GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: TERÖRİZMİN FİNANSMANININ ÖNLENMESİ HAKKINDA KANUN TASARISI
Yasama Yılı:3
Birleşim:62
Tarih:06.02.2013

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, günümüz dünyasında "terör ekonomisi" denen bir olgudan, bir realiteden bahsediliyor. Elbette meşru tarafı terörle mücadelede ortaya konan gelirler, giderler, terörle mücadele bütçesi. Terörün yine kendi statüsü gibi gayrimeşru kaynakları kullandığı, bununla insanlığa ve yarattığı değerlere saldırdığı, hedef aldığı da bilinmekte. İşte, bu yönüyle de terör "insanlık düşmanı" olarak addediliyor. Teröre destek veren, terörle aynı yatağa giren, pazarlık yapan zihniyet de bu önermenin doğal bir sonucu olarak insanlık düşmanıdır. Terörün kendi kabulleri açısından insan hayatına herhangi bir değer vermediği, bunun için de eylemlerini çok yüksek maliyetlere dayandırmadığını da biliyoruz. Öldürmek, kan dökmek, imha etmek, sonuç almak tek başına yeterli ancak eylem öncesi yapılması gereken örgüt ve üyelerinin giderlerini, terör eğitimi ve konaklama ve seyahat masraflarını, propaganda masraflarını düşündüğümüzde ciddi gelir kaynaklarına da ihtiyaç duyduğu malumunuz. Bu giderleri karşılamak için terör örgütlerinin hatta birbirlerinin rakibi olsalar, birbirlerinin düşmanı olsalar da karşılıklı paslaşmalarla küresel çapta faaliyete giriştiklerini görüyoruz. Bunun karşılığında da devletlerin terör örgütlerinin hareket imkân ve kabiliyetlerini ortadan kaldırmak üzere suç gelirlerinin aklanması ve terörün finansmanının önlenmesi konusunda artan bir hassasiyetle uluslararası yardım ve iş birliğine yöneldiklerini de tespit ediyoruz.

Değerli milletvekilleri, terör gelirlerini özet olarak üç kategoride değerlendirebiliriz: Birisi meşruiyet zemininde yaratılan gelirler, ikincisi suç ekonomisinden elde edilen gelirler, üçüncüsü de bizatihi suç oluşturan faaliyetler. Bu kategorilerin içerisinde yer alan terör gelirlerini şu şekilde saymamız mümkün: Terör örgütüne sağlanan uluslararası yardımlar, uyuşturucu ve silah kaçakçılığı; petrol, sigara, elmas, altın, içki, kimyasal ve nükleer kaçakçılık türleri; insan kaçakçılığı, soygun, sahtecilik, organize suç örgütleri ile yapılan faaliyet gelirleri, aidat gelirleri, çek-senet tahsilatları, efendim kara para aklanması; örgütün kültür, sanat ve yayın gelirleri; uluslararası insani yardım vakıflarından aldıkları paralar vesaire.

Değerli milletvekilleri, otuz yıldır eli kanlı, dili kanlı terör örgütü PKK'nın Türkiye'ye yönelik saldırıları devam ederken, beklenir ki, örgütün finansmanının önüne geçmek üzere Türkiye gerekli tedbirleri üretsin, gerekli girişimlerde bulunsun.

On bir yıldır ülkeyi tek başına idare eden AKP'nin  gündeminde terörle mücadele olmadığı gibi, terörün finans kaynaklarının kurutulması alanında da bilinçli bir hareketsizliği var. Anlatacağım.

Terör Finansmanının Önlenmesine Dair Uluslararası Sözleşme'nin 27 Eylül 2001'de Milliyetçi Hareket Partisinin de içinde olduğu 57'nci Hükûmet zamanında Türkiye tarafından imzalanması ve 10 Ocak 2002'de Türkiye Büyük Millet Meclisince sözleşmenin uygun bulunduğuna dair kanunun kabulünden sonra, ülkemizin, AKP tarafından yıllar sürecek bir uykuya yatırıldığına şahit oluyoruz.

Bunu biz söylemiyoruz. ABD İçişleri Bakanlığının 2011 yılında hazırladığı ve yayınladığı yıllık Uluslararası Narkotik Kontrol Strateji Raporu söylüyor. "Kara para ile mücadelede terörizmin finansmanı meselelerinde eksikliklerini tamamlayamamış, yeterli ilerleme gösterememiştir." diyor Türkiye için.

Raporu hazırlayan Mali Eylem Çalışma Grubu FATF "Türkiye, terörün finansörlerini yeterince cezalandırmıyor, teröristlerin mal varlıklarını dondurmuyor, bununla alakalı yasal çerçeveyi oluşturmuyor." diye şikâyet ediyor.

Alınan uluslararası şikâyetlere rağmen AKP Türkiye'de denetim kurumlarının köküne kibrit suyu ektiği için soruşturmalar yapılmıyor, ceza verilmiyor; hatta bu hususta ilgili kurum olan MASAK 2009'dan sonra bu suçların, suçluların istatistiklerini de yapmıyor.

Bu şikâyetler sonucunda Ocak 2010'da FATF'ye "Gerekli yasaları çıkarıyorum." diye söz veren Hükûmet bu sözünü de tutmuyor. FATF, Türk Hükûmetinin bu vurdumduymazlığını kamuoyu ile paylaşıyor, AKP bir kıpırdanma emaresi gösteriyor. Her zaman olduğu gibi yine "yapıyor gibi" davranıyor, Meclise bir taslak getiriyor. Taslak, Nisan 2011'de seçimler dolayısıyla Meclis gündeminde tutuluyor. Tam bir yıl sonra, Mayıs 2012'de FATF tehdit ediyor, "Seni üyelikten düşüreceğim. Bir an önce bu yasayı Meclisten geçir." diye. AKP uluslararası tepkilerden korkuyor, biraz daha kıpırdanıyor. Konuyu İçişleri Komisyonuna kadar getiriyor, yine Meclis Genel Kuruluna indirmiyor. FATF, AKP Hükûmetinin bu ayak sürümesinden sonra, resmen çileden çıkmış olmalı ki, Şubat 2013'te üyelikten Türkiye'yi çıkaracağını deklare ediyor. Bugün bu tasarı, maalesef, FATF'nin, Hükûmeti zorlamasının eseridir.

Değerli milletvekilleri, gördüğünüz gibi, 2002'deki uluslararası sözleşmenin üzerinden on bir yıl geçmiş olmasına rağmen, yasal düzenlemeyi Meclise getirmekten kaçınmış bir AKP, efendim, kamuoyundan, hem uluslararası hem ulusal kamuoyundan köşe bucak gizlenmiş bir AKP ile karşı karşıyayız. Bu bile, AKP'nin başından beri gündeminde terörle mücadele olmadığını göstermektedir.

Şimdi bu taslak önümüze geldiyse bu düşüncesinden vazgeçmiş midir? Tüm dünyada genel kabul gören ilkeler ve ülke gerçeklerinden kaynaklanan önlemler içermediğine göre, tasarı yine "Tavşana kaç, tazıya tut." oyunundan başka bir şey değildir. AKP "Oynayacağım ama yerim dar." mazeretinin arkasına saklanmaktadır.

Değerli milletvekilleri, AKP, açıkça, Türkiye'nin en önemli meselesi olan terörizmin finansmanı hususunda Meclise bunun ilacı olacak yasa taslağını yıllarca getirmemiştir, kulaklarının üzerine yatmıştır. Önce bu tespiti yapmamız lazım.

Geçen yıllar içerisinde binlerce vatan evladı bunun, bu vurdumduymazlığın acısını yaşamış, evlatlar, eşler, ana-babalar terörizme kurban edilmiştir. AKP, maalesef, terörün finans kaynaklarını kurutma yani ümüğünü sıkma konusunda sessiz ve duyarsız kalmıştır. Terör örgütü palazlanmış, palazlanmış ve milyarlarca dolarlık bir terör ekonomisini arkasına almıştır.

Milliyetçi Hareket Partisi defalarca uyarmıştır. Terörle mücadelenin başarısı büyük oranda bu örgütlenmenin hayat damarı olan finansman meselesinin çözümü ile alakalı. Genel Başkanımız Sayın Doktor Devlet Bahçeli 20 Haziran 2010'da Cumhurbaşkanlığına, bu konuda alınacak tedbirleri bir öneri paketi hâlinde sunmuştur. Sayın Hükûmet, Allah rızası için bir bak ne diyor; Hükûmet olarak bir istişare et, bir dinle. Hayır, niyeti yok ki, gönlü yok ki.  Mazereti belli, yeri dar. Bu arada binlerce vatan evladı kurban edilmiş teröre, bunun önemi yok. Beyefendinin aklı fikri Orta Doğu hâkimiyeti, Arap Baharı, sahte, efendim, sanal Gazze avukatlığı vesaire vesaire.

Bakın, Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı üç yıl önce hangi önerileri sunmuş:

"Habur sınır kapısı kapatılmalı." demiş. Buradan PKK ve onun hamisi peşmerge lideri Barzani'nin aldığı paylar ortadan kaldırılmalı.

Kerkük-Yumurtalık boru hattı devre dışı bırakılmalı çünkü Irak'ın kuzey bölgesindeki Batı uşağı yapılanma bunlardan sebepleniyor, sadece Türkiye'ye değil Irak'ın bütünlüğüne de zarar veriyor.

Bölgede petrol arama işleri dâhil bölgeyi besleyen, imar eden, kalkındıran, bölgede faaliyet gösteren Türk şirketleri bölgeden çekilmeli.

Yine, terör ekonomisi kesin takip altında tutulmalı yani "3F kuralı" işletilmeli. Nedir bu? Finding, freezing, forfeiture. Bulma, dondurma ve el koyma.

Velhasıl, Milliyetçi Hareket Partisinin bu uyarı ve tavsiyeleri dikkate alınmamış; sonuç itibarıyla, AKP tarafından beslenen bu yılan, Türkiye'nin bütünlüğünü ve bin yıllık kardeşliğini yutmak üzeredir.

Milliyetçi Hareket Partisi olarak her şeye rağmen biz bu yasaya destek vereceğiz. Ancak hangi hususların eksik olduğunu da müzakereler sırasında sizlerle paylaşmaya devam edeceğiz.

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Korkmaz.