| Konu: | Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 41 |
| Tarih: | 22.12.2021 |
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum. 299 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin geneli üzerinde şahsım adına söz aldım.
Bu kanun teklifi daha evvel de anlatıldı değerli arkadaşlarım; aslında kamuoyu "asgari ücretin vergi dışı bırakılması" diye gördü. Nitekim, Komisyonda yapılan tartışmalarla sadece asgari ücretlilerin asgari ücretinin vergi dışı bırakılması değil, bütün çalışanların asgari ücret kadar gelirlerinden vergi alınmaması şeklinde karara bağlandı; doğru bir şey yaptınız. Yıllarca Cumhuriyet Halk Partisinin ve birçok partinin, birçok insanın söylediği bir şey; geç bile kaldınız, doğru bir şeyler yaptınız. Bakın, doğru şeyler yaptığınız zaman "Doğru şeyler yaptınız." diyoruz. Başka doğru şeyler de yapıyorsunuz. Bakın, memura ve emeklilere de ek zam vereceksiniz, çiftçiye kuraklık... Bunları, aslında pandemide bütün dünya verdi, siz şimdi yavaş yavaş veriyorsunuz. Ciddi sıkıntılar olduğu görülünce yavaş yavaş veriyorsunuz, bunlara bir şeyimiz yok. Daha evvel siz bunu yapmıştınız ya da 2010'da işte, çok ciddi muhalefet edilecek Anayasa değişikliklerini "Evren'i yargılayacağız." diye getirdiniz, böyle şeyler yaptınız.
Bu kanunda, bu teklifte çok eleştirebileceğimiz, yapılmaması gerekli maddeler var. Ben 2-3 tane maddeyle ilgili çok kısa birkaç cümle söyleyeyim arkadaşlar. Yani bunlardan bir tanesi -çok basit geçeceğim için şey yapayım- kamu üniversitesi hastaneleriyle ilgili bir iyileştirme gibi görülüyor, gerçekten iyileştirme. Üniversite hastanesi SGK'yle bir anlaşma yapıyor, işte "2 milyar TL'lik ilaç vereceğim." diyor. 2 milyar üzerinde SGK ödeme yapıyor, sonra faturayı kesiyor; 1,5 milyarlık fatura kesebiliyor. "Aradakinden vazgeçiyorum, aradakini iade etme." diye bir şey verdi. Arkadaşlar, arada düşük fatura olmasının sebebi "SUT" diye bir şey var yani Sağlık Uygulama Tebliği. Burada 2016'da kalmıştır, üniversite hastaneleri bundan dolayı batıyor. Eğer bir şey yapacaksınız bu "SUT" denilen Sağlık Uygulama Tebliği'ni yenileyin ve bunun fiyatlarını güncelleyin; üniversite hastaneleri batmasın, tıp eğitimi ortadan kalkmasın. Eğer yapacaksanız böyle bir şey yapın.
İkincisi, BOTAŞ'la ilgili bir düzenleme yapılıyor, BOTAŞ'ın borcu siliniyor. Ya, bayram değil, seyran değil; ne oldu? Niye BOTAŞ'ı öptü Hükûmet ya da tersi, BOTAŞ neden Hükûmeti öptü? Ne oldu? Niye bir sürü güzel varken sadece BOTAŞ öpülüyor? BOTAŞ'la ilgili bir şey var, borcu siliniyor. Ha, KDV'den kaynaklanan borcu, mahsup edilmek suretiyle falan siliniyor ama borcu siliniyor. Öyle anlaşılıyor ki bu Körfez seyahatlerinde BOTAŞ'la ilgili iyi şeyler -tırnak içinde- düşünmeye başladınız ve BOTAŞ'ın bilançolarını falan temizlemeye çalışıyorsunuz. Takip edeceğiz arkadaşlar, BOTAŞ kaldı, Elektrik Üretim Anonim Şirketi kaldı, Elektrik İletim Anonim Şirketi kaldı, bir şey kalmadı yani onları da satacaksınız, öyle görülüyor ama buna vaktiniz olmayacak, ömrünüz buna yetmeyecek; ben öyle sanıyorum, öyle inanıyorum.
Başka önemli bir değişiklik var burada, bu da çok önemlidir, çok tehlikelidir; Meclisin bütçe yapma hakkını -her şeyi devrettiniz- Cumhurbaşkanına devrediyorsunuz. Böyle bir şey yapamazsınız değerli arkadaşlar. Tabii, Meclis her şeyi yapıyor, Parlamento ama Parlamento, Anayasa'nın belirlediği şeyleri yapar, onun dışına çıkamaz; siz çıkıyorsunuz. Bakın, evet, bütçede bir fazlalık oluşmuş; 300 milyara yakın bir paranın kullanılması yetkisini, dağıtılması yetkisini Cumhurbaşkanına devrediyorsunuz. Ya, bu olmaz, teknik olarak da olmaz; bu, doğru değil arkadaşlar; Anayasa'ya aykırıdır, böyle bir şey yapmayın; bu, Meclise hakarettir, millete hakarettir, demokrasiyi yok saymaktır; yapmayın. Bugün yaşamış olduğumuz krizlerin temelinde sizin bu gelenekleriniz var. Bu kuralları tanımamanız, kurumları tanımamanız, Anayasa'yı tanımamanız, demokrasiyi tanımamanız; bugün yaşamış olduğumuz sıkıntıların temelinde gerçekten bunlar var değerli arkadaşlarım. Ne yaşıyoruz bugün, şu anda? Kalan süremde de bunları anlatayım.
Değerli arkadaşlarım, şimdi, bugün Cumhurbaşkanını dinledim, işte AK PARTİ'nin diğer sözcülerini dinledim, biraz evvel Grup Başkan Vekili Bülent Bey de konuştu. Kusura bakmayın, özür dilerim yani propagandanın ötesinde, özellikle Cumhurbaşkanının bizi suçlamış olduğu propaganda, aslında Goebbelsvari propagandalarla... MHP'nin temsilcisi de öyle yaptı yani "Korkunç bir şey var." işte "Biz bir şey yapıyoruz, memleketi düzeltiyoruz, büyük bir saldırı var." işte "Her türlü saldırı; şimdi de döviz üzerinden, kur üzerinden bir saldırı var." "Memleketi düzeltiyoruz, yaptığımız şeylerle ilgili sesinizi çıkarmayın; çıkaranlar teröristtir, haindir, millet düşmanıdır, vatan düşmanıdır." filan... Arkadaşlar, ne yapıyorsunuz siz ya? Sadece bu tutumunuz, bu davranışınız bile bu problemlerin ortaya çıkmasında son derece önemli. Kardeşim, ülkenin yarısını nasıl terörist, hain filan ilan edebilirsiniz ya? Siz nereden geldiniz, ne yapıyorsunuz?
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Kim demiş?
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Öyle bir şey yok ya, öyle bir şey yok! Sen öyle olmasını istiyorsun ama öyle bir şey yok!
MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) - Biraz evvel Grup Başkan Vekiliniz buraya çıktı, bir muhalefet partisi milletvekiline dedi ki: "Senin bu söylediklerin suçtur." Bakın, nereye kadar götürüyorsunuz. Bir milletvekili çıkıyor, Meclis kürsüsünde bir şey söylüyor, "Senin bu söylediklerin suçtur." deniyor. Ya, Meclis kürsüsünden söyledikleri "suç" diye itham edilemez ki yani. Nereden tutacaksınız bunu, nereden anlayacaksınız?
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) - Bir kere, dokunulmazlık zırhı var ama yaptığı eylem suçtur.
MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) - Arkadaşlar, bunlar suç filan değil.
Bakın, sizin ne yaptığınızı söyleyeyim. Bu mantık tabii, nasıl mantık değil ya? Terörize ettiniz memleketi kardeşim, herkesi terörist ilan ettiniz. Yok böyle bir hakkınız ya, yok böyle bir hakkınız ya. Yapamazsınız bunları ya, bu çaresizliğinizin ifadesidir. (CHP sıralarından alkışlar)
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Kim yapmış?
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) - İç Tüzük'ü okuyalım.
MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) - Bakınız, ne yaptınız arkadaşlar: Siz Türk lirasını batırdınız. Doları yükselten öyle dış güçler, mış güçler filan değildi, bizzat sizdiniz. Siz betona kafa attığınızdan dolayı dolar yükseldi arkadaşlar. Siz "Serbest piyasanın içinde kalacağız." diye ısrarla söyleyeceksiniz; ondan sonra serbest piyasa size dayatıyor, başka kimse dayatmıyor. Ne yaptınız şimdi? Türk lirası mevduat geliri yani mevduata endeksli gelir. Nedir bu peki? Faizi artırdınız değerli arkadaşlarım, yaptığınız şey bu. "Kur dalgalanmaları dolayısıyla ortaya çıkacak, faizden fazla, vadeli hesaplarda fazla para varsa bunları ödeyeceğim." Neyle ödeyeceksin? "İlk defa şey yapanlar için bir kısmını Merkez Bankasından ödeyeceğim, bir kısmını da hazineden ödeyeceğim." diyorsunuz. Ya, böyle bir şey... Bu, örtülü faiz yani bu faiz arkadaşlar.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Yanlış anlamışsın sen, öyle değil.
MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) - Ha, hileişeriye "Faiz dememek için böyle söylüyoruz." Hayır kardeşim ya, siz algı operasyonu çekiyorsunuz, sizin yaptığınız şey budur. Aslında sizin ülke için falan bir şey yaptığınız yok değerli arkadaşlarım, bunlar çok anlamlı şeyler değil. Üç dört ay sürmez, geçici bir şey yaptınız, çok kısa süre sonra, en kısa zamanda bu geçecek gidecek. Ne olacak biliyor musunuz değerli arkadaşlarım? Nereden karşılayacaksınız bu paraları? Ben size söyleyeyim: Dolaylı vergileri artıracaksınız, başka çare yok.
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - İhtiyaç kalmayacak.
MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) - Başka? Kamu hizmetleri için ayrılan, harcanması gerekenleri kısacaksınız yani milletin şeyini kısacaksınız. Yetmez bunlar arkadaş; Merkez Bankası banknot basacak, Banknot Matbaası çalışacak, bu da enflasyon olarak yansıyacak, üç ay sonra, dört ay sonra -yaşarsak- bu kürsüden hepimiz göreceğiz. Bir şey yaptığınız yok; yaptığınız tek şey var, algı operasyonu; aslında algı operasyonunu siz çekiyorsunuz millete karşı.
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Algı sizin işiniz.
MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) - Vade farkıymış, kâr ortaklığıymış; bunları daha evvel görmüştük. Çıkmışlardı o koca koca hocalar, yeşil sarıklılar, sarıksızlar çıkmışlardı, efendim, işte "Enflasyon kadar olursa faiz olmaz." Yok, işte "Vade farkı olursa..." Ya, arkadaşlar, kimi aldatıyorsunuz? Beni aldatın, milleti aldatın, garibanı aldatın, asgari ücretliyi aldatın; yahu, Allahutaala'yı aldatabilir misiniz? Böyle bir şey var mı? (CHP sıralarından alkışlar) Var böyle bir şey, gelenekte de var ha, Muaviye'den bu yana geliyor; evir çevir, heva ve heveslerini nas olarak millete dayat. Bu gelenek yeni ortaya çıkmış değil, bu gelenek öteden beri var değerli arkadaşlar, bunlar oluyor. Bakın, düşman filan aramayın değerli arkadaşlar, kimse size birtakım operasyonlar filan çekmiyor, siz millete operasyon çekiyorsunuz. Ya, ülke gerçekten battı arkadaşlar, gerçekten.
Bakın, ne oluyor bu ülkede biliyor musunuz? Bu ülkede sabah Merkez Bankası 80-100 milyar TL'yi yüzde 12 faizle bankaları fonluyor, öğleden sonra aynı bankalar yüzde 22'yle, 24'le hazineye para veriyor, hazine oradan borçlanıyor. Bu nedir biliyor musunuz? Bu, 1990'ların sonundaki iştir, oraya döndük; bu, iflastır değerli arkadaşlarım; bu, gerçekten -özür dilerim, kusura bakmayın, SPK mi, hangi kanun beni yargılayacak bilmiyorum- batmaktır. Ya, sizin "dış güçler" filan dediğiniz şeyler... İşler iyi giderken deniliyordu ki: "Dış güçler falan bizi batırmaz, koca ülke batırılır mı?" Ya, bu ülke... İhracat filan yapacaksınız ya, oraya yapıyorsunuz; dünya kadar para, borç aldınız ya, oraya yapıyorsunuz. 300 milyar dolar doğrudan yatırım yaptılar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayın sözlerinizi.
MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) - Tamamlıyorum.
446 milyar dolar borcumuz var, dış borcumuz var. Oraya aldınız, şey yapacaksınız, biliyorsunuz bütün bunları. Dış düşman filan, bunlar yok, beceriksizlik var ve sebebi de şu değerli arkadaşlarım: Zamanında bol para varken parayı aldınız -Sayın Binali Yıldırım da bunu söyledi- ne yaptınız bu parayı? Bu parayı gerçekten teknolojiye yatırmadınız, gittiniz betona gömdünüz, betona gömerken de işte, 21/b marifetleriyle, KÖİ marifetleriyle yandaşlara dağıttınız. Şimdi, Sayın Binali Yıldırım'ın dediği gibi, geldi ödeme zamanı. Evet, ödeme zamanı geldi; yok, elde avuçta yok. Yaşadığımız problem bu ve bunun birinci derecede sorumlusu sizsiniz değerli arkadaşlarım. Bunu millete anlatacaksınız -millet biliyor zaten- bunun hesabını vereceksiniz. Nerede? Sandıkta vereceksiniz ve bu işi 2023 Hazirana kadar uzatma şansınız yok.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) - Fazla hırpalanmadan bir an evvel getirin sandığı koyun, millet de rahat etsin, siz de rahat edin.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)