| Konu: | Türkiye Cumhuriyeti ile Karadağ Arasında Serbest Ticaret Anlaşmasına İlişkin Olarak İmzalanan Mevcut Protokol I'in Yerini Alan Protokol I ile Anlaşmaya Eklenen Protokol III'ün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 40 |
| Tarih: | 21.12.2021 |
HDP GRUBU ADINA TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Karadağ'la yapılacak bir anlaşmayı şu an görüşüyoruz ve birçok uluslararası anlaşmada olduğu gibi yine bu anlaşmanın 3'üncü maddesinde şahsım devleti anlayışı oldukça hâkim. Mesela bu anlaşmanın 3'üncü maddesinde şunu söylüyor: "Bu kanun hükümlerini Cumhurbaşkanı yürütür." Bizim bu anlaşmalara karşı çıktığımız ortak maddelerden biri budur. Neden Cumhurbaşkanına bağlanıyor uluslararası bir anlaşma? İşte bu tek adam rejiminin uluslararası siyasetteki yansımalarıdır yani sadece iç siyasette değil, dış siyasette de tek adam rejiminin varlığını her alanda hissettirmeye çalışmasının sonucudur.
Peki, burada Dışişleri Bakanına ve Bakanlığına sormak istiyorum: Sizin göreviniz ne olacak? Cumhurbaşkanı kendi Bakanına güvenmiyorsa her şeyi kendine bağlamaya çalışıyorsa bu Bakandan ya da Bakanlıktan Türkiye Cumhuriyeti devleti ne bekleyecek? Bu bizim açımızdan gerçekten önemli bir sorun. Bunu tabii ki sadece burada görmüyoruz, bakın, iç siyasette bugün Millî Eğitim Bakanlığının planlamasına dahi, bugün Sağlık Bakanlığının planlamasına dahi hatta coronavirüs günlerinin yaşandığı dönemde Bilim Kurulunun dahi nasıl toplanacağına ve ne karar vereceğine Cumhurbaşkanı kendisi karar vermek istiyor. O yüzden de bugün Türkiye her manada tepetaklak bir hâle gelmiş durumdadır.
Şimdi dış ilişkilere gelelim. Burada uluslararası sözleşmede az önce bahsettiğim 3'üncü madde yani Cumhurbaşkanının bütün yetkileri elinde bulundurmasını bir kere biz reddediyoruz, o yüzden de bu anlaşmaya şerhimiz var. Mesela Filistin'den hurma alımıyla ilgili bir anlaşma imzalanacaktı ve elbette ki biz mazlum Filistin halkının her zaman yanındayız ve mazlum Filistin halkıyla dayanışma içinde olacak hangi anlaşma varsa onun yanında seve seve olmayı isteyen bir partiyiz. Fakat gelin görün ki yine, az önce okuduğum 3'üncü madde gibi bir madde çıkıyor karşımıza ve biz bu sebeple buna şerh düşmek durumunda kalıyoruz.
Karadağ'la yapılmak istenen anlaşma da ithal edilecek kimi ürünler üzerinden konuşuluyor. En çok gözetilen ulus kapsamında tercihli gümrük vergisi indirimi uygulanarak ithalat yapılacak, bu indirim yüzde 100'dür yani hiçbir şekilde burada bir vergi alınmayacak, yani sıfır gümrük vergisi. Şimdi, Türkiye'deki uygulamalara baktığımızda, her şeyden vergi alan bu iktidar Karadağ'la yapılan anlaşmada vergiden vazgeçiyor. Tabii ki uluslararası ilişkilerde bu tür küçük jestler yapılmaz değil, yapılabilir, bunları anlayışla karşılayabiliriz. Bunlar iki ülke arasındaki ilişkiyi de geliştirebilecek şeylerdir fakat bizim ısrarla altını çizdiğimiz nokta, bakın, burada ne ithal edilecek Karadağ'dan? 2.850 ton farklı et ürünleri, 300 ton şeftali, 5 bin ton buğday unu veya mahlut unu, 50 ton makarna. Şimdi, bunların hepsi Türkiye'de üretilebilir olan şeyler. Dünden beri Türkiye'nin gündeminde dövizin sert inişi ve üstü örtük faiz konuşuluyor yani ülkenin ekonomik krizi konuşuluyor. Yani insanlar aylardır, yıllardır açlıkla pençeleşiyor. Hele son zamanlarda bu kadar ciddi bir ekonomik kriz ortadayken tarımı desteklemekten vazgeçip tamamen tarım politikasını ithalata bağlamış olan bu iktidarın politikalarına net bir şekilde "hayır" diyoruz. Bugün, Türkiye buğday cennetidir, Konya buğday cennetidir, Anadolu un cennetidir, siz kalkıp Karadağ'dan un vesaire ve onun ürünlerini almaya çalışıyorsunuz. Bunu, bununla ilgili gümrük vergisini sıfırlandırarak yapmaya çalışıyorsunuz. Buna biz nasıl "evet" diyelim?
Bugün tarımı bitiren, üreticiye sıfır destek sağlayarak hatta üreticinin yüküne yük ekleyerek, çeşitli kotalar getirerek, başta pamuğa, buğdaya, tütüne kota getirerek tarımı bu ülkede bitirmiş olan bu iktidarın yaptığı politikaları net bir şekilde reddediyoruz.
Bakın, bunları neden yapıyor, biliyor musunuz? Bir yandan dışarıya uluslararası ilişkilerimizi geliştirelim vesaire diye anlatıyorlar ama Karadağ'la yapılan bu anlaşma gibi irili ufaklı çok sayıda anlaşma geliyor Dışişleri Komisyonuna. Bunun nedeni nedir, biliyor musunuz? Bunun nedeni aynı zamanda irili ufaklı, çeşitli şirketler kurdurarak bu ithalatı aynı zamanda kendi yandaş şirketlerine de yaptırıyorlar. Yani her bakımdan bu ülkenin varlıklarını, her bakımdan bu ülkenin geleceğini hançerleyen bir iktidar anlayışı var. Yine burada da yandaşa peşkeş çekme hâli var.
Bir de helal akreditasyondan bahsediyorlar. Ben bu kürsüde çok dile getirdim, çok önemli bir konu. Mesela, angusları Türkiye'ye getirirken o hayvanlara işkence edilerek anguslar Türkiye'ye getiriliyor. Yine, Türkiye'nin ihtiyacı yok, Türkiye yeterince hayvancılık yapabilecek bir ülke olduğu hâlde... Mesela, İskenderun Limanı'nda, limana yakın evlerde halk, inanın, bir dönem, ölmüş olan o hayvanlardan çıkan kokudan oturamıyordu. Bunu da halk çıktı ve protesto etti ama duyan kim, bakan kim? Bir kere yerli ürün her şekilde desteklenmelidir. Tarım bu ülkenin elindeki altın bileziktir. Bu ülkenin elindeki altın bileziği söküp atan bu iktidar, her şeyde olduğu gibi şimdi ülkeyi bir çuval una, bir paket makarnaya muhtaç etmiş bir hâle getirmiş durumdadır.
Evet, değerli halkımız, burada, dünden beri ortada kaynayan bir durum var. Dün, Cumhurbaşkanının kabine toplantısından çıktığı zaman yaptığı konuşmada sanki nastan daha önce bahseden kendisi değilmiş gibi, sanki "Faiz haramdır, asla bize faizi yükselttiremeyeceksiniz." diyen kendisi değilmiş gibi üstü örtük bir faiz artırımına gittiler ve kendi meşreplerince bir denge yaratabileceklerini zannediyorlar. Bakın, Merkez Bankasını aile dükkânı hâline getirdiler, şimdi hazineyi yağmalamayı önlerine hedef olarak koydular. Yani, dün alınan karar tam anlamıyla hazineyi yağmalama kararıdır, tam anlamıyla ülkeyi artık TL yerine -burada doların geçmesi- dolara bağlama anlamı taşımaktadır. İşte, siz, Karadağ gibi, başka ülkeler gibi ülkeyi ithalata mecbur eder bir hâle getirirseniz ülkenin başına gelecek olan tam da dünkü icraatlarınızın sonucudur ve ben buradan soruyorum: Bu pansuman neye yarayacak? Bu pansuman marketlerin, dükkânların, bakkalların raflarındaki malzemelerin, temel gıdanın, ürünlerin fiyatını düşürecek midir? Kesinlikle hayır. Yani, yine bu pansumanla hiçbir sonuç alamayacağınız ortadadır.
Değerli yurttaşlarımız, bu iktidar, miadını çoktan doldurmuştur. Ülkeyi batırdılar, vatandaşı suçlu ilan ediyorlar. Bu iktidar dün aldıkları kararları bile -insanda bir utanma olur, çıkıp burada savunamaz ama- çıkıp bu kürsülerden ballandıra ballandıra savunabiliyorlar. Bu ülkenin yurttaşları olarak biz bu iktidarın günahlarına ortak değiliz. Bu iktidar günahkâr bir iktidardır, bu iktidar ülkenin bütün varlıklarını, bu iktidar ülkenin bütün geleceğini artık dolara bağlamış ve karanlık bir dehlizin dibine sürüklemiş durumdadır. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Bizler umudumuzu kırmayacağız, bu iktidar ve bu rejim değişene kadar da mücadelemiz devam edecektir. Bizler şunu kesin ve net olarak ifade ediyoruz ki ülkenin bu çıkmazın içinden, bu karanlık içinden, bu ekonomik kriz içinden çıkması için yapılması gereken, acil olan şeylerden biri tarım politikalarında köklü bir değişimdir; ithalattan tez elden vazgeçip taşı, toprağı, iklimi, suyu elverişli olan bir ülke olarak Türkiye'de tarıma önemli ölçüde sahip çıkmak ve yatırım yapmaktır. Bakın, ağır sanayiyle ilgili ithalata bir şey demiyorum çünkü araştırma geliştirmeye bu ülke hiçbir şekilde bugüne kadar yeterince yatırım yapmadı, yapmadığı için ağır sanayide ithalata mahkûm bir ülkedir ama biz Karadağ'dan buğday, un almaya mahkûm bir ülke değiliz. Bunun tez elden değişmesi gerekiyor ve bunun için çabalayacağız.
Bakın, yine dün Erdoğan yaptığı konuşmada dedi ki: "Bizi kimse yolumuzdan çeviremez." Sanki ortada bir savaş varmış algısı yaratmaya çalışıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayın sözlerinizi.
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Devamla) - Şunu da söyleyeyim iktidar partilerine: Artık halk sizin bu anlattıklarınıza hiçbir şekilde inanmıyor, eminim, siz de bunun farkındasınız ve şunu diyor: "Bizi hiç kimse yolumuzdan çeviremez." Ben soruyorum Erdoğan'a, hangi yoldan bahsediyorsun?
BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Bağımsızlık yolu.
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Devamla) - Yolunuz iflas yolu, yolunuz yüksek enflasyon altında vatandaşı ezme yolu, yolunuz zam yolu, zulüm yolu, yolunuz yalan dolan; yandaş, akraba kayırma yolu.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Bağımsızlık yolu.
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Devamla) - Sizi bu yoldan çevirecek olan emin olun ki bu ülkenin işçisi, çiftçisi, esnafı, emekçisi, açları, yoksulları, barınamayanları, geçinemeyenleridir. Bu böyle biline. (HDP sıralarından alkışlar)