vergileri sıfıra indirilmiştir. Serbest Ticaret Anlaşması'nın tarım ürünlerine ilişkin bölümünde ise çok kısıtlı sayıda üründe karşılıklı taviz hakkı tanınmıştır. Ticaret anlaşmasının tarım tavizlerini iyileştirmesi maksadıyla hazırlanan ve mevcut Protokol 1'in yerini alacak olan Protokol 3, 17 Temmuz 2019 tarihinde Ankara'da imzalanmıştır. Serbest Ticaret Anlaşması'nın tarım tavizlerini düzenleyen 1 sayılı Protokol'ünün değiştirilmesi kapsamında Karadağ tarafınca ihracatçılarımız için önemli olan peynir, kabak, kuru-taze incir, üzüm, greyfurt, elma, portakal, şekerleme, çikolata, unlu mamuller, bisküvi, makarna ve gazlı içeceklerde taviz taleplerimiz karşılanmıştır. Buna karşılık tarafımızca da et, buğday unu, mantar, çalı meyveleri, ada çayı, şeftali gibi bazı kalemlerde tarife kontenjanı dâhilinde, uçucu yağlarda ise kota olmaksızın tercihli muamele elde edilmiştir. Serbest Ticaret Anlaşması'na ilave edilecek hizmet ticaretine ilişkin Protokol 3'le iki ülkenin hizmet ticareti sunucularına diğer ülkede hizmet sunumlarında daha öngörülebilir bir ortam sağlanması ve yine iki ülke arasındaki hizmet ticaretinin kolaylaştırılması ve artırılması hedeflenmektedir. Dolayısıyla, Milliyetçi Hareket Partisi olarak bizlerin, ülkemiz ile Karadağ arasındaki Serbest Ticaret Anlaşması'na müspet baktığımızı ve olumlu yönde oy vereceğimizi belirtmek isterim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hiç kuşku yok ki dış politikamız anlamında da ülkemizin bilhassa hem bölgesel hem de küresel anlamda son dönemlerde yoğun bir diplomasi faaliyetleri içerisinde bulunduğu açıktır. Bu kapsamda Türk Devletleri Teşkilatının İstanbul'da gerçekleştirdiği zirve ve bu zirvede ilan edilen Türk Devletleri Teşkilatı 2040 Vizyonu'nun hemen arkasından Afrika ülkeleriyle birlikte yine ülkemizde 3'üncü Türkiye-Afrika Ortaklık Zirvesi'nin gerçekleştirilmiş olması büyük öneme sahiptir. Bu perspektifle bakıldığında ülkemiz aynı anda ve aynı zaman diliminde gerek Asya bölgesiyle gerekse Afrika bölgesiyle ilişkilerini geliştirmekte ve hatta mevcut sistemin yanı sıra kendi bakış açımızla dünyayı kendi yorum ve değerlendirmemizle, okumalarımızla birlikte yeni bölgesel ortaklıklara da imza atmış olduğumuz karşımızda bulunuyor. Bu durum bizim açımızdan da memnuniyet vericidir. Bilhassa Afrika ülkeleriyle olan ilişkilerde ortaklık zirvesi anlamında 2008'de gerçekleştirilen çalışmadan bu yana 2021 yılında mevcut zirveye 16 devlet ve hükûmet başkanının katılması ve yine, zirvede önemli kararların alınması bizim açımızdan ülkemizin Afrika Kıtası'ndaki faaliyetlerini arttırdığını işaret ediyor. Tabii, sadece bu anlamdaki ortak kalkınmaya yönelik, beraber ortak çıkarlar paralelinde hareket etme değil ama aynı zamanda diğer bölgelerle ilişkiler anlamında da ülkemizin öncü bir rol oynaması da memnuniyet verici olan diğer konu başlıkları arasında yerini alıyor. Bu anlamda da Dışişleri Bakanlığımız tarafından ilan edildiği üzere Türk Devletleri Teşkilatının da Afrika ülkelerine 2,5 milyon doz ilave aşıyı ulaştıracak olması bölgesel iş birliklerinin tesisi anlamında Türkiye'nin sahip olduğu önemli rolü gözler önüne sermiştir. Ve yine, toplamda da bilhassa böylesi bir pandemi döneminde, Covid-19 sürecinde ülkemizin, kendi geliştirdiğimiz aşı olan 15 milyon doz Turkovac aşısını da Afrika ülkeleriyle paylaşmasını önemli bulduğumuzu ifade etmek isterim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bütün bunlar olurken pek tabii, bilhassa Balkanlar coğrafyasında yoğun bazı gündemlerin yaşandığı gerçeği de karşımızda bulunuyor. NATO'nun Karadeniz'de artan faaliyetlerine paralel olarak Amerika Birleşik Devletleri'nin Yunanistan, Bulgaristan ve Romanya düzlemi üzerinden Karadeniz'e kendince yeni bir saha ve alan açması, erişim güzergâhı oluşturmasına paralel olarak Yunanistan'ın da bilhassa son birkaç yıldır bölgede -hem Ege Denizi'nde hem Balkanlar coğrafyasında- tansiyonu arttıran gelişmelere kapı araladığını hatta bizzat bu anlamda kendisinin faaliyet yürüttüğünü söylememiz mümkündür. Geride bıraktığımız günlerde Yunanistan Dışişleri Bakanının Bulgaristan'ı ziyareti sırasında burada yapmış olduğu bir açıklama dikkatlerimizden kaçmamıştır. Yunanistan Başbakanı Miçotakis Bulgaristan'daki ziyaretinde Türkiye'nin Ege Denizi'ndeki kıta sahanlığı alanının Yunanistan tarafından 12 mile çıkarılması kararını savaş sebebi olarak Meclisimizce 1995 yılında alınan kararının geri çekilmesi çağrısında bulunması bizce hadsiz bir çağrı olmuştur. Yunanistan bilhassa son dönemlerde İyon Denizi'nde benzer bir karar aldı. Bununla birlikte bu faaliyetlerini Lozan Anlaşması'na aykırı olarak ve diğer uluslararası hukuka aykırı olarak silahsızlandırılması gereken Ege Denizi'ndeki adalar ve diğer sorumluluklarını bir kenara bırakarak şimdi, yeniden karasularını 12 mile çıkarmasıyla alakalı bir gündemi işletmesi ne ikili ilişkilere katkı sağlayacak ne Adalar Denizi'ndeki barışa katkı sağlayacak ne de bu anlamda var olan meselelerin aşılması konusunda pozitif bir gündemi doğuracaktır. Dolayısıyla, Yunanistan, aklında şayet böylesi bir gündem varsa bundan bir an evvel vazgeçmelidir. Adalar Denizi'ndeki kıta sahanlığı sınırının 12 mile çıkarılması konusunun dün olduğu gibi, bugün de Türkiye açısından bir millî güvenlik meselesi olduğu gerçeğini tarafların unutmaması lazımdır diyor, Gazi Meclisimizi sevgi ve saygılarımla selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)