GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİ DENİZ UNSURLARININ; KORSANLIK/DENİZ HAYDUTLUĞU VE SİLAHLI SOYGUN EYLEMLERİYLE MÜCADELE AMACIYLA YÜRÜTÜLEN ULUSLARARASI ÇABALARA DESTEK VERMEK ÜZERE GEREĞİ, KAPSAMI, ZAMANI VE SÜRESİ HÜKÛMETÇE BELİRLENECEK ŞEKİLDE ADEN KÖRFEZİ, SOMALİ KARA SULARI VE AÇIKLARI, ARAP DENİZİ VE MÜCAVİR BÖLGELERDE GÖREVLENDİRİLMESİ VE BUNUNLA İLGİLİ GEREKLİ DÜZENLEMELERİN HÜKÛMET TARAFINDAN BELİRLENECEK ESASLARA GÖRE YAPILMASI İÇİN TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİNİN 10/2/2009 TARİHLİ VE 934 SAYILI KARARI'YLA HÜKÛMETE VERİLEN VE 2/2/2010, 7/2/2011 VE 25/1/2012 TARİHLİ 956, 984 VE 1008 SAYILI KARARLARI İLE BİRER YIL UZATILAN İZİN SÜRESİNİN ANAYASA'NIN 92'NCİ MADDESİ UYARINCA 10/2/2013 TARİHİNDEN İTİBAREN BİR YIL DAHA UZATILMASINA DAİR BAŞBAKANLIK TEZKERESİ
Yasama Yılı:3
Birleşim:61
Tarih:05.02.2013

AK PARTİ GRUBU ADINA VOLKAN BOZKIR (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; deniz haydutluğu ve korsanlık eylemleriyle mücadele kapsamında Türk Silahlı Kuvvetleri deniz unsurlarının yurt dışında görevlendirilmesine ilişkin yüce Meclisimizin 25 Ocak 2012 tarihli, 1008 sayılı Kararı'yla Hükûmete verilen bir yıllık izin süresinin uzatılması maksadıyla verilen tezkerenin gerekçelerini AK PARTİ Grubu adına açıklamak üzere huzurunuzda bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Eritre, Etiyopya, Cibuti, Kenya ve Somali'yi içeren Afrika boynuzu bölgesi, uzun yıllardır barış ve istikrardan yoksun, devletler arası ve kabileler arası çatışmalara sahne olan ve bu gelişmeler nedeniyle uluslararası camianın gündeminde yer almaya devam eden bir coğrafyadır. Orta Doğu ve körfeze yakınlığı Afrika boynuzunu, Afrika Kıtası'nın stratejik bölgelerinden birisi hâline getirmiştir; tarihte dünyanın güçlü ülkelerini ilgi odağında tutmuş ve ihtilaflara sahne etmiştir.

Sömürgeci ülkelerce çizilen Afrika boynuzundaki ülkelerin sınırları bugünkü sorunların da temelini oluşturmaktadır. Bölgeden yansıyan deniz haydutluğu, terörizm, mülteci akınları gibi sorunlar uluslararası toplumu yakından ilgilendirmektedir. Etiyopya'yla Eritre, Eritre'yle Cibuti, Eritre'yle Yemen, Kenya'yla Etiyopya ve Kenya'yla Uganda arasında ciddi sınır anlaşmazlıkları mevcuttur.

Sorunu daha iyi anlayabilmek için bölgeye ve sorunlu ülkelere kısaca göz atmakta yarar görüyorum. 1993 yılında Etiyopya'dan bağımsızlığını ilan eden Eritre'nin komşu ülkeleri Etiyopya, Cibuti ve Yemen ile olan sınır anlaşmazlıkları hâlen çözüme kavuşturulamamıştır. Etiyopya ile Eritre sınır anlaşmazlığı nedeniyle 1998-2000 yıllarında savaşmışlardır. Bu savaşta yaklaşık 70 bin kişi hayatını kaybetmiştir. Eritre, sınır anlaşmazlığı nedeniyle Etiyopya başta olmak üzere, Cibuti ve Sudan'daki silahlı muhalif grupları desteklemiştir, Somali'deki El Şebab örgütünü ise desteklemeye devam etmektedir. Eritre, komşularına yönelik hasmane tutumu nedeniyle ve özellikle Somali'de muhalif silahlı grupları desteklediği için Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi yaptırımlarına artan bir şekilde maruz kalmaktadır. Eritre'yi uluslararası toplumdan izole eden bu çabaların arkasında Etiyopya'nın bulunduğu ifade edilmektedir.

Kenya ve Etiyopya'nın Somali'yle olan sınır bölgelerinde Somali kökenliler yaşamaktadır. Kenya ve Etiyopya yönetimleri, sınır bölgelerindeki Somalili mevcudiyetini güvenlik tehdidi olarak algılamaktadır. Öte yandan, milliyetçi Somalililer arasında Kenya ve Etiyopya'nın topraklarının bir bölümünün de dâhil olacağı büyük Somali hayalinin yaşatıldığı ileri sürülmektedir. Etiyopya'nın Somali'yle sınır bölgesini oluşturan Ogaden bölgesinde ise Ogaden Ulusal Bağımsızlık Cephesi, Addis Ababa yönetimine karşı mücadelesini sürdürmektedir. Ogaden yüzünden Etiyopya ile Somali 1977 ve 1978 yıllarında savaşmışlardır.

Bu karışıklıklara ilaveten, Afrika boynuzunda Temmuz 2011'den bu yana son altmış yılın en ciddi açlık ve kuraklık krizi baş göstermiştir. Bölgede yaklaşık 13 milyon insan gıda krizinden etkilenmiştir. Birleşmiş Milletler, Güney Somali'nin bazı bölgelerinde son otuz yıldır ilk kez açlık olduğunu ilan etmiştir. Afrika boynuzundaki en büyük güvenlik sorunu, yirmi yıldır Somali'de merkezî bir yönetimin oluşturulamaması sonucu süregelen iç çatışma ortamı ve ülkede hüküm süren ancak son dönemde nispeten çözüme kavuşturulan kıtlık ve kuraklığın yarattığı insani krizdir. Son kuraklık ve kıtlık nedeniyle yüz binlerce Somalili ülke içinde ve komşu ülkelerdeki mülteci kamplarında yaşamaktadır. Çok sayıdaki Somalili mültecinin varlığı, komşu ülkeler açısından ekonomik ve güvenlik riski hâline gelmiştir. Somali'de yaşanan iç çatışma ortamına son vermek amacıyla Amerika Birleşik Devletleri'nin 1993'teki ve Etiyopya'nın 2006'daki askerî müdahaleleri sonuç vermemiştir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yukarıda arz etmeye çalıştığım karmaşık nedenlerden ve kuraklıktan dolayı ortaya çıkan Somali kaynaklı korsanlık ve deniz haydutluğu uluslararası toplumun gündemine son yıllarda bir güvenlik tehdidi olarak yerleşmiştir; Hint Okyanusu, Kızıldeniz ve Süveyş Kanalı'ndan geçen yollardaki seyrüsefer serbestliğine yönelik ciddi bir tehdit teşkil etmektedir. Soruna Türkiye perspektifinden bakıldığında ise şu tespitleri yapmak mümkündür: Osmanlı İmparatorluğu Doğu Afrika'ya yönelen sömürgeci ülkelere karşı daha 16'ıncı yüzyılda bölgeye deniz seferleri gerçekleştirmeye başlamıştır. Türkiye Cumhuriyeti ise Batılı sömürgeci anlayışı hiçbir zaman benimsememiştir, Türkiye'nin yaklaşımı bölge insanının barış içinde kalkınması için çaba göstermek istikametindedir.

Ülkemizin Somali politikası Batı ile aramızdaki Afrika politikaları açısından bakış farklılığını da belirgin biçimde ortaya koymaktadır. Türkiye, eski Osmanlı coğrafyası olan Afrika boynuzu bölgesindeki ülkelerle bugün de yakın ilişkiler içindedir. Siyasi ve ekonomik ilişkiler kökenleri geçmişe uzanan ortak tarih ve kültür zemininde her geçen gün gelişmektedir. İkili ekonomik ilişkilerde denge ülkemiz lehinedir.

Türk Hava Yolları bugün, Nairobi, Addis Ababa, Mogadişu ve Cibuti'ye doğrudan uçmaktadır.

Türkiye Etiyopya'yı Afrika boynuzunda stratejik bir ortak olarak değerlendirmektedir. İki ülke arasındaki ilişkiler her alanda gelişmektedir. İkili ticaret hacmi 2011 yılında 318 milyon dolara ulaşmıştır. Karşılıklı üst düzey ziyaretler ikili ilişkilere ivme kazandırmaktadır. Türk firmalarının Etiyopya'daki yatırımları 3,2 milyar ABD doları değerindedir.

Bölgenin diğer önemli bir ülkesi Kenya ile de ilişkiler sorunsuz bir şekilde gelişmektedir. 2010 yılında yaklaşık 100 milyon dolar olan toplam ikili dış ticaret hacmi 2011 yılında 200 milyon ABD dolarına erişmiştir.

Kuraklık ve kıtlığın en şiddetle yaşandığı 2011 yaz aylarından itibaren Somali'yle ilişkilerimiz ise dış politikamızın öncelikli konularından birisi hâline dönüşmüştür. Türkiye'nin Somali politikası kapsamlı bir stratejiye dayanmaktadır. İnsani yardım, kalkınma ve yeniden imar, siyasi süreç ve güvenlik, askerî boyutlardan oluşan bu bütüncül stratejinin temel özelliği, unsurlar arasında karşılıklı bağımlılık olduğu gerçeğinden hareketle, her bir boyutun eş zamanlı olarak yürütülmesidir.

Somali'de barış ve istikrar, ülkenin bir gerçeği olan aşiretler ve bölgeler arasında gerçek bir ulusal uzlaşının sağlanmasıyla tesis edilebilecektir. Ulusal uzlaşının sağlanabilmesini teminen de Mogadişu'ya ilaveten, yerel yönetimlerde ve bölgelerde kalkınma ve yeniden imar projelerinin siyasi süreçle eş zamanlı olarak hayata geçirilmesi gerektiğine inanıyoruz.

Somali halkının temel ihtiyaçlarında bir iyileşme sağlanamadan siyasi uzlaşı sürecinde de bir gelişmenin elde edilmesi veya bu gelişmenin sürdürülebilir kılınması mümkün olmayacaktır. İstikrar ve kalkınmanın öncelikle yerel düzeyde, halkın günlük yaşantısında sağlanması gerekir. Somali insanının güvenini kazanmadan izlenecek politikaların başarı şansı olmayacaktır. Türkiye, bu anlayışla, Mogadişu'dan başlamak üzere ülke genelinde yeniden imar ve kalkınma projelerine öncelik vermektedir.

Eritre, Afrika boynuzundaki ülkelerle ciddi sorunları olan ve uluslararası toplum tarafından dışlanmış ve yaptırımlara maruz kalmıştır. Türkiye, bölgedeki sorunların çözümünü teminen Eritre'yle diyalog kurulmasını ve Eritre'nin izole edilmemesini savunmaktadır; Eritre'nin komşularıyla sorunlarının ancak barışçı yollardan çözülebileceğini ve Eritre'nin dışlanmışlığının çözüm yönünde yarar getirecek bir durum olmadığını ifade etmektedir. Ülkemiz ile Eritre arasındaki yakın ilişkiler, Eritre'nin ülkemize duyduğu güven ve saygı, ülkemizin, zaman zaman, Eritre'ye komşularıyla ilişkilerini geliştirmesi yolunda dostça tavsiyelerde ve üçüncü taraflarla ara buluculuk girişimlerinde bulunmasına da imkân vermiştir.

Cibuti'yle de ilişkilerimizin geçmişi Osmanlı İmparatorluğu dönemine uzanmaktadır. Cibuti, ülkemizde büyükelçilik açmıştır, ülkemizin de bu ay Cibuti büyükelçiliğini açması planlanmaktadır. İkili ilişkilerde siyasi bir sorun bulunmamaktadır. Cibuti Limanı bölgede stratejik önemi haizdir. Bölgede deniz haydutluğuyla mücadele amacıyla görev yapan çok uluslu deniz gücü Cibuti Limanı'nı da kullanmaktadır. Türk deniz kuvvetlerine ait anılan görev gücüne dâhil gemilerimiz de Cibuti Limanı'nı zaman zaman ziyaret etmektedirler.

Bölge ülkesi Yemen ise Riyad'da 23 Kasım 2012 tarihinde imzalanan KİK girişimi sayesinde tarihî bir demokratik dönüşüm sürecinden geçmektedir. KİK girişimini sorunların bölgesel sahiplenilmesi konusunda atılmış kayda değer bir adım olarak değerlendirmekteyiz. Yemen'in barışçıl bir geçiş için bölgeye model olma potansiyeli bulunmaktadır. Yemen'e 100 milyon dolarlık yardım taahhüdümüzü, önümüzdeki dört beş sene zarfında, kalkınma ve insani yardım projelerinin desteklenmesinde sarf edeceğiz. Demokratik geçiş sürecini desteklemek üzere de uluslararası aktörlerle beraber çalışmaya hazırız.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime deniz haydutluğu, korsanlık sorunuyla ilgili kısa bir değerlendirme yaparak devam etmek istiyorum. Süveyş Kanalı, Kızıldeniz ve Aden Körfezi'nden yıllık ortalama 30 bin ticari gemi geçiş yapmaktadır. Bu geçişler dünya ticaretinin yıllık yaklaşık 2 trilyon dolar ile yaklaşık yüzde 20'sine tekabül etmektedir. Bu yıllık yaklaşık 315 milyar dolar ile de dünya petrol ihracatının yüzde 40'ını karşılamaktadır. Avrupa'ya gelen petrolün yüzde 30'u, Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa'ya gelen toplam petrol ve petrol ürünlerinin yüzde 18'i bu bölgeden geçmektedir. 2012 yılı içinde Aden Körfezi'nden ve Somali havzasından 918'i Türk bayraklı ve Türkiye bağlantılı olmak üzere toplam 19.317 adet gemi geçiş yapmıştır. 2012 yılı itibarıyla Türkiye'nin dış ticaretinin yüzde 20'si yani 57,8 milyar doları Aden Körfezi geçişli deniz ticaretinden sağlanmaktadır.

Görüldüğü üzere söz konusu eylemlerin vuku bulduğu deniz alanları, uluslararası deniz ticaretinin başlıca güzergâhlarından biri olup, Türk ticaret gemileri ve Türk mürettebatlı yabancı bayraklı gemiler tarafından da yoğun bir şekilde kullanılmaktadır. Aden Körfezi'nde, Somali kara sularında ve açıklarında, Hint Okyanusu'nda seyreden ticari gemilere yönelik deniz haydutluğu, korsanlık ve silahlı soygun eylemleri bir uluslararası güvenlik meselesi olarak uluslararası gündemin ön sıralarında yer almaya devam etmektedir.

Bölgedeki deniz kuvvetleri unsurlarımızca deniz haydutlarına karşı son bir yıl içinde icra edilen 4 operasyonda toplam 30 deniz haydudu, Temmuz 2009 ayından bugüne kadar icra edilen 24 operasyonda ise toplam 165 deniz haydudu etkisiz hâle getirilmiştir. Ayrıca, çeşitli ülkelere ait gemilere koruma ve refakat sağlanmış, yapılan saldırı girişimleri engellenmiştir. Bu eylemlerle mücadele için uluslararası düzeyde teşkil edilen Birleşik Görev Kuvveti 151'in komutasını Mayıs 2009 ve Eylül 2010'da üçer aylık sürelerle ülkemiz üstlenmiştir. Böylelikle ülkemiz, NATO dışında ilk defa denizde çok uluslu bir koalisyon gücünün komutanlığını yürütmüştür. 12 Ocak 2012 tarihinde Pakistan tarafından Danimarka'ya devredilen CTF-151'in komutası, 2012 Eylül-Aralık döneminde 3'üncü defa ülkemiz tarafından üstlenilmiştir. Bölgede görev icra eden fırkateynlerimiz, Türk bayraklı ve Türkiye bağlantılı ticari gemilerin emniyetli geçişlerinin sağlanması için her türlü tedbiri almakta ve gerekli koordinasyonu sağlamaktadır. Arz ettiğim bu hususlara rağmen bölgede seyreden ticaret gemilerimizin benzer vakalarla karşılaşması riski hâlen devam etmektedir.

Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin son yıllarda aldığı çeşitli kararlarla söz konusu eylemlerle ortak mücadeleye yönelik olarak uluslararası toplumun yakın iş birliği ve eş güdüm yapmasını kolaylaştıracak meşruiyet zemini güçlendirilmiştir. Uluslararası toplumun Somali açıklarındaki korsanlık, deniz haydutluğuyla bu ülkenin kara sularını da kapsayacak şekilde yürüttüğü mücadelenin temel hukuki dayanağını oluşturan Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin ilgili kararlarının süresi son olarak 21 Kasım 2012 tarihli ve 2077 sayılı Karar'la bir yıl daha uzatılmıştır.

Ülkemiz, deniz haydutluğu ile mücadele görevi icra eden NATO Daimî Deniz Kuvvetlerine ve Meclisimizin Hükûmete verdiği izin çerçevesinde CTF-151'e dönüşümlü olarak bugüne kadar toplam 13 fırkateynle aktif katkı sağlamıştır. Bölgede hâlen Gökova fırkateyni görev yapmaktadır. Fırkateynlere ilaveten Deniz Kuvvetleri Komutanlığı tarafından, bölgeden geçiş yapan Türk, Türkiye bağlantılı ticaret gemilerinin faaliyetleri yakından takip edilmekte, geçiş yapan ticaret gemileri yürürlükteki koruyucu tedbirleri uygulayarak emniyetli seyir yapmaları konusunda bilinçlendirilmektedir. Bölgedeki askerî faaliyetler, deniz haydutluğu, tehdit durumu, alınması gereken tedbirler ile güncel gelişmeler hakkında Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığımız aracılığıyla denizcilik sektörümüze de bilgilendirmeler ve uyarılar yapılmaktadır.

Geçtiğimiz süre zarfında Aden Körfezi'nde ve Somali açıklarında seyreden ülkemizle bağlantılı ticari gemilerin emniyetinin sağlanması maksadıyla askerî önlemlerin yanı sıra sivil planda da somut, bütünleyici adımlar atılmıştır. Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığımızca Deniz Kuvvetleri Komutanlığımızın katkılarıyla bölgede seyredecek Türkiye bayraklı ve bağlantılı ticari gemilerle ilgili bilgilerin kaydettirilebileceği Deniz Haydutluğu Bilgi Sistemi kurulmuştur. Böylece, sahada konuşlu deniz kuvvetleri unsurlarımızla ticari gemilerimiz arasında bir elektronik eş güdüm ve bilgi paylaşımı platformu da oluşturulmuştur.

Yine Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığımız tarafından, olası korsanlık saldırılarından kaçınmak veya vuku bulmaları hâlinde bunları imkânlar nispetinde püskürtmek amacıyla Uluslararası Denizcilik Teşkilatı bünyesinde hazırlanan en iyi uygulama kuralları Türk denizcilik sektörünün en geniş şekilde bilgisi dâhiline sunulmaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; deniz haydutluğu, korsanlık ve silahlı soygun ile mücadelede uluslararası iş birliğinin geliştirilmesine özel bir önem atfeden ülkemiz bu alandaki çabaları desteklemekte, Birleşmiş Milletler, NATO, Avrupa Birliği ve Uluslararası Denizcilik Teşkilatı bünyesinde yürütülen çalışmalara aktif olarak katılmakta ve katkıda bulunmaktadır. Bu yaklaşımla ülkemiz, Güvenlik Konseyinin 1851 sayılı Kararı çerçevesinde oluşturulan uluslararası "Temas Grubu"na da kurucu üye olarak katılmıştır.

Bu düşüncelerle, Anayasa'nın 92'nci maddesi gereğince, Türk Silahlı Kuvvetleri deniz unsurlarının 10 Şubat 2009 tarihli ve 934 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisi Kararı'yla belirlenen ilke ve esaslar dâhilinde başlatılan ve 2 Şubat 2010 tarihli ve 956 sayılı, 7 Şubat 2011 tarihli ve 984 sayılı, 25 Ocak 2012 tarihli ve 1008 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisi kararları ile birer yıl daha olmak üzere 10 Şubat 2013 tarihine kadar uzatılan korsanlık, deniz haydutluğu ve silahlı soygunla mücadele görevinin Aden Körfezi, Somali kara suları ve açıkları ve mücavir bölgelerde 10 Şubat 2013 tarihinden itibaren bir yıl süreyle bir kez daha uzatılması ve bununla ilgili gerekli düzenlemelerin Hükûmet tarafından yapılması için hazırlanan Hükûmet tezkeresini yüce Meclisimizin takdirlerine saygılarımla sunuyorum.

Hepinize teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bozkır.