| Konu: | Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 43 |
| Tarih: | 05.01.2022 |
HDP GRUBU ADINA TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; özellikle şu an görüşmekte olduğumuz yasayla ilgili medyaya bakarsanız sanki stokçularla mücadele etmek için bir yasa çıkarılıyormuş havası veriliyor, doğru düzgün limanlardan bahseden bir basın yok; yandaş basını kastediyorum. Çünkü limanları satıyorlar. Çünkü muhalefetten her konuşmacı bu kürsüye çıktığında "Limanları neden satıyorsunuz?" sorusuna yerli ve millî olan, sözde yerli ve millî olan AKP ve MHP ittifakının verdiği bir tek yanıt yok; bu kürsüye yanıt vermek üzere çıkıp başka şeyler anlatıyorlar, insanları kandırdıklarını zannediyorlar, yurttaşları kandırdıklarını zannediyorlar. Oysa yurttaş, bu ülkeyi bu iktidarın parsel parsel nasıl sattığını gayet iyi biliyor; muhalefet de bunu sürekli söylüyor, söylemeye de devam edecek.
Bakın, bugün bu torba yasayla bir ülke için stratejik öneme sahip olan limanlar satılıyor ama iktidar sandalyesinde oturanlar sanki bir ekmeği alıp veriyormuşçasına olayın böyle bir basitlikle ele alınmasını istiyor. Bakın, tarihte birçok savaş su yolları için verildi. Bir ülke için limanlar stratejik bir öneme sahiptir ve değil özelleştirilmeleri, sözleşmelerinin uzatılması, eğer gerçekten yerliyseniz ve millîyseniz mevcut olan sözleşmelerin şu an feshedilmesi gerekiyor. Bugün limanları yerli ve yabancı sermayeye peşkeş çeken bu iktidar anlayışı zaten her şeyi yerli ve yabancı sermayeye peşkeş çekti; hastaneler özelleştirildi, okullar özelleştirildi, şeker fabrikası başta olmak üzere bu ülkenin bütün fabrikaları satıldı. Ordu dahi özelleştirildi, bakın, ordu dahi; bugün SADAT'ın eline verildi güvenlikle ilgili birçok iş. Bugün neredeyse polis teşkilatını dahi özelleştirmeyi hedefleyen bir anlayış, ellerinden gelse Türkiye Büyük Millet Meclisini dahi özelleştirmek isteyen, parsel parsel satmak isteyen bir anlayış bu ülkeyi ne yazık ki şu an yönetiyor ama ömürleri kısa ve gidecekler.
Sorulan sorulara, liman özelleştirmesiyle ilgili sorulan sorulara -şu an kendisi burada değil ama- Komisyon Başkanı dün şunları söyledi: "Limanların verimlilik ve etkinliğinin arttırılması hedefleniyor." Ve "Bu bir devir işlemi." demişti Sayın Akbaşoğlu ama kendisi şunu söyledi: "Limanların zaten sahibi var ve işletiliyor."
Bakın, farkında olmadan Komisyon Başkanı aslında muhalefetin bu kürsüden defaatle ifade ettiği... Siz limanları parsel parsel sattınız. Sadece işletme hakkı gibi algılanan şeyin bir satış olduğunu ifade ettiğimiz hâlde AKP sıralarından bunun öyle olmadığını söylüyorlardı. Ama Komisyon Başkanı -Allah söyletti- bunu olduğu gibi de ifade etti.
Bakın, bugün Mersin Limanı, Türkiye'den "narko devlet" şeklinde bahsedilmesine sebep olan bir liman hâline getirildi. Peki, bu limanın bu şekilde uyuşturucu trafiği için bir nokta hâline gelmiş olmasından bir rahatsızlık duyuluyor mu? Mersin Limanı'nın işletmesi şimdi kimdeymiş, ona bakalım: Singapurlu bir şirkette. Ve kimde olursa olsun, bakın, kimde olursa olsun bugün yabancı bir şirkete ya da yerli bir şirkete bir limanı teslim ederseniz olacağı bu. Ha, haklı olarak diyeceksiniz ki "Bu narko işlerde İçişleri Bakanının doğrudan ismi de geçiyor." Peki, devletin doğrudan yönetimi olsaydı, devletin doğrudan işletmesi olsaydı bunlar olmaz mıydı? Zaten bu ülkeyi vicdanıyla, adaletle, demokrasiyle yönetmeyen bir anlayış var ise tabii ki böylesi sonuçları da olacaktır ve şunu bir kez daha söylüyoruz: Var olan sözleşmeleri değil uzatmak, derhâl o sözleşmeler feshedilmelidir, limanlar kamu eliyle işletilmelidir.
Yine, bu mevcut torba yasada elmayla armudu, yumurtayı, her şeyi bir torbanın içine atmayı alışkanlık hâline getiren, yasa yaptığını zanneden bu iktidar, bu sefer ülkenin âdeta yangın yerine döndüğü bir ekonomik krizle ilgili suçlu arayışına girmiş ve şimdi sözde stokçuların peşinde. Bugün küçük esnafın stokçuluğundan şüphe eden yani 2 torba patatesi, 2 torba soğanı stoklamış olan bir manavın peşine düşmüş olan bir iktidar var ama bu iktidar, gerçekten ülkenin başta bütün varlıklarını, mesela limanlarını, mesela bütün üretim kaynaklarının hepsini büyük sermayeye peşkeş çekmiş, oranın peşinde değil. Kimin peşinde? Stokçuların peşinde. Bakın, bugün stokçuların peşine gitmiş olan bu iktidar kimleri suçlu gösteriyor? Çiftçiyi suçluyor, üreticiyi suçluyor, işçiyi suçluyor, mahallemizdeki Bakkal Ahmet Efendi'yi suçluyor, bunların peşine düşmüş. Oysa fiyat artışının, TÜİK'in açıklamış olduğu yalancı enflasyon oranıyla doğrudan orantılı olduğunu gayet iyi biliyoruz. Bakın, bugün motorine, benzine, LPG'ye, elektriğe, doğal gaza gelen fahiş zamların gerçekten artık önü de alınmıyor ve sözde asgari ücret artırıldı ama asla ve asla bu asgari ücret gerçek enflasyonu yansıtmıyor. Bugün, TÜİK'in 2021 yılı enflasyon oranını yüzde 30 olarak açıkladığını biliyoruz ve ücretler buna göre belirleniyor. Oysa Enflasyon Araştırma Grubunun açıkladığı rakam yüzde 82,81'dir ve doğru olan rakam budur. Bugün ücretlerin, alım gücünün bu enflasyon karşısında nasıl ezildiğinin burada bu sandalyelerde oturan AKP milletvekilleri belki farkında değil ama mutfağında tenceresi kaynamayan yurttaş bunun farkındadır. Burada artık hikâye anlatmanın bir manası kalmamıştır. Bugün dünyada enflasyonun en yüksek olduğu 8'inci ülke Türkiye'dir. Bu, hangi verilere göre? TÜİK'in açıklamış olduğu verilere göre ve şurada bir liste var elimde, bu tabloda Türkiye 8'inci sırada görünüyor. Gerçek enflasyon rakamlarına göre Türkiye 5'inci sıradadır ve hemen Suriye'nin altında yer alır. Suriye, on bir senedir savaşla cebelleşen bir ülke, hemen altında kim yer alıyor enflasyon oranındaki yükseklikte? Doğrudan Türkiye yer alıyor. İşte, Türkiye'yi bu iktidarın getirdiği durum tam da budur. Bir de gerçekten, utanmadan sıkılmadan dış güçler, dış mihraklar diye insanlara yutturmaya çalışıyorlar. Buna siz inanıyor olabilirsiniz ama evinde tenceresi kaynamayan insan buna asla inanmaz. Bakın, buna en güzel cevabı emekçiler verdi ve dediler ki: "Rakamlar yalan, yoksulluk gerçek." Tsunami gibi artan bu zamlar karşısında TÜİK de büyük bir suç işlemektedir. Ben buradan TÜİK'in yöneticilerine de seslenmek istiyorum: İktidarın ülkeyi çekmeye çalıştığı bu bataklıkta sizlerin payı vardır çünkü açıkladığınız rakamlar çerçevesinde yediğimiz bir lokma ekmekten, giydiğimiz hırkaya kadar, evimizde kullandığımız bütün ürünlere kadar her şeyin fiyatı sizin açıkladığınız bu yalan yanlış rakamlarla belirlenmektedir. Dolayısıyla, burada TÜİK çok büyük bir suç işlemektedir ve bununla ilgili emekçiler TÜİK hakkında dava açtılar, TÜİK yöneticileri hakkında. Çok haklı bir davadır bu dava ve bizler emekçilerin bu konuda yanındayız.
Bakın, bizler sorunu yaratan ve derinleştirenden, onlardan, bu kürsülere çıkıp artık bir çözüm istemiyoruz. Yani, bugün Cumhur İttifakı'ndan, bugüne kadar bütün bu icraatları vicdansızca gerçekleştirmiş olan bu iktidardan "Ya, şunu şöyle yapsanız da çözülür aslında." deme dönemi muhalefet açısından artık kapanmıştır. Muhalefet, artık bu ülkenin söküğünü kendi eliyle dikecek.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayalım lütfen.
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Devamla) - Bakın, bugün, eğer gerçekten yurttaş, bu ülkenin vatandaşı enflasyona karşı korunacaksa acilen bu kanıtlanabilir. Ne yapılabilir? Elektrik, su, doğal gaz ve internete son altı ayda yapılmış olan bütün zamlar geri çekilirse gerçekten demek ki bunun yolu açılacaktır. Bütün gıda ürünleri, temel tüketim maddeleri üzerinde KDV kaldırılarak bunun samimiyeti ortaya konulabilir. Temel gıda ürünleri ucuzlatılarak bununla mücadele edileceği gösterilebilir ama biz tekrar ediyoruz: Asla ve asla bu iktidarın bir çözüm gücü olacağına dair sadece biz muhalefetin değil, bu kürsüde oturan milletvekillerinin değil, yapılan anketler de gösteriyor ki artık yurttaşın, vatandaşın sizlere güveni kalmamıştır ve artık, toplum kendi söküğünü kendi elleriyle dikecektir. (HDP sıralarından alkışlar)