| Konu: | CHP Grubu önerisi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 44 |
| Tarih: | 11.01.2022 |
HDP GRUBU ADINA GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan ve ekranları başında bizi izleyen değerli halklarımız; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Şimdi, araştırma önergesi, tabii, AKP Hükûmeti ve Tayyip Erdoğan'ın Katar'a sağladığı özel ayrıcalıkların araştırılması ve bunların ülkemize verdiği zararların ortaya çıkarılmasına dönük ama oraya gelmeden önce aslında bir şeyleri konuşmaya ihtiyacımız var. Örneğin, sorun yaşadığımız, sadece Katar'la olan dış politika mıdır, sadece Katar Hükûmeti ve oranın sermayesiyle Tayyip Erdoğan ve AKP Hükûmetinin geliştirdiği yakın ve kişisel ilişkiler midir, dış politikanın kurumsallıktan çıkması ve neredeyse bir parti devletine dönüştürülmeye çalışılan yerde, partiye ve partinin çıkarlarına endekslenmesi midir; bütün bunları konuşmamız gerekiyor. Ne yazık ki özet olarak şunu söyleyebiliriz: Aslında, Türkiye Cumhuriyeti devletinin genel anlamda bir kurumsal devlet dış politikası yoktur, AKP Hükûmetine endekslenmiş, Tayyip Erdoğan'ın çıkarlarına endekslenmiş, konjonktüre endekslenmiş, rüzgârın estiği yöne göre endekslenmiş bir dış politikası vardır. Fakat Katar meselesinde özel bir şeye dikkat çekmek gerekiyor. Nereden geliyor bu Katar sevdası?
Bakın, değerli arkadaşlar, 2011 yılında, Suriye savaşı başladığında AKP Hükûmeti gibi Katar Hükûmeti de Katar devleti de Katar'ın yapısı da aslında Selefi cihatçı örgütleri, IŞİD'i, El Nusra'yı, El Kaide'yi destekliyordu. Yani bu anlamıyla aslında, Katar ile AKP Hükûmeti arasında bir ideolojik yakınlığın, bir ideolojik örtüşmenin, bir ideolojik bakışın olduğunu ifade etmemiz gerekir.
Şimdi, asıl soru şu: Bir demokratik devlette, bir demokratik hukuk devletinde ülkeler arasında karşılıklı çıkara dayanan, ülkeler arasında mütekabiliyete dayanan ilişkiler gelip kişilerin çıkarlarına dayanır mı ya da kişilerin çıkarlarına, partilerin çıkarlarına endekslenir mi? Tabii, normal koşullarda bu soruya hızlı bir şekilde "Hayır." yanıtı oluşturuyoruz. Ama eğer ülke, ülke olmaktan çıkarılmış ve şahsın devletine dönüşmüşse işte, orada artık bir dış politikadan, kurumsallaşmış bir devlet aklından bahsedemeyiz; orada sıkıştıkça soluğu Katar'da, sıkıştıkça soluğu, işte, başka ülkelerde alan bir yönetim aklının hâkim olduğunu ifade edebiliriz. Örneğin bunlardan birincisi, biri diyelim, örnek verelim; Birleşik Arap Emirliklerine ne diyordunuz? "15 Temmuz darbe girişiminin arkasındaki finansör ülke." diyordunuz. "Maazallah, ülkemizi yıkacaklardı." diye feryat figan bağırıyordunuz. Sonra ne oldu? Sonra 10 milyar dolarlık bir swap anlaşması için önlerine kırmızı halılar serdiniz, VIP'te karşıladınız, en üst düzeyde görüşme yaptınız. Ne oldu? Yani, hain darbe girişimini destekleyen ülke, sırf 10 milyar dolarlık swap anlaşması yapacak diye birden bire aklandı sizin tarafınızdan.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurunuz Sayın Koçyiğit.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla) - Bu anlamıyla, genel anlamıyla dış politikada bir tutarsızlığınızın olduğunu ifade etmemiz gerekiyor.
Avrupa'ya karşı göçmen kartını kullanıyorsunuz ve diyorsunuz ki: "Ey AB, benim faşist uygulamalarıma, benim antidemokratik uygulamalarıma, benim hukuku ayaklar altına alan uygulamalarıma sessiz kal, ben de göçmenleri burada tutayım bir tampon ülke olarak. Onlar linç girişimine mi maruz kalıyor, çöpten ekmek mi topluyor, entegre mi olamıyor, yoksulluktan mı ölüyor; ona da hiç karışma."
Peki, Arap coğrafyasına ne diyorsunuz? "Ey Katarlılar, ey Suudiler, ey şeyhler, ey petrol zenginleri, gelin, bakın, bizim bakir Karadeniz kıyılarımız var, el değmemiş ormanlarımız var, milyon hektara varan madenlerimiz var ve diğer millî ve yerli kaynaklarımız var." Onlara da onu peşkeş çekiyorsunuz.
Sınır komşularımıza ne diyorsunuz? Kürt anasını görmesin diye iç savaşı körüklüyorsunuz ve yangına benzinle gidiyorsunuz. İşte, AKP'nin dış politika özeti!
Saygılar sunarım. (HDP sıralarından alkışlar)